Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
• KISA,KISA Şeker Adası'nda nelret ve sevgi DENİZEKİN I vonne Lamazares romanının ilk cümlesinden son cümlesine kadar esrarengiz bir yeteneğe sahip olduğunu kanıtlıyor. 1960'larua Küba'da geçen rotnan, Castro'nıın Küba'sında yol alıp okyanusa, oradan da düşler iilkesi Anıerika'va uzanan, sevgi ve nefret arasında gidıp gelen bir annekız ilişkisi üzerine kurulmuş. Romanın kahramanı ve anlatıcısı Mirella, kızı Tanya altı yaşındayken onıı terk ederek dağa çıkar ve Castro'nun gerillalarına katılır. Hamile kalarak geri döner, ancak yeni bir hayata başlama hayalleri son bulmamıştır. Devrimden umduğunu bıılamayan anne Mirella, yedi yıl sonra düşler ülkesi Amerika'ya kaçmak ister. Fakat kızı Tanya, annesinin yeni hayat düşlerine şüpheyle yaklaşmaktadır. Kaçma planı suya düşünce Mirella yakalanır, Tanya ise kardcsiyle birlikte Havana'ya, uzak bir akrabalarının yanına yerleşir. Tanya burada arkadaşlıgı, ihaneti, din ve politikanın ikiyüzlülüğünü ve cinselliği öğrenecek; tatlı küçük çocuk yerini yetişkin ve seçimlerinin bilincinde bir genç kadına birakacaktır. Lamazares'in asıl konusu giderek olgunlaşan Tanya'nın, havai ve umursamaz ama bir u kadar da çekici ve ilginç bir karakter olan annesinden uzaklasması ve bıınun için ödemek zorunda kaldiğı bedel. Tanya annesini tanıdıkça, çektikleri acıların tek kaynağının Cast ro'nun devrımi olmadıöını anlar. Sonunda annesiyle birlikte okyanusu sandalla geçerek Amerika'ya kaçmakla, Küba'da kafıp seçeneklerin bir bir kaybolnıasını izlemek arasında bir seçım yapmak zorunda kalır. Annesinin aksine, nangisini seçerse seçsin, yepyeni bir hayata başlamanın imkânsızlıg'ının farkındadır. "...Eğer açlık ve susuzluktan yarı ölü bir halue karşı kıyıya varabilirse eski actlarını geride bırakacaklardı. Yerine yenileri gelse de fark etmezdi. Galiba annem ve diğerleri kendi acılarını kendileri seçmek istiyorlardı. Bu açıdan şimdiden özgür sayıhrlardı..." . Roman, yerinde seçilmiş detaylarla arka planda devrim sonrası Küba'yı; karneyle alınan yiyecekleri, parti politikalarını, Katolik ayinlerini ve Küba kaynaklı Santeria dinini ve eski geleneklerine bağlı kalmakta ısrar eden inatçı Kübalıların küçük zaferlerini bütün canhlığıyla yeniyetme kahramanının gözünden resmedıyor. Güçlü, akıllı ve başına buyruk Tanya ve Don Kişotvari annesi basta olmak iizere; yedi yaşındaki yetenekli piyanist Emmanuel, yeni düzende yaşayabilmek için Katolik inancına sanlan yaşlı piyano öğretmeni Melena, gösterişi özgürlükle karıştıran, sonunda kendini devrimin karşısında bıılan komşıı kızı Paula, yetkilerini kişisel çıkarlan için kullanmaktan çekinmeyen devlet görevlisi ve Santeria rahibi Lolo ve Tanya'yı aşk ve devrimin gerçekleriyle tanıştıran idealist biirokrat Andres büyük bir titizlikle çizilmiş, gercek kadar canlı karakteı ler. Küba asıllı Amerikalı yazar Lamazares ilk romanını tanık nldııg'ıı gerçeklerden yola çıkarak yazmış. Kendisi de Tanya cibi on dorr yasındavken akrabalarıyla birlikte küba'dan Amerika'ya göç etıniş. Üç yasında kaybetti£i annesini lıiç tanımamış, fakat kendisini terk ettiği için duyduğu öfkeyi de uzun süre üzerinden atamamış. Lamazares ilk romanıyla göz ardı edilmemesi gereken bir yazar olduğunıı kanıtlıyor. 'Şeker Adası" kadar karmaşık bir hikâyeden, sözcükleri olabildiğince ekonomik kııllanarak göz alıcı sonuçlara erişebiliyor. Karakterlerin Yeni Dünya'ya yaptıkları heyecanlı yolculuğun karmaşasında "Dafgaların, yağnıurun ve gök gürültüsünün içinde adımı duydum, bir vaat gibiydi. Tanya del Carmen Casals Vilalta. Ona doğru dondüm. Bir an için deniz yeşil altın rengine büründü. Paııla'nın evlenirken giymeyi seçtiği muslin elbisenın rengine. Uykııdan önce olduğu gibi, bütün vücudum ağtrlaştı, kayarken kendimi izledim; bir Fırtına Kaptanı iki metrelik bir dalgaya girip Yemaya'nın ellerinde boğuluyordu" diye yazıyor. Yazarın Tanya'ya kazandırdığı sade ama şiirsel ses, okuyucıınun belleğinden uzun süre silinmeyecek nitelikte. • Şeker Adası / Ivonne ]Mmaxares / Çevın'n F.un Eşkınat / Türkiye îş Bankası Kidtür Yayırtlart / Agır Görev Dr. SONMEZ GUVEN ilimkurgu tııtkunları en sevdiklcri teknolojik ineelikleri ya da bilimsel ııymazlıkları tartışmak için bir araya geldiklerinde, Arthur C. Clarke, Stephen Baxter, Brian Aldiss ve Greg Egan gibi adlan sıklıkla, ama Hal Clement adını mutlaka dııyarsınız. Hal Clement, Boston'ın güney banliyölerinde, Milton Akademisi'nde astronomi, iizik ve kimya dersleri veren Harry C. Stubbs adlı bir öğretmenin kitaplarında kullandığı takma adıdır ve 1998 yılında, Amerikan Bilimkurgu Yazarları Birliği tarafından daha önce sadece bir avuç yazara verilmiş olan ömür boyu başarı ödülü Büyük Ustalık onurunu layık görülmesiyle de beklendiği üzere, saltık bilimkurgunun en önemli kalemlerindendir. Clement'in bilime ve bilimkurguya merakı 1930 yılında, 8 yaşındayken, gazetede rastladığı bir Buck Rogers (Yıldırım Kaptan) serüveninde Mars'a doğru yol alan bir uzay gemisini görmesiyle başlar. Oğlıınun sorularından Dikan babası onu yerel halk kütüphanesine götürur ve dönüşte Clement'in bir koltugunun altında bir astronomi kitabı, digerinde ise Jules Verne'in 'Ava Yolculuk' adlı romanı vardır. 'Proof Kanıt' adlı ilköyküsü 1942 yılında Astounding Science F:iction dergisinde yayımlanır. () sırada Harvartl Universıtesi'nde astronomi ti^rencisidir ve aytıı üniveısitede yayımlanmakta olan 'Sky and Telescope' dergisinde birkac bilimsel makalesi cıkmıştır. Astoundiııg dergisinin \azı i^leri nıüdürü John W. Campbell ovküsünü basmayı kabul etti£inde (Jlenıent lıem üniversitenin ciddi 1 dergisinde, hem de aklı havada bir 'pulp dergisinde yazıyor olmanınortayaçıkma olasılığından dehşete kapılır vc bilimkurgu alanına takma bir adla girmevi uygıın bıılıır. Halbuki bizzat hocaları da bilimkurgu tutkunları olup daha önce öyküyü yazmayı denemiş ama başaramamıslardır; ancak o bunu öğreninceye dek birkaç öyküsü yayımlanmış ve takma adı bir daha kurtulamayacağı biçimde kendisine mal olmuştur ona. Ister bilimsel makaleler, ister bilimkurgu öyküleri olsun, Clement'in yazarlığı nep akşamlara, hafta sonlarına ve yaz tatillerine sığdırılmış ek bir iş olarak kaldı. Banliyödeki iki kath evinin ağaçlarla gölgelenmiş arka bahçesine insa ettiöi küçük çahşma mekânınaa, masalart, duvarları ve yerleri kaplayan sayısız tozlu dergi ve kitabın arasında, bulabildiği her fırsatta daktilosunun başına geçerek bir şeyler yazmaya çabaladı. "Saldık bilimkurgu öyküsü," der Hal Clement, "Yazarın halen bildiğimizi sandığımız fizik ve biyoloji kurallarını çiğnememeye olabildiğince özen göstererek yazmış olduğu anlamına gelir basitçe. Ya da eğer kuralları çiğnemişse, öykünün başlarında bıınun için yeterince mantıksal ve sa^lam bir neden ortaya koymuştur. Bu kısmen, bir dedektif öyküsünde, suçlunun kimliğiyle ilgili yeterince ipucunun verilmesi gibidir. "Ancak saltık bilimkurgu öyküsünde söz konusu olan sey tam olarak bir gizem degil bir sörundur ve bence, yeterince egitimli bir okurun kendi çabasıyla bulacagı bir çtizümü olmalıdır. "Burada anıaç, çözümü sürpriz bir biçimde verebilmektir. Çözümü gizliden gizliye örersiniz öyküye ve okuru haztrIıksız yakalarsınız; niçin kendisinin daha önce düşünemedigine hayıflanarak kafasıııı yıımrııklamasını sağlarsınız." Hal (Clement okııra bilimsel ve psikolojik temelde olanakh görünen dünyalar ve canlılar varatma ustasıdır. Bunun da iki yolu olduğunu düşünür. Ya bir astronomi dergisinden yeni keşfedilmiş bir yıldız hakkındaki makaleyi okur ve böyle bir yddızın ne tür gezegenleri olabileceğini kestirirsiniz ya da önce istediğiniz ortamı zihninizde oluşturup böyle bir ortamı ne tür bir vıldız oluşturabileceğini düşünürsünüz. fki yol da uygundur ve o ikisini de kullanmıştır. Ağır Görev'in geçtigi Mesklin gezegeni de böyle ortaya çıkmıştı. Ikili bir yıldız sistemi olan 61 Cygni'de üçüncü bir kütlenin daha var olduğu fark edilmiş ve yörüngesi hesaplanmıştı. "Böylece", diyor Hal Clement, "Elimde kütlesi Jüpiter'in birkaç katı büyüklüöünde bir dünya vardı, ama hacmi daha küçük olmalıydı; aksi halde merkezdeki kütle kendi içine çökmeye baslardı. Olası gezegen üzerine yazılmış ilk makalelerde önerilen hacmi kendime temel aldım. Eğer gezegen küresel olsaydı bu Dünya'nmkinin iki ya da iiç yüz katı bir çekim gücü olıışturacaktı. Böylece ekvatordaki merkezcil ivmenin yerçekiminin çaresinebakabilecefti kadar hızlı döndürdüm gezegenimi. Tabii bu durumda ekvator bölgesinin ola^anüstü şişkin olması da gerekecekti. Bu oldukça hatırı sayılır bir dert açmıştı baştma, çünkü hesapların cetvelle yapıldığı 195 j yılıydı henüz. Yine de ekvator çapıııın 20.000, kııtup daire çapının ise 12.000 milin biraz altında olduğu ve kendi ekseni çevresindeki bir tam dönüşünü nşagı yukarı 1 < dakikada tamamlayan bir S vııvar tasarladım. O vakitki hesajî cetvelime göre bu bana ekvatorda 3 g, kutuplarda ise 660 g çekim gücü kazandınyordu" diyor. Ancak saltık bilimkurgu tutkunlarının daha sonra bilgisayarlar aracılığıyla yap tıkları hesaplar bunun istikrarlı bir düzen olamayacağını ve gezegenin ekvatorda pürüzsüz bir elips yerine keskin bir kenar oluşturacaüını ortaya koytlu. Mesklin'in daha küresel bir şekılde sahıp olması gerekecekti. Ama bu, büyük ustanın neşesini bir an bile kaçırmıvor. "ülsun" diyor Hal Cle ment, "yanıldığım için üzgünüm; ama eger insanlar benim övkümden yeterlı zevki almış ve bilgisayarlarla kontrol edecek kadar ilgi duymuşlarsa, avnı zamanda hem eğlendirici, hem de uüşündürücü olabilmişim demektir." lyi bir öykü anlatabilmenin püf noktası da bu değil mi? • Ağır Görev / Hal Clement / Çeviren: Ardan Tüzünsuy /tthaki Yaytnları /324 s. isyan Günlerinde Aşk ABDULLAH TEKİN hmet Altan'ın "tsyan Günlerinde Aşk" adlı kitabı ağmıklı olarak 31 Martolayiyla ilgili olarak eleştirilmektedir. Altan 31 Mart olayında toplumsal katmanları bazı gerici ve d odakları bir yanda tutarak ayaklanmayı genel olarak ordunun iki kesimi arasında tutmaya özen göstermektedir. Biz işin bu bölümünü tarihçilere bırakarak kitabın başka bir boyutuna dikkat çekmek istivoruz: AŞK... Ahmet Altan aşk söyleminden ne anlıyor acaba? Kitapta salt iki kişi arasında gözlenen bir aşk değil, kişiler arasında cereyan eden ilişkiler yıımağı söz konusudur. Daha önce yazdığı kimi kitaplarda da aynı çizgide yansıyan Altan "Isyan Günlerinde Aşk"ta Mehpare hanımın "Yunanlı Zampara" Konstantin ile, Dilara hanımın Ragıp beyle, Hediye'nin 1 likmet beyle ve Rukiye'nin Tevfik beyle olan birlikteliğine yer verir. Rukiye ile Tevfik beyin ilişkileri kitabın son kısmına yetiştiği için hemen eylenıe dönüşüp tensel gösteriler şeklinde yansıyamamıştır. Diğerlerinde aşk iki insanın "bütün bir yüzyılı sarsan ayaklanma günlerinde" bir vesile ile tanıstıktan sonra yatak gösterlerine döniişmektedir. Ahmet Altan'm diğer kitaplarında da bu biçeme ağırlıklı olarak yer verilir. Aslında bütün bunlar aşk adı altında yazarın özlemleri, arzuları ve fantezileri olarak değerlendirilmelidir. Diğer yandan Konstantin Mehpare hanım ilişkisinde olduğu gibi Altan zaman zaman da Sayın Çetin Altan'ın geçmişte kullandığı söylemlere yer verir: "Şimdl seninle ne yapıyorıız. Sana ne yaptığıtnı söyle". A Yeıri canlılar ve dünyalar B Anlatılanların erotizm boyutundan ötede pornografik öğeler içermesi Altan'ın tercihidir. Ama bunlara aşk sözciiğünü monte etmek ne ölçüde doğrudur, bu tartışılmalıdır. Bu alanda kitabın isminin bir hayli benzerlik gösterdiği bir başka yapıtı anımsamalıyız: "Kolera Günlerinde Aşk." Kolombialı yazar Gabriel Garcia Marquez "Koera Günlerinde Aşk" adlı kitabında Fermina Dozo ile Florentino Ariza arasın da geçen ve elli üç yıl yedi ay, on bir gün süren soylu bir aşkın öyküsünü anlatır. Nobel ödüllii yazar bu aşk oykiisunu bıitiin boyulları ile üylesine güzel anlatır kı öykü bir destan niteliğine bıirünerek karşımıza çıkar. Marc|uez zaman zunıaıı "Kolera Günlerinde Aşk" ı; SAYFA 16 CUMHURİYET KİTAP SAYI 598