23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

j'â.V'fı 1 >'"V* • >•> •» • Üstün Akmen 'Kör Bakkalın Gözleri'nde teğet yaşamlan anlatıyor Önem bakılanda mı, bakısımızda mı? ZEYNEP ALİYE örBakkalınGözleri"nde,adı,sokağın kör olmayan bakkalı Hakkı'ya izafeten konnlmuş Kör Bakkalın Sokağı'nda yaşayanlann iç içe ya da en azındanlurbirine teğet geçen yaşamları, sokağın sakinlerinden olan ve Tann'ya değil, kendine, kendi gücüne inanan, yarı gerçekleri ve tam yalanlan seven, bu anlamda kurguyu öykülerinde en önemli öğe olarak gören bir öykü yazannın, kendi cenaze töreni sırasındaki gözlemlerinden yola çıkarak öyküleştirdikleri anlatılıyor... Yazarın Kör Bakkal Sokağı'nda geçen mutlu çocukluk günlerine, gençlik yıllanna ilişkin andarı; yaşadığı dönemi, çevresindeki kişileri ve olayları sorgulayışı, sokağın öteki sakinleriyle, onlarınvaşamlanyla bağlantılı olarak anlatılıyor. Ozellikle de öyküler toplamının ekseninde yeralan, sokağın 28 numaralı binası olan Fatih Sultan Mehmet dönemi Istanbulu'nun Şekercibaşısı soyundan Şekure Hanım'a ait yüksek parlak konağın zengin ve parlak geçmişi; şimdiki sakinleri bir miralay kansı olan Şekure Hanım'ın kızı Nebahat Hanun'ın torunu kitap okuma delisi Güner'in Mektebi Mülkiye'de okuyan uzun boylu delikanlıya olan aşkı; kiracı Seher Hanım'ın bu köşkün bahçe sınırındaki yıkık evde oturan Ferda'nın yaşadıkları; yazarın, eski konağın bahçesindeki Yavuz Sultan Selim diye bilinen incir ağacından düşmesi, hep senarist olmayı düşleyen ve sonunda düşlerini gerçekleştiren (natta cenaze töreni sırasında bile bir senaryo kurgulamaya kalkan) Macit'in idealleri; sokağın Hamlet'i olarak da bilinen, yazann çocukluk arkadaşı Gündüz; köşkteki bayramdoğum günü kutlamaları, eğlenceler, yemek yapmaktan belki Üstün Akmen'in Aksoy Yayıncılık tarafından geçen yılın kasım ayı içinde yayımlanan 'Kör Bakkalın Gözleri' adh öykü kitabı, onun, 'Çarşafın Gizlediği Dişilik' (Yalçın Yayınları), 'Suçsuz Laleler' (Milliyet Yayınları) ve 'Bir Günlük Dost'tan (Cumhuriyet Kitapları) sonraki dördüncü kitabı. de nefret eden ama sevdikleri için usta işi yemekler yapmaktan geri kalmayan Neriman Hanım'ın patlıcanL pilavı, kısacası Kör Bakkal Sokağı nın kahramanları, aşkları, umutsuzlukları zaman zaman klasik bir kurgu içinde, canlı, sıcak betimlemelerle ama hep bir fantastik boyut gözlenerek, simgesel bir anlatımla, gerçekustücü öğelerle öyküleniyor.. Böylelikle de^yazann 'Çarsafin Gizlediği Dişilik' ve 'Suçsuz Lalefer'de gerçekustücü öğelerle öriilü, yer yer erotik çizgiler ve ironik özellikler taşı yan yazm dilınin, Kör Bakkalın Gözleri'ndeki öykülerde iyice netleştiğini, gerçekustücü bir yapıyla postmodern bir yapı arasında, ama sağlam bir klasik iskelete yaslanan bir yanıyla fantastik diye de adlandırılabilecek bir yazın anlayışına yerleştiği görülüyor. Her yeni öykü, öykülerdeki her yeni aynntı okura yeni ufuklar açrnak, yeni buluşlar, yeni bakış açılan, farklı yorumlar getirmek zorundadır anlayışıyla hareket eden bir yazar Üstün Akmen. Bu yüzden öykülerin, okurla birlikte yaşamın içinde çoğalması gerektiğine inanıyor. Ona göre her an yeni ve biriciktir çünkü. Bu nedenle her öykü de biricik olmak zorundadır. 'Hamlet'in ve 'Adem'le Havva'nın öykülerinin, yazann bakış açısıyla yeniden kurgulanışlan, Hamlet'in yazar tarafından yeni bastan yorumlanısı, Havva'nın yılan tarafından, Adem'in Havva tarafından kandınlıp cennetten kovulmalannın farklı bir bakışla öykülenişleri kadar, bütun masal kahrmanlan içersinde belki de en masumunun Şeytan olduğunun işaret edilmesi de şaşırtıcı, ilginç ve düsündurücü geliyor okura... Yazarla ilk öyküden itibaren çelişki içindeki (daha çok da gri planda kalmayı bir türlü hazmedemeyip öne çıkmak isteyen, biraz da bu yüzden yazara sürekli olarak müdahale eden) yazarın yanlışlarını, eksiklerini kimi zaman oldukça kritik noktalarda ve farklı saptamalarda bulunarak orta OykttBrin ynUan kurgıianşı ya çıkaran Öykü Anlatıcısı ise, okuru epik bir yapılanmanın içine taşıyor, hatta okurun müdahaleci hale geldiğı interaktiv bir atmosfer yaratmayı b.£şanyor... Zaman zaman 'Çatlak Vazo Oyküsü'nde olduğu gibi fantastik bir yapı içinde klasik kurgulu bir anlatımla okurun karşısına çıkan yazar, öykülerinin bir bilmece, bir muamma çözülür gibi çözülmesini istiyor. Ancak bir tanrı gibi durduğu o yaratma köşesinden, bilmecenin, okur tarafından çözülemeyeceğinden emin olduğu karelerine başka ne'ler koyabileceğini de düşünmüyor değil. Çünkü karelerde oluşacak her farklılıic yeni bir öykü demek yazanna göre. Karelerin tümünün okur tarafından doldurulamayacağına, boş kalacağına inanışı yazarda bir yanıyla tattnin duygusu yaratırken bir yanıyla da 'keşke çözülebilbe' dileği olarak içini sivri tırnaklanyla tırmalayıp duruyor... Ve bunu görebiliyor dikkadı okur. Evet, durmadan yeniden kurgulanan bir senaryoyla, aslında yaşamın filmi çekilmeye çalışuıyor Kör Bakkalın Sokağı'nda. Yazannın, son yıllarda senaryosinopsis arası bir anlayışla ve bir kez okunmak üzere yazılan öykulere acı acı bakıp iç geçirdiği, öykünün ne olması, nasd olması gerektiği üzerine hayli kafa yorduğu belli olan bu öykülerin öz ve biçem olarak soluk aldığı parçalanmışlık, kopukluk, bağlantısızlık, yabancılık, boşluk kokan atmosferi hep yaşamımıza değgin. Hayatın çatışmalan, anlamsızlıklar, anlamsızlıklann buluşması... Bu yüzden Hamlet, Pamuk Prenses, HavvaAdemŞeytan üçgeni; Hamlet'in, Pamuk Prenses'in, Havva'nın, Adem'in kişilik çatışmalan yakalanarak yeniden sergileniyor. Bütün anlamsızlıklar ortaya çıksın. çözülsün diye... Her okur kendi anlamsızİıklany | zin gözünüzle gördüklerinizle hiç ilgisi yok düşünmüş müydünüz?" Zaten Üstün Akmen'in bütün derdi de bu. Kapalı gözle gördüklerimizin peşinden koşmak. HavvaAdem ve Yılan'ın gerçek hikâyesi değil de kapalı gözle gördüğümüz hikâyesi... Akla akıl katan, yetenekleri binle çarpan yasak meyve, Havva'yı tanrılığa yükselteceği duygusuna vardınyor. Yasak, aldatma, kanma... Tüm bunların yaşam içindeki yeri... Parçalarda anlatılan öykülenn her biri birbirinden bağımsız, farklı anlatım denemeleriyle aktarılıyor. Yazar, içinden geldiğı gibi, eski dostlarla rakı masasında sohbet eder gibi konuşuyor. Öykülere sıkı sıkı gemici düğümü atmaktansa bağlanacağı yeri işaretliyor, yalınlıkla... Kendi iç sesi olduğu kadar, baskalannın iç sesi olmaya müsaade edecek kadar yumuşak, başka iç sesleri kışkırtacak kadar uyancı... Ölen bir yazar (ya da anlatan) olsaydınız siz n'apardinız? Sizin gözünüzün önünden bir film şeridi gibi geçen hayat hikâyeniz nasıl olurdu? Ya bu nikâyenin karşılığı hangi senfoni? (Gerçi ben senfoniden, klasik müzik ve nazariyatından hiç çakmam. Hard rock ya da purik olsa bi derece de... Duygu buna yalun bir duygu olsa gerek.) Film şeridini birlikteseyretsek.. Bu mekânda nasıl bir dekupaj yapsak vs vs Ve kitaptaki tüm hikâyeler için ceçerli aynı sorgulama. Öykülerin üstünden tek tek gitmek mümkün... Bütünün üstünden istediğiniz öyküye gitmenin mümkün olacağı gibi... "Bu kitabı okumaya herhangi bir yerden başlayın. Büyük bir olasılıkla başa dönecek, anlatılanlardan çok, anlatımın öne çıktığı ilginç bir öykü denemesine tanık olacaksınız. Sürükleyicilik, bu çalışmada konuya dayandınlmamış..." Devamlılıklann, klasik anlatımın kullanılmadığı anlatun biçimi, senfoni gibi klaCUMHURİYET KİTAP SAYI 521 Ne ipindesin övkiinün, ne de büsbütun dışında AYSE BENGİ üzik: Fade in dedikleri yoktan yavaşça yükselerek, öyküye giren flüt ağırlıklı tema Kör Bakkal Sokağı'nın insanları, insanların yanmdan geçen öyküleri, yazarm anlattıkları, anlatıcının notlan, okuyucunun kulak vermesiyle etlenip tüm kitap boyunca süren binlerce enstrümanın bir arada çaldığı senfoniye dönüsecektir. Öykü boyunca akan müzik, anlatılanın ve anlatanın sona ermesiyle başladığı gibi fade out (yüksek sesten gittikçe kısılarak) olarak, yaşamın içinde düşük sesle devam edecektir. Mekân: Belediyece, arnavut kaldınmlannın itina ile sökulüp, bir hafta içinde ken di kendini imha eden yeni parke taşlannın yerleştirildiği, alış'uğımız, kazkapa sokaklardan çok uzaklarda... Sert granitlerin arasında kalan topraktan papatyaların patlak verdiği bir sokak burası. Kuytu köşelerinde kaçamak el tutuşmalardan, patlıcanlı pilav ustalannm kapı önü sohbetlerine, aşklarını yeşertmeye çalışan şenç sevgililerin localı sinema munabbetTerinden Mario Lanza'lı Hollywood müzikallerine sadece ve sadece algımızm kapılarının açüdığı Kör Bakkal Sokağı... Oyuncular: Havva'dan elmayı Adem'e de yutturan yılana, Hamlet'ten cenazesinde gezinen yazara, Feride'den yazara laf atmadan duramayan anlatıcıya, köşe kenar bütün bir Kör Bakkal Sokağı senfoni orkestrası... Yönetmen: Üstün Akmen Yapımcı: Aksoy Yayınları Türk Yazarları Serisi Konu: Her şey yazann cenazesinde başladı. Yazann öldüğü gün, kendi cenazesinde... Öldüğü yerde, en iyi bildiği yerde... M Kör Bakkal Sokağı'nda. Her sey, aklınızda konaklayan her şey şimdi de aevam ediyor, zihinlerin içinde bir yerde. Fragman: "Yan gerçekleri ve tam yalanlan sevdiğini biliyordum. Kör Bakkal Sokağı'ndan çıkıp, cenaze törenine vardım. Orada, öylece yatıyordu, 'Ben Tann'ya değil kendime inanırım' diyen. Gözlerimi yeşil örtüden alamıyordum. tnançlanm içimden sezaryenle alındı. Sık sık: Ben ötneyeceğim, dediğini anımsadım. Ben ölmeyeceğim. Neden? diye sorardık hep bir ağızdan. Kuyruğunda tuttuğu bir yunus balığı eşliğinde okyanusta gezinir gibi, bıyık altı gülümser: •» Tann beni n'apsın ya, derdi. Başlangıçta geliştirilmiş bir sona doğru uzanan merakla: Neden? diye yinelerdik sorumuzu. Içindeki yüanlar, kendilerini onun yüzyılına sererlerdi. Tann benim gibi şakadan anlamaz ki!" diyerek başlattığı iç yolculuğun peşinden gidiyor Üstün Akmen, Kör Bakkalın Gözleri'nde. Herkes kendi iç yolculuğuna takılmaktaserbest... "Önem bakısımızda mı bakılanda mı? Anlatılan mı önemli, anlatan mı? Gidilen yer mi güzel, giden mi? Düşünen beyin mi? Yoksa düşünülen mi? Hangisi? Ne dersiniz?" diyen kitap arkası yazısı da bir ipucu belki de. öykulere mi, anlatana mı, aynntılara mı takılacağı okuyucuya kalmış... Senfoni orkestrasındaki tüm sazlann, öykünün bir kısmını anlattığı, yazarm deyimiyle "senfonik öykü" sonsuzdan başlayıp sonsuza giden olaylar ve insanlarla örülü. Zaman yazarın üzerinde sorularla durduğu zaman ilerledikçe başka sorular biriktir diği bir kavram. "Kavanozlar, çuvallar, 'kasa' olarak kullanılan ahşap bir çekmece... Bu dükkân bana zamanı anımsatırdı. Kör Bakkal Sokağı'nın kör olmayan bakkalı ise, zamarun sahıbini çağnştınrdı bende... Kör olmayan Bakkal Hakkı yı her gördüğümde kendi kendime (giderek daha da büinçlenerek): Zaman nedir? sorusunu sordum durdum. Bu soru gün geldi: , , 'Zaman kimdir'e dönüştü." 'Zaman kimdir' sorusunu olduğu yerde bırakmayan Akmen, ilerleyen sayfalarda sorduğu 'Zaman kendimiz miyiz?' "Ben kendi zamannn mıyım?" sorulanna dek varduıp, kavramın içinde geziniyor şöyle bir. Bakısımızda ya da bakılandaki öyküler, anlatılanda, anlatanda yaşayan öyküler. Üstelik okuyuaıdan başka kimseyi ilgilendirmeyecek öyküler. Kör Bakkal Sokağı'nın kör olmayan bakkalı Hakkı, bizzat kendi cenazesinden izlenimlerle başladığı hikâyesini bir film şeridı gibi göz önüne seren yazann anlattıkları, cenazeye katılan senarist Macit'in kurduklan, Güner Abla, Seher ve diğer mahallelinin kapısı önünden geçen hikâyeler. Gundüzün yaşam boyu oynamayı sürdürdüğü Hamlet, yılanın Havva'yı kafesleyişi, Ferda ile Erol'un Bunuel filmlerindeki gibi amacına ulaşamayan, hep başa dönen aşkı, ara sıra yazann anlattıklannı tekrar söyleyen (çeviren) anlatıcı, hepsi öykünün hücreleri, zaman zaman çakışan, zaman zaman birbirini tamamlayan. Gözlerinizi kapattınız ve görmeniz son ermedi değil mi? Ama kapalı gözle gördüklerini Ssnfoniı öykü Oryantalstflbng U SAYFA 18
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle