Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
EVAT CAPAN Yorgo Seferis/ Şiirler/ Çeviren: Cevat Çapan 11 Kimi zaman ay gibi donardı kanın Bitip tükenmeyen gecede, Gererdi ak kanatlarını Kara kayaların, ağaçların, Evlerin üzerinde, ışıltısıyla Çocukluk yıllanmızdan kalma aydınlığın. 14 Işıkta üç kırmızı güvercin Alın yazımızı çiziyorlar ışıkta Renkleriyle davranışlarıyla Sevdiğimiz kişilerin. • 15 ' 6 Ekim 2000 günleri arasında îzmir'de Yunan Kültür Bakanlığı'nın düzenlediği bir toplantıyla yüzüncü doğum yıldonümü kutlanan Yorgo oeferis îzmir doğumlu bir şair. On dört yaşına kadar îzmir'de ve ailesinin yaz tatillerini geçirdiği, Heraklaitos'un doğum yeri olan eski Klozomene'de, bugünkü îskele'de geçirmiş. VenedikGirit Rönesansı'nın ünlü Erotokritos adlı romantik destanını, bu destanı saatlerce ezbere okuyan balıkçılardan ilk kez burada duymuş. 1914'te I. Dünya Savaşı'nın çıkması üzerine ailesiyle birlikte Atina'ya göç etmiş. 1918'de de babasının avukatlık mesleğini sürdurdüğü Paris'te hukuk öğrenimine başlamış. Öğreniminden sonra Yunanistan'da Dışişleri Bakanlığı'nda görev alan Seferis Arnavutluk, Londra, Güney Afrika, Mısır, îtalya ve Ankara'da bağlı olduğu bakanlığın değişik kademelerinde görevler almış. 1950'de Ankara'da Yunan Büyükelçiliği'nde müsteşar olarak görevliyken doğduğu îzmir'i, Urla ve îskele'yi, Ayvalık'ı, Kayseri'yi gezmiş. Paris'teyken özellikle Rimbaud, Laforgue ve Valery gibi Fransız şairlerini inceleyen Seferis Londra'da T. S. Eliot'un şiiriyle tanışmış, daha sonra onun Çorak Ülke şiirini çevirmiş. 1931'de yayımladığı ilk şiir kitabı Dönemeç (Strofi) ve ertesi yıl bunu izleyen Sarnıç (Sterna), birinci kitabı gene ölçülü uyaklı, ama daha uzun bir şiir türü olarak karşımıza çıkar. 1935'te yayımladığı roman anlamına gelen Mithistorima (Destansı Öykü) onun olgunluk döneminin ilk örneğidir. Yunan kültürünün sürüp giden klasikklasik sonrası, aydınların kullandıkları ağdalı katherevusa ve daha yalın "demotika", yani halk dili, geçmişin parlak başarıları ve bugünün yozlaşması arasındaki karşıtlık üzerinde duran Seferis bunlar arasında bir köprü kurmaya çalışır. Daha sonraki Ardıç Kuşu, Altşttrmalar Deftert, Seyir Defteri ve Üç GizliŞiir de geçmişle, yaşanan zamanın bir bireşimini yansıtan modern bir şiir yaratır. Bu hafta daha önce dergi ve kitaplarda yayımlanmış olan bu şiirleri yeniden sunarken büvük şairin yüzüncü yılı kutlamalarına bu sayralarda Dİz de katılmak istedik. "Nedip aradığı ruhlarımızın, volculuklara çıkm... 2 Uyku bir ağaç gibi sarmıştı seni yeşil dallarla. Sessiz ışıkta bir ağaç gibiydi soluman, Yarı saydam kaynakta yüzüne baktım: Gözlerin yumulu, kirpiklerin sulara sürtünüyordu. Elim elini buldu yumuşak otlarda, Bir an nabzını tuttum Ve bir başka yerde duydum acısını yüreğinin. Çınarın altında, su boyunda, defneler arasında Uyku yerinden oynatıp, yanıma yöreme Dağıtıyordu seni, sana ve sessizliğine Dokunamadan ben; Görüyordum gölgenin büyüyüp küçüldüğünü Kaybolup başka gölgelerde ve bırakıp Sonra yeniden tutan o öbür dünyada. Bize yaşayalım diye verilen hayatı, yaşadık. Yazık bunca sabırla bekleyenlere Kaybolup kara defneler içinde, koca çınarlann dibinde, Ve yalnızlıktan sarnıçlara, kuyulara seslenip, Seslerinin halkalarında boğulanlara. Sıkıntımızı, yorgunluğumuzu paylaşıp Bizi bekleyen mutluluğun umudundan yoksun, Kendini mermer yıkıntılar ötesinde bir karga gibi Güneşe salan yoldaşımıza yazık. Bize, uykudan öte, dinginliği bağışla. 22 Öyle çok şey geçti ki gözümüzün önünden Sonunda gözferimiz hiç bir şey görmez oldu Anıların dışında, ardında, ötesindeGecede bir beyaz perde gibi, üstünde Garip, senden de garip görüntüler beliren, Sonra da kımıltısız yapraklarında bir biber ağacının Kaybolup giden; lyice bilerek bu yazgıyı, Dolaşarak kırık taşlar arasında üç ya da altı bin yıl, Arayarak yıkık yapılarda belki de evimiz olan, Bulmaya çalısarak tarıhleri, eski kahramanlıkları, Şimdi başarabilecek miyiz? Bağlanıp savrularak, Savaşarak, dedikleri gibi olmayan güçlüklerle, Yitirip sonra yeniden bularak kor ordularla dolu yolları, Batarak bataklıklara ve Maraton gölüne, Şimdi başarabilecek miyiz kendimizce ölmeyi? 2 4 DESTANSI ÖYKÜ'den Yeniden bir başka kuyu bir mağara içinde. Bir zamanlar kolaydı Putlar, süsler çıkarıp derinliklerinden Sevindirmek bize bağlı kalan dostları. Ipler kopmuş artık; yalnız kuyu ağzındaki izleri Anımsatıyor bize, bizi koyup giden mutluluklan: kuyu ağzında parmaklar, ozanın deyişiyle. Bir an taşın serinliğini duyuyor parmaklar Ve taşa geçiyor gövdenin sıcaklığı, Her kıpı, sessizlik dolu, damla akmadan Ruhunu oynuyor mağara sanki kumarda ve yitiriyor. "İçinde hançerlendiğiniz hamamı unutmayın." Ellerimde bu mermer başla uyandım Dirseklerimi yoran, nereye koyacafiımı bilemedi&im. Bir düşe yuvarlanıyordu baş, ben düşten uyanırken, Böylece bırleşti yaşamlarımız, şimdı ayırması güç. Bakıyorum gözlere, ne açık ne kapalı, Konuşmaya çalışan ağıza konuşuyorum, Tutuyorum derinin ötesine çökrnüş yanaklan. Gücüm fazlasına yetmiyor. EUerim kayboluyor, sonra dönüyor, SAYFA 18 Sakatlanarak. 8 Nedir aradığı ruhlarımızın, volculuklara çıkıp Yıpranmış gemilerin bordalannda, karışıp kalabalığına Yüzleri soluk kadınlann, ağlayan çocuklann, Ne uçan balıklarla, ne de dıreklerin yöneldiği yıldızlarla avunup; Eskiyip cızırdayarak gramofon plaklarıyla, îsteksizce katılıp boşuna yolculuklara, Kırık dökük düşünceler mırıldanarak anlaşılmaz dillerden? Nedir aradığı ruhlanmızın, yolculuklara çıkıp Çürüyen teknelerde Bir limandan öbürüne? Kaldırarak taş yıkıntılarını, soluyarak Çamların serinliğini her gün biraz daha güçlükle, Yüzerek bir gün bu denizin sularında, Bir gün bir başka denizin, Dokunmasız, Insansız, Artık ne bizim, ne sizın olan bu ülkede. Biliyorduk ki adalar güzeldı Buralarda bir yerde, arayıp durduğumuz, Belki biraz aşağıda, ya da bıraz yukarda, Belki de çok yakınlarda. \ / . •:•••• • . t Bıirada bitiyor denizin yapıtları, aşkın yapıtları. Bir gün yaşayacak olanlar bu bizim sonumuzun geldiği yerlerdeAnılarındaki kan kararırsa, taşarsa eğerUnutmasmlar çiriş otlan arasındaki biz güçsüz ruhları, Erebus'a döndürsünler kurbanlarının başlannı. Bizim ki bir şeyimiz yoktu, barışı öğreteceğiz onlara. KAÇIŞ Bundan başka bir şey değildi aşkımız: gider, dönerdi gene ve bize gözleri kapalı, uzak, çok uzak mermerleşmış bir gülümseme getirirdi yitik sabanın otunua garip bir deniz kabuğu CUMHURİYET KİTAP SAYI 555