29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Geleceğe kimin kalacağı, kimin kalmayacağı belli değil ki. Mesela 195O'li yıllarda Mehmet Bertan diye bir şair vardı. Dost dergisinde şiirleri çıkardı. Ama kitabı yok. Çok aramarna rağmen şiirlerine ulaşamadım. Emin Ülgener diye bir profesör, galiba sağa bir adam, çok hoş şiirleri vardı. Onu buldum, antolojiye aldım. Bu güne kadar çıkan antolojiler hep bende bitiyordu. Benden sonraki herkes de olsun istedim. Kimse cesaret edemiyor bunları almaya. Projenin başında 500 şair, 500 şiir diye düşünmüştük. Abdullah Özkan devreye girince, her ikimizdeki malzemeler birleşti. Geniş bir şey olbun istedik. Yavınevinin olanakları olmasaydı bu antoloji böyle çıkmazdı. Geniş kapsaınlı, ama ütiz bir çalışma hazırladık. Şöyle bir yöntem uyguladık; Necip Fazıi'a, Ahmet Haşim'e on sayfa veriyorsak, Cemal Süreya on sayfa oluyorsa bizim kuşak altı sayfa olsun, bizden sonra gelen dört sayfa olsun, bugün şiir yazan genç birine de bir sayfa ayıralım. Ama niç yanlışlık olmadı mı... Diyelim birinin doğum tarihinde yanlışlık var, bazı şiirlerde yanlışlık var. Bunlar olabiliyor. Yeni baskı yaparsa düzeltilir bunlar da... Bir de yentleşttrme çalısmalarımz var. 1978'de Dünya Çocuk Yılı olduğu icin Erdal Öz, bir Evüya Çelebi yapalım dcdi. O zamanlar Cem Yayınevi nin Arkadaş Kitaplar dizisi vardı. Evliya Çelebi yeni yazıyla yazılmıştı aslında. Ben biraz daha Türkçeleştirdim. Muallim Naci'.nin kendi çocukluğunu anlattığı "Ömer'in Çocukluğu" adlı kitabını eski yazıdan çevirdim. Şu anda Mevlana'dan 20 tane şiiri yeni yazıyla, şiir olarak yazdım. Ama kimse basmıyor. Mevlana'yi kim okuyacak ki... Sağcı yayınevleri onlan basıyor. Cami önünde oturup satıyorlar. Bunlar kendi kültürümüz diye önemsiyorlar. Yasemın ve Martı adlı kıtabınız, btrçok şaırle ılgilı ktsa denemeler ve röporlajlardan olusuyor. Bu kitap, gençşairler açtstndan kaynak niteliğini de tasıyor bence. O kitabın hikâyesi de başka. Ben eleştirmen ya da denemeci değılim. Askerden geldikten sonra Cumnuriyet'te Aydm Emeç kültür sanat sayfasını yönetiyor. Bana "Şiir kitaplarını yazsana, kimse şiire el sürmek istemiyor "dedi. "Ben eleştirmen değilim" dedim. "Kitapları oku, sana neler verdiyse, izlenimin neyse onu yaz "dedi. Bir de, bir zamanlar şiir yazmış ama unutulmuş kişileri ölüm yıldonumlerinde, bir vefa duygusuyla ele alan yazılar yazdım. Tanınmış şairler için de aynı şeyi yaptım. Aslında derin araştırma, inceleme yazıları değil, izlenim yazıları bunlar. Çocuk kıtaplarımz da var. Özellikle çocuklar için bir şey yazaım diye düşünerek yazmadım o kıtaparı. 1978'de böyle bir furya oldu. O dönemde öyle kötü btaplar çıktı ki... Örneğin Talip Apaydın'ın bir kitabı vardı. Çocuklar bir köye geliyorlar ve su kaynağına el koyuyorlar. Kooperatif kuruyorlar, köylüleri kurtarıyorlar.Yine Erdal Öz, "Sen şu anda yazılanlardan çok daha iyi yazarsın, bir dene" dedi. Cumhuriyet'te çalışan bir çocuk vardı. Matbaada çıraktı o zamanlar. O çocuğu yazmaya başladım. Ben de hayatımda ilk olarak matbaada çalışmıştım. Neyse, böyle bir çocuğun romanını yazdım. Ablası terzi, abisi sendikalı bir işçi. Erdal pek beğenmedi. Neyse, ben o romanı yırttım, attım. Ikinci Baskı adıyla şiir olarak yazdım. Şiir çok beğenıldı. Ankaralı fotoğrafçılar afiş yaptılar. TRT'de o zaman Serpil Akıllıoğlu, Çetin Öner, Ziya Öztan bir ekipti. Bu kitabı belgesel olarak filmeçektÜer. OfümTRTclekaldı. 12 Eylül'de yakıldığı falan söylendi. Sonuçta, 1986'da benim oğlan doğunca "tilKİ tilki saat kaç" diye masallar oku Reflk Durbaş, Türkoiog ve Nâzım Hlkmefln dostu Radl Fls lle blrllkte, 1992. YMOfflkı vsMartı yorduk, bunlan yazayım diye düşündüm. Ama ille de çocuk şiirleri yazayım diye bir kaygım olmadı. Röportaj dalmda da ödülünüz var. Ayrıca gazetecısimz. Bunlann şiirinize katktsı oldu mu? Mehmet Kemal "Gazetecilik, şairliği öldürür"der. Bir anlamda doğru. Hem yararı oldu, hem de zararı. Yararı şu; gazetecilik yaptığım için, nerdeyse bütün Anadolu yu dolaştım, bir sürü insanla tanıştım. Bunlar siire girdi, fakat şiirde kullanacağım malzemeyi gazete yazılarında kullanmak zorunda kaldım. Zararı da işte bu.Yazılarımda kimi cümleler ise mısra gibi olmaya başladı. Böylece de şürlerimde kullanacağım imgeler, gazete yazıları içinde kaybolup gitti. Ödüle gelince, hicbir yarışmaya katılmadım. 1989 yılıydı sanırım, Bulgaristan'dan akın akın Türklergeliyordu. Kapıkule'ye gitmiştim. Orada gördüklerimi "Kapıkule Vatansızlan'' adıyla yazmıştım. O yıl Gazeteciler Cemiyeti tarafından düzenlenen yarışmada röportaj dalında yılın eazetecisi seçildim. Sür zamana karşt durandtr" dtyorsunuzbir dizenizde... Söylediğiniz şey, eğer kötüyse, zaman içinde eriyecektir. Iyiyse, zamana, öliime karşı duracaktır. Aziz Nesin otuz yıl kadar önce şöyle yazmış, " Dünya yüzünde söylenmemiş hiçbir söz yolctur" diye. Hatta bir örnek veriyordu. En giızel şiir bir eskimo şiiriymiş. O da iki kelime. "Afilama/ölmeyeceğım." Bakıyorsun söylenmemiş bir söz yok ama, önemli olan o sözü nasıl söyleyeceğin. Aşkı herkes yazmış. Kuşlar bile birbirlerine bir şey söylüyor. Ne söylediğin kadar nasıl söylediğin önemli. Sızttı bir çok ştmnız }arkı sözü oldu. En son Teoman bir $arkısında sizin " babamın öldüğü yastayım " imgesini kullanmtj. Ne güzel bir tmge bulmuş diye düsünmüştüm, sonra sizin imgenız olauğunu fark ettim. Merak ettim, habertntz var mu îlgilendiniz mi? Teoman' ı şahsen tanımıyorum. Ama şarkılannı biliyorum. Demek okuyan bir çocukmuş. Türk Edebiyatında bir ara çoktu böyle seyler. Mesela 6O'lı yıllarda Ülkü Tamer le, Ilhan Berk hep kavga ederlerdi. Ilhan Berk'in her şeyi çaldığını söylerlerdi. Hatta edebiyat aergilerinde yazılar çıkardı. Ondan çalmış, bundan çalmış gibi. Eğer ararsak Ataol'un şiiriyle benim şiirim arasında ortak yanlar bulunabilir. Aynı cağda yaşıyorsun çünkü. Teoman'ın kullandığı o dize Pusula adh şiirimdendir. Olabilir... Ilhan Selçuk bir gün şunu sormuştu bana; "bir mısra var "yakana kan gülleri takayım/ bir o yana bir bu yana." Bu mısra Enver Gökçe'de de var, Ahmet Arif 'te de var. Hangisine ait bu mısralar" diye.. Kim kimden çalmışPAslında bu, bir halk türküsü... Aynı dönemde yazmışlar.tkisi de kullanmış dedim. "Bana şa> yazmayı öğreT "Ntcc acılardan suzulmu^ uençltfım" dıyorsunuz bir surtntzde Nasılacılar bunlar ? Rahat bir yaşam sürmedim ki, yedi yaşından beri çalısıyorum. Kolejde oku madım, yabancı ail bilmem (bu en buyük sıkıntımdır) Gazetecisin, yurtdışına gidiyorsun, yabancı dilin yok. Bu çağda insanın bir değil, beş dil öğrenmesi lazım... Bir şair olarak son arzunuz? Bir genç Dağlarca'ya "Bana şiir yazmayı öğret demis. 194647 yılları sanıyorum. Dağlarca önce bir deftere gazel tarzında, bir deftere kaside, bir deftere Orhan Veli gibi şiirler yaz" demiş. Sonra da "bak, demiş, "Allah, sağ kolunu keseceğim, Istanbul'un en büyük şairi olacaksın. Öyle bir yetenek vereceğim sana." dese neyaparsın. "Kessin" demiş çocuk. "Sol kolunu keseceğim Türkiye'nin en büyük şairi olacaksın, sağ bacağını keseceğim, Balkanlann en büyük şairi olacaksın..." Yeter, demiş çocuk. Başlarım şairliğe. Dağlarca diyor ki, bir göz bebeğim kalsın, bir de yazacak bir parmak. Ben şiir yazayım. Son arzum bu işte. Bu çileye katlanmazsan şair olamazsın. Başka ne arzum olsun ki... • CUMHURİYET KİTAP SAYI 5 7 5 T "Mehmet Kemal Cazetecliik. şalriiul öldururder Bir anlamda doğru Hem yararı oldu. hem de zaran. Yaran su, gazetecilik yaptığım İçin, nerdeyse bütün Anadolu'yu dolaştım, bir sürü insanla tanıştım Bunlar sllre girdi. fakat şiirde kullanacağım malzemeyi gazete yazılannda kullanmak zorunda kaldım.' SAYFA 6
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle