06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

" di. Tam tersi müthiş bir matematik vardı ortada. Iki saat içindc bütün olayı anlatacaktınız. Hiçbir yeri sarkmadan... öyle edebiyatfilanyapmadan.Hersahneseyir ciyc bir şey anlatacak, her diyaloğun bir işlevi olacak. tlk işim daha da zordu. Çünkü karşımda Yaşar Kemal vardı. Onun o müthiş romanda yaratuğı şiir, bu kez sinema yoluyla yeniden yaratılacaktı. Bütün kaygım bu şiiri yakalamaktı. Türkan Şoray'ın yönettiğj filmin senaryosuna bcndcn sonra pck çok kişi cl attı anıa gene de pek fazla bozamadılar. îkinci senaryo çalışmam At'tı ve yönetmeni Ali Özgentürk'tü. Bu film bcnim için çok özeldir. Büyük bir dayanışmanın filmidir ve Türk sinemasının ılk onfilmiiçindedir. Bu senaryoyu Burgazada'da yazdım. BazıgünlerSaitFaik'igörürgibioluyordum. Bugün hiç kitnse beni adada senaryo yazmaya götürcmez. Çünkü bunalıma girmeme beş dakika kalmıştı. Dana sonra Orhan Kemarin Murtaza'sı üstündc çalıştım vc Bekçi filminin senaryosu çıktı. Bu senaryoda ycryüzünün bütün Murtazalarının düştüğü trajikomik durumları cpik bir yöntcmle anlatmayı seçtim. Yönetmen Aİİ Özgentürk'tü. Daha sonra Su da Yanar gclir. Bir hesaplaşmanın filmi. En sevdiğim, en başardı bulduğum scnaryom odur. 12 Eylül sonrası bizim kuşağln yaprak dökümünü anlatır. Filmde Nâzım Hıkmet'in mısralan yer yer mctnin içine girer. Bu senaryo için iki yıl uğraşmıştım. O zamanlar o kadar Nâzım Hikmet okumuştum ki, pck çok şiiri ezbere okuyabiliruim. Su da Yanar'dan sonra sinema hakkinda epeyce bilgim olmuştu. Çünkü senaryolarını yazdığım filmJerin montaiında bulunma şansım olmuştu. Gün geldi kendi filmimi çckmek istedım. Bu da okuduğum ilk andan itibaren bcni saran, bende îilm yapma isteği uyandıran Sevgi Soysal'ın Tanre Rosa'sıydı. Bir yıl senaryo çalıştıktan sonra Avrupa Konscyi'nden de parasal destek alarak üç yabancı ortaklı Seni Seviyorum Rosa filmini çektim. Romanıokuduğumda metnin iç izlegi beni çok etkilemişti. Korkunçbirörsclenmişlik duygusu vardı o iç metindc. Film izleği de bu oîdu. Bir farklı kadın tipi yarattım. Orsclenen ama genc de kalkıp gülünç olsa da hayat denilen bu muhreşem kargaşayı yaşamak isteyen bir kadın. Film yaparken çok eğlcndim. Bu lilnı sayesindc pek çok yere gittim. Film çeşitli ödüller aldı ve yeni bir filme kadar bütün tatların damağımda kaldığını söyleyebilirim. Bir süre sincmaya ara verdim. Sonra, şimdilerde yeniden bir senaryoyla dönüyorum. Dilerim yaşamımın ikinci filmini çekebÜirim. Malum bir film için para bulmak, film yaraünaya eşit emek vc çaba istiyor. Kadınlar sizin yazın/yaratı evreninizın ana dokusunu oluşturdu. Biraz bunun üstündc duralım. Bu inuının en iyihıldig't/tantdtğını anlatma duygusundan mı kaynak lamyor, yoksa? 1 lep kadınlar araeılığıyla bazı duyguları, dcgişimleri daha iyi anlatabilirim diye düşündüm. Kadınlar muhtcşem entri ka yetenekleri, zengin, sürekli bcsledikleri iç dünyalarıyla çok daha karmaşık ve baştan çucarıcıdırlar. Bu savede bana dcfiil, pek çok kişiyc çekici geliyor. Çevreme baİuyorum ve hep anlatanların kadın olduğunu görüyorum. Çevreme bakıyorum aşk için ölenlerin kadın olduğunu görüyorum. Bu bir gerçek. Bana da bu gerçeğe sıkı sıkı tutunmak kalıyor. Sonra yenidcn basa dönüş: Tiyatrn. Bu kez yazdığınız oyunu da (Avluda) yönetiyordunuz. Yinc kahramanınız kadındı Kadın kımlig'ını bu denlı irdclemeniz, başat kılmanız üzerindc biraz duralım dcrim. Avluda tek kişilik ve klasik oyun tekniğiyle yazılmamış bir metin. Bu metindc en büyük arzıımu şiirsel yazıını gerçekleş tiriyorum. Bu nedenle nayılıyorum. Bu metnc. Metni ilk Işıl Kasapoğlu'na okuSAYFA 6 dum. Sonra onun öğrencilerine. Işıl tzmit'e çağırdı beni ve "haydi" dedi, "yazdığın oyunu yönet." Biliyorsunuz Işıl Kasapoğlu tzmit'te mucize bir şey gerçekleştirdi. lzmit Şehir Tiyatrosu'nu kurdu. Bi ri muhteşem iki sahnesi ve binlerce seyircisi var. Kasapoğlu böyle, "hadi sen yönet", deyince yazarlılıkla yönctmenlik karşı karşıya geldi. Genelde tiyatroda bu durum pck sevilmez, ender uygulanır. Yazarın ayrı bir ağırlığı, yönetmenin ayrı bir ağırlığı vardır. Birbirlerine düşmandırlar. Ben DU düşmanlıgı sevdim. Kişisel olarak aldığım sonuçtan hoşnutum. Insanları şaşırüyorum oyunu ya seviyorlar ya da nefret ediyorlar. ürtası yok. Bu bcnim için gerçek bir ölçüdür. Film için, tiyatro için, hikâyc için. Bu oyıında oyuncu 21 deöişik kadın kim liöine bürünüyor. Bunlar benim avlumun yıllardır bir arada yaşayan konukları. İlk kez hepsini bir araya getirip kendimce eğleniyorum. Zaten bir oyun sahnelemek, bir film çekmek eğlenccli bir iştir. Yazıysa acı verir, cn azından bana. Yazıda tek mutlu olduğüm an, yazının bittiği andır. Oysa sinema, oyun eğlendirir beni, bcnimle birlikte tüm çalışanlan. Kadın kimliğini bu denli irdelemem üstünde duruyorsunuz. Daha önce de söylcdim. Kadınlar iç dünya ve ben bu dünyada dolaşmayı scviyorum. Ama şimdilerde gene tek kişilik bir oyun yazıyorum bu kez kahramanı ben yaşlarda bir erkek. Bir hesaplaşma, samimi bir iç döküş olacak. Pekı "kadın yazar", "yazınımızda kadın duyarlılığf" belirlcmelerine kattltyor mu.sunuz? • Bu tartışmanın çok geride kaldığını sa ruyordum. Biyolojik bir devrim olmadıka yani erkekler doğuramadıklan sürece ir kadın duyarlılığından sözetmek mümkün olacak sanıyorum. Kadın yazar tanımını boşverin. Meslck hanesinde sadece yazar yazıyor. Kadın duyarlıhğı dcnince de ben kendi payıma "daha az kurmaca daha çok içtcnlik," diyorum. "Gcçmii bizi hep ilgilendirdı. Biryanımzla (nzellikle öyküröportailar) hep bugüne tamklık ederken; düne de uzanıyorsunuz. Bir aıtlik duygusu mudur bu? Yazı, biranlamda sizi nerelere ulaşttrıyor; siz bununla nerelere ulaşmayı amaçlıyorsunuz? Bazı zamanlarda okurun karşısında çırılçıplak kaldı^ımı düşünürüm. Bir ruh çıplaklıgından sözedivorum. Bu duyguylafilmçekerken de çok sık karşılaştım. "işte kızım", derim kendi kendime, "bak elindc degil sakladığın, bilinçaltına gömdüeün her şey sana isyan ediyor ve seni zorluyor. Numarayı bırak." Donup kalırım. Ama vazgeçmeyi başaramam. Ruhun eıplaklığı bazen bir röportaja, bazen bir film karesinc, bazen de bir nikâyenin tümüne yansır. ü zaman ben, kcndimi bir şeyler başarmış gibi hissederim. Sanki bir sırrı Ibaşkalarıyla paylaşmış gibi olurum. Bu tür bir duyguyla ne yazarsam yazayım, yayımlandığında hcyecandan okuyamam. Sonra yavaş yavaş alışırım. Kendi çıplaklığıma yabancılasır, her şey başka birine aitmiş gibi yazdıklarımı okuyabilirim. Bu çok acılı bir duygudur bu. Büyük bir yalnızlık duygusudur. Beni sadece başka nikâyelere uçurur, o kadar. Yazı evreninizde sarsıcı bir duygululuk t var. Hiçyitmeyen, insanı her dem sarmalayan bir coşkunlukta, üstelik öyküröportailartmzda gozlemevinizin çeperindeki tanıkItklar bu Ktptrttlarla vamluyor Buna biraz da '6H romantiği'nin yasama duyarlı bakısımn yansımalart mı demeli buna ? Buradan yola çıkarak röportaj yazarltg't, gazetecilık üslünde duralım, diyorum Bana hep bunu söylüyorlar. Sende bu coşku, bu duygululuk hiç bitmivor. Doğrudur, her şey bcni heyecanlandırır. Ftkiler. Bazen 18 yaşında tıfıl biri gibi hissederim kendimi. Hiçbir hayat dencyi olmayan, hergördüğüne şaşıran, biraz da akılsız biri. Büyümeyi reddetmek, benim kendimi koruma yollanmdan biri. Hayatta beni hcyccanlandıran, beni şaşırtan hiçbir şey kalmamışsa ben neden kendimi zora sokup yazıyla, çiziyle u^raşalım ki... Yapılacak daha güzel şeyler var. Nasıl aşkı bi len biri, sonunda acı çekmek pahasına ycniden aşık olmayı arzularsa ben de beni heyecanlandıracak, gözyaşlarına ya da scvince boğacak olaylan, duygulan öyle ar zularım. Bunda benim 68 kuşağından olmamın elbette payı var. Bu bir virüs, bana da bulaştıftı için hoşnutum. Bu sayede yaşamıma dönüp baktığımda aşkıyla, yenilgisiyle, başarısıyla dopdolu bir nayat görüyorum. Röportaj yazarlıgı ve gazeteciliğe gelince. Bu ikisi sizin asla sırça köşklerde yaşamanıza izin vermcz. Sokağa çağırır ve emin olun sokak her zaman çok heyecan vcricidir. Sonra, gezgin ruhunuzu alevlendiren yazılar geldi. Büyülü Bir Yolda (VJ97) Yazı vegezginlik. Yazmak için kaçtntlmaz olan ı Isıl Oznentiirk derler adına!.. ii TARIK DURSUN K. gun, 'neden kendini öldürmedin?' diye sorduklarında verebilcccğim•tek yanıt vardı: 'Bilmiyorum.' • • V>^ ... vc ben bu yanıtın peşine takılıp bu hikâyenin en kuytu köşelcrine usulca sokulduğumda gördüm kı, 'tanrım, ben hiçbir şey bilmiyormuşum'. Bu, bir ihanetin hikâyesiydi. Şimdi bir avluda tek başıma oturuyorum. Bu ihane tin hikâycsi bana eşlik ediyor. Onu korkunç lulan, ıçimdeki tüm inanç ve güven duygularını yok etmesi. Yüreğim ağır ağır ölüyor." Bunları söylcyen, yazan.. Bir kadın vc bir hikâyeci. Hikâyelcrinde bütünlemcsi ne yazar olarak, hikâyeci yaklaşımı içindc kendi tavrına yaraşır bir tutarlığın da sürdürücüsü. O, ufacık tcfecik, çıtı pıtı bir kız. Hep yarım alabros traşlı. Ozenti dcğil, kendisine bunun çok yakıştıfiını biliyor da on dan. Diger kadınlara "fark" attığı da söylenebilir... Yokuş'a bir girdı, pir girdi. Biz, kuşak olarak "okullu lara da karşıvdık, kadınlara da. Mesleğin kuralları, yıllar yılı bir değişmezliğin sürdürücülüğünü yapıyordu ve "yumuşak kannı"ndal>ir Nilüfer Yalcın, bir Vasviye Özkoçak, bir Nalan SeçKİn yeterli crkek hoşgörüsünün (yine ye terli) örneklemeleri deöiller miydi? Aldırdığını, umursadığını sanmıyorum. Kadındı ama, erkeksi bir inatçılıöı vardı. Her yaptığını, erkcklcrin yaptıkları gibi yapıyordu. Güçlü ve en az kusurlu. Yolculuklar mı; ııcu doludizgin röportaja vc dünyanın neresinde bulmuşsa orada ve oranın kcndine özgü koşulları altında ycrcl insanı ele alıp evrensel gerçekleriyle çok değişken boyutlara eriştiren bir sona götürüyordu onu. Duyarlıyclı; çünkü kadındı vcedebiyat taıı gcliyordu. Vaşar Kemal'dcn öncc Keşat Nuri ilc başlayıp Yaşar Kemal gelenc dek hiç kimse ile sürdürülmcyen (sonra " O ışılözgentürk, ışıl veisıtan cündüzle blrllkte. Erkeksi inatçılık I Ialit Çapın'ın, Cengiz Tuncer'in, Necmi Onur'un, Nail Güreli'nin ve arada kimi edebiyatçıların kaçamakları dişında) "sıradannlığa düşürülmüş röportaja, o, bir "başka hava" gctireyim diye çırpınıyordu. "Farklı" olma konusunda ne gerekirse elindcn geleni esirgemedi bunun için. Edebiyattan geliyor olmanın özelliklcrini röportajlarına yansıttı. Bu, ona olaya çok dana değişik, yiizeysel olmak yerine, çok daha derinine, özündeki asıl gerçeğe inme fırsatını tanıyordu. Tam ve örnek bir gazcteci değildi. Koşmak, tık soluk bir şeyleri bir ycrlere yetiştirmek ve bunları yaparken de olana bitene dar vakit özrüyle üstünkörü bakmak zorunda değildi o. Acelesiz bakıyor vc görüyordu. Önemli olan da buydu zaten; bakması ve görmesi... Bütün bu olguları gerçekleştirirken kimi zaman çokca, kimi zaman tam kıvamını tutturarak sincmacı yanını da kullandıf*ını l)elirtmeliyim. Sinemacı olmak, sinemadan gelmek; yaşama karşı tutulan objcktif aracılığında, yaşamın yan tutmayan tanığı olmak demcktir. Gerçeklerin göz lemcisi, bunu peliküle geçirerek yanna aktaran demcktir. Gazetecilik ondan çok şeyler aldı, ama ona da çok şeyler verdi, bunu yadsımak nankörlüktür. Var olan edcbiyatçılığının yanı sıra, onu yaşamla, yaşam kavgası verenlerle yüz yüze getirerck çok başka bir hamurun yazarı yaptı. Yinc onu edcbıyatın fildişi kulesinden çıkararak dünyamızın o çirkin, o çekilmez, o değiştirilmesi için can atacağı gerçekleriyle karşı karsıya getirdi. Bunu bütün kitaplarında siz dc görebilirsiniz; "Yokuşu Tırmanır Hayat"ta, "Hançer"de, "Derdim Sakin Ol"da, "Geniş Mavi Bir Gök"tc, "Alevin ve Ateşin Içinden" de ve öbürlerinde. Bu adlarını andıklarım, hikâye kitaplarıdır, onu bize ve en öne çıkaran kitaplan. Hikâyelcrinin hcpsinde de egemcn olan, yavaş yavaş içe işleyen, kıpırtısız, suskunlugu yeğlemiş bir hüzün. Yalnızca kahramanlaruıda dcğil, Ozgentürk'ün anlatı biçiminde de var DU. Kelimelerini hüzne dönük, hüzünle bağdaşır bir scçmeciliklc ycrli yerine yerleştiriyor. Bunca duyarhğa ne gerek var ki.. diye düşünebilirsiniz. Ama burada karışma hakkı okurun değildir. Yazanmız onu öyle uygun görmüş, yazar (ve hikâyeci) özgürlüğüne dayanarak bunu öyle yakıştırmıştır. Olabiiir. Ben onun {Işıl Ozgentiirk'ün yani) en çok hikâyeci yanını scviyorum. Onun (çıtı pıtı, yarım alabros traşlı, gözlcri cin parçası, kulaklan çok küpeli, ellerinin parmaklan çok yüzüklü ve) büyümemiş bir çocuksulukla gözlemleyip hepsini katışıksız harmanlayarak bunları hikâyeye dönüstürmcsindcki ustalıöını seviyorum. Işıl Özgentürk, iyi bir hikâyeci. Size ulaşamamış olabilir hikâyeleriyle, hiç okuma mış, bu yüzden adını duymayıp onu hiç tanımıyor da olabilirsiniz, mümkün. Peki, siz ne yaptınız başka hikâyecilcrc ve Işıl Ozgcntürk'e ulaşmak için, söyler misiniz bana? • CUMHURİYET KİTAP SAYI 487 DuyarHk ve hiizün
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle