23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 2 U I A T 2 0 0 1 • Fethi Naci, Eleştiri Günlüğü'nde bu hafta, Y. Bener'in 'Eksik Taşlar'ını değerlendimneyi sürdürüyor j.sayfaJa U Ahmet Günbaş, M.Ş. Esendal'ın mektuplannı değerlendiriyor s.sayfada • Deniz Durukan, Cemal Süreya ödüllü GüngörTekçe ile konuştu ıo. say/ada • SadıkAslankara, NecatiTosuner'in romanlannıdeğeriendirdi ...H.sayfada Şiirini yaşamından damıtan bir şair MIT/UP' Cumhuriyet I Z E M Refik Durbaş Refik Durbaş, güncel yaşamın kaygılarından, sevinç ve özlemlerinden hareketle, yaşanılan 'an'lann gerçeklerini yalın, içli, çarpıcı bir duyarlıkla işlediği şiirleriyle '1960 Kuşağı'nın öncü şairleri arasında yer aldı. Dk dönem şiirlerindeki 'Ikinci Yeni' eğiliminden, sağlam bir dil örgüsüyle simge yüklü bir anlatıma ye toplumsal gerçeklere yönelişi, şiirinin gelişim çizgisinin önemli aşaması sayıldı. Halk arasında yaygın olarak kullanılan sözcüklerden ve divan şiirinden yararlanarak oluşturduğu kendine özgü dil evreni, şiirinin etkileyici özelliğini oluşturdu; lcentte yoksulluk içinde yaşayan, güç koşullarda çalışanların şiirini yazmaya özen gösterdı. Gazetecili&nin yanı sıra hazırladığı şiir antolojisi üe de gündeme gelen Durbaş'la şiirini konuştuk. DENİZ DURUKAN ocukluk günlerinizien neler kaldı gertye? Neler mi kaldı o çocukluk günlerinden? Yıllar geçtikçe zaman değil de, anılar birikiyor. Birkaç fotoğraf ve lezzeti hâlâ bumumda tüten kokular... Babam, annesini iki, babasını dört yaşında kaybetmiş bir gurbetçi.Sıtkı Durbaş. Annem, on dördünde kocaya varmış bir Cumhuriyet kızı, Şayeste (Tozan). Babam, evde çok durmazdı. Erzurum da ahşırken bir atı vardı, Palandöken'e gidip gelirdi. Daa sonra Iğdır'da, Karaköse'de calıştı. Geceleri pek uyumazdım. Çünkü annem masallar anlatırdı, en çok da on dört yaşında anasını, babasını ve çocukluk anılarını bırakıp geldiği îzmir'i anlatırdı. Daha sonra kokular karıştı nayatıma... Sanamer'de kavun karpuz bostanJarının, orak biçme zamanında ise arpa ile buğdayın kokusu. Yağan köyünde kağnı ile deöirmene götürülen unların kokusu...Ve Aras nehrinin kokusu... ülümü de ilk kez Erzurum'da gördüm. Küçük bir kardeşim vardı. Yaşasaydı şimdi dört yaş kadar küçük ola caktı benden. Adı Ragıp... Üç yaşındayken, bir yastığın üzerine koyup götürdüler. Sonra Itmir'e gittiniz... Benden küçük üç kardeşim daha vardı, Makbule, Ç S Şefik ve Mahmure. Bir gün Şefik hastalandı. Annem de Erzurum'a doktora götürdü, kızkardeşlerimi de yanına alarak. Ben babamla Hasankale'de kaldım. Erzurum'da bibilerim var, "kal" demişler anneme, "üç çocukla gece vakti yola cıkma, yann sabah gidersin." Annem, Refik babasıyla kaldı, bir an önce evime gideyim" diye tutturmuş. Ve burunlu bir Austin marka otobüsün ön tarafına bilet alarak Hasankale'ye yola çıkmışlar. Deveboynu'na geldiklerinde otobüsün benzini bitmiş. Şoför benzini koyarken, bir yolcu da çakmağını doldurmuş ve birden ateşlemiş. Çakmağı yakar yakmaz otobüs alevler içinde... Üzerinde de yedi sandık askeri cephane var derlerdi.. .Haber gece yansı geldi. Babamla bir taksiye atladık. O yolculuğu da asla unutamam. Erzurum Numune Hastanesi yanık kokmakta... Işte unutamadığım birkoku daha. Annem ile Makbule'nin bacaklan, Şefik'in başı yanmış, sargılar içinde. Mahmure, henüz kundakta. Yuvarlanıp bir KOItuğun altına sığınmış, yalnızca kundaktan çıkan parmaklarının ucu yanmış... îlkokul biri Erzurum da, îkinciyi Sanamer' de, üçüncü sınıfı Yağan köyünde okudum. Bu kazanın ardından dedemın de ölüm haberi gelince aile Izmir'e yerleşmeye karar verdi. Bunun üzenne Izmir Necatıbey îlkokulu'nda dördüncü sınıfa başladım. Başımda kasket, ayağımda uzun pantolon, sivem de bozuk. Bir gün öğretmen annemi çagınyor ve benim yanımda "Al DU oğlanı, bir demircının yanına çırak ver. Daha konuşmayı bile beceremiyor. Bundan adam olmaz" diyor. Bu, beni etkileyen en önemli olaylardan biriydi. Kitaplarla nastl lanıştımz. Kitaplara ilgim Salihli Ortaokulu'nda başladı. Okulun bir kıtaplığı vardı, gerçi kimse oku demedi ama, bir gün tesadüîen Robenson Kuruzo kitabını buldum okulun kütüphanesinde ve bir gecede bitirdim. O yıllar, sinemaya gitmek bile okul müdürünün iznine bağlıydı. Müdür Fethi Bey, cumartesi günü bu hafta şu sinemaya gidebilirsiniz ya da bu hafta sinema yok, derdi. Sinema yok, televizyon yok, maç yok; ne yapacaksın, ya uçurtma uçuracaksın, ya vakın bahçelere gidip meyve çalacaksın, va da kitap okuyacaksın... Inci Sinemasının altında bir gazete oayii vardı. 16 sayfalık formalar Devamı 4. sayfada. « " • CUMHURİYET KİTAPSA// 575
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle