12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kapak konusunun devamı. *" Anlamlı ilk çizgi çizmeye, kalemi kavrayışımın da bir nişanesi olarak, elimin resmini çizmekle başladım. Sol elimin ayasını kâğıt yüzevine koyup, kalemi açiK duran parmaklanmın arasından dolaştırarak, bir tür elimin haritasını çıkararak bu Ük deneyimi gerçekleştirdiğimi söyleyebilirim. Zamanla bıınıı bir oyuna dönüştürerek, rcnkli fon kâğıdarına çizdiğim elleri, o katladığım yerlerinden makasla özenle kesip çıkardığımı, uçurtmalarımızda kullandığımız ince çıtalara, hamur haline getirdiğimiz çiriş unuyla yapıştırıp, bir tür oyun aracı kıldığımı da söylemeliyim. Bir sonraki asamada ise birbirimize bakarak çoğul bir eyleme dönüstürdüğümüz bu oyunu gölgeye çevirdığimizi natırlarım. Büyük olasılıkla sinemadan esinlenerek, iki sandalye arasına gerdiğimiz beyaz tülbentin arkasına geçip oyun kurmamız... Mum ışığında, ilk hünerimiz olan karton elden ev, hayvan, insan figürlerine uzanan oyun araçlarımızı 'beyaz perde'mize aksettirerek ışık ve gölgeden yaptığımız canlandırmalar.. Ellcrin unutulmaz oyunuydu bu da bize. Daha ileride, elimize geçirdiğimiz bir Karagöz kitabındaki tipleri; o günlerde terzi olarak annemin prova ve çizimlerinde kullandığı 'yağlı kâğıt'lara çizerek renklendirmemizde o ilk deneyimin etkisi büyüktür. Camaltı resimleri çizen babamın gülümseycrek bizleri izlemesi, takıldığımız yerde, nasıl yapacağımızı çizerek, kâğıtlan kesip boyayarak göstermesi ise bir oyunun değü de bilen bir elin başka ele hüner kazandırma girişimi, ya da olsa olsa 'yardım'ıydı! Aşağı yukarı aynı yaşlardaki çocukların bu 'el oyunu'/ 'el çizimi' çabası hayatlarının belli dönemlerinde yer eden bir olgudur. Sözcükleri öğrendikçe soruları çoğalan; çevreyi, nesneleri, doğayı tanıdıkça sözcük dağarcığı artan çocuğun hayatı keşfinin bir ucu da buradan başlamaz mı? Üstelik, her çocuğun dünyasında, şaşkınlığı izleyen bir seyinç ifadesidir de bu çizim. Tıpkı, çizdiği bir dairenin içinde kalışına çıkış yolu ararken sorduğu soru gibi: 'Şimdi buradan nasıl çıkacağım?' Yirminci Yüzyılda Yannımıza EL Verenler Verdiğiniz hiçbir yanıtı doğru veya anlamlı bulmayıp çözümiinü de kendisininarayışı..Oilkçizimle çıktığınız yolculuğun serdümencisi lcesilmeniz de anlatılacak gibi değildir.. Bir elleötekini çizerek, kendinizi tanımlayabilmenin/tanımanın, belki de ilk suretini çıkanyorsunuzdur! İki el arasındaki oyunun simyacısı kesilmek için bir adımdı bu oysa. Zamanla öğrenilecekler, elin bir beceri öğesi olarak yaşamdaki belirgin yerinin daha o günlerde ortaya çıkması, bu süreçte alınan yol, oyunun büyülü/sırlı yanlarını da kavratacaktı. Bakın, şunu atlamamalıyım: () ilk çizimlerin peşi sıra, o ortaya çıkan hatlann içini doldurma, farklı farklı renklerle bezeme... Sanki bir üçüncü aşama da parmakların üzerine tırnakları kondurma, büklüm yerlerini belirlemeydi! Elin ayasını keşfetmek için ise düs kurabikne, hayatın anlamını ve insanların yeryüzündeki varoluşunun neden/niçinlerini kavrayabilme çağına erişmek gerekiyordu, sanırım! Çünkü, düşlere sığınabilme yaşı önümüzdc birçok gizemli yolu da açar. Öyle ki, kahve falını tanımadan önce, elinizin içini/ayasını okuyarak, yeni, o yıl yol olan çizgilere bakarakp hayatınızın yönünü gösteren simgelenn dilini çözen, her bir Melih Cevdet Anday'ın "Yağmurun Altında" şiirini okuduğum gün etkisi altında kaldım. O günden beri de zaman zaman aklıma geliyor. Değişik anlarda, değişik koşullarda. Ozellikle iki dizesini iç sesimden hiç çıkartamıyorum. Yirminci yüzyilı yaşadım Ertelenmiş bir yüzyıldı bu. Neden, diye soruyorum kendi kendime, yanıtını bilmiyorum. O iki dizeyi anladığımı söyleyemem. Melih Cevdet'in düşündüğü gibi anladığımı sanmıyorum. Ama çeşitli durumlarda aeğişik anlamfar, yorumlar yükleyerek üstüne, o iki dizeyi sevip duruyorum. O iki dize bende kımi zaman duygusal, kimi zaman ayakları yere basan, kimi zaman kavgacı, kimi zaman umutsuz olup çıkıyor. 1999 yılında herkes bir ucundan tutmaya başladı yirminci yüzyilın. Ben de tutayim, aedim. Yüzyılımız yazınına el verenlerin el izlerini büyük panolar üzerine akrilik boyayla almaya baş,ladım. Tanıdığım, ulaşabildiğim yazarlan, sairleri aradım. Çoğu beni kırmadı. Geldiler, el izlerini verdiler. Fotoğraflannı aa çektim. Sonra güzel bir kitap olacağı düştü aklıma. Gene aradım hepsini. El üzerine bir yazı, Dİr ş,iir istedim. Kırmadılar, zaman ayırıp yazddar. Hazırlanması bir yılı aştı. Sonunda bu kitap çıktı ortaya. Her zaman yanımda olan sevgili Erkal Vavi'nin ve sevgili Lokman Şahin'in desteğiyle. Yirminci vüzyıl şiirine ve yazınına el verenler burada yer alanlarla sınırlı değil elbette. Çok daha fazla. Aramızdan ayrılmış, olanlar var, ulaşamadıklarım var. Sayısız kitaplar üretmiş yüzlerce sair, yazar var. Bu kitapla hepsine teşekkür etmek istedim. Yüzyılımızı yasanır lcıldıklan için. İNCİ ASENA SAYFA 4 imgeyi yorumlayan bir bilge ya da rüya tabircisi ıle yüzleşmeniz pek olasıdır. Kısmetiniz, geleceğiniz, bahtınız, hayat yolunuz oradan okunurdu! Hatta karakterinizi bile ele veren çizgilerden söz edildiği de olurdu. Çocukluğumda yer yer bunlarla yüzleşjtim. lnandım ya da inanmadım desem, yalan olur! Ama hayretle dinlediğim, uçıık kaçık sorular sorduğum olmuştur. Bir 'masal anası' olan Halam'ın bu tür yorumlarını sorular üreterek anlamaya çalışmam ise beni 'rüya tabirleri' kitabına kadar götürmüştü. Ellerin oyunundan anlamına yönelmem kısa sürınüstü. Orada ilgımi çeken bir şey vardır ki, bazen anırnsarım: Küyada el bağlamak, el çırpmak gibi olgulann yaşanmasının simgesel anlarnı insan ilişkilerinin olumlu/olumsuz yanlarını yansıtırken; el'in sürekli olarak kavuşmak, buluşmak, ayrılmak ya da kavga etmek için simge olarak alınması. El, hiçbir zaman yaratıcılığın simgesi, aracı olarak verilmemisti rüya tabirlerinde. Ya da ben, işin o faslını yazanlarla karşılaşmamıştım. Ama karşılaştığım bir başka şey vardı, bundansöz etmek isterim kısaca. El, eller üzerine düşünmek demeyeyim de; elin işlevi, hünerinin ortaya çıkarıîdığı bir aşamayla yüzleşmem bunlardan sonra oldu. Resim öğretmenimiz Fuat Iğdebeli'nin gelip dünyamıza girmesi... Ortaokuldaki Uk derslerinde portre, natürmort, el desenleri çizimine ağırlık vermesi şaşırtıcı gelmemiş; bu dersi sevmemize neden olmuştu diyebilirim. Picasso'nun MarieTherese Walter'ın Portrestrü (ki, ben onu hep 'oturan kadın' olarak adlandırmışımdır) suluboyayla çizerek 'Ben yaptım!' diyerek ona sunmamı hoşgörüyle karşılayıp, resmi daha da büyük çizmemi istemesi; sonrasında ise, oradaki ellerin duruş biçimini kendi elime bakarak çizip getirmemi söylemesi... Ahşık olduğum ellerin oyununun bu tür bir çizimue farklı bir anlama dönüştüğtinü göımem beni ürkütmüstü doğru. Bir elle ötekini çizmek.. Boşlukta, kaide üzerindeki elin ner kıpırtısını bir başka oyun olarak algılarken; göz, kulak, burun ve dilin bunu tamamlayıcı mı yoksa ayrıştırıcı mı olduğunu düşünmeye yönelmem. Içinden çıkılacak gibi değilai doğrusu! Ellerin duruşunu, hatta yorumunu/anlamını, bakan/gören gözün eldeki gerçeklik duygusunu ne ife, nasıl simgeleştirilerek verilebileceğini anlatan Iğdebeli Hoca; bize, kezlercc bu figürleri çizdirmişti. Bezginlik duygumuzu yendirinceye lcadar, diyebilirim. Bunun salt resim yapmak için değil yazı yazmanın, yazarken o çizgilere özenmenin bir başlangıcı olarak bize verildiğini düşünmüşümdür hep. Bunu kendisiyle hiç konuşmasak da, anlattıklarından çıkarsadıklarımızın arasında bu da vardı. Elin, bir tür, 'göz' olduğunu; gören, düzenleyen, destekleyen, biçimleyen, sesleyen, çağıran, ileten yanının bilînmesinin kaçınılmazhğını vurgulardı hep. Resim sanatının beş duvuyla neden bire bir ilintili olduğunu anfatırken yazının/yazmak eyleminın gerçekleşmesinde resimle yakın duran yanlarında el öğesinin ne anlama geldiğinin de sık sık altını çizerdi. Zamanla o düş gölgelerinden, kısmet haritalarından geçerek, elin 'gören göz'ün kılavuzu olduğunu anlatırken yazının/yazmak eyleminin gerçekleşmesinde resimle yakın duran yanlannda el öğesinin ne anlama geldiğinin de sık sık altını çizerdi. Zamanla; o düş gölgelerinden, kısmet haritalarından geçerek, elin 'gören göz'ün kılavuzu olduğunu, onsuz iletkenliğimizi, düşlerimizi, hatta yazma ve cizme yeteneğimizi/becerimizi yitirebileceğimizi düşünmüşümdür neaense! Şimdi, burada, o izlerin renklerin dalgafı haritasını düsünürken "Bir Ömrün Dört Mevsimi" aalı anlatı'mı, uzunca bir dindirme süresi sonrasında, önüme aldım. Metne dönünce şunları gördüm: Picasso'nun sözünü ettiğim resminin el hünerinin gerçekliğine dönüp bakmayan birine, bir başka elin hünerine sahip çıkarak, varhğını hissettirmesi oyununun 'nesne'si olma öyküsü.. Bu öykülemede ellerin oyununun ancak kendı yaratıcılığınla, çalışmanla bir yol/yöntem oluşturabilme gerçekliğine erişebileceğini anlatmaya çalıştığımı anlauım. 'Anladım,' diyorum; çünkü, yazarken böylesi bir kaygıdan yola çıkmamıştım. Şu sözünü hiç unutmamıştım, onun: 'Işleyen ele dön yüzünü, övünen dilden ise sakın. Yazı da, resim de yazdıkça, çizdikçe gelişebilir. Bir geceyi yorgun Dİr ele teslım et ki, sabah onun hünerini anlayabilesin...' Çizmekle yazmak arasındaki en anlamlı yolu gene ellerin oyunuyla öğrendim demeliyim. Ama şu yukandaki sözü de, bunca yol serüveni sonrasında, bana hiç unutturmayan, anlamını günbegün kavratan, gene eller. Ellerin bir oyunuydu bu da belki bize! • VB)ATGÜNY0L(1911) Eller, yine eller Geçende bir dost, adını söyleyeyün lnci Asena insan eli üzerinde düşünmeye çağırdı beni. Düşündüm, düşünebildiğim kadar. El, insanın başka insanlarla, önce anasına, babasına, kardeşlerine, şusu busuyla tüm yakınlanna uzanan bir ilgi, bir sevgi, yalvar yakar bir yardım dileği doğrultusunda ilk aractır bence. tnsan yaşadıkça görür, duyar, anlar, kavrar, insanın insana ettiği iyilik ve kötülüklerin kaynağında, elin oynadığı rolün.önemini. Önce şu var; insan doğar doğmaz ilkten yapışır ana memesine, elleriyle mıncıklayarak. Sonra sonra, elin insanı dış dünyayla buluşturan, buluşturup Hanya'yı Konya'yı bilinç düzeyine çıkaran eşsiz bir araç olduğu kavrar insan. insan efinin, iyilikte olsun kötülükte olsun ne yaman etkili bir güçle yüklü olduğunu görmezlikten gelebüir miyiz? Alın size, büyük şairimiz Dağlarca'n nın CUMHURİYET KİTAP SAYI 568
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle