Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
0 KURL A R A "Her an, her yerdedir şiir. Yanı başımızdadır. Yanı başmızda. Bir romanın dipnotundadır. Bir öykünün başlangıç cümlesinde. Birfilmin sansüre uğratnış'gelecek programı'nda. Bir heykelin daha yontulmamış işaret parmağında. Bir fotoğrafın bembeyaz arabında. Yagmurun cama vuran sesidir, özlemde buluşan bakıştaki sessizlik. Damarı yerin altında gizli bir damla sudur, uykusu palamanndan çözültnüş bin damla susuzluk. Adanmış olandır hem de adanan. Tan atanda yanan alevdir, külü de dumanı da kendinden menkul. Kendi karanlıg'ından damttmışttr aydtnlığım, ı$ığtm. Her bir dizen bir ışık demeti bu aydmhğın şiirini yazmak isterdim" diyen Refik Durbaş, yukanda anlattığı bu şiiriyazdı yaşamt boyunca. Kitaplanmn sayısı bir kütüphanenin hallice bir rafınt dolduracak boyutîara ulaştı. Hâlâ şiirin peşinde ve yeni araytşlar içinde. Refik Durbaş, şiirinin ana izleklerini anlatıyor Deniz Durukan'la yaptığı söyleşide. Turgay Fişekçi de Durbaş şürine yeni bir kapı açıyor. Deniz Durukan, bir başka söyleşisini de 2001 Cemal Süreya Şiir Ödülü'nü alan Güngör Tekçe ile gerçeklestirdi. Tekçe de şiirinin kaynaklannı anlatırken şiirimizin geçmişine de bir nazar atfediyor ve ilginc şeyler söylüyor. Bol kitaplt günler!... f ETHINACI Yeni bir romancı2 R oman kahramanı Devrim, bacak kadar çocukken ayrıldığı babası Erdinç'i tanımak için, "eksik taşlar"ı yerli yerine koymaya, böylece babasını "tanımaya" çahşıyor. Büyümüştür Devrim, öğrenimini tamamlamış, Avrupa Birliği Komisyonu'nun Yerel Yönetimler Daire Başkanı Shari'nin yönettiği bölümde staj yapmaya Brüksel'e gelmiştir. Erdinç, yıllar önce sevgilisi olan Shari'ye mektup yazarak neredeyse tanımadığı oğlu için yardım istiyor: "Ona göz kulak olur musun? böyle başlıyor roman. "Yeni stajyer" geliyor; Shari "Onu görür görmez tanıdı. Fotoğraflardaki çocuktu bu. Aynı zeki bakışlar, aynı çocuksu, muzip ifade, aynı hafif kambur duruş. Ama boyu tahmin ettiğinden uzun. (...) Artık yirmi beş yinni altı yaşlannda gençbir adamdı." Shari, Devrim'i inceliyor: "Giyinime kuşamına asla özen göstermeyen babasından çok daha zevkli giyinmiş. Koyu lacivert takım elbise, şık bir sarı gömlek, canlı renklerle süslü modern desenli bir kravat. Kravatın fantezili deseni, oğlanın scssiz, ciddi görünüşünün altında daha canlı, sıradışı bir kişiliğin gizlendiğini ele veriyor." (Daha 4. sayfada bir ustalık: Shari, bürosunda, Devrim'i beklemektedir; düşünüyor: "lyi de, bu beklenmedik misafire nasıl davranmahyım ben şimdi?/ Beklediğiniz yeni stajyer geldi, içeri alayım mı? diye soran tiz sesle irkıldi./ Sekreteri Janine asla kapıyı çalmadan içeriye girmez. Demek kapıya vurulduğunu duymayacak kadar dalmış anılanna..." Roman boyunca sık sık yapacaktır bunlan Yiğit Bener; çünkü "tipler" değil "bireyler" yaratmak istiyor, bireyler de aynntılarla yaratılır.) Devrim, "bir yıla yakın bir süre" Shari'yle çalışacaktır: "Bu staj onun için çok önemliydi, sonunda da sınavı verip, Brüksel'deki o ünlü Komisvon binasına gelen ilk Türk stajyer olmaya nak kazanmıştı." (s. 23) Shari, yerel yönetim konusunda en vetkin uzman, Universite Libre de Bruxefles'de ders veriyor. Sonra Dervim de, bütün Türkler gibi "kadın" ariyor, buluyor: "Güzel kızdı Laeticia, cana yakın, esprili, kişilikli... Bayağı hoşlanmıştı