23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

sundaysa bir yanlarıyla utangaçlar, bir yanlanyla atak, bıçkın, hatta fırlama! Ne ki Osman, acılarıyla boğuşmayı yeğler, Ekrem'se pineklemeyi kendi cehenneminde. Osman, üstüne üstlük alaysamayla yaklaşır kamburluğuna... Enikonu dalga geçer kendisiyle. Okan'ın karannı, annesiyle konuşurken öğreniriz: 'Okan ne yazacağını düşündün mü?..' / 'Evet.V.../'Kendimi...'diyorOkan." (s. 118) Hep yoğunlaşan, katmerlenen ve yapışıp kalan bir acıyla atbaşı okunuyor roman, "sancı" bu olmalı! Acının yarattığıbirburkulma! Acı, her iki romanın da ana izleği. Nitekim Tosuner, hcm Sancı.. Sancı...'da hem de Yalnızlıktan Derven Kiralık'ta, bireyin varoluş sorunsalını alıyor temele. Romanlann adlan bile bunu ele veriyor: "Sancı", "Yalnızhk"... Bunalım çağının bireyleri, sınıfsal değil, varoluşsal konumlarıyla yer alıyor roman evreninde. Onlar, kendileri istediği için öyleler, yazar yazmakta olduğu için değil! Tosuner'in roman kahramanlarının bu yanı üzerinde özellikle durulmalı! Yalnızlıktan Devren Kiralık, bize bu ftrsatı veriyor işte! Tosuner, bu çerçevede "insandan insana, öyküden öyküye" (s. 62) gezindiriyor bizi. Tosuner romanlan, bu yanlanyla alınmazsa ne olur? Bunların her biri, havada asılı duran birer öykü balonu olur herhalde... Ama böyle değil! Birer roman bunlar. Anlattıklarıyla değil, anlatmadıklanyla... Spartacus "Spartacus ayaklanması, ezüen bir sınıfın, kendini ezen toplumsal düzene karşı giriştiği, kendiliğinden gelişen bir sınıf mücadelesi oldu. Bu mücadele, yalnızca egemen sınıfın süper güçlerine çarptığı için değil, aynı zamanda ve özellikle de toplumu özünde değiştirecek altyapıdan yoksun olauğu için geri tepti. Çünkü köleliği ortadan kaldırmak için, köleliği yaratan ekonomik nedenleri ortadan kaldırmak gerekiyordu..." diyor Marcel Ollivier. ONER YAGCI ilattan hemen önceki yıllarda yasamış bir "ilk kahraman"ın adı Spartacus. Ansiklopediler onu, "Romalı köle. llkçağ'ın en DÜyük köle ayaklanmalanna önderlik eden kişi" olarak tanımlar. Trakya'da doğduğu söylenen Spartacus'ün yaşamının ilk yıllan haklanda bilgi yoktur. Kimi kaynaklar onun Roma ordusunda askerkcn kaçtığını, bu nedenle de köle olarak satıldığını ve Capua'daki gladyatörlük okulunda eğitilirken MÖ 73'te 70 kadar gladyatör arkadaşıyla birlikte bu okuldan kaçıp Vezüv dağına sığındığını yazar. Spartacus'un tarihe adını yazdırmaya başlaması da bundan sonradır. Kaçak kölelerin, yoksul ortakçı köylülerin katılmasıyla kısa sürede sayısı 10 bin kişiyi bulan bir topluluğun başında etkili bir ordu gücü oluşturan Spartacus, Roma'nın topladığı paralı askerlerden oluşmuş üç orduyıı bozguna uğratır, ayaklanma buyürken Campania'dan Güney Italya'ya yönelir, Apulia ile Luciana bölgelerine geçer ve ordusunun mevcudu, geçtiği vörelerdeki kölelerin de katılmasıyla 70 bin kişiyi bulur. Bu köle ordusu disiplinli bir biçimde eğitilmeye başlanır. Orduda kararlar bir komite konseyince alınır, orduya katılanlann eşleriyle birlikte kaldıklan kamplarda ganimetîer eşit olarak paylaşıhrdı. Roma'ya karşı ayaklanan köleyi bu kez Marcel Ollivier anlatıyor Calabria'ya çekilir, ardından gelen Roma biruklerini püskürtür ve Adriyatik denizinden Yunanistan'a geçmeyi planlar. Ayaklanmaya kesin darbeyi vurmak isteyen Roma ise Ispanya'dan ve Trakya'dan yeni birlikleri îtalya'ya çağınr. Roma ordusunun birleşmesinden önce bir çıkıs yolu arayan Spartacus ise Apulia üe Luciana sınırında Crassus'un ordusuyla bir meydan savaşına girer, savaş sonucunda 60 bin kisilik köle ordusu imha edilir, tüm aramalara karsın Spartacus'un cesedi bulunamaz. Katliamdan kurtulan köleler ise Ispanya'dan gelen Roma ordusunca kılıçtan geçirilir. Crassus, Capua ile Roma arasındaki Appia yolu boyunca 6 bin köleyi çarmıha gerer. Köle ordusundan kalan az sayıdaki kişi, birkaç yıl daha savaşı sürdürseler de ayaklanma kaçınılmaz bir yenilgiyle noktalanmış olur. Tarihe bu ayaklanmayla geçen Spartacus'ün adı, 18. yüzyıldan itıbaren birçok devrimci hareket için simgeleşmiş bir ad olmuştur. Örneğin Birinci Dünya Savaşı sonrası Alman sosyal demokradannın sol kanadı Spartacusbund (Spartacus Birliği) adını almış, Spartacus birçok şiire, oyuna, romar^a, baleye konu olmuştur. Spartacus'le ilgili en ünlü ild roman Arthur Koestler'in Gladyatörler (1939) ve Howard Fast'ın Spartacus (1951) adlı kitaplandır. Bu bilgileri Marcel Ollivier'nin Spartacus adlı yeni yayımlanan bir kitabı nedeniyle derîeyip sundum. Ulkü Erdoğdu'nun Türkçeye çevirdiği yapıt, Fast ve Koestler'in kitaplanndan çok daha önce, 1929'da yayımlanmış bir alışma. Kitabın önsözü Ateş ve Aydınık adlı iki romanı Türkçeye çevrilmiş olan Fransız yazan Henri Barbusse tarafından yazılmış. "Tarihin Üzerinde Spartacus Yontusu başlıklı önsözünde Barbusse, "îşte kusursuz ve sürükleyici bir öykü" diye sunuyor Spartacus'ü. însanı aydınlatan, başını döndüren bu yapıt için, "Lirizmden, parlak sözlerden, süslemelerden uzak, çınlçıplak bir öykü" deyip yapıtın "sözcüğü sözcüğüne yazınsal tarih. Köle Spartacus'ün Roma'ya karşı kışkırtıp başlattığı büyük köle ayaklanmasının tarihi" olauğunu ekliyor. Daha önce konunun yeterince işlendığini, roman ve oyun yazarlannın imgelem gücü ve düşlemlerinin kahraman gladyatörün kısa yaşamını fazladan hoş serüvenlerle süslediğini söyleyen Barbusse "Roma'nın en parlak döneminde Roma lmparatorluğu'nu yıkmanın eşiğine getiren genç Trakyalı'nın figürünün çevresine bu yaldızları Marcel Ollivier'nin saçtığını bilmenin" gerektiğini söylüyor. Marcel Ollivier'nin "okurlara, tarihin yolculanna, turist rehberlerine özgü tumturaklı anlatımlarla değil, tıpkı bir makinist gibi kücük, özenli vuruşlarla yön" verdiğini söyleyen Barbusse, Spartacus'un öncüsü olduğu kölelerin bu oüyük savaşının "dünyanın tanıyıp tanıyacağı en büyük ayaklanmalardan biri olduğunu" da ekliyor. En ünlü SpartacusfllmindeKirk Douglas oynamıştı. 1960. te. M "öttohnak" Tosuner, anlatısını inceliklerle örmeyi çok iyi biliyor, bir kuyumcu titizliğiyle dengeliyor bütün bunîarı. Sezdirmelerde, satır arası gönderme ve yönlendirmelerde olağanüstü başarık Bunu aceleci olmayışla, bir çırpıaa söyleme isteğini hep aizginleyebilrniş olmasıyla sağlıyor! Roman kanramanlannı, onlann derinlerdeki kaygılarını, acdannı, sevinçlerini, beklentilerini, umutlannı, üstelik bunlardan söz etmeden anlatabilme kay* gısını taşıyor. Suda seken taş gibi kaydırdığı yerler de çok Tosuner in. O zaman okumayı bırakıp kayan nesneözne oluyorsunuz işte. Bilinç aluşı değil duygu akışı, eylem akışı bu! Işte, öykücülüğün bir roman yazarına katkısı bu! Başka tiirlü, küçücük aynntıları, hiç görulmez, duyulmaz yerlere nasıl yerleştirebilir bir yazar, hem de ustalıkla? Öte yandan kendisine, kendi anlatıcısına bir başkasıymışçasına bakmak; onu tanımıyormuş gibi değil, tersine tanıyormuş ama tanır görünürse torpil yapacağı duşünülebilirmiş, bundan ötürü korkuyormuş, ondan uzak duruyormuş gibi... Kuzum siz, kendi anlatıcısma uzak duran bir yazar gördünüz mü? "Gibi olmak" üzerinde sıkça durmasının nedeni de buradan kaynaklanıyor herhalde Tosuner'in. Örneğin Yalnızlıktan Devren Kiralık'ta Gülşen'in ağzından şunu söylemeyi unutmuyor yazar: " 'Gibi' olmak istemem..." (s. 194) Zaten "gibi yapmak", Necati Tosuner anlatılannın olmazsa olmaz "öz"ü. Tosuner imzası varsa eğer bir anlatıda, orada "gibi yapmak" söyleyişiyle de karşılaşacaKsınızdır, kuşkunuz olmasın bundan. Tosuner romanlarının iki ayıranından biri, "gibi yapmak"sa, öteki ayıranı da alaysamah anlatımı onun. Bana sorarsanız Tosuner, hâlâ Çin'e birlikte gidebileceği dostlar arıyor lcendisine... Ey okur, hiç kuşkunuz olmasın, bu sizsiniz... • Sancı... Sancı..7 Necati Tosuner / Yapı Kredı Yayınları / 229 s. Yalnızlıktan Devren Kiralık / Necati Tosuner/ Doğan Kttapçtlık / 301 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 5 7 5 Barbusse, önsözünde Spartacus'un ve ayaklanmasının özetini aktardıktan sonra onun olağanüstü niteliklerine ve dehasına «etiriyor sözü. "Uzağı görmesindeki açıklık ve çabukluk, kararlanndaki karayış yetisi ve enerjisi, hiç eksik olmayan ateşli rutumu ve becerikliliği..." Barbusse'ün önsözünün son bölümündeki şu değerlendirmesini de aktararak kitaba geçelim: "Celladar sınıfina karşı gözü dönmüş kurban yığınlannı ayağa kaldıran bu hem çokgüzelhemdeyürekler acısı efsaneye son söz olarak, tarihin böylesi bir dönemindeki böylesi bir savaşın, aslında sonu olmayan bir savaş olduğunu söylemek gerekiyor." Kitabın ilk bölümü olan "Tutsaklığın Pençesinde"de Roma'nın ekonomik, toplumsal, siyasal durumu ve savaş meydanlanndaki askerler anlatıbyor. Spartacus'un savaşta tutsak edilmesi ve köle olarak satılmava başlanmasıyla birlikte de "ilkçağ toplumu kadar eskilere dayanan köleliğin" tarihini, kölelerin yaşayış biçimlerini ve Spartacus öncesi birkaç ayaklanmayı okumaya başlıyoruz. Bu bilgilerin, daha sonrakı bölümlerin anlaşılrnası için önemli ve gerekli olduğunu da sayfalar ilerledikçe anlıyoruz. Ikinci bölüm olan "Gladyatörlerin Avaklaması"nda Spartacus'un gladyatör okulundan arkadaşlanyla birlikte