Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
mizden, sırt çantamızdan Racine'i, T. Storm'u ya da T. Mann'ı çıkarır okurduk. Orhan Velı'nin hazırladığı Tercüme dergisi Şiir Özel Sayısı elimizden düşmezdi. Aynı dergiden Sartre'ı ve Varoluşçuluk'ıı tanıdım, ısmamadım bu düşünceye. Ayakları fazla havada geldi bana. Hakkında henuz çok az sey bildiğim Marksçılıkla çelişen bir yan buluyordum onda. llenki yıllarda okuduklarun, öğrendiklerim pekiştirdi bu kanımı. lki yıllık eğitimden sonra hava sınıhna ayrılarak uçucu olnıak üzere Eskışehir'e, uçuş okuluna gittim. Para kazanmaya başlayış, gençliğin, uçuculuğun verdiğı coşku, iki yıl avare etti beni.flciyılda birkaç şiiryazdım. Radiguet'nin "Içimizdeki Şeytan"ını çevirdim, o kadar. Yeditepe Yeryüzü, SHD dergilerini izliyor, şiirter gönderiyordum Yeditepe'ye. 1952'nin o gittikçe daralan, boğucu oıan özgurlüksiızlük ortamı içinde dergilerle özellikle Yeditepe'yle, mektuplaştığım içın gizli soruşturma açıldı hakkımda. Bu coşkulardan, düşüncesizce ataklardan kurtulup kendimi yetiştirmem, hazırlamam gerektiğini anlatan btr uyarı oldıı bana. İçinde fırtınalar escn bir delikanlının ya da tıım olarak gençliğın tek başı na, toplumsal tabakalar ve sınıflarla bağını pekiştırmcdcn, o bilinci kazanma dan bir şey yapamayacağını anladım. In!>an, ınsan olma onururiLi; toplumu sıkan, gelişmeyi önleyen koşulları değiştirmek uğrundakı ç.ıbalarıyla kazanıyordu. Geleceği karşılayacak güçte olmalıydım. Ankara'dayken tanıştığım şimdiki eşımle 1953'te evlendim. Karımın kışilığinde beııi destekleyen, bcnı bugunkü ben olmaya hazırlayan bir insan buldıım. Uçuş okulu bitti. Uçucu olarak Mcrziton'a atandım. Sonra altı ay Almanya, jet ııçuş cğitiıni için. Almanya'dayken ilk oğlunı oldıı (1954). Bandırma'ya atanış,, Almanya dönüşü. Bandırma, yayımlanmamış, yayımlanması olanaksız bir sürii şiırın ve çevirinin kasabasıdır benim gö/.ümde: Nina Gourfınkel'ın Gorki'si. Politzer'in Felsefe'nin Tenıel Ilkeleri, yine Radiguet'nin ürgel Kontunun Balosu, Albert Kahn'ın Büyük îhanet'i.. vb. ama uçuş başlı başina bit işti. Gece uçuşları, akrobasiler, hava atışları. Buna karşılık ikinci bir ortak kabul etmeyen bir işti. 1956'da sağlık nedenıyle uçuştan ayrıldım. O yıl Ingilizce'ye başladını, daha bir scvdim Ingilizce'yi. Dört elle sanldım ona. 59'da Amerika'da ingilizce öğretmenliği eğitimi gördükten sonra Izmir'e atandım. lzmir, son durak oldu. İkinci oğlumdoğdu(1960). sanatçıların yeni ürünleri, öte yandan benden daha katı olanlann "foyce'u, Kafka'yı yakmalı" gibi diişünceleri çabuk ayılttı beni. Kafka'nın tumüyle çevrilmeye başlaması,. Garaudy'nin "Kıyısız Bir Gerçekçilik Üzerıne"sini çevirmenı, Yeni Dergi'deki sanat kuramı üzerine ilk çeviri yazılar bu ayılışı hızlandıran etmenleroldıı. Kafka'nın susyalist i'ılkelerde yıllarca nasıl yanlış, nasıl ters anlaşıldıgını aeıyla oğrenmem, sanat dıiji ölçülerle aceleyle verilmiij yargılara gııvenimi sarstı. Bu konuda Ehrenburg anılarıyla dcstek oldu bana. Sanatçının ve sanat eserinin, di'ın olduğu gibi bııgun de, günlük politikanın, kısa politik görüşlerin sultasında olduğuna ve bıınlara karşı savunulması gerektiğine inandım. Sanatçının özgiırlüğünü, hiçbir zaman bir sorumsuzluk olarak duşunenıeden, savundum. Çünkü sanatçının "tümel insan "a doğru gelişimde ınsanı bağiayan zincirlerin çözülmesinde; dünyanın değiştirilmesinde, insanın her türliı yabancılaşmadan kurtulmasında bıiyük katkısı olacağına inanıyorum. Yarının ınsanı nasıl bugunkü insanda daha özgur olacaksa, yarının sanatçısı da bugünkünden daha ozgur olacaktır. Sanat eseri bir şey dcgil, bu gelişimin bir parçasıdır. Toplumsal gelışımın dışında olnıamakla bırlikte sanatçı bir de keııdi iç gelişim yasaları olduğuna ve bu katkıyı bu ıç yasalara uygun olarak yapaca&ına ınanıyorum. Yayınevi 1967. Ayrıca Albert Kahn'dan Büyük Îhanet'i (Hür Yayınevi 1967): Joseph Billiet'den Sosyal Oluşum ve Sa nat'ı (Kovan Yayınevi 1967); Kafka'dan Bir Köpeğin Araştırmalan'nı (Kovan Yayınevi 1968); Isak Babel'den Hikâyelcr (Güvercinliğimin I ıikâyesi, Gerçek Yayınevi 1968) çevirdim. Papirüs dergısı için İkinci Yenı Şur Antolojisi'ni hazırladım (Turgay Cîönenç'le birlikte). Orhan Veli üzerine uzun bir incelemem var yayımlanmayı bekleyen. 1 Mayıs 1 )70 Papirüs 47 S0NRA8L. 2001 Şubatı'nda, otuz yıl önce yazmış oldugum özyaşamöyküsünün bir tek sözcüğüne dokunmadan, otuz yıl sonrasını yazmaya çalışiyorum şımdi. İlk duyduğum şey, bu otuz yılın nasıl çabuk, nasıl "birdenbire" geçmiş olduğu. Bu otuz yıla sığmış, yaşamı uzun ve çekilmez gibi gösteren bütün acılara, bütün ölümlere karşın, sanki bir gözümü açmışım ki, 40 yıl geçmiş ve ben 70 yaşındayım. } lalikarnas Balıkcısı çok haklı: "Olüm hayata sığıyor, ama hayar ölümü aşıyor" Sevgili dostum thsan Üren "Kırk Yılın tçinden" yazısının biçemini fazla değiştirmeden yaşamöykümü bugüne kadar ge tirmemi istemişti benden. Bıınun nasıl imkânsız bir şey oldugunu şimdi yazmaya başladığımda anlıyorum. "Kırk Yılın Içinden'i yazarken kırkıma henüzbasmıştım. Nâzım'ın o güzel biçemine (iykünerek söylersem, o kırk yaşındaki genç adamın göreceklerıni heniiz görmefnış, yazacağı yazıları henuz yazmamüjtım; çıkaracağı kitapları heniiz çıkarmamıştım; çekecegi acıları çekmemiş, tadacağı mutlulukları, sevinçleri heniiz tatmamış; yıtırdıklerini henüz yitirmemiş, kazandıklarını henüz kazanmamıştım. Biraz yorgun da olsa yine onun sesiyle konuşuyorum simdi, ama onun duygularıyla nasıl yazabilirim? O gençti ve güçlüydii, cahildı ve ataktı, kendine güvenliydi, henüz acı nedir tatmamıştı. Yaşamın, onun için hazırladığı tuzaklardan Mehmet H. Doğan, Adana. 1946 bntir'de emeklHft Bugün Maıksçi sanat gciruşunden anladığım budıır benım. 1964ten sonra bu goruşü genişletmeye çalıştım dıyebılirim Yön, Papırüs, Yenı Dergi, Şiir Sanatı, Ant, Dost ve Ycni Edebiyat dergilerindeki yazılarımla. Bunları henuz bir kitapta toplamadım. 1970 Şubatı'nda emekli oldum kendi ısteğimle, çalışmalarınıa ve yazıya daha çok zaman ayırabilmek düşııncesiylc. Şimdilık tzmir'deyim. Garaudy'nin Kıyısız Bir Gerçekçilik Üzerine'sinin üç ayrı bölümünü üç ayrı kitap halinde çevirdim ve yayımladım: Kafka, Hür Yayınevi, 1965; Picasso, Hür Yayınevi, 1966; SaintJohn Perse, Uğrak habersizdi. Bu yüzden biraz üst perdeden konuşuyor gibi... Hayır, üst perdeden değil, kendine güvenli demeliyim. Bütün yaşamında hiç beceremedi üst perdeden konuşmayı çünkü. Bense bııtun bunları biliyorum. Onun ve benim bu otuz yıl içinde neler yapacağımızı. Goreceklerimızin sonuna geldik sanıyorum; belki de bu yüzden, olacaklara biraz kayıtsız, günü güniıne yaşıyorum. Bir tatilin, yıllık iznin sonuna gelmiş gibi. Gençliğin, orta yaşlılığın tersine inanılmaz bir hızla geçiyor yaşam. Bıından yakındığımı sanmayın, DU hızda bile bazı şeyleri yakalamak mümkün, o kadarı da yetiyor. Ben de bu hıza uygun bir biçimde bitirmeliyim özyaşamöyküsünü. "Orhan Veli üzerine uzun bir incele men var yayımlanmayı bekleyen" cümlesiyle bitirmiştım o yazıyı. Yeni Dergi'nin açtığı eleştiri yanşmasinda bırinciliği paylaşan bir incelemeydi bu, hiçbir zaman kıtaplaşmadı. Ilk kitabım Tekrarın Tekrarı 1974 TDK deneme/eleştiri ödülünü aldı. Bu ödül, eleştiri gibi nankör ve aynı zamanda sevimsız bir yazın dalında kalma karanmı pekiştirdi. 1975'te gerek kendimi gerekse yazın dünyamızın bilgi ve birikim dağarcığının yoksullııöuna bakmadan 100 Soruda Estetık gibi başımdan büyük bir işe giriştmı. Hayatta ilk ve son şövalyeliğım oldu bu. Bııgun kesinlikle böyle bir işe girişmem. Bunu üçer beşer yıl arayla ötekı kitaplar izledi: Birikime Dayannıak (1979), Şıirin Yalnızlığı (1986), Çağının Tanığı Olmak (1993), Yazından Bakmak (1993), Şiir ve Eleştiri (1998). Buyıl sonundabir yenisi eklenecek bunljra: Şiir, Bugün. (^ahıt Sıtkı'nın dediği gibi, "hayata beraber başladığımız dostlarla yollarımızın bir ayrıldığı/Yalnızlığımızın gittikçe arttığı" bir zamanda, şimdi uzaklarda olan bütün o dostlara özlemimi yazmaya oturdum. Bir şey yasanmışsa, yazılmalıydı da. Şimdi Uzaklaraasın (1998) adlı anı kitabı çıktı ortaya. En sevdiğim kitabımdır bu. Insana bu tür kitaplar yazdırdığı için, belki de sırf bunun için seviyorum yaşlanmayı. Geriye bakmanın hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini bildiğin halde, anı yazmanın, geçmişin zor ve acılı günlerinden giızel anlar, güzel anılar derlemek gibi güzel bir yanı var. Züğürt tesellisi ya ua ayak ta kalma içgüdüsü belki. Bu otuz yılın çoğunu yazmaktan çok çeviriye harcamam gerektı. Gerekti diyorum, çünkü başta öyle olmasa bile, çeviri giderek yaşamımı kazanmamı, ayakta kalmamın bir aracı haline dönüştü. Gerçi, çevireceğim kitaplann büyük bir çoğunluğunu kendim seçtim, istediğim kitaplan çevirdim, ama yine de çeviriye harcadığım zamanı kenai yazılarım için, ondan da önemlisi, okumalarım için gerekli zamandan çaldığımm her zaman rarkındaydım. Otuz yıl içinde otuzu aşkın kitap çevirdim; şiirden romana, öyküye, yazın kurammdan felsefeye, estetiğe, insanbilime... Bir başka deyisle Aristoteles'ten Lukacs'a, Caudvvell'den Jamesson'a, Frazer'dan Gaster'e, Conrad'dan Radiguet'ye, Ralph Ellison'dan Bradbury'yebin Dosttara öztem Özgüriiğeaçrtankapiar 21 Mayıs 196ü'ta Izmır'deydim. Uzun baskı yillarından sonra ışığı görür gibi olduk. Ozgürlüğe açılan kapılar biraz aralanmıştı. Yıllann birikimi, yıllardır eli kolıı bağiı, hiçbir şey yayımlamadan otııruşun verdiği sıkıntı yeniden dürtmeye başlamıştı. Bir şevler yapnıalıydım. Yasaların bana tanıdığı bir haktı bu: "Dış ve iç politika dışında" her konuda yazı yazabilir, kitap yayımlayabilirdim. Önce Yön'de, sonra Sosyal Adalet'te sanatedebiyat iizerinde değişik imzalarla yazmaya başladım. Asker kişiliğimle, yazarhğım birbirine karışnıasın istiyordum. Garaudy'nin SainhtJohn Perse için söylediği gibi "yaşantısı ikiye bölünmüş ınsanlar"dık. Ne kadar zor olursa olsun bu ıkıli yaşamı surdürmeliydim bir süre da ha, bu ikili kiijilikten hiçbirı ötekini ezmeden, saptırmadan, engellenıeden. YıUarın baskısı üzerinıden kalkınca herkes gibi ben de fark ettim ki, yaşantım (tecriibem) bildiklerim kadar de£ilmİ!j. Başka bir söyleyişle, bırçok şey nenüz bilgi halınde dtırııyormu!} katamda. Pratikle do^rulanııuunı^. Bu, sanat konıısunda yazdıyını ılk yazıların bııgıın elejjtirdiğim tıpte katı yazılar olmahina yol açtı. Bir sanat eseıinden, sanat eserı olmadan öncc bir kavga aracı istiyor gibiydim. Ama bir vandan, güvendığım, ınandığım şair ve C U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 593 Azlz Neşln'le bir Izmlr gecesinde denlze karsı, 1985. SAYFA