Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
lara katıldı (XVII. yy); ülkeler gördü, beldeler gezdi, halklar tanıdı. O yüzden, bir tür tarihli günliik denebilir onun Fezleke'si için. Yirminci yüzyıl denemesinin yolu, o günlerdeadı "deneme" olmasa bile, Yahya Kemal, A. Haşinı, Y. Kadri ve Ruşen Eşref in ürünleriyleaçıldı. Ardından kırk yj gcçince dc, Ataç, Eyuboğlu, Tanpınar, Günyol, Birsel ve N. Uygur ile çağdaş bir kimlik kazandı. Bir diğer araştırması/irdelemesi demek olan, güçlü bir anlatımla kalcme aknması zorunlu kabul edilecek deneme, günümüzdc, her üriinle biraz daha bağımsızlık yolundaki kişiliğini ve kiınliğinıkazanmalc çabasında. Şu günlerde nclcr yazıp ediyorsunuz, geleceğe dönük çalışmalarınız neler? Önccliklc, diyeyinı, gecikmiş iki kitap: biri, önümüzdeki ilkyazda, Yapı Kredi Yayınları arasında günışığına çıkmasını umduğum yeni bir deneme kitabı: Düşlerin Günbatımı. Obürü, uzun sürmüş bir beklemeden sonra, yayımlamaya so nıında karar verdiğim Banş Dcrncği Davası'nın tutukluluk günlerini (1982) yansıtan bir çeşit seyir defteri: Giinlük. Bu arada, sonucu kestirilemese bile, 1999 Avrupa Kültür Başkentti Weimar'da düzenlenen uluslararası bir deneme yarışmasına katılmak üzere yazdığım kapsamlı bir denemeyi yeni bitirip Almanya'ya yolladım. Ünlii Alman şairi Goethe'nin doğumunun 250. yıldöniimü nedeniyle düzenlenen bu yarışma, ]ean]acques Ro usseau'nun Dijon Âkademisi'ne gönderdiği ccvabın da aynı zamanda 250. yılına denk düşmekte ve aynı geleneği sürdürmekte. Son olarak, niyetlerden sözedilmesi yanlış olmazsa, Borges'in klasik ve/ya da eski metinler üstünde gerçekleştirdiğini rcsim üstünde yapma düşüncesi taşımaktayım. Umarım, başarırım. • Deneme/Direnme BEHÇETÇELİK ağımızın bir yazan"dır Uğur Kökden. Denemeleriyle çıktı;ı yolculuklarında, çoğunluka, çağımızı sorunsal edinmiştir kendisine. îlk deneme kitabı yayımlandığında, kitabın adı bunun ipuçlarını veriyordu: likunti Çağt. Katliamlarla, soykırımlarla, toplu öldürmelerle geçmemiş miydi, geçmemekte miydi yirminci yüzyıl? Batı Uygarlığı, bir önceki yüzyılın insanına çok daha güzel bir dünya müjdelemişken, yirminci yüzyıl, insanlann canlannı almanın, aç bırakmanın ve yaşadıkları ortamı zorla değiştirmenin/tahrip etmenin farklı biçimlerinin yaratıldığı bir çağ, "güç"ün merkezealındığı, insanların ner anlamda güçlü olabilmek için yaşadığı, savaştığı ve öfdüğü bir yüzyıl olclu. Güce ulaşmak önemsenince, bu uğurda yaılabifccck her şey meşrulaştı. insanlığın inlerce yılda yarattığı değerlerin hepsi, yaşam hakkı dahil olmak üzere yoksayıldı, ortadan kaldırıldı. Şiddet, bazen "iki insan arasında", bazen topluluklar arasında güce ulaşmanın yöntemi olarak görüldü. Daha kitabın en başında. "Bu çehresiz ve çeşitli biçimler alabilen tehlike bir uygarlık karabasanı değil mi?" diye soruyordu Kökden. "Hem görünen hem görünmeyen fesat; dünün oldıığu ölçiide bugünün ve yarının düşmanı. Uzaktaki ve yakındaki yakıcı soluk!" Kökden, ilk kitabında ağırlıklı olarak ve daha sonraki kitaplannda da zaman za man, bu şiddetin yüzyılımızdaki en yaygın ve cn vahim örneklerini konu edindi. "Ç f tspanya tç Savaşı ve Ikinci Dünya Savaşı. Bununla birlikte, bu iki savaşın damgalarını vurdukları çağa, "Şiddet Çağı" ya da "Savaş Çağı" demeyip "Tiksinti Çağı" demesinin ardında, kendisini de çağın bir parçası olarak is,in içine katnıası yatıyor olsa gerek. Konu aldığı olguya dışarıdan ve nesnel bakan bir yazar, onu tanımlama çabasına girişmiştir. Kendisi ile nesne arasında bir mesafe vardır, kendisini paranteze almıştır adeta. Nesneyi kendisinden bağımsız bir olgu olarak görür. Oysa, sözkonusu yazar deneme yazıyorsa, farklı bir yerde duracaktır. Denemeci, öbüredebiyat türlerivle uğraşanlar kadar merkezde olmamakla birlikte, kendisini dışanda tutmaz, nesnenin kendisinde yarattığı duygulanımları, fırtınalan da yazısına katar. Bu nedenle, yazdıklarından insanlık adına duyduğu utancı da vurgular, sevinci dc. Tiksintiyi de... Kökden in kitabına Tiksıntı Çağı deyişi bundandı; anlattıklannı "insanlığın üstünc çökmüsj bir utanc şah" olarak tanımlayışı da. Deneme yazarlarının ele aldığı konularla aralanndaki mesafe her zaman aynı değildir. Bazısı bütünüyle kendisini anlatır, denemeden çok günccye yaklaşır yazılanlar, bazısı ncredeyse bir tarihçi ya da iktisatçı kadar kendisini saklar. Uğur Kökdcn'in denemelerinde yazarı çoğunlukla dolaylı olarak, anlattığı şeye verdiği tepkide yakalarız. Öyle ki Geçmişe Açılan Pencere adını verdiği anı kitabında dahi yazarı bu dolayımla tanıyabiliriz. (Bazı denemelerinde bu mesafe azalıverir; örneğin gözaltına alınışı anlattığı deneme "Şubat '82" bir hikâye tadındadır.) Bu dolayım bir mesafenin sonucudur, ama Kökden'in denemeleri "mesafeli" değil, aksine alabildiğine sıcak ve yakındır; öyle ki anlattığı şcnirlc ilgili hiçbir tikrinıiz olmasa da, deneme sıcakJığını yitirmez. Bunıı sağlayan şeyin Kökden'in denemelerinin karakteristik yanını da oluşturan, "mekânda çıktığı tarihsel yolcııluk"olduğunudüş,ünüyorum. Uğur Kökden'in denemeleriyle okura geçen, yalnızca anlatılan ya da anlatılana yazarın verdiği tepki değildir; bir de bakış açısı ediniriz. Yolda ansızın karşımıza çıkan kırık dökük bir çeşmenin, otobüsümüzün geçtiği mahallenin ya da şehrin, izlediğimiz bir filmin, bir resim sergisinin, hatta bir tek fırça izinin bizim için anlamını değiştiren bir bakı^ açısıdır bu. O nesneyi üreten insandan başlayarak, kullananlan da gözümüzün önünc gctiren bir tarihsellik sözünü eittiğim. Bu kadar ciddi sözcükler kullanıyorum, ama oldukça duygusal bir andır, nesneye bu baküj açısıyla bak tığımızda yaşadığımız. Nesneyi hissederiz, duyarız. Nesneye yüzyıllar önce dokunmıış birisinin parmakuçjanndaki hissi yaşadığımızı sanırız, kendi parmakuçlarımızda. Nesneyle girilen bu duygusal alışveriş, dunyamızı ve algımızı geliştirir. ünıeğin, "Paris'in işgali sırasında, Avrupa'nın son barbarlarınca yerinden yur Mfandan ve nesnsi bakış E gölgesini aramak boşuna. Ya da çok geç! Bugün suya vuran, salkım söğütlerinı andırır bir ışık ancak." Sonuçta, duygusal bir karşılaşma anlatılan. Ama bu duygu, insanın ancak bir şeyleri bildiği zaman hissedebileceği bir şey. Bilmek, bilmeye çalışmak, ara^tınTiak, sorgulamakla mümkün. Denemenin bu duyguyu okura taşımasını sağlayansa, bilgi ile duygunun kaynastığı nokta; anlatım. Uğur Kökden, bir düzyazı ustası olarak, bazı denemelerinde doğrudan denemeyi/düzyazıyı konu almıştır kendisine. Bu denemelerde uğraş alanına duyduğu sevgiyi ve saygıyı olcuyunca, onun dencmelerinin zcnginliğinin ve sıcaklığının kaynağını bulmak kolaylaşır. "Düzyazı da bahar çiçekleri derleyebilirgönlünce. Büyüyü, ölümsüzlüğü ve sonsuz uyumu ararken, onun yclkcnlcrini de Okyanus'un tüm esintileri hoyrat, çapkın, çılgın ve ölümcül doldurulabilir. Aslı aranırsa, yeni duyarhklar, çağrışımlar ve imge örnekleri ardında, düzyazının sahiplerini ncreye dek koşturacağı kolayea kestirilemez. Düşünceye gem vurmak zordur çünkü. Yeter ki, o düşünce, alnı akıtmalı yağız