Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
0 K URL A R A "Abidin de, gerçeküstücüler gibi, insanoğlu tarihinde, yazar, şair, ressam, mimar, müzikçi, sinemacı, tiyatrocu ayrımının silineceği bir günün geleceğine; bir insantn, yetenekleri doğrultusunda bir çok isi birden severek yapacağına, o mutlu yeniden doğuş mitosuna inamrdı. Sanatın her alanında derinleşmekle, bir çok alanında at oynatmak arasında ( eğer kişi o atı iyi oynatabüiyorsa), ne nitelik ne de nicelik açıstndan bir ayrım görürdü. ilk gençlik yıllanndan başlayarak, sanatın hemen her alanında (resim, karikatür, yontu, seramik, tiyatro, dekor, sinema...) yeteneğini sınadı. Boya bulamadıg'ında, çamura biçim vermek; yorulup sözcüklerde ainlenmek; koşup kameranın ardına geçmek, vb. Abidin'in, sanat, kültür, şiir, yazın, politika üzerine yarım yüzyıllık bir lüreye yayılmış ve her biri sorumluluk buluncuyla yazılmıs bu yazılan hiç bir konuda son sözü söylemiyor. Tam tersine, okuru aüsünmeye ve tartışmaya çapnyor." Ferit Edgü, Abidin Dino'nun "Kültür, Sanat ve Politika Üstüne Yazılar'ının 'Sunuş'unda söylüyor yukandaki sö'zleri. Abidin Dino'nun engin kültürünü görebilmek için okumak gerekiyor kitabtm. îstanbul, yeni bir kitap fuarı ile tanısıyor. Grup Medya Fuaralık'la Türkiye Yayıncılar Birliği'nin ortaklaşa düzenledikleri fuar 715 Ekim 2000 tarihleri arasında Beşiktas'taki Dolmabahçe Kültür Merkezi'nde gerçekleştiriliyor. Yeni yayın aöneminde de bol kitaplı günlerl... ETHINACİ Kendini yokeden bir pomancı M ehmet Rauf (18751931) tek romanıyla yaşayan bir romancı: Bir zamanlar "psikolojik roman örneği" sayılan Eylül'le. 1901 'de yazılmıştı Eylül, yüz yaşına ulaşmış bir roman. Halit Ziya'nın Aşkı Memnu'undan sonra yüzyıla dayanabilmiş tek roman. Yazık ki Eylül'ü Türkçeleştirmeye kalkışan Selami îzzet Sedes romanı okunamayacak hale getirmiş; Türkçeleştirme konusunun en başarılı adı bence Şemsettin Kutlu; Kutlu, Eylül'ü günümüz Türkçesine aktarsa, öyle sanıyorum, bu roman bugün de okunur. Bugünlerde Dr. Rahim Tarım'jn Mehmed Rauf Hayatı ve Hikâyeleri Uzerine Bir Araştırma'sını okuyorum (Akçağ Yayınlan, 2000). Bu araşürmada yıllardır merak ettiğjm bir sorunun cevabını buldum. Kaytnak Tabağı adlı, el yazısıyla yazılmıs bir " kitap "ı okuduğum zaman on üc yaşımdaydım. Yıl, 1940. flk defa pornograpnique bir kitap okuyordum. El yazısıyla yazılmıs o "kitap", elden ele dolaştıktan sonra yok oluvermişti. Mehmet Rauf un öyle bir roman yazdığını epey sonra öğrenmiştim. Ama Rahim Tarım ın açıklamalanndan öğrendiğime göre "Iranlı bir kitapçı Kaymak Tabağı adlı yine pornografik bir kitap bastırmış, 'Süleyman ismiyle bastırdığı' bu romanın çok sayıda nüshasını îstanbul ve Anadolu'da satarken, hakkında açılan takibat sonucunda Iran'a kaçmıştır. Mehmed Rauf'a mâledilen ve onun yazdığı zannolunan bu romanın onun olduğuna dair kesin bir bilgi yoktur. / Durumun ciddiyet kesbetmesi üzerine, önceleri bu romanın kendisine ait olmadığını ileri süren Mehmed Rauf, daha sonra Askerî Mahkeme'de yargılanması sırasında suçunu ikrar ederek sekiz ay hapse mahkum olmuş, askerlikten de ihraç edılmiştir." / "îste 'Zambak Hâdisesi' (Kitabın adı, Bir Zambak Hikâyesi) diye adlandırabileceğimiz bu romanın yayımlanması ve ardından gelişen olaylar sonunda, Mehmed Rauf un edebî şahsiyeti derinden sarsılır. (...) Mehmed Rauf un edebî şahsiyeti derinden sarsılır. (...) Mehmed Rauf'un edebî şahsiyeti, edebî hatıralarda ve edebiyat tarinlerinde hep bu hâdise ile birlikte değerlendirilerek onun altında ezilip gitmiştir." (s. 66) Zamanın birçok yazarı bu konuda görüş bildirmiş. "Yıllar sonra, yazdığı bir makalede Abdiilhak Şinasi Hisar, kendisine maddî refah sağlamak amacıyla kaleme aldığı bu romanıyla Mehmed Rauf un 'işleyebileceği en büyük günahı işlemiş' ve 'yazı şerefini kaybetmiş olduğunu' söyler. Yakup Kadri ise, Mehmed Rauf u hemen mahkum etmez. Bu romanı, sıkıntılı bir dönemde 'yazmak zorunda kaldığını' ve ona ihtiyaç duyduğu maddî faydayı da sağladığını söylemekteair:'... lşte bu çaresizük ve yoksunluk içindedir la, Edebiyatı Cedîde'nin en temiz, en hissî aşk romanını yazan Mehmed Rauf, günün birinde Zambak adlı yarı pornografik bir roman neşretmek zorunda lcalacak ve bu roman edebiyat dışı büyük bir rağbet kazanacaktı." (s.67) "Edebî şahsiyetinin yanı sıra itibarı da sarsılan Mehmed Rauf, maddî refah umarak yazdığı bu romanın yol açtığı olaylar sonunda, bir müddet tamamen işsiz kalır. Bugünlerde kendine Mekteb ve Serveti Fünun mecmualarından arkadaşı olan Hüseyin CâSAYI 5 5 5 hid yardım elini uzatır ve çıkarmakta olduğu Tanin gazetesinde Mehmed Nâzif imzasıyla yazı yazmasına imkân sağlar." (s. 68) "Mehmed Rauf un, Bir Zambak'ın Hikâyesi adlı bu romanından ne ölçüde maddî imkân sağladığını bilemiyoruz, ancak bütiin edebî şahsiyetini lekeleyen bu romanın faturasını çok ağır ödediği inkâr edilemeyecek bir cerçektir. Anılan bu romanı okuyarak kendisine evlenme teklif eden Izmirli zengin bir ailenin kızı olan Besime Hanım'la yapmış olduğu kısa evliliği ise, ancak küçük bir teselli sayabilir." (s. 69) Halit Ziya, Kırk Yıl'da (Anılar, 3. baskı, 1987, înkılâp Kitabevi) sık sık Mehmet Rauf tan söz eder. Mehmet Rauf, Istanbul'dan çabşmaya başlayan Halit Ziva'ya bir mektup yazar, "bir deste müsvedde" götürür. Halit Ziya, "çekicibirTürkçegördüm." diyor; "Düşmüş" adlı hikâyeyi hemen yayımhvor: "Ve o günden başlayarak Mehmet Rauf bana bağlanmış oldu." / "O günden sonra Mehmet Rauf bütün perşembelerini, kimi zaman Sarıyer'de bütün cumalarını bende geçirir oldu." Halit Ziya'nın bir kızı olur. Dosdarı, şerefe bir güveç şöleni isterler. Halit Ziya sadece dört kişiyi çağırır: Ahmet Ihsan, Mehmet Asım, Ahmet Rasim ve Mehmet Rauf. Şöyle diyor Halit Ziya: "O gün ne güzel bir gün geçirdik! îçimizde en çok eğlenen: Okulunun bütün yoksunluk ömrü içinde hep böyle birleşmeler hayal ederek yasamış oıduğundan, birdenbire bu hayaline kavuşmuş olmanın sevinciyle dolu, sık sık kıvrak kahkahalannı salıveren Mehmet Rauftu. (...) O günlerin şakrak çocuğu ile son acıklı yıllarının zavallı, talihsiz adamı arasında ne korkunç bir aynm vardı." (s. 390) Halit Ziya, Mehmet Rauf un çocukluğunu anlatıyor: "Mehmet Rauf küçük bir ailedendi. Babası, sanırım, sağlık işlerinde küçük bir memurdu. Görüş açısı, kültür sının oğluna nasip olan geniş ve yiıksek dolaşım alanını hazırlayabilmekten pek uzaktı. Kazanç geliri de az oıduğundan bu küçük çocuk, o zamanın her kücük çocuğu gibi şöyle böyle ilk öğrenimini bitirdikten sonra, en ucuz bir yoldan yetiştirilmek üzere asıl anlamı evden çıkanl mak ve baştan aolmak olacak (Askerî) Denizcilik okuluna verilmişti.'' / "Belki ömrü boyunca Fransızca on cümle konuşabilmek yürekliliğinde bulunamamış olan Mehmet Rauf, daha o yıllarda bile inceliklerini, seçkin özelliklerini, üsluba ve sanata ilişkin bütün ayrıntılanna kadar öğrenimini bu dilde yapmışçasına, Fransızcaya egemen bulunuyordu. Bunu birçok kez gördüm." (ss. 394395) Halit Ziya, Mehmet Rauf'un yazar kişiliğini değerlendiriyor: "Mehmet Rauf bir iki romaniyle, birkaç öyküsüyle, tek tük 'mensur şiirler'iyle Edebiyatı Cedide'nin en çok dikkati çeken ve bunun için de en çok saldınya uğrayan elemanıydı. Onun duvgularında öyle derin ve ince şeyler vardı ki her eserin üst zarında dolasan ve sözde, cümleden daha iç kadara inebilmek gücünden yoksun düşünceler, kendisinin biraz kanşık cümlelerinde takılıp kalırlar ve bu yeni, yeni olduğu kadar garip dilin altında ne olabileceğini merak etmezferdi. / Oysa onun ta ilk denemelerinden başlayarak bütün yazdıklarının arasından Eylül yazarının belirmeye başlayan sanatı görülüyordu. Bunu aramızda görmekten uzak kalmadık; öyle ki Eylül romanı yayınlanınca sadece hayran olduk. / Sonraları yasamının dertlerifelâketleri, daha doğrusu bu zavallı, hastalıklı ruhun aşk illeti onu sarsa sarsa, her adımda sanatının o en yüksek eseri (olan Eylül'den) uzaklaştırdıkça gene şaşmadık. Bu, acılar ve hayal kırıklanyla dolu ömrünün en doğal bir sonucuydu. Adımlarının her sendefeyişine tanık oldukça, bir kez eriştikten sonra tutunmaya bir türlü fırsat bulamadığı yüksekliklerinden uzak kalan bu sanat için derin acılar duyduk." (s. 532) Gene Halit Ziya'nın Mehmet Rauf değerlendirmeleri: "Mehmet Rauf romanlarının ve öykülerinin hemen hepsinde (ya da hiçbirinde) kendi kişiliğinden soyudanamamıştır. Daha da çok soyutlanmaya gerek duymamıştır. Ikinci plandaki kişileri, romanlannın asıl kahramanlannın çevresinde dolaşan ortamı ve olayı dolduracak bir yana bırakılabilir elemanlardan ve biçimlerden başka bir şey değildirler. O kendisi kahramanlannda özdeşleşir; onların bütün duygulan davranışlan, düşünceleri; kendisinin o halde, o durumda bulunacak olsa ne ve nasıl olması gerekse işte odur. Ve bütün o hayatın düzenleyici gücü aşktır, yazarın kendi aşkıdır." / "Onu Eylül eserine kadar yazdıklarında bu özelliğiyle gördük. Sanatı yüksele yüksele sonunda o eserin bulunduğu yüksekliğe çıkınca, yazannın aşk konusundaki kimliği de açıkça ortaya çıkmış oldu. Sanatı ondan sonra hiçbir zaman o yuksekliği bulamadı. Sonraları yaşayışının acılı evreleri uzayıp gittikçe aşk serüvenleri de, türlü ıstıraplarla birbirini izleyerek, denilebilir ki aşkları sanatını kemire kemire ve onu kemirirken kendi varlığına da yıprattıra yıprattıra, zehirli Uâç tutkunlannda görülen bir bozguna uğrayışla, bu eşsiz yaratdışı kötü sonuçlann en acıklısına uğrattı." (s. 585) Mehmet Rauf un ilginç bir intihar girişimi vardır. Hüseyin Cahit Yalçın, Edebiyat Ânılan'nda, (Rauf Muduay'ın günümüz Türkçesine aktardığı 1975 baskısı, s. 142) anlatıyor. Mehmet Rauf, Büyükada'da, "zarifliği, güzelliği, serüvenleriyle ünlü bir hanımefendi"ye âşıkmış. Bir gün Hüseyin Cahit okulda çalışırken bir mektup getirmişler: Mehmet Rauf, intihara karar verdiğini yazıyormuş. Hüseyin Cahit adamakıllı telâşlanmış, hemen Reji'ye, Halit Ziya'ya koşmuş. Gözyaşları içinde. "Birlikte Ada'ya koşmaya karar" vermişler. Üst yanını Hüseyin Cahit şöyle anlatıyor: "Yanımıza başka dostlar da aldık mı hatırlamıyorum. Yalnız gözümün önünde bütün açıklığıyla, Rauf'un karyolada, darmadağınılc bir durumda yatışı var. Küçük yatak odasının kapısını zorlayıp da içeri girdiğimiz vakit onu kendinden geçmiş bir durumda bulmuştuk. Ortada bir mangal duruyordu. Ve içindeki ateş artık kül olmuştu. Hemen pencereyi açtık. Rauf ölmemişti. Kurtuldu." TURHANGÜNAY Imtlyaz Sahibl: çağ Pazarlama Cazete Dergi Kitap Basın ve Yayın A ş. Adına Berin Nadi o Yayın Danışmani: Turhan Gunayc Sorumlu Miıdür Flkretllkiz oGörsel Yönetmem Dilek llkoruro Baski: çaudas Matbaacılık Ltd. Stl. >ldare Merkezl: Türkocağı cad. No 3941 Cağaloğlu. 34 334 îstanbul Tel: (212)512 05 050 Reklam: Medya C Mehmet Rauf Mehmet Rauf'u okurken, düşünürken hıizünlenmemek elde değil. • SAYFA 3 CUMHURİYET KİTAP