Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ülkii Avvaz'ın övküleri Prof. Dr. GURSEL AYTAC lkü Ayvaz, daha önce üç kitap halinde yayunladığı öykülerini, ilk kitabının baslığı altında birleştirerek yeniden yayımlaaı: "Işlerin Yolunda Gitmesine Engel Olan Kim?", 290 sayfalık kitapta böyîece kırk bir öykü, üç bölüm altınaa bir arada bulunuyor. Bölüm başlıkları, daha önceki öykü kltaplarının baslıkları: "lşlerin Yolunda Gitmesine Engel Olan Kim?", "Gri Oğullar", "Olaylar ve Kahramanlar". Hk bölüme ve yeni başkıda kitaba adını veren öyküyü ele alarak Ülkü Ayvaz'ın anlatı sanatına değinmek istiyorum. Genellikle önemsiz gibi görünen "gündelik" olaylardan yola çıkıyor yazar. Ele aldığı olaylar küçük, sıradan etkisi bırakıyor, ama simgesel değerde. Günlük hayatın bir kesitini alıp büyüteç altında hiciv, eleştiri, iron, kara mizah gibi anlatım tutumlanyla okuyucuya yansıtıyor. Ülkü Ayvaz, anlatımda bakış açılarının önemini kavramış bir yazar. "tşlerin Yolunda Gitmesine Engel Olan Kım?" başlıklı öyküde bakış açısı etkeni neredeyse öykünün kurgu ilkesi durumunda. Benanlatı biçiminde kaleme alınan bu öykü, sorunsalı bakımından sanatçı öykü U su. "Çalıştığım burada oturmuş bir öykü tasarlıyordum", Ülkü Ayvaz böyle başhyor anlatısına. Konu arayan bir hikâyeci var karşımızda. Penceresinin önünde, üstünde büyuk bir hızar makinesi ve işçileriyle gelip duran bir kamyonla birden canlanan bır iş tablosu, yazar figürü harekete geçirir: Gözlem, yaratma eyleminin ilk evresi olarak kendini gösterir, hikâyeci "izlemeye koyuldum" derken neler gördüğünü ayrıntılarıyla vermeye başlar. On tonluk bir hızar makinesinin, altı işçinin çaba ve becerisiyle nasıl indirileceğini merakla izleyen, "iş" dünyasına dışandan bakan, ilgili bir eözJemci durumundaki anlatıcının gözüyle "makine" ve "işçi grubu", direnen Dİr devle onu yola getirmeye çabalayan insancıklann kaveası olarak algılanıp yansıtdır. Öykünün odaklannı oluşturan çatışma, iki değişik iş dünyasının, yaratıcı düşünsel etkinlikle somut, kaba kuvveti gerektiren yapıcı iş dünyalannın birbirine karşı tutumunda ortaya çıkar. Yazarfigür,yazmanın, yaratıcıbğın, öykücülüğün somut iş dünyasında önemsenmediğini, "jş"ten bıle sayılmadığını bildirmektedir. Terleyen işçinin gözünde o, elinde çay bardağı keyır sürmektedir. Yazar, işçinin bakışlanndan bunu okumakta, ama kendi işinin önemini savunmak istercesine onu sinirlendiren keyifli seyirci görünümünde diretmektedir: "Ne kadar zor iş, görüyorsun. Ne gelir elden. Ya sen? Sen ne yapıyorsun, elinde çay bardağı oturmuş keyifli keyifli seyrediyorsun, der gibi kafasını salladı, belli belirsiz güldü. Avurtlannı şişire şişire zincire ha Konu arayan Nkiyecl babam asıbrken hep bana baku ve hâlâ inatla çay içip onları seyrettiğim için öyle sanıyorum lci siniri tepesine çıktı." İşçi grubunun çabaları ilk aşamada başarısızlıkla sonuçlanır, makineyi indirememişlerdir. Ustabaşı mola verip onlara helva ekmek yedirir. Hikâyeci figür bu olayı da izler, yorumlar. Işçilerden biriyle ilk konuşma bu sırada gerçekleşir. Yazarlığının nasıl karşılandığını öğrenmek hikâyeci için önemlidir. "Kızacağını umuyordum, ama o önemsedi beni, ancak yine de sitem eden bakışı değişmedi" sözleri, entelektüel kişinin somut işler dünyasının yapıcı kişilerine karşı duyduğu kendini savunma, onlarca önemsenmeme olasılığın.a karşı kuşkululuk halini yansıtmaktadır. Öte yandan yaratıcıhktaki iki yoldan hangisinin dış dünyada daha değerli görüldüğüne ilişkln yan ironik bir tablo da var: Daktiloya takılı kâğıda göz atan işçi " Bu kadar şeyi hep kaFadan mı yazıyorsun?" derken hayret ve hayranlık duyar, oysa çevrede olup bitenleri gözlemleyerek, izleyerek hikâyeler yarattığını öğrenince o hayranlık hoşnutsuzluğa dönüsüverir. "Işlerin Yolunda Gitmesine Engel Olan Kım?"de yazar figürün özeleştiri ve ironiyle sergüediği bir konu da var. öykücünün ideolojik kalıplara koşullanmışhğı. Makineyi indirme cabalannı izlediği işçi grubu, yazar fıgürde nemen bir iş kazası, sigortasız işçiler çerçevesini çağnştırmıştır. "Klasik yola başvurdum önce" derken ilk kurgulamasını bu kalıplar içinde denediğini gösterir. Uğraşlannı izleven, onlarla ilgili öykü yazmaya koyulan bir yazarın varuğı da işçiler için adeta tedirgin edici, sinir bozucu bir etken oluvermiştir. Akıllan hep ondadır, ne yazdığını merak ederler; ters giden islerinin veraîği yorgunluk ve bunalım icinae onun çayını içip rahatıru bozmadan *kolaycacık başanlan" işine karşı kin duyarlar. Taşıyıcılann çektiği zincirin kayıp içlerinden Dİrinm yüzüne çarpması, bir türlü baş edemedikleri işin yeni bir tersliğidir ki öfkelerini bir kat daha arttınr, kime, neye çatacaklannı bilmez, birden kendi dünyalannın dışında gördükleri hikâyeciye yukle nirler. Önce kendileri çalışırken onun daktilo başında oturmasını sindiremezler, ..."iki dakika yazmasan ölürmüsün?" dedi. "Başımı belaya sokacaksın ha..." Sonra ellerinden hızla kavıp toprağa gömülen hızar, ustabaşını öfkeden ağlatıp işi bozan taşıyıcıyı dövdürmeye yetince, suçu dışandan birine atmak, crup psikoloüsi içinde en ferahlatıcı yol otarak Delirir. Dayak yiyen işçi "Suç şu puştun" deyip hikâyeciyi göstermiştir. " Bakın inanma/sıruz. O orada daktiloyla yazdıkça zincir yeniden boşanıyor, hızar ha babam kayıyor, dedi. Suç onun." Bir boş inanç görünümündeki bu iftira orada bulunanlann hiçbirine saçma gelmez, tam tersine başarısızhğı üzerlerinden atacak bir bahane olarak grup dayanışması içinde desteklenir. Hicivci Dİr anlaüm tutumuyla işlenen bu tabloda ustabaşı da yer alır. Yazara o da çıkışır: " Ne diye işleri karıştırıyorsun? Eline ne geçecek sonunda?" Yazarın bu suçlamalar karşısındaki davranışını ise Ülkü Ayvaz, ironi ve humorla işlemiş. "Yazdıklanmın hepsi uydurma* diyerek zararsızhğını, etkisizliğini savunurken sonra yazarak işleri düzelteceğine inancını dile getirir: "Yazdığımda düzelebilir işleriniz belki, ama aslabozulmaz." Ustabaşı, yazan suclayan işçinin ne dereceye kaaar hakh olduğunu anlamak istercesine onun yazdıklarını okumaya kalktığmda, durum iyice yazann aleyhine döner. İş kazası, acımasız ustabaşı ve sigortasız işçUer çerçevesine yerleştirilmiş öykünün dana ilk satırlannı okuyunca ustabaşmm öfkesi perçinleşir, işçiler ortak düşman karşısmda birleşivehr" Bakın, dedi, suçu bana yıkıp, başımı belaya sokacakmış. Amma herife çatmışız be." " Bereket zamanmda farkına vardım, diyerek söze girdi taşıyıcı." Iftirarun, boş inancm gerçekler karşısında güçsüzlüğünden emin olan yazar, karşısmdaki insanlann savunduğu şeylerin saçmalığını ortaya çıkarmak için harekete geçer: " Peki öyleyse, işte yazmıyorum, dedim. Sesim titriyordu. Bakalım hızar şıp diye havalanacak mı? Dünyada böyle saçma şey duyulmamıştır." Öykünün esprisi, olaylann beklenmedik sonucunda. Yazar figür, boş inancm gercek karşısında ayakta kalamayacağına inanırken sınırh bir "gerçeldik" kavramıyla hareket ettiğinden habersizdir. Yazara kendilerinin haklı olduğunu kanıtlamak isteyen işciler, savunup benimsedikleri şey bir boş inanç bile olsa kendilerine birlik ve dayanışma ruhu vereceğinden, başanya ulaşma şansma sahiptirler. Bu, bir grup psikolojisi, bir iş yasası olarak öyküde "geniş anlamda gerçeklik" kavramı içinde değerlendirmektedir: "Bir ağızdan bağırarak asılmaya başladılar. Hızar yükseldi, tahtalardan kaydı, marangozhanenin kapısına kadar gitti. Oh, çekti taşıyıcılar. Ustabaşı ters ters bana bakıp kafasını salladı. Ötekiler de aynı şeyi yaptılar." Ulkü Ayvaz'ın zaman zaman özdeşlestiği, zaman zaman araya eleştirici alaycı bir mesafe koyabıldiği yazar ficürden ayrıldığı nokta, bufigürünItaralaoığı öyküleri yırtıp atarak küskünleşmesi, kendisininse Işlerin Yolunda Gitmesine Engel Olan Kim?" öyküsünü basanyla tamamlamasıdır ki bu, o olaylara yukarıdan bakabilen geniş açılı bir öykücülükle sağlanmıştır. lkinci bölüm "Gri Oğullar", Ulkü Ayvaz'ın 1985 sonlarında Cem Yayınevi'nden çıkan aynı adlı öykü kitabındakı öyküler. Bunlarda Ülkü Ayvaz'ın anlatı sanatmda Iranl ve humor olgunlaşmış duyarlı bir yazar izlenimini pekiştirdiğini söyleyebiliriz. En kısası iki, en uzunu on sayfalık on dört kısa öykünün yer aldığı "Gri Oğullar", yorum zenginlıği bakımından birbiriyle yanşan anlatılar demeti. Ülkü Avvaz, öykülerinin bu ortak özelliftini, fıgürlerin, bazen de nesnelerin ya da aurumlann belirlenmesinde, tanımlanmasmda, adlandınlmasmda kesinlikten kaçınma, okuyucunun sezgisine ve hayal gücüne etkinlık payı tanımakla sağlıyor. fik öykü "Çadır da odak figürün ne kimliğini öğreniriz ne de adını. Yaptığı işlerden, aile içindeki yerinden, dolaylı olarak sezinliyoruz kim olabileceğini: "Ö bir yandan ocaktan yemeği aJmaya çalışıyor, bir yandan kirli gömlekleri sabunfuyordu. Ter içindeydi. Saçlannı bağladığı siyah bantı çekip aldı. Başını arkaya attı ve kolunun yanıyla saçlannı alnında topladı. (...) 'Yoruldun, sen de gel, birlikte yiyelim işte' dedim ona, yüzüne bakmadan, O, hep sonra yiyecekti tabii." Aynı öyküde bu odak figüre bildirilmesi, açıklanması gereken bir durum söz konusudur. Anlatıcı, kendisine yüklenmek istenen bu görevi kesinlikle kabul etmez. Babanın bu zor işi yerine getirdiğini, anlaücının bakış açısından, uzaktan algılanz. Öykünün son cümleleri, bir vicdan sızlamasıyla sonuçlanan o güç işin olup bittiğini an latır, ama okuyucu öykü boyunca nasıl bir algılama düzlemindeyse ona uygun bir yorum çıkanr bundan. "O, durdu, hepimize baktı birer birer. Ve gelip yorganı üzerime örttü. El, saçlanmı oksaaı. Gözlerimi açamadım." Başuk öykü "Gri Oğullar"da belirsizlik öğesi çok daha yaygınlaşarak simgeleşme göstenr. Oğullarla onlann boşalan yataklan, kahverengi toprakla gri gökyüzü arasında yer değiştiren martilar mitik bir yalruzlaşma sürecinin sonsuz çeşitlemelere açık simgesidir. Ülkü Ayvaz ilk öykülerindeki ironik anlatım tutumunu bu bölümünde de sürdürüyor. "Kendini Anlatan Öykü", romantik ironinin, varatıcmm zaman zaman okuyucunun dikkatini yaratıcı sürecine çekmekten, illüzyonu kırmaktan çekinmemek demek olan bu kendi yazarlığıyla "gır gır geçmek" eğiliminin dilımizdeki enfes örneklerinden Dİri. Öykü metninin altına dip notlar biçiminde eklenen açıklamalar, "Kendini Anlatan Oykü'nün genellikle benimseyici, zaman zaman da yansız süren anlatım tutumunun ironiye dönüştüğü pasajlar. Mesela anlatıcının S. ile konuşmalannm yansız anlatımla verdildiği sırada S.'nin şu sözleri dip not işaretiyle bitirilir: " Bu boşluk ezip geçecek bizi, dedi. Ne yapmalı bir bilebüsem. Bunca acı, sonra Latin Amerika'da, Afrika'da dökülen kan... Konuşmaktan başka ne yapıyoruz, ne?" Sayfanın altına düşülen not be yazarın, anlatnğı seye, anlatım tarzına uzak açıdan, kendisiyle nafiften alay ederek bakışını, yani romantik ironiyi oluşturuyor: "(...) Konuşması içten S.'nin, bu iyi. Ama neden ağlıyor? Böylece kendini okuyucuya anlatıyor da ondan. Okuvucu, hem konuşmasına karılacak, hem de onu küçümseyecek. Eh, sanatsal bir bölüm işte." Ülkü Ayvaz, öykülerinin çoğunu günlük konuşma dili ve üslubuyla yazmış. Fıgürlerin üslup düzeyleri sosyal statü, yaş ve cinsiyetlerme uygun düsüyor. "îçim Hüzün E)olu T." kurgusundaki kıvraklığı ficürlerin üslup çesiueriyle bırleştirmesindeki ustalığıyla da başaruı. Öykülerin önemli bir başka ortak yanı, duygu sömürüsüne düşmemiş bir duygululuk ürünii oluşlan. "Geç Kalmış Gezintiydi Bir Kuş", "ArkaVagonları Beklerken", "Yaşh Kadının Ölümü" duygusallığın sınırına dayanmış bir duygunluluk, bir hüzün sergüiyor. Anlatımda bilinç akımının uygulanışına birkaç ömek var öykülerde. Özeüikle "Geç Kalmış Gezintiydi Bir Kuş" ve "Arka Vagonları Beklerken "de koyu puntolarla dizilen sözcükler, zaman zaman düzenli ya da düzensiz birer tümce olusturmaktan uzak, bilinç akımı öğeleri olarak asıl anlatı dokusunda dıkkatimızi çekiyor. "Yaşh Kadırun Ölümü" başlıkh öyküde "ve" bağlaSAYFA 7 TCanHnlAntatanÖyldi" Ülkü Ayvaz'ınCocukOyunu YaşasınCökkuşağı (ustte)ve KülhanbeylOperası' muzlkallnden görüntüler. CUMHURİYET KİTAP SAYI 521