Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
biyat güçlü diyorsa, ha bu doğrudur. Çüııkü sol düşünce ülkede muhalefettedir ve muhalefetin iktidardan her zaman için daha çok söyleyecek sözü vardır. Olmalıdır da! I iangi görüşe yaslanırsa yaslansın, hangi dünya görüşünden beslenirse beslensin iyi edebiyat kalıcıdır. lyi edebiyatçılar da görüşleri ne olursa olsun kalırlar. Nâzım Hikmet kalmıştır, Necip Fazıl Kalmıştır, Peyami Safa kalmadı. O, Nâzım'ın şiirinde ihbarcı bir tip olarak yaşıyor. Adnan Özer'e, Peyami Safa örneğine iyi bakmasını öneririm. Türkçe şiir ile dijter Türkçe edebi türler arasında neden böyle dev bır dengesizlik bulunuyor? Şiirın zenginliği nasıl bır zengınlik, yeterlı mı, sızce nelerı eksik, nasıl bir geleceği olabilir? Bu sorııya hemen ilk akla gelen şekliyle, "Şiir daha kolay yazıür sanılıyor, öykü ve roman çok zaman alan ön okumalar, çalışmalar ve büyük bir birikim istiyor, bunu bilenler daha az zaman isteyen ve okurla daha hızlı ilişkiye giren, etkisini anında gösteren şiiri yeğüyorlar" diyesim geliyor, ama... Türkçe şiir ile edebiyatın diğer türleri arasıncla sanıldığı kadar öyle dev dengesizlikler bulunmuyor. Zaman zaman şiirin diğer türlerden daha fazla önemsendiği olmuyor değil. Şiirde yapıtları da yani dönemine damgasını vuran yapıtlar öyle ha deyince ortaya çıkmıyor lci. Siz sayıca çoğunluğa bakıp, oradan değerlendirmeye başlarsanız, doğru olmayan bonuclara varırsınız. Bunun da edebiyata hiçbir yararı olmaz. Örneğin uzun bir suskunluk döneminden sonra öykü, bir Cemil Kavukçu, bir Murathan Mungan, bir Aslı Erdoğan, bir Süreyya Evren gibi iyi isimlerle öne geçti. Orhan Pamuk ve Kaan Arslanoğlu'yla atılıma geçen romansa yeniden bekfeme devrcsine girmiş durumda. Şiirde durum farklı mı? Değil. 80 sonrası şiirde en fazla 10 iyi şair sayılabilir. Yani diyeceğim aynı kulvarda koşan yanş atları gibi düşünürsck edebiyatın türlerini, kimi zaman roman, kimi zaman öykü, kimi zaman da şiir baş farkıyla öne geçiyor. Son yıllarda Türk okurunun düzyazıya karşı ilgisi şiire gösterdiğinden daha fazla. küçük Iskender'in, Sunay Akın'ın imzagünlerinde tanık oldum. Okur, bu şairlerin şiirlerindense düz yazı kitaplarını alıp imzalattınyordu. Peki şiir niye yine de bu kadar popüler? Türk halkının neredeyse tamamı şurasından burasından şiirc bulaşmıştır. Gençliğinde şiir yazmamış kimse yoktur, örneğin. Hiç yazmamışsa askerde yazmıştır. Tanıştığım edebiyat meraklılanndan "Gençliğimde roman yazdım", "Gençliğimde öykü yazdım" diyen bir kimseyle karşılaşmadun. Hepsi gençliğinde ya şiir yazmış ya da gizli gizli hâlâ yazmaya devam ediyordur. Yani şiir seven bir mılletiz vesselam da şiir kitaplannın satış rakamları neden halâ 800 ile 1000 arasındadır? îşte asıl zurnanın zırt dediği yer tam da burası değil mi? Okuru olmayan bir şiir var bugün Türkiye'de. Şiir yazmıyorsunuz adeta kör kuyuya taş atıyorsunuz. Kimseden ses yok. Hep söylenen bir sözdür: lyi şiir, kötü şiiri kovar. Bugiine kadar hep tersi oldu, bunun. Kötü şiir, iyi şiiri önce dövdü, sonra kovdu. Dergi sayfalarına, antolojilere bakın ne demek istediğimi anlayacaksnız. Romancınız hem en iyi romancı, hem en iyi şair, öykücünüz hem en iyi romancı, hem en iyi şair olursa, sonuç da bu olur. Şöyle olmalı böyle olmalı faslına hic girmeyeceğim. Orada zaten üstümüze kimse yoktur. Şiir, Andersen'in Kibritçi Kızı gibi elindeki son kibriti de çakıyor. Onu (şiiri) nasıl bir gelecek beklediğini masalı bilenler, bilecektir. • CUMHURİYET KİTAP SAYI 578 Şehit Diplomatlapımız Bilal N. Şimşir'in hazırladığı "Şehit Diplomatlarımız" iki ciltten oluşmaktadır. Kitapta, vurulan her diplomat için ayrılan bölümlerde fotoğraflar da yer alıyor. Her diplomat ya da diplomat yakını için ayrılan bölümlerde geniş bir bilgi ve belge görülmekte Kişileri ve olayları çok geniş bir yelpazede tanıyor, öğreniyoruz. MUZAFFER UYGUNER Türkler tarafından öldürüldüğü söylenerek kışkırtmalar başlatılmıştır. Hınçaklar'ın 18 Eylül 1895 tarihinde yaptıkları Babıâli gösterisine de yer verilrniştir. Aynca, 26Ağustosl896tarihindeki Osmanlı Bankası baskını da bclırtilmiştir. 21 Temmuz 1905 tarihinde Sultan Abdülhamid'e yapılan bombalı saldırı da anılmıştır. Berlin, Roma, Tiflis suikastları yanında Lozan'da Inönü'ye yapılan suikast da anılmıştır. 19241927 yıllarında Atatürk'e yapılan Ermeni suikastalrına da yer venlmiştir kitapta; aynntılı oarak da irdelenmiştir. Böylece, Ermenilerin neler yaptığı geniş bir ölçüde irdelenerek ortaya Konulmuştur. Bunlar Ermeni terörü değil mi? Uyanın ey yabancı ülkelerde yaşayanlar. Bilal N. Şimşir kapsamh bir kitap hazırlamış BeUeme devresl B ilindiği gibi, Ermeni çetelerinden ASALA 1973 yılından başlayarak yurtdışında görev yapan diplomatlarımıza suikastlar düzenlemişti. Bu olaylarda 32 diplomatımız ölmüş, 17 diplomatımız da yaralanmıştır. Bunların arasında büyükelçilerimiz de vardı; Beşir Balcıoğlu, Galip Balkar, Taha Carım, Ismail Erez, Dâniş Tunalıgil büyükelçilerimizdi. Büyükelçi Coşkun Kırca da yaralanmıştı. Bilâl N. Şimşir, 19731994 yıllanndaki bu olaylarda şehit edilenleri tanıtmak amacıyla iki büyük ciltlik Şehit Diplomatlarımız adlı bir kitabını yayınıladı. Kitabın "Önsöz" bölümü şöyle başlamaktadır: "Bugün gibi hatırlarız. 20. yüzyılın son çeyreğinde, yurtdışında görev yapan Türk diplomatlarına Ermeni terör örgütleri musallat olmuşnı. O yıllarda Ermeni tedhisçiler, yabancı ülkelerde Türkiye Cumnuriyeti Devleti'nin temsilcilerine karşı arka arkaya silahlı bombalı saldırılar düzenlediler. Türkiye, birbirinden değerli diplomatlarını Ermeni terörüne kurban verdi. Şehit Diplomatlarımız kitabı, işte bu terör kurbanlarının acıklı öyküsüdür". öuyıonnr mmMn 27 Ocak 1973 tarihinde ABD'nin Los Angelos kentindeki başkonsolosumuz ve konsolosumuzun öldürülmesi ile başlayan bu terör olayları sürüp gitmiştir. Daha sonraları çeşitli kentlerde bu saldınlar sürüp gitti. 1980'li yıllarda bu saldırılar iyice arttı. Dünyanın 17 merkezindeki girişimlerini sürdürdüler. "Suikastların sözde hedefleri de yavaş yavaş su üstüne çıktı. Meğer Ermeni örgütleri, Anadolu'da vaktiyle Ermenilere karşı bir 'soykırım' yapıldığını ileri süriiyor ve bu iduiayı ısrarfa dünyaya yaymak istiyorlarmış. Türk diplomatlannı öldürmekle bu büyük yalanın kanlı propagandasım yapıyor ve sözde 'soykınmın' intikamını alıyorlarmış. Aslı faslı olmayan 'soykırım iddialannı Türkiye'ye kabul ettirmeyi amaçlıyorlarmış". Bu iddiaların bugün de ne yollarla ortaya atıldığını izliyoruz. Bu kez terör yerine bazı ulusların meclislerinden kararlar Çikanlıyor. hepsi yalan ve boş şeyler. Silahlı terör bugün silahsız terör ofuyor. Oysa Ermeniler bizim halkımızı nasıl kıyıma uğrattılar, bunu savunan niye yok. Görülüyor ve kitapta da belirtiliyor ki, diplomatlarımızın yakınları da bu teröre kurban gitmiştir. Büyükelçi eşi Necla Kuneralp, Müsteşar eşi Cahide Mıhçıoğlu, Büyükelçi oğlu Ahmet Benler anılabilir. Kitabın bu önsözünde. Lozan Konferansı sırasında rahmetli Ismet Inönü'ye de bir suikast yapılacağı ihbarının alındığına değinilmiş ve Inönü'nün buna aldırış etmediği açıklanmıştır. Şimşir, kitabı yazmaya nasıl karar ver Santa Barbara suikastı diğini de önsözde belirtmiştir. Kitabı yazmaya oturunca belge kıtlığı çekmediğini, tersine "belge bolluğu ile boğuştuğunu açıklamıştır. Ozellikle Dışişleri Bakanlığının büyük yardımlarını gördüğünü de belirtmiştir. Ermeni suikastları ile ilgili dosyalar önüne serilmiş, dağ gibi dosyaları inceleyerek kitabın belgeselliğini yaratmıştır. Ona göre, "arşivimizde tahminlerin üstünde büyük bir birikim vardı. Bu birikimle bir dızi kitap yazılabilirdi. Her suikast ayrı birer cılt olabilirdi. Ama bu kadar kitap yazmaya benim ömrüm yetmezdi". Bu kitapta, iki ciltten oluşan kitapta her suikastta genişçe birer bölüm ayrılmıştır. Belirttiği gibi, kitap 29 bölümden oluşmaktaaır. "Tarihçeli Giriş" başlıklı ilk bölümde Ermeni terör tarihinin son yüayılı özetlenmiştir. Belirttiği gibi 1878'ae "Kara Haç", 1887'de "Hınçak", 1890'da "Tasnaksutyun" Ermeni komiteleri kurulmuştur. Bu örgütlerin yaptıklarına kısa kısa değinilmiştir. Kitabın ikinci bölümü, ilk ASALA suikastı olan 'Santa Barbara Suikastı"na ayrılmış ve bundan sonra da her suikast ayrı ayrı geniş ölçüde ele alınarak değenendirilmiştir. Her suikast olayı böylece ayrı ayrı ve bütün genişliğince, belgelenerek ortaya konulmuştur. Belgelerin hepsi resmi belgelere uayanmaktadır diyebilirim. Şehit diplomatlarımız ile ilgili ilk bölüm, 27 Ocak 1973 günü ABD'nin Santa Barbara suikastı ile başlamaktadır. O gün, Los Angeles Başkonsolosumuz Mehmet Baydar ile Muavin Konsolos Bahadır Demir'in vurulmaları ile başlamaktadır. Şimşir, resmi belgeleri ortaya koyarak aynntılı olarak konuyu ele almakta ve ayrıca vurulanları da tanıtmak tadır. Bu resmi belgeleri bircik bircik almak elbette olanaksızdır. Ama bu ve öbür suikastlarda neler yapıldığı, ne gibi işlemler yapıldığı belgelenmektedİr. Suikast planları üzerinde de durulmakta ve vurulma olayının nasıl gerçekleştirildiği de ortaya konulmaktadır. Ayrıca başsağlığı mesajları da kitapta yer alînaktaaır. Verilen notaların metinlerine de yer verilmiştir. Bu arada, bazı suikastçılar yakalanmış ve yargıç önüne de çıkarılmıştır. Bu konulardaki durumlar ve bilgiler de kitapta genişçe belgelenmiş tir. Kitapta, vurulan her diplomat için aynlan bölümlerde fotoğraflar da yer almıştır. Her diplomat ya da diplomat yakını için ayrılan bölümlerde geniş bir bilgi ve belge görülmektedir. Kişileri ve olayları çok geniş bir yelpazede tanıyor, öğreniyoruz. Kitap iki ciltten oluşmaktadır Şimşir, ikinci cildin sonunda kendisine yardımcı olanlara teşekkür etmektedir. Ekler bölümünde de terör kurbanlarının ve yaralananların adları abecesel olarak yer almıstır. Aynca olay yerleri ve olay tarihleri de ayrı bir ek olarak eklenmiştir. Geniş bir arsiv kaynaklan Iistesi de yerini almıştır. Abecesel bir dizini de buluyoruz kitabın sonunda. Bilâl N. Şimşir, yorucu bir çalışma sonunda Ermeni çetelerinin yaptıklarını ortaya koymuştur. Asıl amacı olan şehitleri ve yaraldarı tanıtma konusunda da yorucu bir çalışma yapmış ve arşivlerdeki belgeleri bircik bircik alıntılamıştır. Böylece, Ermeni suikastcılan ile ilgili geniş ve sağlam bir belgesel yaratmıştır. iki ciltlik bu çalışma, üzerinde durulması gereken önemli bir çalışma ürünüdür. Şehit Diplomatlarımız kitabı belgesel dayanak bakımından vazgeçilemeyecek bir kitaptır, Ermeniler ile ilgili yanfış bilgileri de ortaya koymaktadır ve bu yönden de kaynak kitap niteliğindedir. • Şehit Diplomatlarımız/ încelemetrdelemeDeğerlendirme/ Bilâl N. Şimşir/ Bırtncı Cilt 497 say/a, İkinci Cılt 5011006 say/a/Bilgi Yayınevi Yaytnı/ Ankara, Aralık 2000. SAYFA 7 ımnçııpnf Yukanda belirttiğim gibi, kitabın ilk bölümü "tarihçeli giriş" olarak Ermeni Terör ve Suikast Geleneğinin Son Yüzydı'na (18781999) aynlmıştır. Burada, Dr. Rıza Nur'un, "Suikast, Ermeni milletinin spesiyalitesidir" sözünü de alarak işe girişmiştir. Burada belirttiğine göre, "Ermeniler, 19. yüzyılın ilk yansında osmanlı devletinde 'MÜleti Sadıka' olarak bilinirdi/.../ Ancak, 18771878 TürkRus Savaşı üzerine bu durum kökten değişti. ü savaştan sonra Osmanlı Ermenileri de isyana ve kanlı teröre yöneldiler". 1878 Berlin Barış Antlaşması'na eklenen bir madde ile Osmanlıların, Ermenileri Kürtlere ve Çerkezlere karşı koruyacağı hükmü getirilmişti. Ama, bundan sonra kurulan Ermeni çeteleri de karşımıza çıkmaktadır. 1885'te Van'da ihtilalci 'Amerikan Partisi' kuruldu. Bunu Fransa'da yaşayan bir Ermeni kurmuştur. Kitapta, Hınçak Komitesi'nin niçin kurulnıuş olduğunu belirten bilgiler de verilmiştir. 1890'da Taşnak Komitesi Erzurum merkezi kararıyla öldürülen Gerçekyan adlı Ermeni'nin