kaçışını ve "tarihin ilk gerillasrnın dağlara çıkışını okuyoruz. Artık Roma için düşman "hem her yerdedir, hem de hıçbir yerde değildir." Ve kölelerin savaşı, ordular kuracak, güçlü Roma ordulannı ezecek biçimde tarihe girmeye başlıyor. "Kölelerin Zaferi" adlı üçüncü bölümde Spartacus'un dehasını, örgüdemedeki ve uzak görüşlülükteki aklını öğreniyor, kölelerden oluşan askerlerine verdiği söylevleri tüylerimiz diken diken olarak okuyor ve köle ordusunun nasıl hem ayakta kalmayı başanp hem de üstlerine gelen dünyanın en büyük devletinin ordulannı ardı ardına bozguna uğratmasını okuyoruz. "Roma'nın Zaferi" bölümü ise kaçınılmaz sonu haber veriyor. "Sonuç" bölümündeki birkaç cümleyi aktararak Spartacus'un, özgürlük sevdalısı olan herkesçe bilinmesi gereken anlamlı yaşamının okunması dileğimi aktanyorum. "Spartacus ayaklanması, ezilen bir sınıfın, kendini ezen toplumsal düzene karşı giriştiği, kendiliğinden gelişen bir sınıf mücadelesi oldu. Bu mücadele, yalnızca egemen sınıfın süper güçlerine çarptığı için değil, aynı zamanda ve özellikle de toplumu özünde değiştirecek altyapıdan yolcsun olduğu için geri tepti. Çünkü köleliği ortadan kaldırmak için, köleliği yaratan ekonomik nedenleri ortadan kaldırmak gerekiyordu..." Kusursuz bir cesaret ve insanhk onuru örneği veren Spartacus ve arkadaşlannın bu ayaklanma destanlannı, aynı zamanda köleliğin ve insanlığın acımasız tarihini öğrenmek amacıyla da okumalıyız. • Spartacus/ Marcel Ollivier/ Pencere Yayınları/ 156 s SAYFA 15 Î Köle ordusu Ertesi yıl Roma Senatosu Spartacus'un üzerine iki ordu gönderir. Orduların biri Spartacus'un arkadaşı Crixus komutasındaki 30 bin kişilik köle ordusunu bozguna uğratırsa da toparlanan köle ordusu iki Roma ordusunu da perişan ederek Adriyatik denizinin kıyısı boyunca kuzeye doğru ilerler. Amaçlan Alp Dağlannı aşıp eski yurtlarına kavuşmaktır. Ancak, Kuzey îtalya valisi Cassius Longinus'un ordusunu bozguna uğrattıktan sonra kölelerin büyük çoğunluğu yağma yoluyla zenginleşmeyi seçince, ordu yeniden güneye yönelir, bir Roma ordusunu daha yenilgiye uğratıp Thurii'deki eski karargâhına döner. Sonbaharda Roma Marcus Licinius Crassus komutasında yeni ve büyük bir ordu toplayıp önce Orta îtalya'yı denetimi altına alır. MO 71 bahannda Spartacus, Sicilya'ya geçmek için Kilikyalı korsanlarla anlaşır, güııeye doğru ilerler ama korsanlann sözlerinde durmaması üzerine geriye döner ve Messina boğazında Roma ordusunun kazdığı hendeklerle, tuzağıyla karşılasır, amansız çarpışmada ordusunun üçte ikisini kaybeder. Kısa sürede toparlanarak Barbusse'ün şu dediklerinin de unutulmaması gerekir: "Öyle görünüyor ki, kurtancılann, yenenlerin ve yenilenlerin çabalarını simgeleştirmek isteseydik, Spartacus'un figürü, modern tarinin eşiğine özgürlüğün devasa bir yontusu gibi dıkilecek ve uygarlığın imparatorluğunun gökdelenlerine hotoz olmaya yarayan şu çok tanınmış yontu, bu mağrur yontunun yanında belirecekti; yazık ki gerçek bu iş
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle