02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

A 6 U S T 0 S 2 0 0 • Erendiz Atasü, Ayla Kutlu'nun "ZehirZıkkım Hikâyeler"ini değerlendirdi .. J sayfada ü Levent Cinemre, Semih Balcıoğlu ile anılan üzerine konuştu /?. sayfada • Iki yazar Özkan Mert'in 'Van Gölü Savunması"nıdeğerlendirıdi .ıo. sayfada UNeclaAytür, Faulkner'ın "Abşalom Abşalom"unudeğerlendirdi n. sayfada Işıklandımlmış Kalesler: McDonal ALİ ANAVARZALI MIT/MP Cumhuriyet II E K Tl JT Donald's nedir? Basit, işlevsel,moduleryiJ\/| /~*yecekler; parlak renklerle düzenlenmiş, JL V x v ışıltılı mekânlar; bir örnek giysili, genç, ne şeli çalışanlar; mama sandalyesine kadar her türlü ayrıntının düşünüldüğü tertemiz aile ortamları ve "fastfood"un adı haline gelmiş bir ticari marka... Amerikalı toplum kuramcısı George Ritzer, yayımlandığında büyük ilgi görcn Toplumun McDonaldlaştırılması adlı çarpıcı kitabında, McDonald's teriminin bunlardan ibaret olmadığını yalın ve çarpıcı bir üslupla gösteriyor bize. McDonald's, toplama kampı modelindcn ilham alarak bütün dünyayı "akılcılığın demir kafesi" içine hapseden toplymsal, ekonomik, kültürel bir sistenıin adı ona göre. Üstelik kendini hamburgerle sınırlamayan 'McDoktorlar'dan 'McÜniversiteler e, 'McGazete'den 'McEğlence'ye kadar insan yaşamınm bütün alanlarını yutmakta olan bir kafes. "Toplumun McDonaldlaştmlması" tanısının temsil ettiği akılcılaşma süreci, modern yaşamın ihtiyaçlarına hızlı ve etkili yanıtlar sağlayan dört temel unsura dayanır: Verimlilik, hesaplanabuirlik, öngörülebilirlik ve denetim. Akılcılaşma tüm yaşam alanlanna hâkim olmak la kalmaz, yaşamın öncesine ve sonrasına da el atar: 'McDoğumlar' ve 'McCenazeler', hep aynı elden çıkmadır. Ancak akılcılaşma ister istemez kendi içinde akıldışılığı barındırmakta ve beraberinde insansızlaşmayı, insanlıktan çıkmayı da getirir: Standart ebat ve lezzetteki patateslerin ardında korkunç bir çevre tahribati; parlak renklerle döşenmiş bol ışıklı yemek salonlarının gerisindeki mutfakta muazzam bir emek sömürüsü; ekonomik, pratik, öngörülemezliğin tehlikelerinden uzak renkli, cilalı masaîarda "benliğin sınırlandığı, dlıyguların denetlendiği, nıhun boyun eğdiği", kimi zaman sokak çocuklannı buzdolabına kapatan "zalim bir dünya" vardır. "Toplumun McDonaldlaştırılması"nın devamı ve tamamlayıcısı olarak da okunabilecek olan "Büyüsü Bozulmuş Dünyayı Büyülemek"te ise Ritzer, tüketim araçlannı elinde bulunduranların, sonsuz bir tüketimi körükleyebilmek için, dünyayı "eğlenceli" kılarak nasıl yeniden büyülediklerini araştırır. Eğlendirici olmak için birbiriyle yarışan devasa büyüklükteki alışveriş merkezleriyle çevrelendiğimizi; müzeler, parklar, üniversiteler, stadyumlar, havaalanlan ve garlann bile içlerindeki mağazalar, alışveriş standlan, fastfood restoranlarıyla birer eğlence ve alışveriş merkezine dönüştüğüne dikkat çeker. Tüketimin ticaret, bilgisayar, televizyon, internet ve telefon aracılığıyla yatak odalarımıza kadar girdiğini; dünyanın pek çok yerinde aynı ürünleri sunan mağaza zincirlerinden alışveriş ettiğimizi; New York ya da Moskova'dakiyle aynı lezzetteki hamburgerleri yediğimizi, hatta aynı yüz ifadesini takınan kasiyerlerden aynı sözleri işittiğimizi gösterir. Ona göre, çağımız hiper tüketim ve simülasyon çağı. CUMHURİYET KİTAPSA// 596 Tüketim katedralleri gösteri toplumunun ayrılmaz bir parrası haline geldi. Her şeyin simüle edildiğı sanal ortamlarda hem alişveriş ediyor, hem eğleniyor hem de yemek yiyoruz. Baudrillardın dediği gibi, her şey iç içe geçti, sınırlar yok oldu; eğlence, alışveriş, spor, eğitim dev bir gösteriye dönüştü. Stjepan Mestrovic ise George Ritzer'ın izini sürerek bugünün toplumunu "Duyguötesi Toplum" olarak tanımhyor ve duyguların McDonaldlaştırılmasını inceliyor. Yazara göre, olaylann insanlarda kolektif bir coşku yarattığı, onları duygulandırdıöı ve eyleme sevk ettiği zamanlar geçip gitmiş, duygular paketlenip kulla nıma sunulmuştur artık. Çağımız insanı artık gerçek duygularını yaşayamaz, onları eyleme dökemez; olsa olsa bir duygu simülasyonu yaşayabilir. Televizyon ekranlarında izlediği vahşet örneklerine karşı tek yapabildiği, nazik olmak ve merhamet duymaktır. Mestrovic'e göre, çağdaş Batı dünyasının ufkundan doğan, sentetik duygulann kültür cnuüstrisi tarafından seniş çapta güdümlendiği yeniOnvellci bir süreçtir. Duygular yeni bir entelektüel biçim alarak mekanikleşmiş, seri üretime, melez duygulara dönüşmüştür. Uy gun biçimde paketlendiği sürece her politika ya da olay kabul edilebılir hale gelmiştir Eylem icin gerekli olan akılduygu bağı kopmuştur. Öfke, artık kolektit eyleme dönüşmeyecektir. Kuşku ve belirsizlik, duyguötesi entelektüellerin mihenk taşı olmuştur: Onlar her bakış açısını bilme ve hepsine karşı tavırsız kalabilme becerisini edinmişlerdir. Artık, seyretmekle yetinen, tepkisiz ve sinmiş insanların çoğunluğu oluşturduğu bir çağda yaşıyoruz. Dünyaya dair bilgimiz arttıkça, umulanın aksine duygularımız köreliyor, öfkemiz zayıfbyor, kayıtsızlığımız artıyor. Peki, ne oldu da bu noktaya gelindi? Başka bir hayat istiyorsak hepimizin cevaplaması gereken bir soru bu! ^ Iç sayfalarımızda, "Toplumun McDonaldlaştırılması"nın tehlikelerine dikkat çeken sosyoloji profesörü George Ritzer'la yapılmış çarpıcı bir söyleşi ve Elmo Recio'nun "ironik" bireleştirisi var. Dilimize Şen Süer Kaya tarafından çevrilen söyleşi, 1997'de OneOff Productions tarafından televizyon bclgeseli McLibel: Two Worlds Collide için yapılmıştı. • Devamı 4. sayfada.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle