Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
* yiz.* (7) Foucault'nun bu eleştirel bakı§ı, Fransa'da 196O'lı yıllardaki "aydınlann rolü" tartışmalanna da göndenne yapar. 196O'lı yıllardaki aydınının, halka "gerceği göstermek" ve diğer yandan; örnek bir Leninist işçinin, fabrika diğer işçileri "bilinçlendirme"görevi,giderek parti politikasını içeren, merkezî t>ir bilince dönüşebüir miydi? "Bunun ömeği, Doğu Bloku Ülkeleri'nde yapılmıştı. Bürokrat aydınlar, Gramsci'nin deyimi ile organik aydınlar, partiye bağlı olarak fikir üretecek ve halk yığınlanna bilinç taşıyacaklardı. Her şey yığın sosyolojisinden geçmekteydi. Büyük S harfı ile varolan bir sosyoloii." (8) Demek ki, halka ve isçilere bir "bilinç" gerekiyordu ve o halde, bu bilincin üretileceği bir yer, onu taşıyacak birileri (ki; aynı o zamanda taşıyıcılar, üreticiydi de) olmalıydı. Bilinç; devletin güdümünde, bürokratik bir yapıya kayıyordu. Kabaca vurgulanan bu durum, Sartre ve çevresindeki aydınlara dek uzanan; "aydınlann bir sınüf oluşturup oluşturmadıklan tartışmalan"na neden olmuştur. Ali Akay kitabında, bu tartışmalar arasında yer alan "Doğu Bloku Eleştirisi"ni (Konrad ve Szelenyi) son derece önemsemektedir. Aydınlann iktidar tahtına oturduğu iddiasını öne çıkartan bu eleştiri, aynı zamanda; Asyagil Üretim Biçimi'ni gündeme getiriyordu. Yazar burada Deleuze'ün "Fark ve Yineleme" adlı kitabına başvurarak şunlan söylüyor: "Fransa'da 1964 yılında yayımlanan Öryantal Despotizm kitabı ile vvittfogel, Sovyetler Birliği'nde oluşan bürokrasinin nedenlerini, Sovyet toplumsal yapısında bulmuş ve Asyagil Üretim Biçimi'nde, bir hükümdann toplumun üzerinde, büyük su yollan açarak, yollar, köprüler kurarak, özerk bir özne naline geldiğini göstermişti. Gramsci, Modern rrens adlı çalışmasında, Machiavelli üzerine vürüttüğü notlanyla, Sezarizm ile organik aydınlann rolünü parti ile aralanndaki ilişkileri belirtmişti. Organik aydınlar özgürlüklerini partinin özgürlüğünde sınırlıyor ve parti'de kendilerini buluyorlardı. (9) Söz konusu gelişmeler, Fransız aydınlannı "tekil ve kişisel özgürlük" kavramlanna eğilmeye zorlamaktaydı. Aynı yıllarda bir başka açıdan Fransa'ya bakış; "aydın" kavramının sorgulanmasında karşımıza farklı uygulamalar çıkartabiliyor. Orneğin; gerek Godard'ın gerekse Alain Resnais'nin savaş sonrası sineması, hayli "öğretici" bir nitelik tasımaktaydı. Ali Akay; bu niteliğin öne çılmasında, sinemanın artık bir nükümranlık aracı olmadığının altını çizivor: "Hitler ve Gobbels, iletişim araçlannı Nazizm propagandası için kullanmışu. Resnais, savaş sonrası yönetmeni olarak ölümden çıkıp, geri gelme temasını işlemekle, Yanudilerin toplama kamplanndan ölü olarak dönüşünü konu etmişti. Böylece eğitimci bir imge farkedilmektedir." (10) Imgeler öylesine bir disiplinle art arda geliyordu ki; her imge, kendisinden sonra gelen imgeyi saklamaktaydı ve bunlann çözümlenmesi, yeni bir "imge çözüm yöntemi'nin eğitimini baslatıyordu. Yeni bir "algılama eğitimi" denilebilecek bu durum, bir "bifinçtasıma'' eyleminin göstergesiydi. Oysa Deleuze'e göre Moaern imge, izleyicinin doğrudan içine alındığı dolaysız bir imgedir; hiçbir şeyi taşımamakta, gönderme yapmamakta ve saldamamaktadır. Televizyon görüntülerinde olduğu üzere, birbirleri arasından kayarak gözler önünden ve saydam biçimdegeçmektedir. Işte 1960 ve 1970'li yıllardaki Fransa'da, "bilinç taşıma" işlevi böylesine farklı düsünceıer ve uygulamalar arasında tartışılırken, 1968 olaylannın doğması, aydın konumunun netleşmesinde en önemli etken oluyordu. Antropolog Pierre Philippe Rey i örnek veren Ali Akay, onun aydınlan ve öncü işçileri eleştiren tezinden söz ediyor. Rey e CUMHURİYET KİTAP SAYI 538 Ortattğr'mBmuhıa» göre; 68 olaylannda aydınlann hiçbir rolü yoktur ve gösterici kitleler (isçuer, öğrenciler) arasında eriyip gitmişlerdir. FJbette aydınlar gösteriıerin icindedirler ama, arnk "yol gösterici" değillerdir. Göstericiler baskaldınlannı, dışandan verilmiş bir bilinçlenme süreci sonucunda oluşmuş gereksinünlerle yapmamışlardır. Tam tersi; "başkaldıranlar, baskalaırdıklan sırada bilinçlenmekteydiler, kimsenin onlara bilinç vermesi gerekmiyordu." (11) Ezilen sınmn, ezilmekten sıynldıklan tek alan, başkaldırmakta olduklan alan ve tam o zamandır ki; o yer ve zamanda aydının bir teorisyen olarak yeri yoktur. Âydınlann, halk üzerinde teorik desteğinin yok sayılması, onlann "temsil etme niteliğini de ortadan kaldırmaktadır. Örneğin Ali Akay, Foucault'nun "Hapishanelerden Haber Grubu" içindeki çalışmalannı anımsatıyor ve şu duruma dikkat çekiyor: "Mahkumlan konuşturan Faucault, onlann adına kendisi KOnusmadı... Ne bir parti ne de bir sendika onlann yerine bir bilinç yapısı alabilir. Aıtık Tekil Düşünce'nin grupçuklar fikri ortaya çıkar. Buna göre kımse temsil edilemez, yalnızca eylem vardır; bu da teorinin hareketi, pratiğin eylemi ve bunlann belli ağlarda oluşmalandır." (12) İTHAKİ'DE YAZA DOCRU... Vtngal Ütttltvi Mfrcea EUadt ithaki'deyazadoğru değerli yazarlar, önemli kitaplar... İTHAKİ KİTAPLIĞI'nda; H.P. Lovecraft'tan Cthulhu'nun Çağrısı ve Deliliğin Dağlarmda, leklDüfüncfl'ninGelşmeSüradva UuguıoM JiıaMB Mircea Eliade'den yaşlt Adam ve Bürokratlar, Bengal Geceleri ve Mistik Öyküler. •iürokratlar 1* Bu sürecin en önemli etki noktalan; Varoluşçuluk, Yapısalcılık ve Frankfurt Ekolü olarak karşımıza çıkıyor. Bir yandan; 1943 yılında Sartre'ın yayımladığı "Varhk ve Yokluk", ardından da "Diyalektik Aklın Elestirisi" kitaplan Fransa da Varoluşçu felsefeyi yayarken, diğer yandan da; Sausurre'ün dılbilimi, Yapısalalık düşüncesini gündemde tutmayı sürdürmekteydi. Fransız Modern düşüncesinin ön hazırlıklannın yapıldığı bu dönem, daha çok "özne"nin tarüşılması gibi görünmektedir. "Sartre özne kuramı üzerine çalışırken, Yapısalcı düşünce öznenin zayıflamış olduğunu anımsaüyordu. Bilinç ve görüngüDİlimden çok epistemoloji akımının etkisini tasıyorau." (13) 196O'lı yıllann etnoloji ve bilinçdışı okunuşu, Sartre'm evrensel ve gönüllü angaje aydın tanımlan, bu tanımlann derininde yatan "tekil ve özgün aydın" düşüncesinin varlığı, Tekil Düşünce için hazırlanan uygun zerninlerdi. Tekil Düşünce'nin (gelişim alanlanndaki konularla doğrudan ilişkili olmamasına rağmen) Frankfurt Ekolü ile de yakınlıklan saptanabilir. Adorno'nun "Negatif Diyalektik" kitabı ile (1966) MarksizmHegel kopuşunu savunması, Yine Adorno ve Horkheimer'ın birlikte yazdıklan "Aklın Diyalektiği" kitabında (1974) faydacılık adına kuOanılan araçlan ve bu anlamdaki aklı eleştirmeleri, giderek bir "bütüncül olanın elestirisi "ne kapı açar. Oysa; bilimin, diyalektik akılcılığın, Aydınlanma'nın ve bütüncülüğün elestirisi, Frankfurt Ekolü ile Tekil Düşünce arasında, tam bir çakışmanın varlığını ispatlamaya yetmez. Burada, Habermas ve Foucault arasındaki aynlıklardan da söz etmek gerekir. Ali Akay kitabında; Fransız toplumunun yaşadığı, tkinci Dünya Savaşı sonrası konulann çözümlenmesinden sonra Tekil Düşünce'nin anlaşılabileceğini vurguluyor ve bu konulann açılmasuıı olası kılacak tüm kaynaklara göndermeler yapma çabasına giriyor. Kitabın bu niteliği; onun "tek" başına var olan değü, ama onu oluşturan ve onunla ilişldye giren "diğer" kitaplarla birlikte "çoğul okunabilen bir kitap olma özelliğini ortaya çıkanyor: Bir anlamda "tekil kitap "tır bu... • (1) Ali Akay, Tekil Dü}ünce, A/a Yay., 1999 (îkindBaskt), s.U, (2) A.g.e, s.12, O)A.g.e., s.U, (4)A.g.e., s.U, O) A.g.e, s.U, (6)A.g.e., s.18, (7) A.g.e., s.18, (8) A.g.e., s.19, (9)A.g.e., s.20, (10) A.g.e., s.20, (ll)A.ge., s.22, (12) A.g.e., s23, (13) A.g.e, s.45 BlLİMKURGU'da; MIRCEA ELIADE Ray Bradbury'den Mars ydlıkları ve Uğursuz Bir Şey Geliyor Bu Yana, Arthur C. Clarke'tan Cennetin Çeşmeleri, Anne Mc. Caffrey'den Beyaz Ejder, • FANTASTİK KURGU'da Marion Zimmer Bradley'den Avalon'un Sislerfa: Meşe Ağacmdaki Tutsak, DELİLIĞİN D A C L A R I N D A II.l'.lııı,ıı.dl Terry Pratchett'tan Eşit Haklar/Eşit Ayinler, ÇİZGİ ROMAN'da; Moebius'dan Incal... BAŞKA DÜNYALARIN ŞARKILARI...