Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
YUNUS NADİ ODULLERİ 2001 Edebiyatın çok küçük, çok seçkin bir azınlık için yapıldığına ya da yapılması geretiğine inanmıyorum. Edebiyatın çoğunluk için olması gerektiğine inanıyorum. SEÇİL TÜRESAY üşünçeyle eylem arasında derin bir sessizlik var. Özellikle kadınlar söz konusu okluğunda. Birçok diişünce var ki eyleme dökiilemiyor ki bir anlamda bu da bir eylemdir. Gerçekleştirilebilse de diişünce ilc eylem arasında bir sessizlik süreci oluyor. Bu sessizlik edebiyat bence... Bu satırlarda, öykü ve rornan yazarı lnci Aral'ın edebiyat tanımlaması ve yapıtlarında neyi anlattığı var. "Betı o sessizliği, o iç yolculuğunu anlatıyonım" diyen Aral, ille de kadınları anlatmak için yola çıkmasa da onlara ağırlık veriyor kitaplannda. Erkek kahrarnanları da var, ancak kadınların trajik olduğunu diışündüöü hayatları ona zengin bir malzeme sağlıyor.. Bu malzemeyi değerlendirmek de yazarlığına uygıın diışüyor Aral'ın. Kadınların sessiz iç yoleııluğuna yönelik düşüncelerı hakkında ise şunları soyluyur yazar. "Kadınların çok konuştuğu düşiinülür. Ama oyle değıl. Kadınlar belki gündelik ya^aınla ilgili konuşuyorlar ama kendı ıç dıinyaları, kendı derinlikleri ile ilgili büyük bir sessizlik içindeler. Bu, yüzyıllardıı, binyıllardır sııregelen bir suskunlıık. Orneğin kadınların birbirlerinekendilerini anlattıklan düşünülür. Ama ben öyle de olmadığmı düşünüyorum. Çünkü kadınlar içgüdüleriyle biliyorlar ki kimi zanıan kadınlar erkeklerdeıı dalıa fazla kıııp vıkabilirler onları. Bıınıın ncdenlcrı ısc Kadınların çok yakıcı bir rekabet ortamındayaşamaları ve erkek roplumu rarafından bıçimlendirilıp bu toplumun degeı yaıgılariyla kendi cinslerine bakmaları " Dalıa çok kadınları anlatmasına rağmen onların tarafını da tııtmuyor lnci Aral. Ve, "Erkekleri de anlanıaya çalışırak bakıyorum olaya, onlar da doğııştan kötii, kaba ve anlayışsız değiller; toplumun kadın ve erkek rollerini onlara yüklemesiyle ortaya çıkan bir dranı var" diyor. Aral'a lOyıl içindeıkinci YunusNadi Ödültı gctiren kitabının ana tenıası ise kayip lıayatlar. 1992 yilında, ılk romanı "Olü Erkek Kıışlar" ile ödul kazanan Aral, Yunus Nadi Odülleri'nde bu yıl binnci seçilen "Gölgede Kırk Derece" adlı oykü kitabında ağırlıklı olarak "kaybolan kadınları" anlatıyor. Aral, oykulerine konıı olan "kaybolmalan" şöyle sıralıyor : "Değişik biçimlerde kaybolabiliyor kadınlar, giinün birinde kapıyı vıırun gıdenler, yani gerçek anlamda kaybolanlar. Bir de kendi içlerınde, kendı düşlerınde, nelerden vazgeçmiij ya da eldc edebilecekJeri neleri kaybetmiş olduklarını görüp, o olası hayatı ozlemle arayan, bu nedenle hayallerinin içerisinde kaybolan kadınlar var. Kısacası kayıp hayatları anlatıyorıım son kitabımda." Kendisi ise kaybolma çizgisinden donmiış bir kadın. 1976'da, kendisini dar kalıplara soktuğuna inandığı ilk evlilig'ini bozarak dönmüş bu çizgiden. Resim ögretmeni ve iki çocuk sahibi bir kadınken "Hayat bu kadar mı" sorusunu kendisine yoneltmiş ve hayata yeniden başlamıs,. ITayata yeniden başlaması gerçek anlamda yazarlıihnın da başlangıcı olmuş. Bu serüveni ük romanına konu etmeyi Düşünçeyle eylem arasındaki sessizlik "Ağda Zamanı"nın ardından ihmaJ etmeyen Aral, "Kadın tn. 1986'ya kadar olan sürece dört için öngörülen hayat çok sıU;HM öykü kitabı sıödırmış. Daha KIKK ınRK nırlı, çok dar. O dar alanda sonra, "Öliı Erkek Kuskr" ile kayboluyor kadınlar. Kadın başladığı romanlarının sayısını 25 yaşına geldiği zaman aileda dörae çıkarmış. Serüven tasi, çevresi 'Ne zaman evlenedı olduğu icin roman yazmakceksini'' diyor. Böyle yoğun tan çok zevk aldığını vurgulabir baskı var ve evlilik tam da yan Aral, "Ancak, öykü de ayrı o dar alanı yaratan şey kadındüştüğüm bir sevgili gibi aklımlar için" diyor. AraJ, sağduyudaydı. 1993'ten bcri belleğimsuna en ÇOK güvendij^i okuru olan, büyük destek gördiiğü ikınci eşiy de ve kısa notlar halinde yazarak birikle kurduğu evlilikte "kendine ait Dİr tirdigım öykü notlarımı 2000 yilında kialan" yaratabilıniş. Başka bir deyişle dar tap haline getirdim" diyor. bir alana hapsolmamış. Olgunlaşmadan, ıızun bir süre tasarAral, 1979'da basılan ilk öykü kitabı lanıadan yazmaya baijlamayan Aral, ma Öykü Ödülü lnci Aral'ın D I 1 Olgunlaşmadan. uzun bir sure tasarlamadan yazmaya başlamayan lnci Aral, masaya oturdufiunda İse kendlnl yalnız kitabına veriyor. r<ılo£raf Vvdal Artk saya oturduğunda ise kendini yalnız kitabına veriyor. Kitap yazdığı zamanlarda ailesinden, dostlarından, gezmeden kısacası hayattan soyutluyor kendini. Roman kahramanlannı rüyasındagöriıyor, onlarla konuşuyor bu süreçte. Gün de 1012 saat bilgisayar başında oturduğu oluyor. Kitap bitince ise yazdığı sürede ayrı kaldığı hayatının tadını çıkararak yorgunluğunu atıyor. 1997den beri Can Yayınları ile çalı şan ve tüm kitapları yeniden basılan yazarın ince bir alay da içeren dilinin yalınlığı yazarlık tavnyla ilgili. Aral, bu tavrını şöyle dile getiriyor: "Ben edebiyatın çok küçük, çok seçkin bir azınlık için yapıldığına ya da ya pılması gerektiğine inanmıyorum, edebiyatın çogunluk için olması gerektiğine inanıyorum. Elbette kaliteden ndün vermeden. Bu nedenle okur çoğunluöuyla eserlerimi paylaşmak imkânını buîdıım ." Ortaokuldayken ağabeyinin edebiyat kitaplannı okuyup bitiren, 15 yaşında iken şiir yazan Aral artık şiir yazmıyor. Öykü ve romanın yanı sıra senaryo çalışınaları var. "Kirli Sarı" çalısması TRT'de üç bölümlük dizi haîinae yayımlanan, Aral, son olarak Yılmaz Gü ney ve Eatoş Güney'in ortak yaşamları ile ilgili bir senaryo yazdı. Ancak, yaza rın ileriye dönük planlarında senaryo yer almıyor. Heyecan verici olmadığı, Dİr de çekilen şey mııtlaka değiştirildiğı için. Aral, bundan sonraki projelerinde senaryonun yer aJmamasının nedenıni, "O sizin yazdığınız şev olmuyor, bu da biredebiyatçı için dü^kırıklığına yol açı yor" diyerek ifade ediyor. Aral, kendisini "toplumsalla bireyseli yan yana, bir aı ada anlatan bir yazar" olarak tanımlıyor. Kahramanlarının ayaklarının nereyc bastığını, hangi coğraryada, hangi tarih te, hangi sosyal çevrede yaşaaıklarını önemsiyor. Bu nedenle de toplumsal gelişmelerden bireylerin hayatlarının ve ıç dünyalarının nasıl etkilendiöi mııtlaka giriyor kitaplarına. Aral, "insanların bunlardan bagımsız olarak var olacagına inanmam, hem kimliği hem de psi kolojilerini anlamak için şart bu" diyor. "Kıran Resimleri" adlı öykü kitabının 1978'deki MaraşOlayları üzerinekurıılu olduğunu hatırlatan Aral, "Yeni Ya lan Zamanlar" adlı romanınm Türkiye'de 80'lerin ortalarından başlayan ve yükselen değerler olarak adlandırılan farklı anlayış ve kavrayışları dinden günlük yaşama kadar anlattığı bir roman olduğunu vurguluyor. "Uykusuzlar" adlı öykü kitabı ise 80 döneminin acılarını anlatıyor. Yapıtlarına bitirdikten sonra ad ara yan Aral, son kitabı "Gölgede Kırk Derece"ye kitaptaki ilk hikâyenin adını ver miş. Şimdi üzerinde çalıştığı romanda ise Ege kasabasında dört ya da beş kardeşinTürkiye'nin son 30 vıllıkdeğişimine paralel değişen hayatlan bir cinayet olayının çevresinde işleniyor. Çocukluğunun bir bölümü Bursa'da geçen ve annebabasını çok küçük yaşta kaybeden Aral, yazarken genellikle mekânlardan çok iç dünyasınm ağırlık kazandığını söylüyor. Aral, "tnsanın kendi yaşadıkları çok değerli bir malzeme ayrıca başka insanların yaşamlarını gözlemek ve onları anlanıaya calışmak, onların hallerini, ruhsal derinliklerini kavramaya çalışmak da içselleştiriyor onların ya şamlarını yazar için" diyor. Ve, bu nedenle yazarken başkalarının yaşamlarını da yaşamış olduğu için zenginleştiğıni düşünüyor. Aral'a göre bunun, euebi alanda başarının dışında başka bir katkısı da var: însanın belirli bir zaman sonra hayata çok daha hoşgörüyle bak masını sağlıyor. • SAYFA S CUMHURİYET KİTAP SAYI 593