03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Küresellesmenin iki vüzii Osman Ulagay, kitabının başlangıç sayfalarında çeşitli ülkelerde yaşanan ekonomik krizler çerçevesinae özellikle jgelişmiş ülkelerde ortaya çıkan kaygıları, yine bu ülkelerde ve dana çok ekonomiyi yönlendirenlerce yapılan değerlendirmeleri özetlemelcte ve buradan hem küresellesmenin hem de sistemin, daha çok sistem içinden, eleştirisine gelmektedir. Daha sonraki sayıalarda ise küresellesmenin teknoloji ile ilişkisine değinerek, ülkeler arasında bugünlcü eşitsizliği yaratan gerçek nedenin teknoloiik gelişmeler olduğunu vurgulamakta ve özellikle solun bu teKnolojik dönüşümü yeterince anlamadığından, kolaycı bir tutum takındığından, eski alışkanlıklarından vazgeçemediğinden söz açarak "solun sendromu" karşısında "yeni dü ünyaya yeni sol" gerektiğini söylemektedir. MERYEM KORAYolduğu bilinmesc de, bir yol üzerindeki (küreselleşme) tartıştnalan, sınırlı kalsa da, ilginç biçimde aktarmayı becerebüen bir kitap. Bu açıdan Ulagay'ın kitabı, küreselleşme konusunda kuramsal veya spekülatif bir iddiası olmayan, fakat net bir anlatım içinde konuyla ilgili temel tartışma noktalarını iyi ortaya koyan, böylece okuyucuya üzerinde düşünme ve taroşma fırsatı taruyan birçok soru, kaygı ve kuşkuyu iletebilen bir kitap olarak oldukça yararlı bir okuma sağlıyor diyebilirim. Ulagay söze, öncelikle, Asya krizinin kendisinde uyandırdığı kuşkulan dile getirmekle başlıyor. Bunu yaparken, her ne kadar Asya krizi ve sonrasında yaşananlar, kimilerince kapitalizme ilişkin bir sistem sorunu olarak algılanmasa da, kendisinde bu yaşananlann bir sistem sorgulamasına yol açtığını belirtiyor ve bu noktada kısaca Marx ve Engels'in günümüze ilişkin öngörülerine yer vererek konuya giriyor. Daha sonra günümüzün yapısal sorunlanna saür başlarıyla değindiği kitabında, yaşanılan krizi aaklamak için bu sorulann ötesinde daha nbüyük bir resim" aramakta ve bu arayısı içinde Manifesto'da da önşörülen "arz (uretim) fazlası" gibi önemli bir sorunun ortaya çıkmış olduğunun da altını çizmektedir. Daha sonra küresellesmenin mağdurlanndan, yaraolan eşitsizfiklerden ve büyüyen kaygılardan söz ederek, kaygıların bolluğuna karşın henüz ciddi bir önlemler paketinin söz konusu olmadığını dile getirmektcdir. Gerek eşitsizlikleri, gerekse duyulan kaygıları aktanrken de, Marks'ı ve Manifesto yu bir başlangıç olarak alsa da Ulagay, aslında daha çok, piyasacı bilinen çevrelerin görüşlerine ver veriyor. Örneğin Davos toplantılan ve bu toplanalara katılan ABD li yönetici ve bilim insanlannın leri kitapta önemli bir yer tutuyor ve y, daha çok, bu görüşlerden yola çıbir kapitalizm ve küreselleşme elcşÜTBİ yapmaya yöneliyor. özetie söylemek istediği küreselleşme, yalnızca eşitsizliklerin büyümesi gibı bir derdi getirmiyor, fakat mucizelerin de sona ermesini getirebiliyor. Örneğin Davos toplantısına katılan bir bilim insanmdan aktararak verdiği örnekte de söylendiği gibi, dünyada zaten altı milyarlık nüfus içinde yalnızca bir rnüyar (çatı katında oturanlar) zenginlik içinde yaşarken (kişi başına düşen ortalama gelir 25.000 dolar), geriye kalan 5 milyarm ortalama geliri 1.200 dolan bile bulmuyor; hele bodrum kannda yaşayan 3 milyar ile sefalet içinde (s. 51). Ancak bu zaten bilinen gerçeğin dışmda, hatta ondan da daha önemli tir gerçek ortaya çıkıyor ki, Ulagay'ın küreselleşme ve kapitalizmle ilgili kaygıları ve tartışmaları da daha cok buradan kaynaklanıyor. o da, yaşanan Küreselleşme gerçeği içinde Asya krizinin de gösterdiği gibi mucize yaratan ekonomilerin de çökmesi ve böylece kendini kurtarmış görünen orta gelirli ülkelerin bile "ufuklannı karartan gelişmelerin yasanmasından kaçınıkmamasıdır. Esitsizlikler artarken, mucizeler sona ererken, dünya 1998'dc olduğu gibi finansal bir kaosun eşiğinden dönerken (örneğin birçok ülkede Dankalann öz varlıklannın çok üstüne çıkan bir batık krediler olayının yasanmasından söz ediliyor (s. 65)), Kuşkusuz küreselleşmeyi de, kapitalizmi de tartışmak gerekli oluyor. Bunu da, yine kuşkusuz, en başta bu sisteme inananlar yapıyorlar, yapmak zorunda kalıyorlar. Bu nedenle Davos toplanolannda, artık, "züğürdün derdi zenginin çenesini" yoruyor (s. 57). Böylece Soros gibi kapitalist ve piyasacılar dahi "piyasanın yetmezliği" veya "küreselleşrneye insani bir yüz kazandınlması" gibi lailar etmeye başbyorlar. Ancak Ulagay'ın belirttiğı gibi, kaygılardan bolca söz edilse de, ortada henüz hiçbir ciddi önlem veya plan yoktur. Oysa Osman Ulagay'da biüyor kı olması demek, sistemin kendini elestirmekle yetinmevip dönüştürmeyi göze alması demektir ki henüz bu noktaya gelmediğimiz açıkça görülmektedir. Önlem diye sunulan tek şey, gelişmiş ekonomilerde üretilenin tüketilememesi kaygısıyla ABD dışmdaki gelişmiş ekonomüeri de gelişmekte olanlan da daha fazla tüketmeye yöneltmek olmaktadır. Çünkü, ABD'nin, ıyileşen ekonomisi, artan alım gücü, teknolojik üstünlüğü ve özede "süpergüc" konumuna karşın, eelecektekifinansalkrizleri aşmaya veteceK gücü olup olmayacağı taroşmaîıdır ve Amerika'nın üst düzey ekonomî politikacılan da dünva ekonomisinin "tek motorlu bir uçakla uzun süre uçmasının beklenmeyeceğini söylemektedirler. Özetie, Ulagay'ın kitabı, 90. sayfalara kadar çeşitli ülkelerde yaşanan ekonomik krizler çerçevesinde özellikle gelişmiş ülkelerde ortaya çıkan kaygüan, yine bu ülkelerde ve daha çok ekonomiyi yönlendirenlerce yapılan değerlendirmeleri özedemektc ve buradan hem küresellesmenin hem de sistemin, daha çok sistem içinden, eleştirisine gelmektedir. Daha sonraki sayfalarda ise küresellesmenin teknoloji ile üişkisine değinerek, ülkeler arasında bugünkü eşitsizliği yaratan geçrek nedenin teknolojik celismeler olduğunu vurgulamakta ve özellikle solun bu teknolojik dönüşümü yeterince anlamadığından, kolaycı bir tutum takındığından, eski alışkanlıklarından vazgeçemedığinden söz açarak "solun sendromu" karşısında "yeni dünyaya yeni sol" gerektiğini söylemektedir. Buna göre, misyonunu "ezilen kitlelere" endekslemiş bir sol yerine, sol" ...üretim temeline dayalı analizler yapabilen, gücünü değer yaratan yeni sınıflardan alaoilen ve gelecek ufku olabilen bir akım olarak ortaya çıkabilirse gerçek anlamıyla iktidar olabilir ve Osman Ulagay ünlü soruyu bir kez daha soruyor: Quovadis? ezilen sınıflar içinde çözümler üretme olanağına kavuşabilir" (s. 103). Bunun gibi devlet anlayısı ve işleyişinin değişmesi de gereklidir. Devlet, uluslararası gelişmeler kaısısında ulusal stratejilerin beürlenmesi, bölüşümün yönetilmesı, kurallann konulması ve denedenmesi gibi üçlü bir görevle karşı karşıyadır, gelişme ve kalkınmayı sağlayacak temel birim ise özel firmalardır (s. 104). Bir sonraki bölümde, küreselleşme ve Türkiye konusuna yer veren Ulagay, Türkiye'deki solun ve entelektüellerin lcüreselleşme karşısmdaki tavnnı, küresel dönüşümün ne olduğunu anlamaya çalışmaktan çok "tepkici" Lularak eleştirmekte ve Türkiye'nin entelektüel bırikuninin önemli bir bölümünün bu tür tepkici eğilimlere harcanmasından duyduğu umutsuzluğu ve yakınmayı dile getirmeKtedir. Son olarak da, kendisinin ne "kökten piyasacılar" ne de "eski solcular" arasında yer almadığını belirtmekte ve kendini, daha çok, küreselleşme karşısında varyasyonlar yapan biri olarak nitclendirmektedır. Küreselleşmeyi anlamaya çalışan bir Don Kişot olarak işe gjrişen Ulagay, kitabı Nasrettin Hoca'dan bir ahntıyla da nâlâ "aradığı yeri" bulamadığını söyleyerek noktalamaktadır. Kuşkusuz bu özet içinde alıntılan, değerlendirmeleri, vurgulamalan ve eleştirileriyle oldukça ilginç bir kitap çıkmaktadır karsımıza. Ancak yukanda da belirttığim gibi, kitabın bu içeriği, belirli bir bakış açısını taşır gibi görünüp, belirli bir eleştiri ve vurgulamayı getirir gibi durup oradan bir başka noktaya geçebilmekteair. Sistem dışı bir cleştiriyle baslayıp Davos'ta noktalanmakta, eski solu Değenmeyip kendine göre yeni bir "sol tarifi yapmakta,küresclleştinneye kuşku ile bakıp bu konuda getirilen çok ciddi eleştirileri görmezlikten gelmektedir. Özede kitapta epeyce çeşideme sunulmaktadır. Kendı adıma günümüzde katı tutumlar yerine çeşidemelere ihtiyacımız olduğunu kabul etsem bile, bu çeşidemelerin ne olacağı konusunun epeyce tartışıiması gerektiğini düşünüyorum. Benim ikinci bir değerlendirme ihtiyacım da bu tartışma isteğinden kaynaklanmaktadır. Kısaca Ulagay'ın yaptığı bu "varyasyonlar" bende tartışma isteği uyandırmaktadır diyebilirim. 2) Ulagay'ın kitabı Asya krizinden baslayarak, küresellesmenin ve kapitalizmin eleştirisine gelirken, özede bu eleştiri Manifesto'dan ahntıyla başlasa da, daha çok sistemin tıkanıklıklarına sistemin içinden yapılan bir eleştiri niteliği taşımaktadır. Benim kendi adıma böyle bir yaklaşıma aslında önemli bir itirazım yok. Herhangi bir düşünceye, onun paradigmalanyla bakmak ve bu paradigmalar çerçevesinde eleştmnek daha dikkate alınır ya da daha objektif bir eleştiri olarak da nitelendirilebilir. Ancak sistem içinden bir eleştirinin de dikkate değer bir eleştiri olması için, hem düşünce sisteminin hem varsayımlanyla sonuçları arasında doğrudan ve çok bovudu ilişkıler kurmak gerekmekte, nem de bunu yalnızca, aslında sisteme sahip çıkanlann ileri sürdüğü ve daha çok savunma amaçlı eleştirilerle sınırlamamak gerekmektedır. Bu anlamda Ulagay'm kitabı ve kitapta ver verdiği eleştiriler çok "tek boyudu kaunakta, örneğin sistemin krizleri olarak yalnızca bazı ülkelerdeki "büyüme ve finansal" krizlerden söz ediliyor, "piyasa fetişizminin" anlamsızlığı piyasaa tanmanlarca dile gctiriliyor, bunların da pek tartışılmasına, örneğin gerçek nedenlerinin ne olduğu konusuna girilrniyor. Oysa kendisinin alıntılayarak verdiği gibi, Soros bile "tüm kurumlanyla global bir toplum olmadan global bir ekonominin" olamayacağını söylemektedir (s.lO7).Nedirbu global toplum", bugünkü, küresel piyasa ne demektir, nasıl işlemektedir? Bunlara ait küçük değinmeler bile yok. Dünyadaki eşitsizliğin büyümesi de, büyük ölçüde, teknolojik düzeylerdeki eşitsizfiğe bağlamrken birçok ülkenin nasıl bir teknolojik determinizmle karşı karşıya olduğundan, kullanılan teknolojilerin yarattığı küresel dengesızliklerden söz edilmiyor. Gerçekte getirdiği tüın eleştirileri, aslında sistemi savunanların sistemi yaşatmak için yapmak zorunda olduklan eleştiCÛMHURİYET KİTAP SAYI 521 O sman Ulagay'ın son kitabı 'QUO VADIS? Küresclleşmenin îki Yüzü' başkğı tasıyor. Ben de bir süredir küreselleşmevi anlamaya çalıştığım için, kitabı merakla alıp okudum ve üzerinde yazmam gerektiğini düşündüm. Türkiye'de edebiyat dışındaki kitaplarla ilgili eleştiri yapma alışkanlığı pek fazla değil. Yapılan eleştiriler de çok zaman ya övmek, ya da yermek için yapılıyor. Bunun dısında fikir üretmeye, tembelliğimızden ve kolaya kaçtığımızdan mıdır, entelektüel yaşamımızın fakirliğinden midir, yoksa cesaretsizliğinden midir tam bilemiyorum, pek fazla giriştiğimiz söylenemez. Oysa bcn bu kitap üzerinde konuşmak istiyorum. Kitabı okuduğumda, ilk tepkim, Ulagay, "kolaya kaçmış" oldu. Sonra bu tepkımin, benim kolaycılığım olup olmadığını anlamak üzere kitabı bir daha elime aldım ve üzerinde düşündüm. Bu ikinci ele alıstan sonra da bir şeyler yazma gereğini duydum. Belki beni kıtabın üzerinde durmaya iten yazann kendisiydi, belki de temel ilgi alanlanndan biri olmaya başlayan "küreselleşme" konusuydu. Yazılarını çok zaman beğenerek okuduğum, düşünce ve görüşlerine değer verdiğim, kolaya ve üstunkörülüğe kaçmadığını düşünduğüm bir isim Osman Ulagay. Öte yandan küreselleşme, herkesin bir ucundan tutup anlattığı, fakat aslında bütün bunlardan da öte ve üzerinde çok durulması, tartışıiması gereken bir olcu, bir süreç. Böyle olunca, küreselleşme konusunda ortaya getirilen bu tartışmaya bir ucundan girmek gerekli oldu gauba. Kitapla ilgili düşünce ve değerlendirmelerimi ikiye ayırmak istiyorum. Dk olarak Osman Ulagay'ın kitabı,konuyu ele alısı ve aktarışı, izlenımleri ve değerlendirmelerinin ilginçliği açısmdan değerlendirilebilir. îkinci olarak kitap gerek yazardan beklenilenler, gerek başlığın vaat ettikleri açısmdan değerlendirilebilir ki, bu açıdan Ulagay'ın kitabı bana göre hayli "vaat edici" ve "iddialı" bir başlıkla sunulmaktadır. Son olarak da kitap, kuşkusuz, kendi içinde yer verdikleri ve veremedikleri, ortaya koyduğu iddialar ve görüşler açısmdan da bir eleştiriye tabi tutulabilir. 1) Osman Ulagay kuşkusuz ciddi bir bilgi birikimine sanıp, iyi bir gazete yazarı ve iyi bir "ekonomik" gözlemci. Bu nedenle, bu kitap çerçevesinde de, konuyu ele ahş ve işleyış biçimi, sözün sadeliği ve sorulan soruların yerindeliği açısmdan Ulagay'ı kudamak gerekiyor. Kitap, aynca, konunun ortaya konuş biçimi açısmdan, örneğin, gidilen yerler, katılınan toplantılar, bu yerler ve toplantılarla ilgili ortaya konan can alıcı noktalar açısmdan da ilgiyle okunabilecek biçimde kotarılmış. Kitap'ta kullanılan dil yalın ve anlaşılır, getirilen başlıklar oldukça merak uvandırıcı, temel kaygılar ve tartışma konuları iyi özetlenmis, gelinen son noktaya da iyi parmak basılmış. Bu nedenle Quovadis?, öncelikle, nereye SAYFA 16 Düfüncşvedeğertendrmetor E
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle