04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Barnes'ın alternatif tarihi "10 1/2 Bölümde Dünya Tarihi", okuduktan sonra dünyayı mutlaka farklı görebileceğimiz ve belleklerden kolay kolay silinmeyecek çarpıcı bir roman. SERDAR RİFAT KIRKOGLU Julian Barnes'tan "10 1/2 Bölümde Dünya Tarihi" J ulian Barnes'in "10 1/2 Bölümde Dünya Tarihi" adlı romanı, bildiğimiz, alışageldiğimiz dünya tarihlerinden değiL Bir kere yapısını kuru ve kavramsal düşünceler değil, o düşünceleri doğuran estetik yaşantılar oluşturuyor. Ikincisi, geleneksel bakış açdanndan sapan alternatir bir tarih, harra deyiş yerindeyse, doğanın gözünden muhalif bir insanlık tarihi. Sonra ilginç bir şekilde, kesirli bir tarih; bir başka deyişle, arağı olan bir tarih. Nedir bu artık? Bu artık, kitabın bir bölümünü (numarasız 'parantez' bölümü) oluşturacak kadar önemli; çünkü Julian Barnes 'aşk' kavramını çok bilinmeycnli dünya tarihi denkleminde olmazsa olmaz bir parametre olarak görüyor ve ona romanında son derece önemli ve anlamlı bir yer açıyor. 10 1/2 Bölümde Dünya Tarihi'nin metinsel dokıısunu oluşturan anlatılar, ilk bakışta, birbirlerinden tümüyle bağımsız, farklı üsluplarda kalcmc alınmış genel bir görünüm sunuyorlar. Romanda, Nuh efsanesinin oldukça dcğişik bir yorumundan terorizm ve nükleer tehlike gibi çağdaş dünya sorunlarına, çeşitli deniz kazalanndan son derece ayrıntılı ve derinlikli sanat tarihi analizlerine, aşk olgusuna dünya tarihi içinde ayncalıkh bir yer açma özlemini konu edinen bir denemeden Güncy Amcrika cangdında geçen bir film çekimine, XIX'uncu ve XX'nci yüzyıllarda Nuh'un Gemisi'ni aramaya yönelik iki keşif gezisinden bir düş yorumuna kadar birbirinden çok farklı gibi görünen anlatılar bulunuyor. Hatta Barnes ın romanını ilkin, klasik anlamda bir romandan çok, bir öyküler toplamı ya da derlemesi diye adlandırabdeceğimizi bile düşünebiliyoruz. Ne var ki tarih (historia) ve öykü (story) sözcüklerinin batı dillerinde aynı kökten geldiklerini göz önünde tuttuğumuzda ve farklı öykü kahramanlanna üişkin kimi aynntılan daha dikkatli bir gözle değerlendırdiğimizde, aralarında gisli bağlarla örülen bütün bu öykülerin ortak bir estetik temele dayandığını fark ermekte gccikmiyoruz. rerek şiir ve düzyazı metinlerdeki özne farklılığı konusu üzerine görüşlerini aktanyor ve bir şairin şiirlerindeki Ben'in, düzyazı metinlerinde karşı laştığımız benden kişisellıkten uzaklaşabdmesi, kendinden söz ettiğinde bile aslında bir insanlık durumundan söz ediyor olabileceği açısından oldukça farklı olduğunu vurguluyor. Sanıyonım, romanın anlamına daha derindcn nüfuz etmc açısından bu nokta çok önemli. Çünkü Julian Barnes da, romanının kahramanları arasında bir çeşit kişilik osmozu yaratmaya çalışarak böylesi bir özneler arası durumu öne çıkarmaya çalışıyor. Bu konuda tek vc çok anlamlı bir örnek vereceğim: 'Nehir Yukarı!' başlığını taşıyan bölümdeki aktör Charlie'in mektup yazdığı kansının saçlanyla ilgili epizodu, 'Parantez' başlıklı bölümdeki anlatıcı figürün bir başka deyişle yazar Julian Barnes ın yanında uyumakta olan kansının saçlarıyla ilgili epizodla şöyle bir karşılaştırın. Görünüşte, iki farklı kişi söz konusu, ama metnin bu noktasında vurguladığım o kişilik osmozunun belirdiği bir özneler arasılık göze çarpıyor. Barnes romanında, o eşsiz ironisiylc, bize olağanüstü çeşidilikte öyküler anlatıyor, ama her şeyden önce de sorular soruyor: Nuh efsanesi bir tahtakurdunun bakış açısından anlatılacak olursa ortaya nasd bir tarih yorumu çıkar? Filistinli tcröristler, Akdeniz'de seyreden bir yolcu gemisini ele geçirip de taleplerinin ycrinc getirilmesi için yolcuları öfdürmekle tehdit ederlerse, Nuh efsanesi çağdaş zamanlarda nasıl bir yankı bulmuş olur? XVI. yüzydtn Fransasındaki Marimolle köyü sakinleri haşaratı mahkemeye verirlerse nasd bir duruşmayla karşı karşıya gelmiş olabiliriz? Radyasyon tehlikesinin ve kişisel sorunlarının pençesinde genç bir kadın iki kediyi yanına alıp bir tekneyle tek başına denize açıkrsa yeryüzünde sürüp giden yaşam üzerine neler düşünür? Gerçeksanat dişkisi nasıl bir iliş kidir, Fransız ressamı Gericault'nun ünlü 'Medusa'nın Salı' tablosu bizleri tarihi hangi gözle görmeye iter? 1840 yılında, babasının ruhuna Tanrı'dan şefaat dilemek için Nuh'un Gemisi'ni aramaya koyulan orta yaşlı bir Ingiliz kadını, Ağn Dağı'nın tepesinde nasıl bir ruhsal yaşantıvla yüz yüze gelir? Ya da aya ayak basmış rıatta orada bir futbol topuyla şut bile çekrniş olan Amerikalı astronot Spike Tiggler Nuh'un Gemisi'nin peşine düşmeden önce ve sonra neler yaşar? Venezuela'nın cangü otmanlarında çekilen bir filmde Cizvit rahibi rolünü üsuenen bir aktör insanlık durumuna ilişkin neler keşfeder? Ve insanlığın en eski düşlerinden olan, düşünüzde uyandıgınızı görmek ölümsüzlük konusundaki görüşlerinizde nasd bir değişikliğc yol açabilir? Iştejulian Barnes, 101/2 Bölümde Dünya Tardii adlı romanda, bizlere bu denli değişik, ama aynı zamanda da bu denli ortak paydalara sahip öyküler anlatıyor. Hayatta kalma ve aşk, sanat ve gerçeklik gibi cdcbiyatın evrensel temalarını ele alıp tarihin farklı dönemlerinden değişik öykulcrlc bütün bu yaşantılar arasındaki derinlerde yatan koşutlukları, yaşantı birligıni keşfetmeye girişiyor ve bıınu yanarken de kutsal kitap ddınden argoya, şiırden denemeye kadar cok geniş bir anlatım yclpazesi içinde ustalıkla kalem oynatıyor. Tabii üslubu, bütün roman boyunca o eşsiz ironi yeteneğinin damgasını taşıyarak... 10 1/2 Bölümde Dünya Tarihi, okuduktan sonra dünyayı mutlaka farklı görebileceğimiz ve belleklerden kolay kolay silinmeyecek çarpıcı bir roman. • * 10 1/2 Bölümde Dünya Turihı/lulıan Barnes/ Çeviren: Serdar Rifat Kırkoğıu/Ayrtntı Yaytnlart/312 J. mantıksal olarak tarilıc karşıt olamayacağını, tarih için gerekli de olmadıgını, ancak quia absurdum est*, bağlanmamız gereken şeyin aşk olduğunu söylüyor. Bütün bunlara karşı çdonak huysuzca ve somurtkancabirşeyolurdu tıpkıbirçırpıdaKraliyet Ailesi'ylc dalga geçmek, Noel'i lanetlemek ve küçük çocuklara hakarct cünck gibi. Ancak ben bu noktada, biraz somurtkanlık ederek, yazarla tartışmayı gerçekten de arzu ettim. Aşk, bizi büyük olayların ve büyük adamlann tehdidınden kurtarmakta, sanat, din ya da başka lıerhangi bir şeyin yaptığından daha öte bir şey yapamaz. Ciddi bir dünya tardıi kaleme alma konusunda denemeye girişmiş ilk kişilerden biri olan Voltaire, Essai sur les moeıırs (Töreler Üzerine Deneme, 1751) adlı yapıtında, "Bütün kadim tarihimizin... kabullcııdmiş bir kurmacadan başka bir şey olmadığını", belirtmişti. O zaman bu masallar bü tününe yeni bir tanesini eklemenin hiç de zararı yok. Bir masalcı olan Barnes bize dünyanın geçmişine ilişkin kansamlı bir tardı uökümü değd, sadece bir aizi tablo vermiş bulunuyor ve bu tablolar da eski ve bilddcolanlardeğil. Romakapdannadayanan Attda değd. Bir eriyik içinde muhafaza ettiği kulağını Avam Kamarası'nda sergileyen Kaptan Jenkins değd. Alevler içinde yanan Moskova önlerinde kara kara uüşüncelere dalan Napoleon değil. Bunlann yerine kitapta, Tanrı'nın insana karşı, insanın insana karşı, insanın hayvanlara karşı ve zamanın herkese ye her şeye karşı acımasızüğının bazı yeni ve garip örnekleri var. 10 1/2 Bölümde Dünya Tarihi'ni* özetlemek zor olabdir, ama okuması zor değd. Kimi zamanlar ağırbaşlı, kimi zamanlar uçarı, bazen fantastik bazen kesin gerçeklere yer veren, kâh özlemleri yansıtan, kâh hicivli bir anlatı olan 10 1/2 Bölümde Dünya Tarihi hiçbir noktasında sürükleyicdiğini yitirmeyen, zekice bir kitap. Dahası, genelde çok eğlenceli. • * (Lat.): "Saçma olduğu için" (ç.n.) (THE LISTENER'ın 22 Haziran 79K9 tarıhlı saytstndan çevrilmistir.) CUMHURİYET KİTAP SAYI 496 Aşk, ssrat vo 98FCtfefl( Tarihin tiktak sesleri Bames romanında, o essiz Ironlslyle, blze olaOanüstü cesltllllkte öyküler anlatıyor ROBERT IRVVIN J Julian Barnes, bu özel tarihinde, daha çok, tarihin dısına itilen, onun marjında kalan ya da ondan bir şekilde kaçış arayan kişilerin (ya da varlıkların) öyküıerini anlatmayı deniyor: Söz gelimi, Nuh'un Cemisi'ne alınmadıkları için genıiye gizlice binmek zorunda kalan bir tahtakurdu çiftinin, nükleer tehdidi bütün benliğiyle yaşayan ve tek başına denize açılan umutsuz bir genç kadının, bir gemiye hapsolarak Atlantik'in ortasında oradan oraya sürüklenip duran Yahudi mültecilerin ya da XVI. yy'ın bir Fransız kasabasında yöre sakinlerinin iftiralarına uğrayıp kendılerini mahkemede savunmak zorunda kalan bir haşarat kuşağının. Sözün kısası, bu özel tarihın özneleri kahramanlar falan değil, tam tersine, tarihin mağdurları, tarih kitaplarının hiçbir zaman söz etmcdiği ve etmeyeceği kişilcr ya da varlıklar. Öte yandan 10 1/2 Bölümde Dünya Tarihi'de, tarihin bu çok farklı dilim ve katmanlarına ilişkin yaşantılar aktafılırken, postmodern diyebileceğimiz bir yönelimle, doğrudan doğruya yazarının sesiyle de karşdaşabdiyoruz. Söz gelimi, deneme tarzınua kalemc alınmış'Parantez' başjıklı bölümde, yazar Julian Barnes, kcndi adını veSAYFA 8 TarHn ıkşm Iflnkrtı syküsu ulian Barnes'in yeni romanı 10 1/2 Bölümde Dünya Tarihi adının da düşündürdüğü gibi, çok kısa bir tarih. H. G. Wells'in Kısa Dünya Tarihi, ne de olsa 70 bölümden oluşmaktaydı. Barnes'ın Dünya Tarihi, tarihten pek fazla hoşlanmayanlar için bir tarih. Barnes'ın kendisi de bunların arasında yer alıyor. Julian Barncs, Marx'tan alıntı yaparak "Tardı'in kendini, ilk kez trajedi, dcınci kez ise fars olarak yinelediğini" belirtiyor. Evet, peki ya üçüncü, dördüncü... onuncu kez için ne diyeceğiz? Aslı aranırsa, trajediyle fars arasındaki ulasdıkiarın çoğu, Barnes'ın tardısel sürecin yinelenmelerine ve yankdarına dişkin olarak verdiği eksantrik ve çekici vizyon içinde ortaya konuyor. Ne var ki romancı, Marx'ın teatral retordc konusundaki beğenisini paylaşmadığı için, "Tarih sadecc geğirir ve bizler onun yüzydlar önce yuttuğu çiğ soğanh sandviçi tadarız" dediğinde, bu yinelenmeleri tardıin geğirtileri olarak nitelemeyi ycgliyor. Barnes'ın Dünya Tardıi, Nuh'un Gemisi'nin yaptığı yolculukla gemideki hayvan yolcuların Nuh'un aç ailesi tarafından seçilip mideye indirilmesinin, bir tahtakurdu çiftinin gözünden anlatdmasıyla açılıyor. Ikinci epizod ise farklı türde bir seçdip ayddanma vakasını işliyor. Akdeniz'de KÜİtür gezderine konferansçı olarak katılan popüler bir tarihçi, Filistinli teröristlerin silalılarına ve kendi kötü niyetine ycnilince (Barnes'tn sahte olan şeyleri bııhıp ortaya çıkarma konusunda olağanüstü bir yeteneği var), Ortadoğu Tarini'ne öylesine bir yorum getiriyor ki, bu yorumda yolculuğa katıian Amerikalı gezginlcrin Kara Yıldırım terörist öraütü tarafından ikişer ikişer seçdip öldürülmelcri doörulaıımıs olııyor. Romanın üçüncü epizodunda, tantakurtları kendılerini Besançon'daki bir kilise mahkemesinin önünde kutsal şeylere sövgü ve ekinlere kötücül zarar vermekten ötürü suçlanmış buluyorlar; talıtakıırtları nın katıldddarı bu duruşma, tuhaf olmakla birÜkte, Avrupa tarihinde gerçek tarihsel öncelleri de bulunan bir özellık taşıyor. Duruşmada tahtakurtlannın Nuh'un Gemisi'nde bulunup bulunmadddarı sorusu, her dci tarafın avukatları arasında teolojdt bir meseleye dönüşüyor. Bir sonraki hikâyede, psdiolojik sorunları olan ve küçük b ir kaydda Pasifık'e açılan bir kadın, dünyanın sonu üzerine kendini sonu gelmez bir söyleve kaptınyor; neyse ki hikâyenin yapısındaki oyuncul karakter mesajındaki vaazımsı yanı dengeliyor. Ve kitap tardıin gegirtdcrini çıkararak böyleldde sürüp gidiyor. Ağrı Dağı'nda bulunduğu rivayet olunan geminin kalıntdarı, Victoria dönerninde yaşamış sofu bir kadının ve daha sonra da hidayete erdiğini düşünen Amerütalı bir astronotun hac yolculuklarının hedefi haline geliyor. Tahtakurtlannın yol açtığı ydumlar, zamanla bütün büyük sanat yapıtlarını ortadan kaldırıyor. Iş üzerindeki tahtakurtlannın tdctakları, insana zamanın kaçındmaz geçip gidişini anımsatıyor ve bir başka ycrde de tahtaKurtlarının ilkel çiftlesme ritüelleri insani aşkın doğası üzerine Jolambaçlı bir yorum getirme amacıyla söz konusu ediliyor. Zaman zaman Barnes, kendini kalabakk freskolarından birine resmeden ve oradan scyircdcre bakan bir ressam gibi dönüp doğrudan okurlarına hitap ediyor. Denız kazaları üzerine kaleme aldığı bir dizi pasajda Medusa'nın enkazı, Titanic'in batışıı, St. Louis'nin Nazi Almanyası'ndan Küb a'ya yaptığı taldısiz yolculuk bunu yapıyor. Bu denemelerde, fclaket kavramının doğasını, seçim ayırma sürcçlerini yani künlerin boğulacagını ve kimlerin kurtulacağını ve tarihle sanatın felaketlerle dolu geçmişimiz hakkında yalan söylemeyc mecbur kalma biçinderini yeniden yeniden sorgulayıp irdeliyor. En öncmlisi de ilg inç bir şekilde 1/2 rakamıyla dde getirien le bölümde, insani aşkın doğası üzerine bir hayli kişisel bir söylem getiriyor. Aşkın KİŞİS8İ M P söytem
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle