Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
r kıışkıılııdıır. Hangi kovuga saklandığı bclli olmayan AlaaJdin'in, Tatar kızınin kıyafetine büriiniip kardeşinin cariyclcri arasında gizlenip gizlcnmediği de bilinmektedir. Ama roman yazar, okıırun katasında yarattıgı tüın bu kuşkulardan son ra artık hiçbir şey anlatmak istemez. "rIikâycnin bütünlügü daha fazla çözülmesin diye, bu bölümde dc boş bırakılmış birkaç sayfa radı bulunsun istiyorum cünkü ve böylece hikâye, bir süre de olsa benliğimin sınırlı bakışından kurtulup rahat soluk alabilsin, kendisi kalabilsin, ya da anlatmakla bcn onıı bir yandan yaşatip bir yandan öldürüyorsam, bu güzel güna lıın birazı da sizin olabilsin istiyop...y. "/**>V**TV*A**********\ sö/lcrivle okurun tamamlayacağı romanın sorumluluğunun bir bölümünü dc okura yüklemeye çalışır. Sıraladığı olasılıklardan hiçbirikcsindeg'ildir;olabilirliklcrarastndan yapacagı seçimle olaylara kesinlik kazandıracak okur, scçiminin sonııçlanna da katlanmak zorundadır. Roman, sarmal bir yapı içinde durmadan dönüp dolaşarak aynı noktaya gelmekte; ve gerçekte zaman ve mekân kavramlarından arınmışltöını 59. sayfanın üçüncii paragrafında: "lşte o zaman ben kaleyi değil de sanki bakışlarımı yititmiş gibi yavaşlayıp hızla önündcn geçtiğim o bakımsız türbeye baktım ve bakar bakmaz da gövdemde miithiş bir yorgunluk hissettiın. Belki bunu yıllar sonra şimdi size, bazı insanlar, işte böylc kendilerinde merak uyandıracak tarihi bir şeyle karşılaştıklarında biraz da o şcyin görüntüsünde biriken zamanın derinlikferine bakarlar, biraz da o şeyin karanlıkta kalan ilk anına dogru zihinsel bir yolculuğa çıkarlar ve elbette ister isitemez çıkılan bu zorlu yolculıık sırasında hem giderek ayaklarının altından kayan şimdiyi, hem de kalın uöııltıılar tasıyan sonsuz olabilirliklcrle dolu belirsiz bir geçmişi aynı anda iç iç e yaşamaktan yorulıırlar, cîiyc açıklayabilidedikten sonra 118. sayrada: "Benm. nimkisi, hiçbir zaman hiçbir yerde açıklanamayacak kadar dcrin, hiç kinısenin anlayamayacağı ölçüde karmaşık ve acayip bir yorgunluktu." diye sürdüren roman yazar, anlattığı ve anlatabileceği hemcn nerkesi ve her şcyi bir an için kendi beninde yaşamış; böylece zamanı ortadan kaldırmıştır. Romanda sözü edilcn mekânlarda, Gustave Flaubert'in: "Tanrı ay rıntıdadır." sözünü anımsatırcasına, ayrıntıları hiç soluk almadan yan yana sıralanıp, bunların ça&rıştırdığı görüntüdc, nerede nasıl duracaklarını, oluşturacaklan konıpozisyonunu, yani sunulan manzara içindcki yerlerini belirlcme işi de okura bırakılmıştır. Yazarın istediği, yalnızca birkaç fırça darbesi ile çag rıştırdığı tabloyu okura tamamlatmaktır. Sunulan son suz genişlik içinde kendini yitirmcmcyi başaran okur, tabloyu tamamfarsa mekân lar da netleşecektir. Yani henüz romanda mekân yoktur; vcrilcn parçaların yogunluğu okurun oluşturacaİı dizimlerle çözülecek; sayısız nesnelerden oluşturulacak bütünlerde yepyeni dünyalar yaratılacak tır. Italo Calvino bu yaklaşımı: "Mııtfağın ocagında alev alan bir odun parçasının öyküsü bile sonsuz büyüyebi|j r »(a******************) cümlesiyle ifade etmiştir. Roman, roman yazarın anlatı boyunca kıvrana kıvrana aradıgı kahramanı ilc göz göze gelişiyle biter. Gerçekte asıl roman şimdi başlayacaktır. Anlatı boyunca kahramanını, zamanını, mekârunı vehikâyesini arayan, alışılmışın dışında bir bakış açısıyla roman türünü tartışıp sıra dışı bir üs İLip özleyen roman yazar, artık bir tek şeydcn cmindir, kahramanını bulmus,tur. Ro man yazılmaya başlanabılecekrir. Bütün bunları saptadıktan sonra düşünüyorum da yazımın başlığı, "Kahrama nını Arayan Roman", "Yazarını Arayan Roman", "Zamanını vc Mekânını Arayan Roman", ya da "Kendini Arayan Roma"da oİabilirdi. SAYFA 6 I lasan Ali Toptaş'ın en saygıdeğcr yanlarından biri dc dili kullanmada gösterdi öi özen vedikkattir. Uzıın, çok uzun cümleler kurar; ama asla cümleyi karıstırmaz. Büyük bir maharetle devirir bir de cümleleri; hızını alamaz da üç nokta ile açık bırakır bir de uçlarını. Cümleyi okurun düşgücüne teslim eder. Acelcci ve telaslı okurlar için çekici bir üslup olnıasa da dilini cok başanlı bir biçimde kııllanan Hasan Ali Toptaş'ın ustalığı yadsınamaz. "Ben bir köşede taksiden inip yavaş yavaş akşam karanlığına gömülen kusmuk lekeleriyle dolu taş döşeli sokaklara girdiğimde, sağda solda insanın yüreğini sızlatan hazin şarkılar çalınıyor, bu şarkıların içinde yüzen uzıın bacaklı taburelerdc, hasırlarda, sedirlerde ve plastik çiçeklerle süslü kocaman kocaman masalarda da içki içip sigara tüttüren bu lanık bakışlı birtalum adamlarla, in cecik incecik, tüy hafifliğindeki kız lar oturuyor du."(********************) cümlesinde olduğu gibi, sıralı ve birbirine bafilı cümllcr kurup; sıtatlar ckleyerek isimleri; zarfları zarflarla çevreleyerek eylcmleri zenginleştiren, kattıfiı aracümlelerle anlamları derinlestiren I lasan Ali Toptas gerçek bir dil şenligi sunuyor okurlanna. lkılemelerin yarattığı bir iç ritmlc, zaman zaman bile ısteve yinelcdi^i sözcüklerle anlatısına bir anenk katan yazar, özenle seçip bilinçle kullandığı sözcüklere yüklcdi^i çok anlamlı çağrışımlarla da özgü ve şaşırtıcı imgeler yaratarak anlatımındaki şiirselligi katmanlaijtınyor. Hiçbirini yerinden oynatamayacağınız, kaldırıp atamayacağınız saglamfıkta oir yapı kuruyor sözcüklerle. tlctmcye çalıştığı anlamı aktarabileceği ve yerine bir başkasını gctiremeyeceğiniz kadar doğrıı sözcükler seçiyor, seçeneksiz bırakıyor sizi. Süzülmüş bir sözcük ekonomisiylc yaratılan sonsuz bir anlam zenginlığiyle baş başa kalıyorsunuz. Dura dura, düşünc düşüne okuyacaöınız 11. A. Toptaş eserlerinden sonra Türkçe'nin mantı^ını ve yapısını içinize sindirmemeniz olanaklı değil. Dil dafiarcığınızın büyüyüp genişlememesi de. Bütün romanlar için önsöz nitcliğindeki "Bin Hüzünlü llaz", gelecek yüzyılın anlatı alanındaki birçok yeniligin başlangıç noktası sayda bilir: Sözcüklerin giıcune, bir kez daha ija^kınlıkla ve H. A. Toptaş'ın ustalıgı kar şısında şapka çıkartarak tanıklık etmck için deokunmalı "Bin Hüzünlü Haz", bu hazdan yoksun kalmamak için. • Dipnotlar (*) Toptaş, ITasan Ali, Bin Hüzünlü Haz, Adam Yayınlan, lstanbul, Aralık 1998. (**) a.g.e., s. 9 (***) a.g.e., s. 9 (****) a.g.e., s. 21 (*****) Calvino Italo, Arnerika Dersleri Gelecek Bin Yıl İçin Altı Öneri, Çevircn: Kemal Atakay, Can Yayınları, Istanbul 1990, s. 145. (******) Toptaş, Hasan Ali, a.g.e., s. 12 (*******) a.g.e., s. 16 (********) a.g.e., s. 5657 (*********) a.g.e., s. 58 (**********) a i K > e . ı S ı 7 i (************) a.g.e.rs. 81 (*************) a,g.e., s. 83 (**************) a j , (*****•*********) e x s 7i 9 ^****************^ a /**********+******\ a g : s s cjy ıit 1 (*************,****)• cjv'ino, Italo, a.g.e., s. 98 (*******************) j Ali, a.g.e., s. 35 o p t a Ş j Hasan Avkırı bir tromnet ki kendimin hasretini çekiyor, ondan uzak kalmanın yalnızlığını yaşıyorum." "Yazma serüvenimin başlangıcında nasıl anlatmam gerektiğinden çok neyi anlatmam, hangi sorunu ele almam gerektigini düşünüyorum. ilk kitabım 'Bir Gülüşün Kimliği'nde, bu oldukça açıktır. Ama ondan sonraki hikâyelerimi ve romanlarımı yazarken, benim için önemli olan biçim ve kurgu oldu (...) 'Kayıp Hayaller Kitabı'nın kurgusu, bir ölçüde benim roman anlayışımı da ortaya koyuyor. Metnin bir bölümünde roman kişisi Kevser, 'binlerce hikâye tadında gözüken, belleklerden silinmiş tek bir nikâye'ye dönüşür. 'Kayıp Hayaller Kitabı'nın metni, benim şimdiye dek okuduğum metinlerin ve metinleri yazanların okuduğu öteki metinlerin doğurduğu bir başlca metin olduğuna ve bir yerde Kevser'de 'binlerce hikâye tadında gözüken, belleklerden silinmiş bir hikâye'ye dönüştüöüne göre; artık aynı zamanda, 'Kayıp Hayaller Kitabı'ndaki metnin adı da Kevser'dır. Başka bir deyişle, roman kişisi, roman mctninin kendisidir. Hatta bir adım daha atıp, orada Hasan'ın anlarıcı oldugunu ve onun da 'agır aöır Kevser kıvamında kıvranıp duran bu hikâyenin ta kendisinc dönüstüğü'nü düşünürsek, aynı zamanda anlatıcı da metnin kendisidir. Bu yüzden, o noktada metin, canlı bir roman kişisi gibi, 'acaba kim yazıyor beni?' diye dile gelip kendi kendini sorgulamaya başlar.' 1996 'da yapılmış bir söyleşiden kesitler Neyl anlatmak değil, nasd anlatmak dan oluşmuş, bilinmeyen bir sona doğru... Yazma serüveninin tadı da galiba burada yatıyor." Okurun ürettmini bekleyen metinlep "Hikâyeler ortalığa saçılıvermış gibi dururlar. Toplanmayı, anlamlandırılmayı ve kurgulanmayı beklerler. ünları birbirine ekleyecek ilmeklerse, kendi hikâyelerinin içinde savrulan bazı yüzer/gezer eşyalarla seslerdir. Okur, çizmelerden çıkan 'gırç eırç' seslerinin peşine düşerse kendince bir hikâye oluşturacaktır örneğin, keklik kafesinin peşine düşerse bir başka, ikide bir anılan defterin peşine düşerse bir başka..." Prof. Dr. YILDIZ ECEVİT Yazarak varohnak {£ T " \ en lıeı ^eyden önce, yazmanın r ^ d ı ş ı n d a kendimi var edcmediJ L J ğ i m , dengemi kuramadığım, kendimi en iyi bu yolla hisscdebildiğim, bu yolla keşredebildiöim ve (varsa) hayatın anlamına ancak bu yolla erişebildiğim için yazıyorum. Yazmadığım ya da yazamadıfiım zaman ben ben olamıyorum (...) Yanhzlıklarıma katlanabilseydim, başka bir deyisle onları farklı şeylerle örtiip uyutabilseydim ve hayatın agırhğını taşıyabilecek kadar güçlü olabilseydim gene yazar mıydım diye bazcn kencli kcndime ben de soruyorum (...) Ben yıllar önce çevremdeki insanlardan ve kendimdcn kaçmak için yazmaya başladım. Sonra, yazıda kgndimi buldum, kendimle karşılaştım. Bir sonraki yazıda bir başka kendimle, bir başka kendimle derken, yazmak hayatımın ta kcndisine dönü^tii. Aslında 'Kayıp llayaller Kitabı'ndaki Hasan, bir ölçüde benim arzumu dile eetiriyor. Ben de tıpkı onun gibi, 'cümlelerin arasında kaybolup gitmek istiyorum. Belki de bu, hayattan kaçmak kadar, hayatı azımsayıp bir başka nayat daha istemenin de ifadesi. Ama, yazının derinliklerindc bir hayat..." 'Bcn kimim' soıusu, bilinçli ya da bilinçsiz olarak insanoğİunun nep yinelediği, binlerce kcz yanıtladığı, ama hiçbir yanıtı beğenmeyip hemen her gün kendi kendisine yeniden sormak zorunda kaldığı bir soru. Belki asıl yazılması gereken de, köy ya da kcnt dcgil, insanın kim olduğu, neden o olduğu ve ne olacağıdır. insanın, sonsuz olabilirlikler içindeki sınırı ve sınırsızlığıdır. Benim için, bunun ötesinde her şey bir fon, bir öge... Bir tür malzeme." Nykın bb* tpompet "Hdcbıyat araaltğıyla edebiyat dtşı bir ru: soru: Komanlanntzda giderck yuzlaşan bir toplumla uyuşamayan, uyupnak ıstemeyen insanları bir iki yerac 'trompct'c benzetiyorsunuz. 'Sonsuzluğa Nokta'da bir roman kişisi için, 'imankılıpnda bir trompetti o, öteki çalgıları gcrıdc btraka rak alır haşını gıdcrdı,' (\\ İ4) dıyorsunuz. Siz, Sincan'da knıtlı maddcscl koşullarda yafayan ama romanlarmda, mahjcni yangınlar, kabına sıgmayan destan sı öyküler anlatan, ki\ılenm ıç dünyamn tıçurumlarında dolaştıran, onlara son yılların Türk romantrıdakı en çarpıcı cinsellıklcrt yaşatan ve kurgu/bicimı'teknik düzlemindc ise anlatı sanattnın sınırlarım zorlayan bırisınız. Pekt ya stz; siz, yine aynı romanda dediğıniz gıbı, 'farkltlıklarındatı vazgeçmis görünerek toplumla uyum sag'layabilen gizli lama aykırı] bir trompet' misınız y (\~ 1H)." • "Evet." • CUMHURİYET KİTAP SAYI 484 Zayıf, ürkek ve tedlrgin " Bcn güçlü görünmenın görüntüsünü bilc üzerinde taşıyamayacak kadar zayıf, ürkek vetedirgin bir insanım. I liçbir zaman, hiçbir yerde huzur bulamıvorum. Büyük salonlar, büyük masalar, kalabalıklar ve yaptıkları ner şeydcn emin göziiküp dc çevrelerine güçlülük duygusu saçan insanlar göriince iirküyorum. Bana hep gülünç gelen, oldukça tatsız, sı kıcı bir memuriyet hayatım var. Bu hayatın heranında, maskclerin arasında soluk alıp veriyorum. Ama, gece saat 24'ten sonra kalkıp Hasan Ali Toptasj oluyor ve sabaha dck, yaklaşık yedi saat çalıs,ıyorum. Sonra da, bütün gun, gece Metni esir almamak "Bugüne dek romanlarımın hiçbirini, ilk kurguladığım şekliylc yazabilmiş değilim. Belik, 3040 sayfayı ilk kurguya uygun yazıyorum, ama daha sonra şeytanla işbirliğine girişip hep yoldan çıkıyorum. Metnin hem önünde, hem arkasında aynı anda yüriiyorum; ona egemcn oluyor, ama asla esir almıyorum. Bu açıdan bakıldıgında, 'acaba sonu nasıl bitecek' diye önce ben mcrak ediyorum. Kuşku vc olasılıklan arttıran bu merak, bir anlamda benim boş yere elimde tuttuğum kırık bir pusula. Ne var ki ben o elimdeyken, binlerce örtülü geleceğe doğrıı sözcük sözcük ilerliyorum. Giderek artan, eksilen ve değişen olasılıklar