ondan. Âkıllı bir kıza da benziyordu; insanın tam gözlerinin içine bakarak konuşması etkileyiciydi. Üstelik diğer stajyerler gibi önyargılı değildi. Türk olduğunu anlayınca 'Aa, hiç de Türk'e benzemiyorsun' diyerek güya iltirat etmeye içalkışmayan tek kişi oydu. Öyle ya, bir Avrupah'nın bir Türk'e yapabileceği en büyük iltifat, Türk'e benzemediğini söylemekti!" (s. 24) Devrim'in babası hakkında Shari'ye söyledikleri: "...babam, kenai halinde, sıradan, hatta silik denilebilecek bir insandır, sizin gibi biriyle bırakın tanışmak, karşılaşmış olabileceğini bile sanmıyorum." Devrim, "eksik taslar" zamanla yerini buldukça, gerçek Erdinç'i tanıyacaktır. Devrim'in anneannesi hakkındaki düşüncesi: "Brüksel'de olmanın en güzel taraflarından biri, anne575 annesinden uzak olmaktı." Devrim, dedesini de sevmez. Genç yaşında ölen annesinin ölümüne bu iki yaşlının neden olduğunu düşünür. (Romanın sonuna doğru ölüm nedenini öğreniriz.) Devrim, Shari'nin Erdinç'i tanıyabileceğine bir türlü inanamaz: "Olacak iş değil! Babası gibi sünepe bir adamla o etkileyici kadını yan yana düşünemiyordu bile. Devrim, babası hakkında şüyle düşünüyor: "Sahi, bu kentte ne yapmıştı bu adam?/ Ne yapacak? Şimdi yaptıöını! Yani hiçbir şey. Herif hayatı boyunca bir baltaya sap olmamış ki.../ Babası gittiğinde Devrim ilkokula yeni başlamıştı. Günün birinde tekrar ortaya çıktığında ise, liseyi bitirmek üzereydi./ Uğursuz herif! O geldi, hemen arkasından annem öldü./ Babasını bir türlü affedemiyor./ Onca yıl ortadan kaybolması yetmiyormuş gibi, annem olduğünde bile benimle ilgilenmedi, pijkince dedemle anneanneme navale etti.../ Zaten son on yılda toplam kaç kere görüştüler? En fazla dokuz on kez. Adam yıllardır her şeyden elini eteğini çekmiş, CuncJa adasmuaki baba yadigân evde keşiş gibi yaşıyor..." (ss. 2728) Ya baba? "Oğlunun bu öfkesine, hatta nefretine gerçekten alışmıs mıydı? (...) Bu saatten sonra ne anlatabilir ki? Neye yarar? (...) Büyük olasdıkla da yolları asla kesişmeyecek. Ama belki... birgün..." 4. bölümde Devrim'in sevgilisi Laeticia'yı tanıyoruz. Babası tarafından Fransız, annesi Lübnanlı. Devrim, "Arkadan yanaşarak kıza iyice sokuldu. Birbirlerine ilk kez bu kadar yaklaşmıslardı. (...) Şimdi pat diye de ona sarılamam ki... (...) Artık bir şeyler yapmalı! (...) Ya beni reddederse? (...) Ne diye ilk adımı hep erkekler atmak zorunda! O niye bir şey yapmıyor?" (s. 45) (Bu arada Laeticia'nın Brüksel Üniversitesi'nde doktora bursu kazandığını, üç yüdır Brüksel'de olduğunu öğreniyoruz.) Laeticia, işaretparmağıyla Devrim'in burnuna dokunur, Devrim bir adım geri kaçar. "Işte simdi onu öpmeliyim!" diye düşünür. "Yutkundu. Vücudu öne arkaya doğru belli belirsiz sallandı./ Ancak Leticia, harekete geçmesine fırsat bırakmadan onu elinden tuttu, sakin adımlarla az ötedeki yer yatağına yöneldi. Devrim paniğe kapıldı. (...) Laeticia aldırmadan soyunmaya başladı. (...) Hele kız çantasından bir prezervatif çıkanp takması için uzattığmda, neredeyse sevişmeden bile vazgeçecekti. Zor tutmuştu kendini..." (ss. 4748) (Evet, bir "Vay anasını!" da benden...) Devrim, 56. sayfada, Shari'nin evinde, "donup kalma"sına yol açan bir fotoğraf göriiyor: "Saçları henüz ağarmamış, sakalsız babası, Shari Dashniel'le sarmaş dolaş, daha önce onda hiç görmediği, güleç bir surada ona bakıyordu." s. 57: "Babamın ne işi vardı o kadının hayatında?" Devrim sokaklara atıyor kendini ve "çaktırmadan" kenti tanıtıyor bize: "Place Stephanie'ye gelince yine uuraksadı. Birden, luks dükkânlarıyla, ortasından geçen ağaçlı tramvay yoluyla gözüne fazla geniş, fazla ışıklı görünen Avenue Louise'e sapmaktansa, karjı kaldırımdaki dar sokağa girmeyi yeğledi. Dolambaçlı yoldan hızlı adımlarla tırmanarak Porte de Namure'e vardı./ Porte de Namure'den, sinemalar, cafe'ler cenneti olarak söz edildiğini duymuştu. Etrafına bakındı. Solundaki koca bulvarın gürültüsünden ürktü, sağa dönüp, yola çıktığından beri karsılaştığı en sevimli sokak olan, küçük butikkrin, caz barlann, 'egzotik' lokantalann yer aldığı Chaussee d'Lcelles'e daldı. (...) Eve vardığında sabah olmuştu." (ss. 5859) Devrim on iki saati aşan bir uykudan sonra sürekli çalan kapı ziliyle uyanıyor. Gelen, Shari'dir; kısaca anlatır: "Babanla on beş yıl kadar önce, o zamanlar üyesi olduğum sol örgütün toplantılarında tanıştık. O, birkaç yıl önce, üflcenizdeki askerî darbeden sonra kaçıp Belçiya'ya gelen bir siyasî mülteciydi. Sen herhalde o sıralarda ancak altıyedi yaşındaydm..." (s. 61) Devrim, Shari'nin anlattıklarıyla alt üst olmuştur; Laeticia'ya anlatıyor: "(Shari'nin)... bana anlattığı insan, benim tanıdığım babamdan çok farklı. Onun geçmişiyle ılgili daha önce bilmediğim birçok şey öğrendim. Babam solcu bir militanmış. Darbeden sonra yurtdışına gitmiş, hakkındaki mahkumiyet kararlarından dolayı dönememiş. (Laeticia soruyor: "Peki sen bunu bilmiyor muydun? Nasıl olur?" Devrim'in cevabı:) "Ne bileyim ben! O zamanlar cocuktum, sonra da kimse bana bir şey anlatmadı. Daha sonra o da geçmişiyle ilgili hicbir şey söylemedi bana... Bense onu hep etliye sütlüye sarısmayan, silik, sıradan biri sanırdım. Bu nedenle de küçümserdim onu. Ama neden? Nasıl?" (Bu arada güzel bir ayrıntı: "Shari elindeki fincanı yüzüne yaslayarak yanağını ısıtıyor. Yüz hatlan gevşiyor. Yine pencereden, uzaklara bakıyor." (s. 69.) Eksik Taslar, "Ona göz kulak olur musun?" diye başlamıştı. Erdinç'in Shari'ye yazdığı mektuptan: "Oğlum Devrim sana geliyor. (...) Evet, tahmin edebileceğin gibi, aramızda hâlâ en ufak bir diyalog yok ve oğlum belli ki benden nefret ediyor. Kendi açısından haklı da aslında.. .her ne kadar bu nefret anlamsızsa da. Ama ne bilsin çocuk, benim nefret edilmeye bile değmeyeceğimi? (...) Işte, oğlumun (o benim oğlum, galiba, öyle değil mi?) en azından bana benzer gereksiz şeyleri faşamasını istemiyorum. liç olmazsa yanında ona yol gösterecek birileri olsun.^' (s. 76) Romanın başında Erdinç'in Shari'ye yazdığı mektuptan bir cümle vardı: "Ona göz kulak olur musun?" Erdinç'in bu cümlesi 76. sayfada tekrarlanıyor. 8. bölümde Laeticia, Devrim'e, "Yani sen şimdi işi gücü bırakıp babanın geçmişini mi araştırmaya karar verdin?" (s. 81) diye soruyor. Evet, Devrim babasının geçmişini araştırmaya karar veriyor. Son yazı gelecek hafta. • SAYFA 3 TURHAN GÜNAY KİT/UP Imtlyaz Sahlbl: çajj Pazartama Cazete Dergi Kltap Basın ve Yayın A.ş. Adına Berln Nadl o Yaym Danışmani: Turtıan CünaycSorumlu Müdür: Fikret llklz oGörsel Yönetmen: Dllek llkoruro Baski: Çağdaş Matbaacılık Ltd. $tl. ldare Merkezl: Türkocağı Cad NO: 3941 cağaloğlu. 34 334 Istanbul Tel: (212) 512 05 050 Reklam: Medya C C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI