15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

AT CAPAN Hey gidi, günlerimyolların çamurunda dağılmış inci boncuklarıve siz, benim ezeli, canlı yaralarım... Demek ki hiçbir şey öğretemediniz bana (belki de beş para değeriniz yoktur...)halen riiya görüyor ve onlara inanabiliyorsam, yeni eğriîmiş umut dolalı altın mekiği dokuyorsam. Bu bezden sandalıma yelken yapılir mı ve eski baladlarda olduğu gibi herhangi bir aşkın güncşli îimanına demir atılır mı, bilmiyorum... Bildiğim tek şey içinde uyanışı olmayan ve yandmasız tatlı bir rüyanın rüyasını göreceğim yaldızlı bir kefen için tam biçilmiş kaftan... Bilmem nünbatımı ıssız mı olur' Filibe Üniversitesi'nde Slav Edebiyatları dersini okuyan değerli hocam Prof. Dr. Svetlozar îgov gençlik yıllarında bir Slavistik Kongresi'nde tanıştığı yabancı meslektaşına hangi ülkeden katıluığını söyleyince, "Bulgaristan... Bagryana gibi Bulgaristan!", şeklinde bir karşılık almış. Bu örnek 189319991 yılları arasında yasayan Elisaveta Bagryana'nın Bulgar edebiyatındaki yerinin önemini kanıtlamaktadır. Asil adı Elizabeta Belçeva olan Sofya doğumlu şairin yaşamöyküsünü incelemek 20. yüzyil Bulgar edebiyatının tarihini yazmak anlamına gelir. Y. Yovkov'tan Bl. Dimitrova'ya, B. Penev'ten K. Konstantinov'a kadar döneminin önde gelen yaratıcıları ile yakın dostîuk bağları kuran ve etkileyen Bagryana aynı zamanda Ek. Nençeva, M. Belçeva ve Dora Gabe ile ilk dikkate değer adımlarım atan Bulgar kadın şiirine ulusal, hatta uluslararası boyut kazandınr ve A. Ahmatova, M. Tsvetayeva, D. Maksikoviç, V. Şimborska gibi Slav edebiyatlannın en karakteristik temsilcileri arasında yer alır. tlk şiir kitabından ("Ebedi ve Kutsal Kadın", 1927) itibaren folklorik öğeleri modern bir dünya görüşü ile harmanlayarak Bulgar Edebiyatı'na yeni bir söylem, tarz ve duyarhlık kazandıran şairin eserlerindeki ana temaları kadının bağımsızlığı, teknolojik gelişmenin sağladığı kolayhk ve içerdiği tehlikeler, çeşitli kültür ve medeniyetlerin kavşağı halindeki Balkanlar'ın yazgısı oluşturur. Elisaveta Bagryana / Şiirler / Çeviren: Hüseyin Mevsim TOZ ZERRECtĞt Kaderin böylesü diyorsun. ITaklısın. Ne sancı, ne elem; ne felaket, ne kaza; ne kırgınhk, ne iftira: Hiçbir musibetten mahrıım kalmadım. Ve her biri yüreğimde ve tenimde yara izleri bıraktı. Ama yine de yaşıyorum. Yaşıyorumgüneşe ve dünyaya, ağaran tan yerine, bahar çılgınlıöına, kan delen ilk ıcardelene, hayretle bakan çocuk gözlerine ve gözyaşlannda beliren gök kuşağınasevinefcilıyorum. Tebessüme tebessümle yanıt veriyor ve sevebiliyorum. Bu gücü nereden buluyorsun? Ben de bazen sorarım kendime... Ama vatanımın yazgısına onun can çekiserek kaynadığı, yandığı, ama sağ salim kaldığı sayısız serencemlere bakınca düşünüyorum da: kimbilir ben de onun toprağının bir toz zerreciğimucizeler değil onun yazgı ve gücünden bir atom sindırmiş ve aksettirmişimGüneşin bir damla çiyde de parıldadığı gibi... ONSOZ Akşam Tiirküsü Dağılıyor, günlerimin tesbihi dağlıyor... Takatsız parmaklanmdan siyahbeyaz taneler tekerlenip gidiyor... Ağır veya hafif, dolu veya boşfark etmiyoredebi sonsuzluğun çözümlenmemiş sırn tane tane hepsini yutacak... Evet, hüzünlüyümson yolculuğuna çıkmış herkes gibi... Ama sızlanmıyorum, korkmuyorunı daaksineteşekkür ediyorum: Bin yıllık bu topraklarda doğdum ve yaşadım. Güncş aydınlığı altında en tatlı meyvesini olduğq gibi en acısını da tattım... Çok sevindim, bir o kadar da üzüldüm, ama hiçbir zaman seni lanetlcmedim, aksine takdis ettim Hayat! sos Save our souls! Betonun, makineler ve radyonun, başdöndürücü yıkımlar ve delice arayışların, kaos ve durulmamış yannlann yüzyıhnda... , , Doğu ile Batı'nın eşiği, * savaş ve felaketler dönencesi, insanların bir parça ekmek ve bir karış toprak için yaşadıkları bu ülkede nedir bizim yararsız şiirimiz, kardeşlerim? Sokak itlerinin Ay'a doğru acıklı uluması... îşte böyle lanetli bir gece son nefesimizi vereceğiz ve temizleyecek bizi sabahın otomatik süpurgesi erkenci horozlar şehir ve köyleri uyandınrken... Ama dün veya yann değil de bugün, cıvanın Batılı mavi ışıkları ve Yengeç tropiğinin egzotik ışınlan altında değil de bütün rüzgârlann yelkenlerimizi şişirdiği ve alaca bayrakların kesiştiği burada doğduysak günahımız ne? Balkanlı kanımızda Slav duygusallığının beyaz ve ilkel Tatar kabilelerinin kırmızi atonılan yüzerse günahımız ne? îşte milyon grostonluk transatlantikleri ve okyanusun derinliklerini düşlüyoruz. Yüz katlı New York gökdelenlerine itibar ediyor, hayallerimizi uçak pervanelerinin şarkısı altında kuruyoruz Gürleyen motorların ritminde dans ederken açık vericiler önünde hevesle konusuyor ve Avustralya kolonilerinden yükselen rahatlatıcı "OK" ile uyuyoruz... Ama sarsılarak engebeli dağ yolunda Temmuz'un iri yıldızlan altında, ateş böcekleri ve şarkı söyleyen cırcırlar ve olgunlaşmış kırotu kokıısu arasında yorgunluğumuzu ıssız baba ocağında, kederimizi de sıcak ana kucağında dağıtmaya yıkılmış köy çitlerine ve uğuldayan Balkan ormanlarma doğrıı giderken damaklarımızda hâlâ yaban avının tadını ve orman balının çeşnisini hissediyoruz. Gönlümiiz ot biçiminin sıcak gecelerinde açılıyor, bomboş da olsa yüreğimiz yitirilen sevginin yasını tutuyor. Îşte bundan dolayı, diyorum ki: ,* Kadın ve şaire olarak sesimi dünyaya hiç değilse restoranda başımın üzerindeki tel kafeste SAYFA 18 küçücük sarı kanaryanın jazzband'in ara verdiği anlarda duyurduğu kadar duyurabilirsemhuzur içinde ve sancısız öleceğim... 1932 YÜREK SİSMOGRAFI 1. Devasa teleskoplar evreni muayene ediyor: kozmik çarpışmalar, • sönmüş güneşler, yeni doğmuş gezegenler, serseri kuyruklu yıldızlar, karşılaşmalar, geçişmeler, dolunay, güneş tutulması. Meteortııtuşmus, yanmıştoz duman olup kaybolmuş... Sismograflar yeri muayene ediyor: llassas cihazlar titreşimleri işaretliyor, depremleri yakın veya uzak ölçüyor... Birden iğne sıçrıyor, kırılıyorfelaket!Şehirler kaybolmuş, bir ada bitmiş, göl kururken buzullar erimiş. deniz çekılmiş, dağ batmış, çöldesufış.kırmış,! 2. Ve işte insan görüyorsunyanında yürüyor, çalışıyor, konuşuyoradabınca giyinmış, seyahat ediyor, okuyorkendi ise erişilmez ve okunmaz. Hangi cihazla yiireğini muayene edeceksin? Hayallerinin gökyüzünü hangi aletle tarayacaksın? Düşüncesinin meteorlarını nasıl okuyacaksın? Umudun doğuşunu, ihtirasın dolunayını, keder tutıılmasını, hayal kınklığının derinliklerini nasıl ölçeceksin? Sabrın kıyılarını yıkıp geçecek, sinirlerin telgraf tellerini parçalayacak ve bu zavallı insan kalbini kendi kanı içinde boğacak umutsuzluğun o kabarmasını nasıl ölçeceksin? SONBAHAR TÜRKUSU Elimi uzatıp gecikmiş sonbaharın bu son yaprağını koparsam mı, acaba? EPİLOG Halen bu kıyıdayım, ama görüyorumbaşlangıç ve sonun hızlıca birnirine yaklaştığını, ufkumun kısaldığını ve dokuzuncu dalganın kopmuş, köpürerek üzerime geldiğini görüyorum... Bilmem günbatımım ıssız mı olurhayatımaa sakin bir gıin geçirmeyi ba^aramadım... Ama şundan cminim ki sessiz ve can sıkıcı olmayacak hatıram... CUMHURİYET KİTAP SAYI 593
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle