23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

tktidarın Sembolleri ve Ideoloji, 2. Abdülhamit Dönetni (18761909)/ Selim Deringil/ çev: Gül Çağalı Güven/ 2 50 v. Osmanlı modernleşme tarihinde 2. Abdülhamit döneminin önemli bir yeri vardır. Bu dönem, hem geçmişe kök salmış Osmanlı mitosunun yeniden üretildiği hem de modern dünyaya ait değerlerin mevcut kültürel dokuya eklemlendiği ortak bir çabanın ifadesidir. Selim Deringil, bu araştırmasında, modernleşme tarihimizin bu sisli dönemine farklı açılardan ışık tutuyor. Imparatorluk imajının yenilenmesi, din ve dil gibi iki önemli sosyokültürel olgunun siyasi denetim altına alınması ve Osmanlı dünyasına yeni bir çehre kazandırılması, yazarın bu araştırmasının odaklandığı önemli noktalar. Misyoner faaliyetleri, azınlıklar sorunu, modern eğitim ve modern imaja dayalı iktidar kurgusu, kitabın gövdesini oluşturan konular arasında yer alıyor. Akla Kara Arası/ Samih Rifat/ Yapı Kredi Yayınları/ 124 s. Yazar, elimizdeki bu kitabında, fotoğraf üstüne yazdığı yazılardan; fotoğrafın anlamını, gerçeğini, hissettirdiğini, gösterdiğini ve göstermediğini didikleyerek anlamlı bir bütün oluşturan bir seçme yapıyor. Yazar; Niepce'den Andriomenos'a, Henri Cartier Bresson'dan Edouard Boubat'ya Eugene Atget'den Andre Kertesz'e, Herve Guibert'den Denis Roche'a, Sebastio Salgado'dan Josef Koudelka'ya, Arthur Tress'den Lee Friedlander'a, Nikos Ekonomopoulos'tan Ara Güler'e; Ahmet Elhan'dan Şahin Kaygun'a kadar fotoğrafı kuran, yapan, anlamlandıran ustaların fotoğraflarıyla bir kitap oluşturmuş. Yatay Toplum/ Laıvrence M. Friedman/ çev Ahmet Fethi/ Kültür Yayınları/ 258 s. Küreselleşmenin bizi nereye taşıdığını, enformasyon çağının, bireyi ve toplumu nasıl değiştirdiğini inceleyen Lawrence M. Friedman, elimizdeki bu kitabında; geleneksel toplumla modern toplum arasındaki aynmı, kimlik ve otorite kavramlarındaki değişimle açıklıyor. Ona göre, geleneksel toplumda, kimlikleri ve ilişkileri beîirleyen "dikey" düzenin yerini modern toplumdaki "yatay" düzene bırakmış olması, günümüzün birçok siyasi olgusunun da çıkış noktası. Bireyin tercihlerinin önem kazanması ve "dayatılmış kimliklerin" yerini, "seçilmiş, yaratılmış, benimsenmiş kimliklerin" alması, hem bireyselliği ön plana çıkarıyor, hem de "kimlik politikalarını" toplumun motor güçlerinden biri haline getiriyor. Nasıl Aldatılıyoruz?/ tzzettin Önder/ Nâzım KültüreviKitaphgı/ 176.\ "Sermayenin olgunluk derecesine ve yaşadığı sorunlar karşısında ürettiği çözümlere bağlı olarak, siyasal erkin kararları ve politika araçları şekillenirken, bu girift ilişkinin perdelenme işlemi kaçınılmaz olur. Sermayenin amacı ve çıkarları ile toplumun amacı ve çıkarlarının çatıştığı bu noktada çok çeşitli ideolojik aygıtlarla toplumun aldatılması sermaye açısından kaçınılmaz bir gereklilik olarak ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda kullanılan çeşitli araçlardan en etkilisi toplumsal düşünce ve bilinci oluşturmaya yönelik SAYFA 20 söylemler ve iddialardır. Sermayenin çıkarı doğrultusunda yayüan söylem ve iddialar, sermayenin sorununu toplumsal sorun olarak algılayan geniş halk kesimlerine ters gelmez." diye savunuyor elimizdeki bu kitap. Batıda Siyasal DüşUnceler TarihiYehi Çağ/ Derleyen: Mele Tunçay/ Istanhul Bilgi Üniversitesi Yayınları/ 650 s. 'Batıda Siyasal Düşünceler TarihiYeni Çağ'ı özenli bir çalışma sonucıı hazırlayan Mete Tunçay, siyasal etkenlik üzerine öne sürülen görüşleri tanımlayıp, açıklarken kullandığı 'düşünüş' deyimini, bu anlamda geçerli olan 'teori' ve 'doktrin' kavramlarına tercih ederken; bu sözlerin doğru ya da yanlış ve hatta 'dogma'yı içerdiğini; oysa 'düşünüş'ün kavram olarak yansızlığı ifade ettiğini ve bunun da tarihte siyasetle ilgili düşüncelerin karışmış olduğu dikkate alındığında daha uygun bir deyim olduğunu savunmaktadır. Mete Tunçaym derİcdiği ve Istanbul Bilgi Üniversitesi Yayınlan'nca okıırlara sunulan bu kitapta, Thomas More'dan Niccolo Machiavelli'ye, ITıomas Hobbes'tan John Locke'ye, David Hume'dan Edmund Burke'ye uzanan Batı'nın Yeni Çağ düşünürlerinin seçmeleri yer alıyor. Batıda Siyasal Düşüneeler TarihiYeni Çağ bu alandaki düşünsel boşluğumuzu dolduracak nitelikte bir kitap. tki Kış Resmi Two Winter Paingtings/ Özkan Eroğlu/ Nelli Sanat Evi/ 64 s. Aralarında üç yüz küsur yıl olmasına rağmen bir Rönesans resmi ile bir Empresyonist resmi yan yana getiren Eroğlu, kitabında dünya sanat tarihinden bir detaya, bir Türk sanat tarihçisi olarak yorumlarda bulunuyor ve ekliyor; 'Birbirlerini böylesine çeken resimleri, bu tip yaklaşımlarla yan yana getirme alışkanlığını edinebilmemiz gerçeği, bir kere daha aynı tazelikle kendini hissettirmektedir. Resim yorumcularının bu tür karşılaştırmaları duyumsayabilme gücünü ve cesaretini kendilerinde bulmaları kanımca zorunludur.' Oğluma Avrupa Mektupları/ Zeynep Göğüş/ Can Yayınları/ 144 s Avrupa Birliği'ne dair görüşlerini daha önce 'Bir Avrupa Rüyası' adlı kitabıyla okurlarıyla paylaşan gazeteciyazar Zeynep Göğüş'ün yeni kitabı, 'Oğluma Avrupa Mektupları' başlığı altında kaleme aldığı denemelerinden oluşuyor. Yazar, Euro'dan ulusal egemenliğe, bütünleşme tarihinden tarım politikalarına kadar Avrupa Biriği ile ilgili pek çok konuyu üç yaşındaki oğluna yazdığı mektuplar aracılığıyla bizlerle paylaşıyor. Göğüş bu çalışmasıyla Türkiye'nin yakın tarihindeki gündemi belirleyen konuların başında gelen AB konusunun temellerini, Türkiye'yi bu birleşmeye götüren aşamaları, deneyimli bir gazeteci gözüyle kaleme alıyor. Ateşkes/ Primo Levi/ Çeviren: Semın Saytt/ Can Yayınları/ 2 50 s Torinolu bir Yahudi olan Primo Levi, 1942 yılında partizanlara katılarak yeraltı örgütüne dahil olur. 13 Eylül 1942 tarihinde tutuklanarak Italya'da CarpiFossoli toplama kampına götürülür. Burası daha sonra Almanlann denetimine geçecek olan bir toplama kampıdır. Levi, bir süre sonra Auschwiz'e gönderilir. Kitap Rusların kampa yaklaştıklarını haber alan Almanların tutukluları bırakıp kampı terk etmesiyle başlar. Primo Levi kamptan çıktığında Rusların transit kamplarından birinde hastabakıcı olarak çalışır. Kısa bir süre sonra da vatanına dönmek için uzun bir yolculuğa çıkar. Ancak parasız kullanabildiği araçlardan, trenlerden, atlardan yararlanarak yolu tersine aşmak zorunda kalır, Beyaz Rusya, Ukrayna, Romanya, Macaristan ve Avusturya'yı geçerek Torino'ya vardığında otuz beş günlük bir yolculuk yapmış olur. 'Ateşkes'te Levi bu yolculukta başından geçenleri, kurduğu arkadaşlıklan, karnını doyurmak için verdiği mücadeleyi, konakladığı askeri kampları ve buralarda karşılaştığı vatandaşları anlatıyor. Ayrıca yazar kitabın sonunda kampın ve yolcuğun kendinde bütün bir ömür boyunca bırakacağı izlerden söz ediyor. l'ıiııııı I < M .vı^^}K^:s Sokakta Bulundu/ Patricia Hıghimıth/ Çeviren Ay$e Gül Güre/ Can Yayınları/ 404 s. Patricia Highsmith'in elimizdeki kitabı New York'ta geçiyor. GreenwichVillage'da küçük kızlarıyla III I l \ | ) l birlikte yaşayan Sutherland çifti marjinal bir hayat sürer ve açık uçlu bir evlilik sürdürürler. Jack Sutherland evine bağlı, başarılı bir ressamdır. Uçarı ve biseksüel karısı Natalia ise evliliğini aklına estiği gibi yaşamaktan kaçınmaz. Çiftin yaşamları New York'un bohem topluluğunun içinde, sanat çevrelerinde eşcinselliğin özgürce yaşandığı, uyuşturucunun özgürce kullanüdığı sıra dışı bir çevrede akar. Partilerin, eğlencenin, aşırının parıltılı dünyasıdır bu. Göz kamaştırıcı ve çekici bir yanı vardır, insanı içine alır, pek çok sohbete, irdelenen pek çok konuya karşın, asıl can alıcı sorular asla sorulmaz ve herkes gerçeklerin farkında değilmiş gibi davranır. Genç ve cıvıl cıvıl Elsie Tyler bir kafede Jack Sutherland'la tanışınca , genç çift her ikisinin de başını döndüren Elsie'ye güçlü dostlarını işe katarak bir gecede başarılı bir fotomodellik kariyeri inşa ediverirler. Bu açıdan bakılınca roman, alçak gönüllü bir toplum hicvini anlatır. 'Ripley'dizisinin yaratıcısı olan Patricia Highsmith ününü gerilim romanlarında yapmış olsa da 'Sokakta Bulundu' klasik biçimde sürprizli bir sona varan.bildik psikolojikgerilim kitaplarının dışına çıkar. Yazar kitapta, masum ve iyi niyetli duygularla bir sürü takıntıyı kademe kademe artan bir gerilim içinde işliyor ve olaylar romanın sonunda kaçınılmaz ve anlaşılır bir hale geliyor. Sararmış Bir Fotoğra£/ lsabel Allende/ Çeviren \nci Kut/ Can Yayınları/ 352 s. 'Sararmış Bir Fotoğraf lsabel Allende'nin 'Ruhlar Evi' ve 'Kaderin SVRVKMIS Kızı' adh üçlemesinin sonuncusıı IIIk I D K K . K M olma özelliğini taşıyor. Roman bir devam romanı olmasa da, tarihi olarak bu iki roman aynı zamanlarda 1860 ile 1910 arasında geçiyor ve her iki romandaki karakterlere yer veriyor. Allende bu romanında da, 1900'lerin sonunda Şili'nin durumu ve bu dünyadaki sosyopolitik gelişmeler üzerinde duruyor. Bunlar arasında Şili iç savaşı'nı, Pasifik savaşı'nı, Kaliforniya'daki ilk kadın hareketlerini, Kuzey Amerika'daki yabancı düşmanlığını, Çinli göçmenlerin durıımunu ve Avrupa sanayi devrimini sayabiliriz. Yazar bu kez iılkesindeki ve kıtadaki poJitİk geJişmeJerin yanı sıra bir aile destanını genç bir kızın ağzından anlatıyor. Yazarın bir önceki yüzyılın sonunda Şili'de geçen aşk, bellek ve aile sırları üzerine kurulu olan bu romanıyla ünlü üçlemesi tamamlanmış oluyor. Vişnu'nun Ölümü/ ManilSuri/ Çeviren: Püren özgören/ Can Yayınları/ 30H s. Vişnu Bombay'da bir apartman sahanlığında koma halinde yatmaktadır. Bu yaşlı alkolik dünyadan elini eteğini çekerken, çevresine toplanan komşularının dertleri yeni başlar. Manil Suri'nin ilk romanı 'Vişnu'nun Ölümü' bir apartmanda geçiyor. Vişnu bir önceki hizmetçiye haraç vererek binanın ilk katında yaşayan iki Hindu ailenin kapıcılığını üstlenmiş ve apartmanın sahanlığında yatma hakkını elde etmiştir. AltCUMHURİYET KİTAP SAYI 665
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle