Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 Ü İ U S T O S 1 8 8 • Metin Celal Atilla Birkiye ile nomanlan üzerine konuştu 3.sayfada • Muzaffer Buyrukçu Mehmet H. Doğan'ın edebiyat anılan 'Şimdi Uzaklardasın'ı değerlendirdi 16. sayfada ü Oktay Akbal ve Egemen Berköz'den CumhuriyetKlasikleri lO.sayfada Q Julian Barnes'ın '10 1/2 Bölümde Dünya Tarihi'üzerine iki yazı 8.sayfada Cumhuriyel Feridun Andaç HALİL GÖKHAN Sozun ve yazının yurdunda bir yazar Eğitim, kültür ve edebiyat konularında inceleme, araştırma ve denemeleriyle tanıdığımız Feridun Andaç yazının ve yaşamın sırlarına dönük izlenim ve gözlemlerinden oluşan denemelerini "Işık Ol, Günüme Ağ" adıyla kitaplaştırdı. Andaç'la kitabı ve yazın yaşamı üzerine konuştuk. özlcre lutunuyorum en çok .." Bu söz,sözcüklergtbı zamammızın boşluklanna yapayalmz dağılan yazar soyunun son ortak çtğlığı artık. Ses'in çtğhğı çağıran dönü şümüne 'doğası gereğı' evrtmtnın hirparçau olarak bakmak,alı$kanItğın ta kendistuldu iyiden iyiye. Konu sözden açılmışken, Feridun Andaç'ın Söz'ü nastl başladı? Bunu/söz'ün yurduna.yani çocukluğumunun iklimine/coğrafyasına dönerek anlatabilirim ancak, size. Her çocuğunki gibi bir düş cvreniyle kurulu, söz'lerin ilk ışıltılannın içimize yansıdığı o günlere uzanmalıyım. Müthiş bir doğa ile iç içe geçen çocukluk evreni. Kar scsi, gül kokusu, frenk üzümü tadı.kuşburnu kızıllığının rengi... Bir de bozkırların ıssızlığı... Yani sessizliğin sesıydi söz'ün tınısını getiren, bu cvrcni rcnklendircn. Görüntüler vardı ilkten, sonrasında ise söz. Müzikle sarmalanan, ya da şöyle diyeyim; kar sesini dinlcrken duyumsadığınız içsel bir sesin sriz'e dönüştügü an'ların bilcsjiminde varolandı... Dil yurdııma dönünce, çocukluğumun her evresinin söz'le örülü oldugunu anımsarım hep. Sonra renklcr, kokular, scslcr, görün tüler... Ve elbetteki yazı. Söz, bağlayıcıydı bizim için. Yürekten yııreğe, candan cana ula^an ten ısısı gibiydi. Yazı bir duruş, bir ifa de biçimiydi. Varoluşu adlandırmaktı. Bunu,bunun büyüsiinu sonraları öğrenecektim. Ama söz öyle dcöildi. Hayatın ner alanında kuşjatıyordu bizi. Hayatımızda görsellik ön plandaydı ve söz bunun biiyülü tamamlayıcısıydı. Yazı kutsaldı. Yâzan/okuyan insan saygı görürdü. Bilginin ışığını taşıyan olarak nitelendirilirdi. Yazı aydınlığı veışığıgösterendi.bağlayandı. Kutsal Kitap'tan yazı'nın sırrını aralamaya çalışmıştım. Bu da/aydınlık bir insan.lb rahim dedemin Kur'an'ı Tiirkçe anlamıyla bize aktarması, anlatmasıyla olmuştu. Bakara Suresi'nden su cümleler bugün bile belleğimdedir: "Kendisinde hiçbir şckilde şüphe olmayan bu Kitap, müttakiler (günah vc haramdan bakınanlar) icin bir hidayet kaynağı ve yol göstericidir." Yeryüziınün ıssızlığında varoluşun kayna^ına, söz ün vc yazı'nın anlamuıa ulaşabilecek labirentlerc giriyordum. Ço cukluk evrenimde Kur'an, 'I'evrat ve încıl'le gelip dıırduğum yerde yazı'nın büyüleyici görünümü vardı. ü güzel insan, dört kitabın da okunup/bilinmesi gerektığini anlatan gerçek bir bilgeydi. Dinlcr tarih'ni bu donli güzel anlatan ikinci bir insana rastlamadım ömrümce. lnançlı bir insandı, ama onun anlattıkları sizi bir başka kıyıya, ateizme götürüyordu. Siz evrcnin olusumunu anlamaya çalışıyordunuz onun anlattıklanyla. Nuh Turanı'nın öyküCUMHURİYET KİTAP SAYI 496 sünü Gılgameş Destanı ile iç içe anlatması, oradan Köroğlu Destanı'na geçmesi; Dcdc Korkut'tan, Evliya Celebi'den bir dostu, bir arkadaşı gibi söz etmesi; bize âşıklar çesmesinden söz ile su (bade) içirmesi unutulacak gibi değlldi. Yazı'nın gizlerine söz'iin hayatımızdaki yerini/anlamını Dİlmekle ulaştığınıı söylemeliyim. Bunu daha somutlarsam: Doğup buyüdüöüm kent birçok kültürün kavsak noktasında yer alan, varo lan kültürel tarihsel birikimı bugünc ulaştıran bir kent.. Binlerce yıllık tarihi Hurriler, Asurlular, Urartulular (Ermeniler), Kimmerler, Bizanslılar, Iranlılar, Araplar, Gürcüler, vc Ruslar'dan; Selçuklular, llhanlılar, Çobanlılar, Eratnalılar, Karakoyunlular, Timurlular, Çağataylılar, Akkoyunlular, Safcvilcr ve übmanlıiar'a uzanan bir birikimin varoluşunu simgeleyen bir kentti Erzurum. Onca talana, vurguna karşın çokkültürlü bir top lumun izleri henüz silinmcmisti. Kentin neresini adımlarsanız adımlayın tarih, ooğa ve insan sıcaklığı sizi sarmalardı. Taş yapıların ardındaki sıcaklığı, sevgi ve bağlanmayı bulurdunuz. Çocukluğumun yurdu gezginlerin uğrak ycriydi. Tiyatro kumEanyaları gelirdi, lunaparklar kurulurdu, konser • verilirdı, çay bahçelerinde şenlikler yapıhrdı; r Kösk'tc âlemlere durulur, panayırlar ve mesireliklerde insanlar buluşurdu. Sokak aralarına, bahceIere taşan düğünler yaşama diiğünümüz olurdu. Fener alayları çocukluk bayramımızdı. Şenlikli bir kentti Erzurum. İnsanlar birbirini tanırdı. Geleneksel yaşam biçimleri, bağlı olunan değerler çözülmemişti henüz. Sokakların dili vardı, mahafielerin yaşam kültürü iz bırakıyordu bizlerde. Söz'ün atlaslarını buralarda kuşanıyorduk. tyi, güzel, doğru olana egilim; bilgiye, ayaınlığa bağlılık da ha razlaydı insanlarda. Devamı 4. sayfada.