Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
la, dolu görüncn boşluklanyla yüzleşsin diye. Yer yer masal, yer yer denetnc havasında yazılmış, mecazi anlatım, cğreüleme, ironi, alıntı ve eöndermelerle zenginleşdrilmiş, alt katmanda öykü anlatıcısının yaramğı müzikle bir gül gibi kat kat açılan öyküler kendilerini ele vermeyi de pek istemiyorlar aslında. Daha doğru deyişle hiçbir zaman tam olarak ele geçemeyeceklerini umuyorlar. Bu, yazarın kendine ihaneti olur yoksa.. Çünkü o, herkesin çözümünün ayn olması gerektiğini savunuyor. Senfonik bir yapı içinde, puf noktaları yakalanarak kucaklanmaya çalışılan yaşam tüm çabaların sonuçsuz olduğunu kendinden emin gülümşeyişiyle duyuruyor gerçi. Kimse onun devinım nızına erisemez. Kimse rastlantıdaki kuralı/düzeni keşfedemez. Ama bu gerçeği yakalamak, kişinin, özelde kendi yaşamındaki gizleri çözecek anahtan ele geçiremeyeceğini anlasa bile kurcalayacaîc anahtarın ele geçirilebileceğini anlamasını sağlamak bakımından hayli önem taşıyor. Kör Bakkalın Gözleri, bir yanıyla da yazarın kapakta Urnak içinde belirttiği üzere "senfonik bir öykü". Senfoniyi hem kişisel duygulan hem de insanın evrensel özfemlerini dile getiren bir araç olarak gören yazar, yapıtını da aynı anlayışla öz ve biçem olarak bir senfoninin ekseninde oluşturmaya çalışmış. Bu amaçla da çok kötü okunmuş bir ezanın yankılarından kurtulmak için sığınılan Carmina Burana Kantatı'na, Talih tannçası Fortuna'ya vakarmalara, yaylıların sunduğu bir temadan sonra çok nızlı olmayan Allegro non Tanto'ya geçişlerle öyküleri sağlam bir senfoninin gerçekleşmesi için kurguluyor. Aslanıda anlatılanın Kör Bakkal Sokağı mı, çözülüp gitmiş Osmanlı Imparatorluğu mu, Türkiye Cumhuriyeti mi, yoksa kendi tekil yaşamlanmız mı olduğunu, zaman zaman arâlarındaki buluşma ve ayrılma noktalannı yakalasa da tam olarak çözemeyebiliyor okur. Ama yaşamın isteklerimiz, amaçlarımız dışında gerçekleşse de bizim olduğunu ve her konumda ona sahip çıkmamız gerektiğini, onu tüm başıbuyruklusik bir forma monte edilmis, bazen de antik tragedyalara, midere, Beuern Şiirleri (Carmina Burana Kantatı) ne... Nedense Bau estetiğine dayandırılan, Osmanlı eskisi de olsa rransız mürebbiyelerle büyüyen cinsinden bir bakış açısı. Belki daha dıstan bakmak için kullanılmış. Sahip olduğu nislerden dolayı Doğulu, kültürel anlamda BaOİı... O yazann kendi iç yolculuğudur karışamam. Ama benim film şeridimde öyle ya da böyle Doğulu anılarım, mutlaka olur, hiç kaçarı yoK... Burda anlattığı mahallenin Doğu kültürü Batılı bir yönetmenin çektiği oryantalist film gibi... Patlıcanh püav, arnavut kaldırımları, Mozart'ın Türk Marşı ya da Saraydan Kız Kaçırma... Kör Bakkal ın Gözleri Batı'dan bakmayı seçmiş yani. Sinemada da biraz Yeni Ger"SAHNE28 Çocuğun Odası / Sabahlç / Çocuk, Kadın Kadın yatağının üzerinde çocuğun tırnaklarını kesmektedir. Çocuğun bu durumdan keyif aldığı bellidir. KADIN: GIDIKLANIYOR MU AYAKLARIN... ÇOCUK: BlRAZ. AMA HOŞUMA GlDİYOR. ÎNSAN NEDEN GIDIKLANIRANNE? KADIN: PEK DOĞRU OLDUĞUNU SANMIYORUM AMA KANDAN OLSA GEREK. ÇOCUK: KAN NE OLUYOR ANNE?" Tiyatroda antik de var ama aslında Shakespeareci... "Sarkı söyleyen mezarcı bir kuru kafa bulau, dışarı fırlattı. Hamlet: Bir zamanlar bu kuru kafanın bir dili vardı, o da şarkı söylemesini bilirdi. Şimdi bu herif onu, sanki ilk katil olan HaDİl'in CUMHURİYET KİTAP SAYI S21 Evransal özJemler ğuna, bize koyduğu engellemelere karsın savunmamız gerektiğini duyuruyor öyküler yoluyla. Kitabın bitiminde öykü anlaticisı son bir atakla, her şeyin yaratıcısı kendisiymiş gibi öne fırlayıp okurdan gözlerini kapatmasını istiyor ve ekliyor: "Önerim ve deneyin doğrulanması arasında, bu doğrulanmanın pazarllğını yapacak hiçbir aracı kullanılmıyor, araç da. Bu deneyim çelişki de içermeyecek. Bir süre kapalı tutun gözlerinizi. Haydi." Yazarla öykü anlatıcısından hangisinin bir adım önde bitirdiğini söylemek ıçinse hâlâ erken olduğunu düşünüyorum. Ama yazarın, herkesin duşgücünün kendine özgü olduğunu, bu anlamda kitapta bulacaklarının da farklı olacağını bir kez daha anım satan "Gözlerinizi kupattınız ve görmeniz sona ermedi değil mi? Ama kapalı gözle gördüklerinizin de gözünüzle hiçbir ilgisi yok. Hiç diişünmüş müydünüz?" sözleriyle, aynayayansıyanfa aynada gördüklerimizın kesinlikle aynı olamayacağı savı, onu bir kez daha ötekinden,yani öykü anlatıcısından ayn düşürüyor. Oykünün, öykü anlatıcısına göre ıarldılaşacağı.. Tıpİu, yakalanan anın öyküsüyle bir an sonra aktarılacak öykünün aynı olamayacağı gibi... En iyisi bu kitabı okuyup okumama kararını vermeden önce aşağıdaki küçük testten geçirin kendinizi: "Onem bakılanda mı, bakışımızda mı?" "Anlaölan mı önemli, anlatan mı?" "Gidilen yer mi güzel, giden mi?" "Düşünülen beyin mi olmak, yoksa düşünen mi?" Yanıtlarınızın çoğu 'b' şıkkında çarpılandıysa 'Kör Bakkalın Gözleri' zaten sizin kitabmız. Belki de bu kitabın k.ahramanlarından birisiniz; hatta 'tkinci Öykü Anlatıcısı' kadrosuna adaylığınızı da koyabilirsiniz... Kitabı okumaktan baska seçeneğiniz yok. Ama yazarın dediği gibi kernen elinize aldığınız kitabı bırakıverir, hatta yetmez şömineye, sobaya, denize, yüzme havuzuna da atabilirsiniz. Ama bir de 'a'lan ve 'b'leri eşit sayıda işaretlemiş olanlar var tabii... • çene kemiğı imiş gibi, yerden yere çarpıyor. Bu eşşek herifin elinden çekmediği kalmayan bu baş, belki de düzenbaz bir politikacının başı idi. Öyle bir politikacıyaı ki Tanrı'yı bile kafese koyacağma aklı keser idi. Söylediğim olanak dışı mı dedi. Horasyo: Değu my lord diye yanıtladı. Hamlet devametti. Ya bu kafa, her sabah efendisine, 'Sabahı şerifler hayır olsun lütufkâr lord. Keyifler nasıl lütufkâr lord' diyebilen bir nedimin başıydı. Belki de fılan lorddan ödünç para almak istediği zaman, onun beygirine övgüler düzen diğer bir lordun kafasıydı." Ve tüm bunların bağlandığı Adem'le Havva'nın yasağı çiğneyip düediklerine ulaşmalan, Ferda ile Erol'un bir türlü sevişemeyip, her seferinde rahiplere, sinema görevlilerine basılıp yakalanmalanyla sonuçlanan doymamıslık öyküleri. Hepsi ayn biçemde, birbirinden kopuk da değerlendirilebilir, bütünün içinde de. Ister butüne gidin bter bütünden gelin. Sonuçta bu yolculuktan keyif alacağınız illaki bir yer, bi liman, bi cadde bulunur. "Bütün kitaplann insan ruhundan doğduğuna inanıyorum ben, dedi ve ekledıbir kitap ruhun benzeri de olabiliyor, gölgesi de. Herhangi bir yolla onların söylediklerini dinliyoruz, içindekilere çoğu kez yürekten inanıyoruz, katılıyoruz da. Onlara bir tutuklu gibi, bir tutuklunun hücresinde ansızın duyduğu kapı vuruşundaki duyarhbkla eğiliyoruz." Ey okuyucu, kitaplarından en yenilerini en eskileriyle birleşür, sen sen ol ayırma onları... Daha serüvene çıkmadıysan vakit kaybetmeden çık, yoldaysan küreklere asıl, en tutkulusunuyaşa... Yolumuz aym, serüvenimiz ortak. Sen işini bilirsin... • .. Kör Bakkalın Gözleri "Senfonik Bir Öykü" / Üstün Akmen /Aksoy Yayıncılık /llOs. İSTANBUL S KÇK1N t"S T A N B l l K I T A P 1, I (', I BOGAZIÇI • • •• •• BUYUSU NEGATl(Jf\r,()R Kuçukbb'tMt OrtakMrimn Evliya ÇcTcbt, Yihya Kemal^ Hâgop Mintzüri, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Haşim gibi btanbul tutkunu ya2arlanmızın anı ve gÖ2Îemleriylq Gerard >t de Nerval, Andersen, Rnut Hamsun, Edmondo < de Amicis gibi bu kentin büyusüne kapdmış Batılı yazarların izlenimleri bu kitaptaiuluşup Boğaziçi'nin görkemli tarihini yeniden yazıyor. 45 ÖZEL GRAVÜR : Lüx kâğıda renkli baskı „ ve bez ciltli *•SEÇKİN KİTABEVLERİNDE . * •' • v i 'IVIKIKILAP