Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 7 M A Y I 8 1 8 9 9 • Fethi Naci, "Eleştiri Günlüğü"nde bu hafta Tahsin Yücel'in "Komşular' öyküsünü değerlendiriyor 3.sayfada UGünkut Akın, D. Kuban'ın 'Sinan ve Selimiye'sini değerlendirdi H. sayfada ü Nuri Dikeç, Kemal Yalçın'la 'Emanet Çeyiz' üzerine konuştu. / bsayfada • Ankara Kitap ve MüzikGünleri'ndeki etkinlikler ve konserler 1 l.sayfada Cumhuriyet Toptaş ŞÜKRÜ ERBAŞ Hasan Ali Romana ve hayata ait bir yazar r lasan Ali Toptaş edebiyatta cmin adımlarla ilcrlcmeye dcvam ediyor. 1992'yc kadar öykü yayımlayan Hasan Ali Toptaş, aynı yil romana atladı ve hcr biri önemli yankılar getiren üç romana imza attı. Son romanı "Bin Hüzünlü Haz"ın da yazınımızda bir atlama taşı olacağını düşünüyoru/. Hasan Ali Toptaş/la yazına, romana ve hayata dair konuştuk. /~l cvgilil lasan Ali, dördüncü romanın Bin Hüzıtn \ liı llaz, kendı kahramantnı vc hikâycsiniarayan L>J bir roman. Bu nedcnlc de, ılk hakışta elle tutıılıır bir kahraman, elle tutulıır bir hikâye yok. vibi uözii küyor Yabiı, aslında yüzlere kahraman veyüzleTce hikâye var Ne derun, bu noktadan başlayalım mu Doğru, bu romanda ne alıştığımız anlamda bir kahraman, ne de okııru meraklandmp soluk soluğa sayfalar boyıınca sürükleyecek bir hikâye var. Romanın ılk böliiıiHİ, nerede olcluğu bilinmeyen kahramanın ko nıışmasından oluşuyor. Havada yankılanan, yer yer da ğılıp işitilmez olan, icinden şehre ait bir yıgın göruntunün ve giırulrünün gcçtiği, kclinıclerin parçalandıgı, bölük pörcük bir konusma bu. Bu açıdan bakıldığmda, Bin I füzünlü 1 laz'da, olmayan bir kahraman var. Ya da, bir kahramanın yoldugu var. 1 latta buna, bir kah raınanın yokluğunıı oluşturan, zamanın ve coğraryanın çeşitli noktalarına dağıfmış, yüzlerce, binlcrce kahra matı var da dıyebilıriz. "Benı en çok \uclan artntntslığım tedirgin ediyor" ciiınlcıiylc baslayan ılk böliiınü, bir açıdan sıddet goriintülerının ıçtndc dcvınıp dıtran gitnümüz toplunıuna clcs tırelbır bakıs, bir açıdan da (.ağımızm vı/ık tınanına bir göndcrnıc \ayahılır n/ıyız1 Bir anlamda oyle. Yani, hem kendini kıışatan tüy leı ürpcrtıei görüntıılerin, eşyaların ve seslerin karmasasınua, hem de kendi iç uünyasının tlennlıklerınde kaybolup giden çağımız insamna bir şekilde göndet mc yapıyorımı. Ama,aynı zamanda iki (arklı amacım daha vardı orada. Biri, romanın geleceğine doğru yayılacak olan şimdiki zamanı ete kemiğe büründürüp onun mcı liflerini saptamaktı. Diğer amacımsa, artık romanda kahıamanın önemını yitirdiğıni vurgulamak ve kahra mansız bir oman yazmaktı. Daha doğrusu, bir kahramanın varlıgma ya tla yokluguna tııtıınsa bile, gereek kahramanın, her zaman için romanın kendisi oltluğu nıııı allını kalın kalın çizmckti. Zaten bırinci boliimde işitilen ses, böliimün sonıına doğru yazınsal gcreekli CUMHURİYET KİTAP SAYI 484 ğin ıçınden geldiğinin ipuçlarını veriyor. "1 layatın akıl almaz derecede oyuna dönüştıigü, hayallcrin sınırı aşıp aşıp gerçeklerc karıştığı, yerini gögünii nc idüğü belir siz kıpırtılarla uzun kuyruklu, güzcl gii/el yalanlann doldurduğıı ve her şeyin kelimelerle yaşatılıp kelimeler le öldürüldüğii" bir dünyadan söz etliyor. Fabii, roman benim ona söyletmek istediklerimin clüjinda (arklı şeyler de söyleyebileee^i ve bütün bunlar okurıın okuma ^ekliyle birlcştiginde başka bir ifadeye de drinüijebilcceğı ieın, ortaya amaçlananın ya da lalımin edilenın dı Sîinda çok tarklı anlamlar tln çıkabılır. Bıınu kestirmek çok zor. Belki sanalın büyü.sü dediğimiz ^ey de, önce den kestirilemeyen, amaçlananın dışına taşan bu yanında yatıyor. liın tlıizünlii llaz, kahraınaıınıı vc hıhâycsını arar/ ( « kcııdı olabılırlıklermı de yokluyor aslında öyle de••, ğıl mı'11latta bu olahtlırliklerın /e/nde, kendı kendını na\ıl yarattığını da anlattyor Hır yerde, anlatanın hızı anlatacaklannın nnünc^eçtı dıye, okııru aniızın mahşcrı bir kalabcılıgın yanı hasında bırakıp, zamanı yavadatmak ya da "oldum olası aynntılarda ^izlenen ve a\la birbirlerin den ayrılmayan hayatı, Tanrıyı ve htkâyeyı bulmak ıçın" £cri dönüyor sözgclimi. Sonra da, bas döndürücu bir bız ve ınanılmaz bir keyifle, kendi köklenne doğru yolculuga çıktyor () döniiş noktasında, örtülıı bir sekilde, "Sevgili oktır, ben senin alıştığm türden, seni elinden tutııp fıer şeyi göstere göstere kendi içimde gezdirecek bir roman degnim" anlayışı var öncelikle. Bununyanısıra, Bin I lü zünlü 1 laz için bu geri donüş bir tür gereklilik. Çiınkii bu roman, kendini konu edincn bir roman. ltibun nasıl bulunduöu ana ait değilse, nasıl bir yanıyla gecmışte bir yanıyla da gelecekte yaşıyorsa, Bin Hüzünlü Haz da kendini olusjtuıan şeyin o ana dek yazılan ya da soyle nen anlatılar oldugunun tarkında. Dolayısıyla kendini anlatırkcn anlatı tarihini de anlatmak zorunda. Başka bir deyişle, atacağı adım yeni bile olsa, bu yeninin içinde solıiK alıp veren eskiyi bilmek ve tanımak zorunda. Bu nedcnlc okur bir yerde bırakıp yüzyıllar öneesine gidiyor. Sonra da, hem Doğu masallarının, hem Batı masal larının, hem de Cervantes'in Don Kişot'u, Karlca'nın Döniişüm'ü gibi bazı romanların içindcn süzülüp ken Devamı 4. sayfada.