Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
*" verilebilir: "Karnavaldasıradan yaşamın yapısı ve düzenini belirleyen yasalar, yasaklar ve ktsıtlamalar askıya alınır, askıya alınanların başında da hiyeraışik yapı ve bu yapıyla hağlantdı rüm korkutup sindirme, hürmet, dindarhk ve adabımuaşeret biçimleri gelir sosyohiyerarşik eşitsizlikten kaynakJanan her şey" (M.Bakhtin: Karnavaldan Ronıana, s.238, Çev: C.Soydemir, Ayrıntı Yayınları, 2001). Hürmet ve adabımııaşeret kurallarının ihlalini izleyelim: Anlatıcı Zenîme Hanım'ı "güzelliği silinmemişti büsbütün, düzgün vücutluydu" (s.8) diye betimleyen kendisi değilmiş gibi, bu güzelliğe hemen bir kusur ekJemekten kendini alamaz: "esmer bir kadındı, biraz da kalın kıllı" (s.l 1). Zenîme'nin romanını vermek üzere anlancıyı eve çağırdığı güne bakalım: "Otumıaodasının ya da salonunıın orta yennde ulu bir çınar varmış da onuıı tiim yaprakları sonbaharın gelişiyle kuruyup dökülmüş gibı yerlere serilmiş yazılıyapraklarla" (s.l2)doludıırheryan. Anlatıcı bu duygulu betimlemenin ardından hemen alaycı olduğu kadar da küçümseyid bir betimlemeye geçer: "'Basma, basma diyorum sana, sağır mısın?' diye bağırarak onları yerden toplattı, gedikli üsçavuş edasıyla.'Al götur sakla, sana emanet edıyomm işte.'" Zenîme I Ia nım "Lârahateiiddünya" diye yineleyip dururken birden köpeği "Kaban'ın ölümünden, Metin Göktepe'nin katillerini saklayan devlerten, Gazi Kıyırnından, Sıvas ülaylaıuıdan" söz etmeye başlar ve "Kotülııkle başa çıkılmaz! Dünyayla baş edilmez. lnsanfara acmıayacaksın" (s. 13) diye bitirır. Toplumsal/siyasal düzlemde derin etkileri ve tepkileri olmuş olaylar ile sözler, taşıdıkları yiıklemler açısından hiç de birbirine uymaz anlamsal düzlemde. "Yazarın Notu" bölümündeanlatdanlarda skandalımsı bir şeyler vardır hep. Anlatıcı Zenîme Hanım'la ilişkılerınde belir gin biçimde iki yüzlüdür. Aldığı roman müsveddelerine "rasgele göz gezdirmiş, elinden atmıştır" (s.13) ama yalan söyler Zenîme Hanım'a, "Harika şeyler" der. Kendisine "lstersen yırt at" (s. 14) dendiğinde de "Ben sizin gibi yazar tanımadım, kıyar mıyım hiç onlarar1" yanıtmı verir gozlerine "sahih konuşan insanlann perdesini indirerek". DokunakJı ıııı komik mi olduğuna karar verilemeycn bu diyaloğun sonunda Zenîme llamm, an latıcının o ana kadar "tanık olmadığı bir şiveyle 'Şükıaaan!' der. Şiikran da değd 'Şukhran' gibi bir ses kaçar hançeresinden"(s.l4). Anlatıcının öykülemesindeki Kissin ger'le ilgili alt kesimde de alaylı bir göndermc vardır. "Gizli öğrencı" diye nitelenir. Kissinger'in Nezîme Hanım tarahndan niçin "gizli öğrenci" diye nitelendiğinibilmeyizhiç. Ama anlatıcı onıı "çay sehpasinın camından karıncaların elverdiği ölçüde yan dünmüş, Mrılan casus" (s. 11) dıye tanımladığında, okıır belli belirsiz de olsa cleştırel bir içerik sezinler. Bu tek "casus" süzeügünün dudaklara yerlcştirdiği gülümseme, anıştırmaların anlamsal işlevi konusunda uyarır okuru. Böylecehem anlatıcının heın Zenîme 1 Ia nım'ın öykülenıelerinde gercekliğin birkaç düzeyde ıçerildiğini ve anlamsal y:i pının bu diizevlere ilişkin göndermelerin ve olguların eklemlendirilmesi sonunda belirebileceğini söyleyebUiriz.: 1 Ziyaretlerin, kontışmaların yapıldığı ve yaşanan, anırnsanan olayların geçtiği ncsnd gerçek düzeyinde, 2 hem anlatıcının hem Zenîme Hanırn'ınolayları kendi atrılarından algdadıkları, anımsadıkları ve ister istcmez f'arklı nirelikler kazandırdıkları özncl gerçek düzeyinde, 3 Kendi diyalojik kontımları çerçevesinde duvgularını, düsiincelerini, rantazmalarını vb. öykülemeleri sırasında beliren yansıtılan gerçek düzeyinde ve nihayet 4 Tümlüğüyle kavranması bir insan için olanaksız huhındıığundan ister istemez eksik biçimde algıC U M H U R İ Y E T K İ T A P lanan nesnel dünyayı öyküJerden seçilen sozciikler, yapılan edimler, dil sürçmeleri, benzetme ve eğretilemeler aracılığıyla iımgelenen gerçek düzeyinde (Bu betimlemede, T. Yücel'den esinleniyorum: AnbtıYerlemlerı,s.\()l\QK). Anlatıcı L.Lrbil "Yazartn Notu" böliimünün sonunda Zenîme Hanım'ın roman ya da anlatı noilarını "birbirine bağlamakta güçliık çektiğini" (s.l5) belirttikten sonra "daha yetenekli birinin daha değişik bir metin çıkarabileceğini ve Zenîme I Ianım'ın intinarını daha anlaşılabilir kılabileceğini" söyler. Ama, anlatıcı, "Bu cadı gelecek yaza daha çok kâğıt toplatır bana ycrlerden" (s.16) diye içinden geçirirken ögrendiği Zenîme Hanım'ın intinar haberinin içeriğine, nedenlerine ilişkin anıştırmalar vapmı^tır. Buraya kadar yaptığım aiıntılardan, Zenîme Hanım'ın yurt dışındaki yaşamı üe yurda dünüşünden sonraki yaşamı ara sında şöyle bir bağlantı kurmak mümkün görünüvor Önce Başarılı Dışa dönük Tutarlı Sonra Başarısız tçe dönük Tutarsız anımsayahm) "(R. Adasal: Psikonevrozlar, s.4, Ank. Ün. Tıp Fakültesi Yayınları,1955). Dahası, psikomotor yavaşlama ve intihar eğtlımleri belirmiştir (zaren, ikinci kişi olarak algdadıgı kendisine şöyle seslenecektir: " Sen ne çok yaşadın! Bittin sen artık; öl, öl! ( s.37). îlerde değineceğim ama Zenîme I Ianım'ın "yeisle ne^e" arasında gidip gelen davranışlarının "erkeklereoranla kadınlarda daha sık görülen manikdeprcsıf psikuza "benzer bir içerik yansırtığını ve bu duruma "üst sos yoekonomik kesimlerde daha çok rastlandığını" (E.Cieçtan: Çağdıiş Yaşam ve Normaldışt Davramşlar, s.301/302, Remzi Kitabevi, 19X8) söyleyebiliriz. Bu rnanikdepresıf psikoz durumunun oluştuğtı toplumsal/sivasal bıınaüm döneminin yukarda değmilmiş ve alıntdanmış olay ve olgıılarını da anımsadığımızda Zenîme Hanım'ın kendisini alltan aJtta acı çeken kahraman olarak gördüğünü, bir riir dııy gusal yalıtım (emotional insulation) surecine girdiğini öne sürmek olanaklı görünüyor. Değinilmesi gereken bir nokta daha var: Anlatıcı, Zenîme Hantm'tn metninde "anlamsız savaş betimlemeleri" oldu£unu, kendisinin çtkardıg't bu betimlemelerde " Iölstoy'un kış savaşından alıntılar" (s.15) yapıldıgını ve bunlara yazarın Tolstoy'un atlını anarak dinnotlar da koy duğunu belirtiyor. Ama "hangi savaştan söz edildiğinin anlaşdmadığını" beüıten anlatıcı, kendisinin bunu dtn savaşlarına benzettiğini eklıyor. Zenîme Hanım'ın sayfalara kara kalemle "bodur şövalyeler, kılıç ve kılıç boyıında erkeklik organları" (s.15) çizdiğini, tarafları belirsiz bu savaşın "belkı bir iç savaş" oldıığunu (Zenî me Hanım'ın en korktufiu şey ss.78), desenlerdeki erlerın "silansız, elleri kılıç yerine erkeklik organlarıyla dolu gözü dönük cüceni'ii yaratıklar" olduğunu (vurgulama benim) ekliyor. Okurun beklemediği bir anda gönderildiği bu erolik/pornojrafık boyut, Zenîme Hanım açısından bir hastırma (supression) dıırumu olduğunu düşündürüyor Ama buraya sonra döneceğim. Bu tuhaf yaratıklar ve "lulıç boyıında" nitelemesiyle ilk defa belirtilen cınselorganlar bizi C.üceha liimüne goııdeı ivot. llkin bölümün yüzey yapısıyla ilintili hir iki gözlemle başlayalım : Üç anlatıcısı ve üç anlatı düzeyi var bölümün: 1 Kendisini ikinci kişi olarak ve ejöyküsel biçimde anlatan Zenîme, 2Oykiide "kişi olarak yer aldığı ve olaylar düzeyinde belirleyici bir işjcv" (T. Yücel: A.g.e,s.26) yüklendiği için benöykiisel bir anlatı kuran Zenîme ve 3 Hatçabla'nın oğlıı Yıldırım. Hemen belirtilmeli: Birinci ve ikinci anlatıcdarın Zenîme olduğu varsayımsal değil elbet "Yazarın Notu" bölümünde L.Erbil'in sözünü ettigi "Hatice Abla"nın "fîatçabla'danda edecek Anlamsal işlev Altmış yıl önce Amerika'da Ingilizce basılmış "Hiçlik" adlı felsefî tek bir romanı (kitabı) olan Zenime Hanım'ın (ki C.üce bölümünün daha başında kendisi ne şöyle seslenecektir: "Sen ki bilivordun artık seni: ( .) Mısırca'da t ama (kttap), Vedalar'da aum, Kuran'da en'am olan, ınsanı doğuran, tiim harflerin hecelerin sözcüklerin içinde barındığı ilkcanlınesneyi kiraba çeviren Ben'i; T'ama, Amen, amentü... 'M' ile titreşen saf sesi dk doğanın" (s.22). daktilosuyıllarveyıllarboyunca hep açıkdurmaktadır; "Biriçyarası gibi daktilosıı da sürekli açık" (s.10). Anlatıcı ekler: "Utanıyordum, oraya gözıim kayacak diye". DoksanlarındakiTbu kadın, ünlü bir yazar olan anlatıcıya " Yazın kadınıyım ben" der ve " acaba sabit okuıiarım olur mu benim de?" diye sorar "toprağa bakarak" (s.14) Burada bi raz utanma olduğu açLktır ama sıkılmanın ötesinde üne/başarıya karşı bir özlem de vardır. Dahası bu topraga bakı$ta simgesel bir yan yok mudıırr1 Zenîme Hanım'ın bu bölümde gerçekleştirdiği soylem, birbunalım döneminin izlerini taşımaktadır: Evine çekilmiş, daha doğrusu kapanmış, dünyayla ılişkısini kesmiştir hemen hemen. "Çoğunlukla özensiz bir pantolon ve kazakla dolaşan" (s.9), evini basmış olan karıncaların "uvurken üzerinde dolaştddarından kuş kıılanan" (s.8), "mııtltılıığıın vedunyanın esrarını çözdüğünü (s.12) düşünen Ze nîme Hanım, tam da dış ilişkileri "kesik ve bozuk olduğundan içtimaî hayatı çok defa çeşitli aykırılıklar, ekzantrik hareketleıie dolmuştur (oğlunu hiç aramadığını, birbiriyle çelişen kıyafetler giydiğini vb. Oç anlatıcı ve anlatı düzeyl sin söz bu yazının ortalarında ve sonlarında" (s.l7)biçimindeanılması veyineErbil'inöyküsünde değinilen "Kaban" adlı köpeğin hastalığuıın ve ölümünün bu bölümae de anlatdması (ss.44 ve 72) gibi olgıılar, böyle bir kesinleme yapmamıza izin veriyor. Avrıca anlatılan Aenîme böli'unleri nonııal huruf atla, benöyküsel Zenîme bölümleri italik elyazısıyla, Yıldı rım'ın bölümleri ise daha iarldı bir hurutatla dizilmiştir. Gazetecinin öykiiye girmesiylebirlikte (s.76) Yıldırun öykü duzleminden çıkmakta ve olaylar artık birin ci rekil kişi ağzından anlatdmaktadır. Anlatı düzleminde ise, 1Kendisiyle mülakat yapacak gazeteciyi bekleyen kadın yazarın ikinci tekil kişi ağzından anlatılan öyküsünü, 2 Anlatıcının, hem tanık hem yorumcu olarak dillendirdigi yazarlık etiği veyazın dünyasına ve geçmişin olaylarına ilişkin düşüncelerini, sorgu famaJarını, 3 Yddırıııı m kısa bddirimleri aracılığtyla kavranan dış dünyanın olay larını öğreniyor okur. Okurun simgesel olup olmadığı konu sunda kararsız kalacağı bir "sis' betimlemesiyle açılıyor bölüm. Anlatıcı ikinci kişiyekonuşuyor: "sis, yolun alt ucundan yukarıya size doğru yürüyor" (s.17). Ay nı anda dinleyici konumundaki kişiyle diyaloğa girişiyor: "Size doğru dediğime bakmayın, onca ecdadını çiğneycrek 'sana doğru' demeye varmıyor da dilim ondan; biliyorum, kaçmışındır iyelik sıtat larından, zamirlerinden ve kiplerinden hayat boyunca kaçtığın gibi resmi kağıtlardan". Burada "ecdadını çiğneyerek" ve "iyelik" (mülkiyet) sözcükleri arasın da bir gerilim olduğunu söylemeliyim. Anlatıcuıın "ecdadı", adeyi sahiplenişi ile dinleyicinin "mülkiyete" karşı çıkış ilişkisi arasında. Bu dinleyiciye çünkü, daha derdeşöyledcnecektir: "Aileden dııydıığun bulantıyı da eldedin" (s.42), "kulaktan dinicdiğin hayat hikâyelerini at hırsızı atalarının" (s.54), "birgeri toplunı tor tusundan başka bir şey olmayan tiim ai lenden bir an önce bakmıştın kurtulmaya" (s.62). Bu noktada, bu helırtısel aile düşmanlığının, Zenîme'nin öz oğlunu aramayışının, "yaşayıp yaşamadığını " (s.9) öğrenmeyişinin nedeni olup olmadığı sorusu da gündeme geliyor. "Sis içinde" kendisiyle röpt>rtaj yapacak olan gazeteciyi beklemektedir yazar kadın. Bu bekleme süresince, sanki Ego'nun bir tür parçalanması (decomposition) olayını izleriz. Okur Zenîme olduğunu bildiği anlatıcının hem kendi ya Cıp etmelerini gözlemleyen, betimleyen, aygılarını dillendiren hem debiryabancıymış onları eleştiren, yargdayan iki ki<ıiyc dönüştüğünü görür. ikinci kimlik, alaycı, alabüdiğine "sindt" bir Vıcdıın biçiminde iş görmektedir sanki. Şöyle der: "stilize haç motifli upuzun esvabı kuşandın bir portugaliye imparatoriçesi edasıyla"(s.1S). Ama, bölüm anlatımsal/biçemsel açı dan daha başlangıçta okuru neredeyse krnke eder: "Konuğunu karşılamakta gösterdin büyük özen, ilk iş: bııgün günlerden çarşamba ya salıdan rilitledin evi; kurtulmak için içinde yaşadığın şu köhnede yaz kış yakanı ve senin naciz vücudunu bırakmayan rengârenk kalın, ince, ve dolgıın karıncalardan, bölerek aklırıı vegünleriniedenzindan;ekmeğinin içinde, çorbanda. Kaşkorselerinde, sabunla rıncıa ve kitaplaruıın yaprakları arasında fütursuzca gezinenleri yaralayıp öldiir mekle geçiruiğin zamanını kırıntılar halinde kemirip taşıyan yuvalarına koca kış beslenen her şeyin her şeyin artıklarıyla karıncaları; bir günlüğüne de olsa etmek le telet bu sömürgeci çalışkan ve iııatçı kaltabanları, hazırlandın knnıığıına beş beşlik her ne kadar ölü izleri Kuru bir kahverengi yeşille krokiler, nirengi noktaları ve plan koteleıie akmaktaysa da duvarlarından aşağı" (s.18). Cüce bölümünün sonuna kadar alçala rak yükselerek sürüp gidecek olan bu« SAYFA 1 1 S AY I 6 17