23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

sel'in dediği gibi iki kapılı bir handa... Kendinize üzgü bir diliniz var. Halkın kullandığı giinlük dtlle, Dtvan Edebiyatt dilini çok iyi sentezleyerek son derece uyum tçinde kullanabılıyorsunuz. lzmir'de eskiciler vardır. Bunlar, "eskürbacı" diye bağırırlar. Aslındaeski urba alıp, satarlar. Ama bu birleşip eskürbacı olmuş, dillerine yerleşmiş. Türkoloji'de okumamın da yararı oldu; eski yazı öğrendim, eski şiiri okudum. Hem ders olarak, hem dc mcraktan. Mesela Ece Ayhan'ın kullandığı "karaşın" diye bir sözcük var. Yunus Emre de kullanmış şiirlerinde. Kara' ya şın eklenerek, karaşın olmuş. Aynı sarışın, mavişin gibi. Sanşın yaşıyor da, karaşın unutulmuş. Ece Ayhan'a sordum bir gün " bunu bilerek mi kullandın ?" " Ben onu bilinçli kullanmadım" dedi. "Yakup Kadri'nin Nur Baba romanında geçiyor, sözcük hoşuma gitti, oradan aldım, kullandım." Türk Yaztmnda Cezaevı Şıırlerı adlı bir antolojı hazırladttuz. Uzunca bir süre cezaevi şiirimizde bir okul gibi kabul edildi. Özellıkle 1980 sonrasında cezaevı şiirlerinde patlama yaşandı. Şu anda o şairlerden bırkackışı kaldı. Arttk şairler şiirlerinden dofayı pek cezaevine girmiyorlar. Niye girmesinler? Yılmaz Odabaşı girdi işte. Eskısikadaryoğun değilama. Devlet şiiri tehlıke olarak görmüyor mu? Şiir uslanmadı. Benim bir kitabım var; Şair Cezaevi Kapısında. Cumhuriyet Dergi'de 12 Eylül'den sonra adını koymadan her lıafta bir şiir sayfası hazırladım. Her hafta elli altmış mektup gelirdi...Çoğu cezaevindendi. Mehmet Çetin, Özgen Seçkin, birçok kişi orada ilk şiirlerini yayımladı. Hatta Belge Yayınları onlann bir kısmını kitaplaştırdı. Yayımlandıkça şiirlerini de gelistirdiler, hapishaneden çıkınca şair oldular. Bence şiiri Özal bozdu. Liberalizmin gelmesi, Sovyet sisteminin yıkılması... Devrimci şiir, sosyalist şiir diyorlar, Papirüs'te, Evrensel'de yayımlanan şiirlere bakıyorum, "Ey işçi, yumruğunu sık, ayağa kalk" demeyi devrimci şiir sanıyorlar. Önce şiir olacak. însanı anlatacak. Onun içinde devrim de vardır, aşk da vardır, hüzün de vardır. Özal gelince slogan şairi olmayayım kaygısıyla bireysel şiirler yazıldı. Her şey karmakarışık oldu. Bugün yaşanan da o karmaşa bence... landı. Belli bir akımı takip etmekten çok, değisik şiirler okudum. Necip Fazıl'ın ilk kitabı hâlâ durur. Hem onu okuyordum, hem Ece Ayhan'ı.Edip Cansever'i okuyordum. Şeyh Galip i okuyordum. . Aşk, evltlık, bağltltk hakktnda tteler düşünüyorsunuz? Aşkın özelbir yeri var şiirlerinizde? Asıl zor soru da bu. Üç kere nisanlandım, ama sonundaevlendim. Aklımda o yıllar evlilik yoktu. Yuva kurayım, bir düzen kurayım, param olsun, malıın mülküm olsun, evim, arabam olsun diye düşünmedim hiç. Hâlâ da param yok, araba kullanmasını da bilmem. 1981'de babam ölünce tek başıma kaldım. 1920 yıl önce Bilge ile evlendim. 