05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ivo Andriç, kaderleri aynı köprü etrafında birleşen insanlan anlatmıştı insanlık sevgisiyle örerek Dnina KöDPÜsü'nü veniden okurken miştim. Yumuşak, insancıl bir yaklaşımı nndıic vardı. Ortalama Batılı aydındaki Türk imajından farklı bir imajdı Ivo Andriç'inki. Güzel bir roman olarak bilincimde bir iz bırakmıştı "Köprü". Yapıtın gerçek değerinin farkına varmak için Balkanlar'ın o büyük trajediyi yaşaması gerekiyormuş... Sovyet Bloku'nun çöküşü Berlin Duvan'nın çatırdaması ile sınırlı kalmamış, Sovyetler'de beklenen bölünme ve iç çatışma, bir anda Yugoslavya'da karşımıza çıkıvermişti. Hırvatlar, Slovenler derken, Sırplarla Boşnaklar bir süre sonra göğüs göğüse çatışmaya başladılar. Sırplarla Boşnaklar orada çatışadursun, bizim dincilcr her fırsattan yararlanarak tvo Andriç Sokollu Mehmet Paşa'nın yaptırdığı Drina Köprüsü'nün öyküsünü verirken Osmanlı împaratorluğu'nun çöküş neaenlerini sergiliyor ve günümüzde gelişen olaylara da ışık tutuyor. CUNEYT AKALIN ugoslavlarla ilk "bir araya gelişim", Ankara 19 Mayıs Stadı'nda oldu. Buna artık ne kadar "bir araya gelmek" denirse! Yıl 1955 olmalı. Ankara karması Kızılyıldız ile karşılaşıyordu; dünyanın en iyi kalecisi olduğu söylenen Beara Yugoslav takımının kalesini koruyor, yine dunyaca ünlü Vukac forvette yer alıyordu. O yıllarda dünya bugünkü kadar küçük olmadığından, sportemaslan tercihen yakın komşular arasında yapılıyordu. Ne de y olsa, daha az masraflıydı böyl , y ylesi! 19 Mans Stadı'nda gcnç yasta "tanıştığım" ünü futbol ilahlaruu başka Balkanlı sporcular izledi. Ve bunlann büyük çoğunluğu Yugoslavdı. Basketçi Koraç'ı, Piekas'ı, futbolcu Kaleporoviç'i vb. bugün gibi anımsıyorum. Düşünüyorum da, 50'li, 6O'lı yıllarda, iki ülke arasındaki temaslar son derece sınırlıydı. Bu nedenle, kimse sportif temaslan küçümscmcyc kalkışmasın. Yugoslavya ile tanışıklığım, bu ülkeyi 1967 de karayolu ile boydan boya katettiğimde, yeni bir boyut kazandı. Türkiye'den ve Bulgaristan'dan sonra Yugoslavya çok zengin bir ülkcymiş gibi geldi bana. Belgrad'da yüksek binalar göze çarpıyordu. Yollar düzgün, insanlar temiz paktı. Türklere karşı tavırlan dostçaydı. Yabancı basında gözümc ilişmişti: "Yugoslavya Avrııpa'daki küçük Amerika'dır. Gördüklerim, bu sözleri doğruluyordu. 60'L yıllarda Yugoslavya, olayı nasil tanımlarsak tanımlayalım, kalkınmakta olan bir ülkeydi, ülkenin dört bir yanında büyük bir dinamizm göze çarpıyordu. Ote yandan, ülke sanki cennetten bir köşeydı. Sınırın hemen yanı basında. Niş yakınlarında başlayan ve Zagreb'e kadar uzayip giden düz yolun iki yanı yemyeşildi. Yolun her iki tarafında zaman zaman yükseltiler dikkati çekiyordu; çoğunlukla sık ormanlarla kaplıydı bu yükseltiler... Yeşilin her tonu, her rengi insanı sarmalıyordu. tştc o zaman atalarımızın neden ısrarla Batı'ya doğru ilerlediklerini sanınm daha iyi anladım. Merak ettim, Balkanlar'ın ne anlama geldiğini öğrcnmck için sözlüğe baktım: Ormanlarla kaplı dağlar" demekti Bal kanlar. () yıllarda iki isim her gün gazetelerin başsayfalarında, her haber bülteninde bir şekılde karşımıza çıkıyordu. Tito ve Yugoslavya.. . Dünyada bir Amerika, bir Sovyet Bloku, bir dc "Bloksuzlar Bloku" vardı ve bu blok sanki Yugoslavya'dan soruluyordu. Saraybosna Kış Olimpiyatları tüm bu süreci taçlandırdı. Ne de olsa, 20. yüzyılda olimpiyatlara ev sahipliği yapmak, uluslararası bir saygınlık kazanmak anlamına geliyordu. Felaketin kapıyı çalmak üzere olduğu, o günlerde kimsenin aklına hayaline gelmezdi! Y l Ivo Andriç (Üstte). "Drina Köprusu'nu yaptıran osmanlı vezlrl Sokollu Mehmet paşa. iki dünyavı, Ikl apayn dünyayı, yanl doğu İle batıyı bir ta$ köprü ile blrleştlrme uzak görüşlüluğunü gösterml$âr. Sırplara küfrediyorlardı. Bugün gibi anımsıyorum: iki TV kanalı, Star ve TGRT, aslı esası olmayan katliam haberleri veriyor ve insanlar (kimi Boşnaklar ve dinci insanlar) bir anda Taksim'e doluşuyordu. Devlet Başkanı Özal, "Sırplara Lanet" mitingi düzcnliyordu. Abdurrahman Dilipak Taksim'deki izinsiz mitingde megafonu kapıyor ve "laikliöin rcsmen kabulü"nünyıldönümünde (10 Nisan) Taksim'in göbeğinde şcriatçı nutuklar atıyordu. Ünü sırurlarımızı aşan bir fotoörafçının, olaydan birkaç gün sonra Taksim'deki gcrici gösteriyi kastederek "Fotofiraf çekmeye çekindim" dediğini kulaklarımla duydum. Taksim'deki mitingle aynı günde "Sırplan protesto eden" Ankara'daki göstericilcrin, hedef şaşırıp, Bosnalıları destekleyen AJ3D elçiliğinin önünde toplandıklarını, "tesettürlü bir genç kızımız"ın öfkesini elçiliğin bahçesindeki çiçeklerden çıkardıöını TV'ler defalarca ekrana getirmişlerui. Türkiye'de dinci sağ ve Türkçüler var güçleriyle "Sırp ve Ortodoks düşmanlığr yayıyorlar. "Adriyatik'ten Çin Denizi'ne kadar" şeklinde formüle ettikleri siyasctlerini Balkanlar'da Sırp düşmanlığı ile beslemeye çalışıyorlar dı. Bosna olaylan belleğimizde henüz taze liğini korurken, Kosova'da kan dökülmeye başladı. Bu kez Sırplarla çatışan Arnavutlardı. Balkanlar'daki öteki yakın dostumuz. Bu kcz Taksim Meydanı'nda.UÇK'nin bayrakları ellerde dolaşıyor, Taksim'de bir kez daha Sırplar lanctleniyordu. Gösteri yapan bu insanlann büyük bir bölümünü tanıyordum; pek çok gencin, solcunun, pek çok arkadaşımın önünü kescn, vuran kıran insanlardı bunlar; şahsen bu kişilerdi ya da onların yakınİarıydı, çocuklarıydı; ne fark edcr. Gcçmiijtcki "Komünizmle Mücadele Dernekleri"nin, benzer kuruluşların mensuplarıydı sözün kısası. "Drina Köprüsü"nü yeniden keşfcdi Drina Köprüsii'nü ilk kcz, işte böyle bir orlamda, 6O'lı yıllarda okumuş, sev SAYFA 6 "Drina Köprüsü"nün ariamı şim böyle bir onamda gerçeklesti. Etnik, dinsel DÖİünmüşlüğün Balkanlar'da ne büyük sorunlar yarartığını, ancak madalyonun bir de öteki yüzü olduğunu, insanlann bu sorunlan aşmak için, kim bilir belki de bu sorunlan aşmaktan başka çareleri olmadığı için, zaman içinde pek çok "insanca" çözüm üreterek, Balkanlar da yaşamı yaşanır kılnıış olduklannı bu tadı na doyum olmaz roman sayesinde keşfettim. Sizler de benim gibi Kosova'da Sırpların Arnavutlann malını mülkünü yağmalamış olmasından, sonra da Arnavutlann ellerine fırsat geçincc, bir güzcl Sırplann mallaruıı yağmalamaya kalkışmış olmasından bunalmış iseniz, yarından geci yok "Drina Köprüsü"nü ya da Sırpça adı "Na Drini Cupriya"nın tam karşılığı olan "Drina Üzerindeki Köprü"yü okumalısınız. Kitabı elinizden bırakamayacaksınız, dahası, içinizdc bir şcylcr kıpırdanacak. "Drina Köprüsü"nün gücünü, dayanıklılığını, kalıcı olanın, yıkılmaz olanın Miloşeviç'ler, UÇK'ler, Çetnik'ler, ABD'ler, NATO'lar değil Drina üzerindeki köprü olduğunu etinizde kemiğinizde duyumsayacaksınız. Balkanlar'da "banş veKardeşliği Drina Köprüsü"nün temsif ettiğini dahası bu "banş vc kardeşliğin" sanndığmdan daha güçlü, köklü olduğunu göreceksiniz. Bir nokta daha: Eğer aslımızla, ecdadımızla övüneceksek, "Drina Köprüsü"nü yaptıran Osmanlı vcziri Sokollu Mehınet raşa ile övünmeliyiz, iki dünyayı, iki apayrı dünyayı, yani doğu ile batıyı bir taş köprü ile birleştirme uzak görüşlülüğünü gösterirken, uygarlıklann temasa, dahası iç içe geçmesine neden olduğu vc böylece insanoğlunun uygarhğına büyük bir katkıda bulunduğu için... Ivo Andriç adındaki Sırp asıllı ademoğlu, Hıristiyan bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gclcn, sonradan devşirilerek Osmanlı devlet cihazında görev alan Sokollu'nun hemşerisidir. Biri yapmış, öteki yazmış. Bizlere de romanın keyfini çıkarmak kalıyor. Drina Köprüsü'nü Türkçeye kazandıranlardan Hasan Âli Ediz, Altın Kitaplar'tn bastığı yapıtın üçüncü baskısı dolayısıyla 1963 yılında kaleme aldığı önsözde bakın neler söylüyor: "Drina Köprüsü"nün gerek ülkemizde gerek başka ülkelerde böylesine başarı kazanması, hele 1961 Nobel Armağanı'na layık görülmesi, hiç de boşuna değildir. "Drina Üzerindeki Köprü 'de anlatılan olaylar gerçi küçücük bir kasabada geçer ama bu kasaba rasgele bir kasaba clcöildir. Burası, o zamanlar her ikisi de Osmanlı împaratorluğu'nun birer eyaleti olan Sırbistan'la BosnaHersek sının üzerinde, doğu ile batıyı birleştiren ya da ayıran, Drina Irmağı kıyısındadır. Drina Köprüsü burada, Drina Irmağı üzcrinc kuruldu. Köprü, yüzyıllar boyunca doğu ile batının alışverişini salladı, birçok olaya sahnc oldu ya da bunlara tanıklık etti." tvo Andriç'in romanının kahramanı, başlıca kişisi bu köprüdür. Yazar yapıtındabu köprünün çevrcsinde gelişen olaylann 350 yıllık bir tarihini sunar okurlanna. Çok ince psikolojik tahlillerle bezeyerek, geri plandaki tarihsel olayların içine romanın kişilerini yerleştirerek yapar bunu, yavan bir kronikçi, bir vakai nüvis gibi davranmaz. Roman sık sık bölgescl masallarla, söylencelerle, halkın gelenek ve göreneklerine dayanan atasözleriyle bambaşka bir anlatı tadına bürünür. Geri plandaki olayların her biri, tarih kitaplannı dolduracak zenginliktedir. Sırbistan isyanları, bölgedeki kolera salgınlan, sel baskınları, Bosna I lersek'in Avusturyalılar tarafmdan işgali, bölgcyc demiryolunun gelişi, 1912 Balkan Savaşı, 1914 Haziran'ında Avusturya veliahtı Ferdinand'ın Sırp bir genç tarafından öldürülmesi, AvusturyaSırbLstan savaşı sırasında tarihsel köprünün bir dinamitle atılması gibi... Bu tarihselsiyasal olayların çevresinde binlerce kişisel dram vardır... tstemediği bir gence vcrildiği için kendini köprüden Drina'nın azgın sulanna atan Boşnak kız Fato'nun acıklı scrüvcni, kumarcı Glasinçanır'ın kumar tutkusu, Tekgöz Salko'nun yaşantıları gibi... tvo Andriç olavlara yansız bir biçimde yaklaşır, tanıklıklann kaydını düşcr. Önyargısız, dikkatli bir biçimde yapar bunlan. Tanıklıklar kimi zaman hoşumuzagidcr kimi zaman üzer bizleri, ama tanıklık inkâra gelmez. Okur, Drina Köprüsü'nün inşası sırasında, köprüyü bir an önce bitirmek için çevreye zulmeden Abit Ağa'ya kinlenir. Abit Ağa'nın bir garibanı, kuşku iizerine, kazığa oturttuğu ve işkencc ile öldüntüğü sahnc insanın tüylcrini diken diken eder. Buna karşılık, şikâyet iizerine harekct cden Sokullu Mehmet Paşa'nın Abit Ağa'yı görevden alışından sonra görevlendirdiği Arif Bey bambaşka biridir; iç dünyası yumuşak, dürüst bir kişidir. Abit Ağa ya uiş bileyen okur, sessiz sedasız çalışarak kısa sürede köprüyü tamamlayan Arif Bey'e bir sevgi, bir yakınlık duyar. Tarih, her türlü malzemenin tıkıştınldığı, yan yana konduğu koca bir depodur. Isteyen istediğini bulup çıkarır, kcndine göre kullanır. Tarih yazımı açısından ciddiyc alınabilccck olan, yansızlıktır. Milliyetçi öfkeleri körükleyen malzemeleri ısıtıp ısıtıp okurıın önüne sunmak, sağlıklı otnadığı gibi, sakıncalıdır da... Ivo Ând riç buna çok dikkat eder. tnsanı csas aldığı, çıkış noktası olarak insanı kabul et ' CUMHURİYET KİTAP SAYI 4 9 9 TarihetmM*
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle