Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kapak konusunun devamı. *" lışır veyazarsam, kurgunun ötesine geçip toplumsal fonları yansıtabilirsem "ofacağımı" biliyorum. Bunoktada durup bakınca geçmis yazdıklarımı eleştirebiliyorum. Yine de söylediğim gibi bunu Tiirk edebiyatının vasat örnelderine bakarak yapmıyorum. Bir kitabın ve yazarının büyüklüğünü zaman onaylar; bir de, içinde yaşautğı ülkedeki toplumsal dinamikleri romana yedirmekteki başarısı. Hanene Ay Doğacak böyle bir onayı aldı. Dolayısıyla, benim hangi basamağa çıkacağımı zaman ve yazacağım yeni romanlar gösterir. Belkı ilerideki bir noktada geçmişte yazdıklarıma bakılarak o pırıltı sezilebilir, o kadar. Eski Dostum Kertenkele sizin ilk kısa romamnız. Bir serüven, Fransızpolisiyesinin ytldızt Leo Malet tadında bir kitap. Burada da yine akıcı diliniz ve görsellik kurmaktaki başannız, kurgunuz öne çıkıyor. Gerçekten romanın 16 yaşında htrstzltk yapan kenar mahalle delikanlısı tipinin dilini kullamyorsunuz. Kahramanlan böyle içten konuşturmantn gücü nedır? Once izin verirseniz Eski Dostum Kertenkele'yi hırpalamakla başlayayım. Bir kere, bugün olsa tekrar toparlardım o romanı. Ama onu bir çırpıda kaleme aldığımda yine henüz 23 yaşında, heyecanlı bir yazardım. Elimden o haliyle çıktı. Kahramanlarım hayatta varoldukfarı haliyle romandadır. Çünkii onların hikâyesini aktarırken, konsantrasyonumun çok yüksek olduğunu söyleyebilirim.Benim kısa zamanda yazma, kurma halim tam da bu konsantrasyon sağlama becerimden ileri gelir. Yine de iyi yazar, sezgileriyle yaratan kişi değildir. Sezgisinin yanına bilgisini ve zanaatçılığını koyan kişidir iyi yazar. Biraz otistik bir şey gibi görünebilir belki, ama bütün bir kitaoı kelime kelime aklımda tutabilirim. Yani bir romana kapandığımda kanşık bir harita çizilir kafamda, her şey yerini bulmuştur o haritada. Diyaloglar neredeyse önümde cereyan eder gibi olur, bana da sadece aklımdan geçenleri, neredeyse duydııklarımı yazmak düşer. Fakat bu şekilde yazmanın aynı zamanda bir sınıra işaret ettiğinin de farkındayım şimdi. Fikir. Evet, birden dökülerek yazmak, romanda ağır ağır, sabırla işlenmesi gereken bir şey olan fi Edebiyatımızda sağlam adımlann sesi Şebnem İşinüzel kir'i bastıran bir işlev görüyor. Sarmaşık'la tam da bu eşiği geçmenin zeminini oluşturduğum kanısındayım. Bundan sonraki romanlarımda, kurgu ile fikir'in at başı gittiğini göreceksiniz sanırun. Benim nedefim bu çünkü. Eski Dostum Kertenkele'de bir bılinç akımt var. Ben bunu diğer kıtaplarınızda da kullanacağıntzı düşünmüştüm. Ntye dahafazla üzerine eğilmediniz bilinçakımt tekniğinin ? Eski Dostum Kertenkele olabildiği kadarıyla şunu yapıyor: Sözcüklerle nesnelerin ilişkisini kuruyor, ardından zaman zaman sözcüklerle fikirlerin, duyguların ve yaşamm ilişkisine dönüşüyor metin. Virginia Woolfbilinçakımınrn ustası. Tristram Shandy parlak bir örnek. Ulysses de öyle. Devlerin karşısında zavallı fani bir yazar olarak ben ne yapabilirim ki yükseleyim, okurun karşısında ezilmeyeyim? Yeni yazacağım romanda teknik olarak aklımın bir köşesinde eeçmiyor değil bilinçakımı. Ben de farkındayım kalemimin bu kapılıp gitme halinin. Gelelım, Kaderimin Efendısi isınıli öykü kıtabınıza. Sizden Sarmasık gibi güçlü bir roman bekleyen okurlarıntzt, edebiyat çevresını bu kitabınızla yantlttığınızı söyleyebiliriz? Kaderimin Efendisi bütün yazdıklarımdan çok ayrı bir yerde duruyor. Benim açımdan doğru olan seçim, iyi bir romanla devam etmekti. Küçük, sıradan insanların öyküleri yine de beğenildi, ama benden beklenen, daha doğrusu benim kendimden beklemem gereken kitap bu değildi. Şimdi ben de o kitabımı sevmediğimi açık açık söyfiiyorum. İyi öyküleri olsa da yolu açık bir yazar için yanlış bir adımdı. Âslında, o zamanlar yeni geçtiğim Everest teki editörüm Osman Akınhay bu kitap konusunda beni uyarmıştı, "Senin yazarlığın bu değil," diye ve artık bana yakışan şeyin roman olacağını, bununla da kalmayıp, minimal bakıştan çıkarak, ülkenin dertlerine parmak basan romanlaryazmak olduğunu söylemişti. Hatta, "Once kısa bir roman yazsanıza..." demişti. Bir yıl sonra önüne Sarmasık gibi bir romanın konacağından o da habersizdi. Peki, sırası gelmisken soraytm, sizin editörlük sistemıne bakışınız nedir? Siz yayıneviyle nastl çaltstrstntz, ya da, nasıl çalışmayt arzu edeniniz? Sarmasık gibi bir roman benim elimden çıktıysa bunun iki müsebbibi vardır: Kader ve editörüm. Beni uyandıran ve "Romanla devam etmelisiniz," diyen Everest'teki editörüm olmuştur. Edebiyatın oyun düzenini kuran ve bilenler editörlerdir aslında. Şuradan şu vuruşu yaparsan, top buraya gelir ve şu olur, diyen bu öngörüye sahip kişidir iyi editör. Edebiyatın açık köşelerini ve oku^cunun zaatını da bilir. Daha önceki kıtaplarımda ne yazık ki böyle bir etkileşimim olmadı, gerçi ben de bunun üzerinde fazla duruyor değildim, belki de bu yolu denesem bundan ne kadar kazançlı çıkacağımı bilmiyordum. Oysa Sarmaşık'ı yazmaya başladığımda iki haftada bir yazdıklarımı yayıncvine gönderiyordum, yazdıklarım kitap sayfası biçiminde düzenleniyor ve Osman Akınhay eleştirileri ve önerileriyle kafamda hep yeni bir kapının aralanmasına neden oluyordu. Ben kurguyu yaratıyordum, o da kitabın fikrinin geri planda kalmamasına dikkat çekiyordu. Blr serüven Kitabın takildığı ve sorunsuz ilerlediği noktalan çok iyi tespit etti. Bir dönem Raaıkal tki'de yazdınız. Güzel yazılardı onlar. Ancak sızc Tamar'ın annesi yakıştırmasının yapılması da yine bu yazılar yüzünden oldu. Buna nasıl bakıyorsunuz? O yazılar 'çocuğum ve ben' yazıları değildi aslında. Sisteme, devlete, medyaya, topluma karşı eleştirel bir bakıştı. Ben o yazıları yazdığım dönemde, tek işi çocuğunu büyütmek ve zaman bulursa bir şeyler okumak olan bir anneydim. O yazılarda sıradan bir kadının, herkes gibi bir kadının, sabah bakkaldan gazete ve ekmek alan bir park annesininLakışı vardı. Tamar, oyazıların içinde karikatürize edilmiş bir tip gibiydi. Böyle olmasa, efsanevi IMF Türkiye Masası Şefi Cotterelli bile ona selam söyler miydi? Kızım bir anlamda benim yazı partnerimdi. Şimdi düzenli biçimde Milliyet Sanat'a ağırlıklı olarak edebiyat eksenli yazılar yazıyorum. Memlekette canımı çok sıkan bir olay olur da dayanamayacağım dersem, herkes gibi, bütün okuyucuları gibi yine Radikal îki'ye yazı gönderirim. Bir roman fikri, hayali ve ön çalışması bile, haftada bir yazı düzenimi elimden alacak güçte. Sarmasık'a velirsek. Ktnıse sizden bunu beklemiyordu dıyebilir miyiz? Şimdiye kadar duymuş olduğum eleştirilere ve satışa bakarsak, evet. Satii bu kadar önemlt mt sızce? Önemli değil, ama satmak güzel bir şey. Üstelik Yaşar Kemal ve Orhan Pamuk yıllardır çok satıyorlar. Ama hepimiz biliyoruz ki değerli ve ivi olmamız satışla ölçülecek bir şey değif. Yine de Sarmaşık'ın edebiyat kulvarında çok satması, okunması, sevilmesi hoşuma gitti. Ben okuyucunun takdirine inanıyorum. Pekı, bundan sonraki romanıntzla direkt 50 bın basdan, 100 bın satan yazarlar kulvanna mı geçeceksıniz? Beni düşündüren şey, yazacağım romanımın iyiliği ve gücü olur sanırım. Benim Hanene Ay Doğacak'tan bu yana beni takip eden, yazarlık serüvenimin yönelişlerine ilgi duyan iyi bir okuyucu kıtlem var. Kaldı ki Hanene Ay Doğacak çok iyi satmış ve hâlâ satmakta olan bir kitaptır. Sarmaşık'ın satış anlamındaki ivi bir çıkış yapmasından çok, benden beklenmeyecek güçte bir kitap olduğu söylentisi daha fazla hoşuma gidiyor. Pekı, sizden bu hacımde bir roman beklenmedifcı şeklindeki yorumlara kızmtyor musunuz? Kötü anlamda kullanılmış olsaydı üzülebilirdim tabii, ama benden beklenmeyecek güç tanımlaması beni iyi ve güçlü yazarlar locasına kondurdu. Ben zaten iyi bir yazardım diye bunu düzeltecek halim yok. Yazarlık gücümün farkındaydun sadece. Sanırım Sarmasık'la ilgili size çok sık sorulan bir şey olsa gerek, Sarmaşık'ın, belki de yanlış bir deyım kııllanıyorum ama, stiliyle Tiirk romanından uzak durma halt, yabanalık duygusu. Bunu düşündü'nüz mü hıç ? Evet, kitap yayımlandığından beri, bu çok sık söyleniyor.Romanımın işleyişi, kıırgusu öyle ve ben buna bir açıklık getiremiyorum. Evet, hikâye lstanbul 'da geçiyor; evet, kahramanlar Türk; evet, tıpkı bir Türk gibi davranıyorlar, ama roman nasıl yabancı bir roman gibi duruyor, bilemiyorum. Bu, 'Avrupa malı iyidir,' demek gibi bir şevse ne iyi! Sarmaşık'ın geri plamnda hayatımızt hayat yapan dertlere değiniyorsunuz. Istanbut'aa yaşayan Ruslar, dtn, inanç, aıle, yabanalaşma gibi. Bunun uaı bir bakıma toplumsal sorunlara kadar gıdıyor Ama sız de kuşağınızın yazarları gibiapolilıksinız Sizin romanınızda toplumsal dertler hep geri planda mt kalacak ? Benim kafamdaki tasarı, insanın doğasında olan kötülüğü toplumla ilişkilenCUMHURİYET KİTAP SAYI 665 Yabancı roman gibi SAYFA 4