14 yaşında bir oglum var. Keşke daha önce evlenseydim. Oğlum daha büyük olurdu. Belki Bilge ile evlenmeseyaim şimdi hayatta olmazdım. O zamanlar çok içiyordum. Evlenir evlenmez askere gittim. Yirmi ay Malkara'da, tam da 12 Eylül döneminde er olarak yaptım askerliği. Afk, evffllk, bajjhkk Son dönemlerde antolojilerin sayıstnda bir artış oldu. Bu olumlu bir gelişme mi? Nastl baktyorsunuz antolorilere? Antolojiler her zaman vardı. Bu yeni bir şey değil. Şimdi üç tane antoloji çıktı diye tepKİ gösteriliyor. Mesela Memet Fuat her yıl edebiyat dergilerinde beğendiği şiirleri toplar, bir seçki yapardı. Ö da bir tür antolojiydi. Antolojinin bir zaran yok. Bazen şiire il gi duyanlar hangi şairi okuyayım diye soruyorlar. Açın antolojiyi, okuyun diyorum. Siz deAbdullah özkan 'la birlikte Boyut Yaymlart'na birantolojihazırladımz. Bu antolojinin en önemli ö'zelliğı, çokgeniş kapsamlı olmasıydı. Çok Jazla şairi kapsıyor. Aynca geleceğe kaltp kalmayacağı belli olmayan, şiiri tam olarak olgunlaşmamış genç isımlerı de almışsımz. Sokağın şairi TURGAY FİŞEKÇİ imi şairler, sokakta bulurlar şiiri. Sokağın insanı, yapısı, kiri, derdi, umudundan çıkarrrlar şiirlerini. Refik Durbaş böylesi şairlerdendir. Onun şiirindeki sokak, her şeyden önce kendi hayatının sokağıdır. Sekiz yaşında büyiik bir göçle başlar içindeki dinmeyen "sıla" ve "gurbet sızısı. Erzurum'dan Izmir'e göç eder, kim bilir ne nedenden ailesiyle birlikte. Yalnızca çocukluktaki böyle bir altüst oluş bile yeter bir kisiyi şair kılmaya. CemalSüreya da yine böyle büyük bir göçün yarattığı bir şair değil midir? Erzurum dan çok farklı yeni yurdu tzmir'de bir yandan okula gitse de satıcılık, su tesisatçılığı vb. dünyanın işine dalmi|tır bir kez. Baktığı, yaşadığı şeylerde şiiri görmeye başlayınca değişir kişinin yazgısı. Bundan böyle her şeye şiir görebilmek, o şiiri başkalarına da gösterebilmek için bakar. K Ş u anda yazdan şıırı beğeniyor musunuz? Pek çoğunu beğenmiyorum. Ama içimde bir kuşku da var. Ben de 25 yaşındayken Dağlarca bizim şiirlerimizi beğenmezdi. Ama peşinden sürükleyecek, insanı hemen sarsacak şiir de pek çıkmıyor doğrusu. Dağlarca ile Aksaray'da içerdik. \ layatta niç düzyazı yazmamış. Varlık'ta şiir yayımlıyor, Doğan Hızlan "Böyle şiir mi olur" dediğinde, "Ben ona cevap vermem, öyle bir şiir yazarım ki, küçük dilini yutar" diye cevaplardı. Bugün böyle şiir yazılmıyor. Kelime oyununa dayanan bir şiir var. Gençlerle çok ilgim yok ama, sanıyorum yakın tarihin şiirini bile bilmiyorlar. Kimi hâlâ o kelime oyunlarıyla 2. Yeni'nin kötü örncklerine dayanarak şiir yazıyor, kimi slogana yaslıyor şiirini. Çoğunun Ece Ayhan'ı bile anladığını sanmıyorum. 2. Yeni ile şiire başladımz. Daba sonra toplumcu gerçekçi şiıre yöneldiniz. . Başlangıçta 2. Yeni'yi bilmiyordum. Nâzım Hikmet'in de iki üç şiirini lise öğretmenim okumuştu. Yasaktı çünkü. Daha çok Orhan Veli ve Tarancı nın şiirlerini okuyordum. Zaten öyle çok kitan falan da yoktu. Attilâ llhan çok etkili oldu. Mesala ilk şiirlerimi yazdığım defterler duruyor. O defterlerdeki şiirlerime bakınca Attilâ llhan etkisi görülüyor. Derken Nâzım'ın kitapları yayımCUMHURİYET KİTAP SAYI S7S GünümüzşHrl 'Gazeteclliğlm salrllğlmln her zaman gölgeslnde kalmıştır önce bir şalrlm ben. Sair olarak var olmak Istlyorum. Cazeteclllk ayn bir ugras. Rastlantıyla gazetecl oldum Başka bir şey de olablllrdlm. Salrllul Ise kendlm sectlm" dlyor Reflk Durbas. Gün doğmadan açtyorum dükkâm Kuşlar uykuda daha, ağaçlar uykuda, yüregim uykuda. Tuvalet penceresinin karşısı koca bir han çoğuterv, konfeksiyoncu, ütu'cü bir sürü kız Ama buraya gelebilmek o denli de kolay değildir. 1960'larda şiire başlamak, şiiri Ikınci Yeni'den öğrenmek demektir. On dokuz yaşında ikinci göçünü yasayarak üniversite öğrenimi için îstanbul'a gelir. Şiirinin yeni yurdu artık bu kenttir. 1971 'de yayımlanan ilk kitabı Kuş Tufant'na dek, 1960'lann önde gelen dergilerinde, "Soyut", "ŞiirSanatı", "Papirüs", "Yeni A"da çıkan şiirleriyle tanınmıştır. Anlatımı ikinci Yeni'nin kapalılığından etkilense de sokağın insanı, şiirlerin bir yerlerinden başîarını çıkanp soluklanmayı bilirler. Şairin derin duyarlığı yayılmıştır şiirlerin içine. Bu insan duyarlığı 12 Mart 1971 sonrasında yaşanan baskı döneminin de etkisiyle İ974'te yayımlanan Hücremde Aytşığı'nda daha da belirginleşir. 1978'de yayımlanan Çtrak Aranıyor, artık Refik Durbaş'ın kendine özgü şiirinin kurulduğunu gösterir. Buradakı şiirler, hem şair için hem de Türk şiiri icin yeni bir anlatım, yeni bir şiir dünyasıaır. Sokak insanları, kendi dilleriyfe, kendi varoluş kavgalarıyla, kendi kültür dünyalanyla ve yaşayan, sahici kişilikler olarak şiirlerde boy gösterirler. Sokağın, yoksul, çalışan insanların dilinden özgün bir şiir dili yaratabilmiş ender şairlerdendir Refik Durbaş. TürK. şiiri içindeki en önemli özelliği de bu başarısıdır. Çaylar Şirketten, bu başannın kentlerarası otobüslerde çalışan bir muavin gencin özelinde yeni bir tekrarıdır. Bu kitaptan günümüze dek uzanan süreçte Refik Durbaş, azalmayan bir süregenlikle şiir yazmayı sürdürdü. Pek çok yeni kitabı yayımlandı. Bu süreçte dili değişmedi. Ancak, anlattığı dünyaların daha yaygınlaştığı, çeşitlendiği söylenebilir. Bunun belki de baş nedeni mesleği gazetecilik olmuştur. Hem kent sokakla nnda, hem ülkenin türlü yerlerinde durmadan dolaşmak, oralardan röportajlar bulup çıkarmak zorunda kalmıştır. f Bu röportaj yazarlığının onun şiirine de yansıdığını söylcmck yanlış olmaz. Dizeler içinde de sanlci, sokaklarda gezmeye, çevreye bakmaya, başlamıştır. Onların şiirini bulup kâğıda geçirmeyi iş edinmiştir kendine. Bu iliskiyi bir konuşmasında kendisi de şöyle açıklar: "Gazeteciliğim şaırliğimin her zaman ;ölgesinde kalmıştır. Önce bir şairim len. Şair olarak var olmak istiyorum. Gazetecilik ayrı bir uğraş. Rastlantıyla şazeteci oldum. Başka bir şey de olabiirdim. Şairliği ise kendim seçtim. Gazete yazılannı da bir şair olarak severek yazıyorum. Ve sevdiğim şeyleri, kendimi zorlamadan, içlerine yine şiirlerirni da mıtarak yazmaya çalışıyorum. Önemli olan benim bir şiir penceresinden dünyaya bakışım. Ben dünyaya şiirle, şiirlerle bakmayı seviyorum ve öyle bakıyorum." Refik Durbaş'tn penceresinden çağdaş şiirimizde, başka şairlerde rastlanmayan pek çok konunun, kişinin, serüvenin girdiği bir gerçek. Şairin de görevi başka nedir ki? Görülmeyeni görünür, duyulmayanı duyulur kılmak. Bunu başarabilen şairler, adlarını yazabilirler şiirlerin altına. • SAYFA S
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle