Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
dirmek. însanın durumunu topluma bağlayacak ve dolayısıyla karşımızda bir toplumsalpanoramanın belireceği romanlar kurmak. Romanlarımda apolitik olduğum, sadece insanlık halleriyle ilgilendiğim, insanm yeryüzündeki trajik ve zavaJlı macerasına daha minimal bir gözle baktığım doğru. Ama Sarmaşık'ta işaretini verdiğim gibi, daha başka ama güçlü noktalardan yükseliyorum artık; din, inanç, aile, medya eleştirisi gibi. Benim edebiyattaki misyonum kötülüğü anlatmak, yalnız bu anlatıda arka planda varolan daha önemli bir şeyi işaret etmektir. Robert Musil, öğrenci Törleb'in Karmaşaları'nda Reiting ile Beineberg'in cinsel bağlamda da kötüye kullandıklan Bassini aracılığıyla bize bir dünyanın yıkılışını, aydınlık ve sıradan bir dünyanın yanında kötülülderle dolu bir dünyanın da var olabildiğini gösterir. Ben de kötülük aracılığıyla işaret ederim. Dolayısıyla, daha politik yazmak gibi bir derdim şimdilik yok. Nodarını tutmaya ve kafamda şekillendirmeye başladığım yeni romanımda tek derdim hep hatırlanacak, kalıcı bir tip yaratmak olacak. Türk edebiyatında yakın dönemde bunun eksikliğini fark ediyorum. Kalıcı bir roman tipi yok. Yeni romanda yapmayı arzu ettiğirn şey şimdilik bu gibi görünüyor. • Eski Dostum Kertenkele/Şebnem lşiRÜU'l/ Everest Yaytnları/ 121 s. Oykiimü Kim KnlatacaVJŞebnem lşigüzt'l/ Everest Yaytnları/ 114 s. Kaderimin Efendisi/Şebnem Işıgüzel/ Everest Yaytnları/ 144 s. Sarmasık Dalları SEVİL KESİMAL Ş "Sarmasık gibi bir roman benim ellmden çıktıysa bunun iki musebblbi vardır Kader ve editörüm. Beni uyandıran ve "Romanla devam etmelisiniz," diyen Everest'teki edttörum olmustur." ebnem Işigüzel, Sarmasık üzerine yapılan bir söyleşide, (Radikal Kitap Ekı 30.08.2002), romanı okuyan bir arkadaşının, "Bunların hepsi deli" dediğini söyleyerek eklemiş; "Ama hepiıniz, doğamızda, Ali Ferah'ın dediği gibi bir deiirme olasılığı taşırız. Bir yandan da delilik nedir, normallik nereye kadar gider, bunun bir kafa karışıklığını da yaratmaya çalıştım okuyucuda. Gerçekten de, yazarın "deiirme olasılığı" diyerek altını çizdiği şeyin ne olduğu, en başında "Tesadüfi Renkler"' bölümünde, roman kişilerinden renkkörü hastahğına yakalanmış portre ressamı Ali Ferah, durmaksızın uğradığı tecavüzü anlatan annesi ve katatonik şizofren kız kardeşi Hayal'le tanışmamızla netleşiyor, hatta neredeyse başka türlüsünün "olası olmayacağını" düşündürüyor. Ardından, harfleri tanıyamamasına neden olan nörolojik bir hastalığın pençesindeki Nobel ödüllü yazar Salim Abidin, ülkelerindeki işsizliğin Istanbul'a sürüklediği ve gerçek kimliği, karakteri ve mesleğinden uzak işler yapan Oleg, Ludmilla ve yazarın asistanlığını yapan kardeşi Nadya, bir başka tutkunun Istanbul'a sürüklediği Celine, onların yaşamlarına giren diğer kişilerle tanışmanız ve roman gerçeği icinde birbirlerine sarmasık dalları gibi ciolanan rastlantılarla dolu yaşamiarının tanıklığı sonucunda, yazarın amaçladığı "kafa karışıkzının kesilme sahnesiyle devam ediyor. Sonraki bölümlerde Hayal'in bir karga yavrusuna yaptıkları da romanın şiddctine ekleniyor. Bunlar, 1 lanene Ay Doğacak'ta bulunmayan şiddet öğeleri. Evet, bclki } lanene Ay Doğacak sıradışı konuları işliyordu ama içinde şiddeti barındırmıyordu. lşigüzel'in diğer kitaplannda da şiddet öğesi pek yoktu. Sarmaşık'ta yazar şiddeti kullanmayı seçmiş. Bunu ansızın, olağan bir durum gibi, bazen tek bir sonuç cümlesiyle verme hali, şiddeti mantıklı hale cetirmek için seçilen bir yol olarak da algılanabilir. Yine de Sarmaşık'tan yapacağımız şu alıntılara baktığımızda yazarın şiddeti ölçülü, kabalığa kaçmadan ama bu kadarıyla da yeterli olmayan bir ölçüde anlattığını düşünebiliriz: "...bileklerinekadarkanabatmış elleriylc Starov'ıın başucıına geldi ve bıçağı, otopsi raporlarında da cloğru teşhis edildiği üzere.tam boynuna ikinci dela indirdi." "Sonra ansızın serce parmağının bir yere takıldığını, hatta koptuğunu hissetti.Betona bulanmış ellerini makineden çıkardığında, parlak bir kızıllığın bileklerinden omuzlarına doğru aktığını.fışkırdığınıgördü." "İşte yıllar sonra Hayal'in çığlıklarıyla mezarından çıkıp gelmişti yeniden.Cielmiş ve kafası koparılmış, kanlar içinde yerde yatan karga yavrusunun başını, Hayal'in vajinasına sokup gitmişti." Oysa Hanene Ay Doğacak'ta Tabut isimli öyküde sinemada bir erkeğe tecavüz hikâyesi dışında, "Cebinden şaaakk diye açılan bir bıçak çıkanp pantalonunun arkasını yırttı. Bir crkeğin bir baska erkeğe bunu yapabileceğini bilmezdim. Dayım birkaç kere bağırdı." şiddet, kan ve zorlama yoktur. Bundan yola çıkarak, îşigüzel'in şiddete meyledebileceğini söyleyebiliriz. Bu, yerini doğru belirleyen, zamanını doğru seçen ve romanın bütünüyle bağlantılı bir şiddet olursa kuşkusuz yazarına Türk edebiyatında önemli bir misyon kazandıracaktır. • Hanene Ay Doğacak/ Şebnem İşigüzeU Everest Yayınları/ 112 s. SAYFA 5 Hanene Ay Dogacak'tan Sarmaşık'a EMİNE YILDIZ GÜRSEL ebnenı lşigüzcl'in ilk kitabı Hanene Ay Doğacak, 1993 yılında yayımlandığında, üç larklı açıdan şaşkınlık yaratmıştı: Birincisi, bu kitap, uzun süredir yeni bir isim çıkarmayan ve o yıllarda edebiyatın ağır toplannı bünycsinde barındıran Can Yayınevi taratından yayımlanmıştı. lkincisi, yazarı çok gençti. Uçüncüsü, toplum taralından yasaklanan, örtülen ve Türk edebiyatında hicbir zaman bu açıklık ve cesarette yaklaşılmamış konuları içeren öykülereyer vermekteydi. Nitekim, kitabın cdebi değeri yegenç yazannın ustalığı, Yunus Nadi Oykü Odülü'yle onaylanmış oldu. Tııhaftır, kitabın muzır bıılunup yasaklanması ve bu ülkenin ayıplarına bir yenisinin eklenmesi de aynı döneme i.ıstLulı Hanene Ay Doğacak'ın o yıllarda 20 yaşında olan genç yazarı, kitabın benim okuduğum, yasaklı yani üstü çizili basımında, bu Karara tepkisini bir cümleyle özetliyordu: "Demek kitabımı iki yıl önce yazmış olsaydım ben de okuyamayacaktım." Yine yazarın, kitabının yasaklanmasına ve muzır kurulunun işleyişine yönelik söylediği bir diğer şey de, yanılmıyorsam kitapta yasaklama karannın içine alınan epigratlardanbirisiydi. Bu, BinbirGeceMasallan'ndan alınan, "Bil ki, şu benim oğlum, çocukluğundan ben kendi öz kız kardeşinin askıyla tutuşmuştur. Hrgenlik yaşlarına ulaşır ulaşmaz aralarında o kötü hareket oluverdi," diye başlayan bir bölümdü. Şebnem İşigüzel muzır kurulunun bu açığını iyi yakalamış ve o dönemde hatırımda kalan röportailarında, "Kurulun daha iyi çalışmasını dilemcm ama demek Binbir Gece Masallan'nı okusalar benim kitabımdaki alıntıyı muzır bulduklarına görc bu masalları da muzır bulup yasaklama olasılıklan var," gibi şeyler söylemişti. Hanene Ay Doğacak başarılı bir kitaptı. Bundan ziyade, genç yazarmın sıradan bir üniversite öğrencisi olması, kafalarda o kitabı okuyup çoktan çizilen yazar imajıyla örtüşmüyordu . Oykülerin sıra dışı CUMHURİYET KİTAP SAYI 6 6 5 ş Başarılı bir kltap konularına anlatılan, hikâye edilcn, çok doğal ve sıradan seylermiş gibi yaklaşımı, beldenmedik sonları ilginçti. Bunlar, o tabuları yıkanları mazur gören bir bakış acısıydı ve bu o güne kadar Türk edebiyatında toplumsal yasaklara olmaılık bir yakınlıkta anlatımı içeriyordu. Kn başta ifade ettiğim gibi, "Bu kadar da olmaz ki, hepsi de bir arada yazılmaz ki," dedirten kitabın bütününe bakınca da bir muziplik ve güçlü bir ironi seziyordunuz. Hanene Ay Doğacak o dönem edebiyat çevresinde turnusol kâğıdı görevini de görmüş oldu. Kitabı büyük bir muhatazakârlıkla eleştirenler, hatta eleştiri sınırını aşıp yazarına hakaret edenler vardı. Bu da Türk edebiyatında belki de Genet'lerin, Battaille'larrn hiçbir zaman belini doğrultamayacağına işaret ediyoıdu. Eskilerin tlediği gibi köprünün altından sular aktı ve Hanene Ay Doğacak'tan dokuz yıl sonra önümü/e Sarmasık diıştü. C) dönem başucu kitabı ilan ettiklerı 1 lanene Ay Doğacak'ın genç okuyucuları, bugünün birer olgun okuyucusu oldular. Şebnem tşigüzcl'in son romanı Sarmasık, işte bu olgun okuyucuya, iyi romanı ayırt edici bir okuma zevkine sahip olan kesime ilaç gibi gelecek. Sarmaşık'ın çok satar romanlar arasına eirmesi de bana kalırsa iyiye işaret. Özellikle kurgusu, akıcı dili ve insanı irkilten kötücüllüğü ve parlak tespitleriyle Sarmasık, yazarını birinci lige çıkartan güçte bir roman olmuş. Çünkü Şebnem Işigüzel, Hanene Ay Doğacak'la üzerine toplanan ilgiyi sürdürememiş bir yazardı. YazdıkJarı umut verici ve iyi metinlerdi, ancak böylesine mükemmcl bir hayal gücüne sahip yazarın bu yeteneğini işlemesi ve yazarlık kariyerini planlaması gerekirdi. Kanımca lşigüzel'in en önemli eksiöi bu olmuştu. Yine de Sarmaşık'ın baş kişilerinden Nobel ödüllü Türk yazarı Salim Abidin'in "4()'lık yazarlar çöplüğü," dediöi sınırlı topluluk göz önünaebulundurulduğunda Şebnem lşigüzel'in bu çöplüğe düşmeden aradan sıyrılacağı aşikârdır. Sarmaşık'ın, Şebnem Işigüzel'in yazarhğında aşama kaydettiren yönü, sıra dışı kahramanları ve kurgusu aracılığıyla, din, inanç, yabancılık, iktidar ve yaratmu meselelerine yaklaşması, yer yer ortaya çıkan ve romanı aydınlatan felsefi söylemleri olsa gerek. tşigüzel'in yıllar önce ilk kitabında kahramanlarının inandırıcılığına ve diyalogların gücüne şahit olanlar, şimdi daha hakiki diyaloglar ve sizi kolunuzdan :ekip hikâyelerine dahil eden kahramanlarla karşılaşacaklar. Çünkü Hanene Ay Doğacak'ın sürprizli sonları Sarmaşık'ta inandırıcı ve baştan çıkarıcı sürprizlere dönüşüyor l Şebnem lşigüzel'in ilk kitabının irkiltici hikâyeleri, son romanı Sarmaşık'ta olgunlaşarak karsımıza çıkıyor. Okuyucu, Sarmaşık'ın ilk bölümünde, anneye tecavüz ve kan kusan babanın ölüm anıyla ilk sıkı tokatı yiyor. Şebnem Işigizel, anlaşmalarını en başından yapan bir yazar. Kitabın rengi ve dokusu, artık yetmiş yaşına gelmiş bir annenin, 12 yaşında sonradan kocası olan bir adamın kendisine tecavüz edişini anlatmasıyla kendisini ele veriyor. Tıplcı Hanene Ay Doğacak'in ilk öyküsü olan, kadavrasına âşık olan doktor ve morgda kadavralarla uişkiye giren hizmetlilerin konu edildiği "Sevgili Bayan Arvadak"ta olduğıı gibi. Aynı öyküden şaşırtıcı ve kısa bir diyalog ; "Hocamızın 'Bunu nasıl yapabilirsin?' sorusuna cok kısa bir yanıt vermişti: 'Üzerlerine sıcak su döküncegevşiyorlar.' Bu diyalog, yazarın sıra dışı ve tuhaf olaylar karşısında, kahramanlanna söylettiği tek cümlelik açıklamalara, mazeretlere en iyi örnek. Sarmasık romanının ilk trajedisinde anne, kısa bir açıklamayla başına gelenlerin kendisi açısından vahametini özetliyor: "Hepimizin hayatı korkunç bir hikâyeden ibarettir. Tek bir andan. Benim hayatım da on iki yaşımda o kilerde kanlar içinde kalmamdan ibaret." Sarmaşık'ın "kötülüğü" birinci bölümde annenin tecavüz hikâyesiyle bitmiyor. Şebnem Işigüzel Türk ailesinin yetmiş yaşında en saygı gören anne figürünü yıktıktan sonra yoluna Oleg'in parmağının kopma hikâyesi ve Vladimir Starov un boğa Olgunlaşan öyküler