bir küheylan soyluluğu taşısm../ Çözümteyid baktş Doğrudan bir edebiyat yapıtını ya da bir yazarı konu edindiği aenemeleriyse görece azdır. Güneş Damlıyor adlı kitabında bir araya getirdiği bu tarz denemelerinde de, Kökden'in denemelerinin gcnel özelliği olan çok boyutluluğu görürüz. Bir yazarın yaşamını da öğrenmeye çalısır; sanki yazann o yapıtını nasıl bir ruh naliyle yazdığını bilmeK ister gibidir; onu yazmaya iten ya da yazmadan durmasına engel olan saikleri anlamaya çabalar. Kökden'in ilgisini her zaman çekmis olan, o yapıtın yazıldığı günlerin siyasal ortamı da dcncmeye bincaç cümleyle giriverir, yazarın hayata ve dünyaya bakışı da. Yapıtla bıınlar arasındaki karşılıklı etkilcşimleri izini sürer. Mekâna verdiği özel önem bu tarz denemelerinde de göze çarpar. Yazarın yaşadığı bina, geçtiği sokak, yapıtını daha iyi anıamamız için bir ipııeudur. Hayatı biraz daha geniş bir bakışla görebilme çabası bütün denemelerinde alttan alta sezilir. Her ipucu, her duygulanım, her ilişkilendirilebilir olgu önemlidir, özgürce bunların üzcrinde düşünür, ölçer, biçer. Belki de bu çözümleyici bakışı sağlayan mesleğidir. Uğur Kökden, kendi denemelerini lconu edinseydi, sanınm, bir yerde mühendis olıışundan da söz ederdi, bir ipucu olarak. Başta, Kökden'in çağa verdiği tepkinin tiksinti olduğunu yazmıştım. Ancak o noktada kalmaz; aynı zamanda güç savaşlanndan tiksinti duyanlara bir çağndır denemeleri. Bizim içimizde başka bir güç var, der, yaşamaktan kaynaklanan, sevgiyle, barışla, sanatla, insanın ve doğanın yarattığı güzelliklerle artan bir güç. Dışımız daki güç savaşına karşı, içimizdeki yaşama gücünü kışkırtıp durur. Belki de izini sürdüğü budur; insanoğlu ve kızinın bütün sanat yapıtlarında, bilinçli bilinçsiz yarattıkları bütün şehirlerde, bütün eylemlerinde yaratıcılıklarını sağlayan bu yaşama gücünün ne menem bir şey olduğunu kavrayabilme arzusudur, onu yazmaya iten. Tabii ki bir de paylaşma. tki yazar, bir film ve bir ırmak, bir resiınle bir filozof... vb. arasında kurduğu bir ilışki yi, hiç tanımayacağı okurla da paylaşmak ister. Yazdıkça, öğrendiklerini vebunlaıı öğrenince neler duyduğunu yürcğinin içinde bir yerlerdc, paylaşır. Bizim de bütün insanlığın birikimini düşünmemizi sağlar, çok uzaklarda da bu birikimin hem nedeni hem sonucu olan değerleri yaratmak için çabalayanlar olduğunu anımsatır. Bu yanıyla sıcak ve insana yaşadığını duyuran, "sol mememizin altındaki cevahir"i diri tutan denemeleriyle Uğur Kökden, bize direnmcnin de bir başka biçimini öğretir. Deneme direnmeyedönüşürböylece.B SAYFA 7 Sıcakhğıra yitirmeyen deneme Î uğur Kökden, bir düzyazı ustası olarak, bazı denemelerlnde doğrudan denemeyi/düzyazıyı konu almıştır kendisine. Bu denemelerde uğras alanına duyduğu sevgiyi ve saygıyı okuyunca. onun denemelerlnln zenglnıiğinln ve sıcaklığının kaynağını bulmak kolaylaşır. C U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 4 8 0 dundan koparılıp toplama kamplarına ;ötürülmüşlcrin anısını yaşatmak amacıya düzcn"lenmii} nıüzeanıtla ilgili denemesinde müzede gördüklerinin yazar iizerindeki etkilerini Seine nehri bağlanıında öğreniriz: "Siyah demire alnımı dayadım. Soğıık madensel dokunuşun etkisi altında ürpererek, hemen az ötemde taşlara sürünüp giden isyanını yitirmiş evcif nehre baktım. Kirli yesil renkli dalgasız Seine sulan, geniş yataktan düzenli ve ivedisiz bir şekilde aKiyor. Dcnize doğru nehir, hem sulan heııı de çürümüş zamanı sııruklıiyor. I^lbette, şimdi onun karanlık düzeyinde, vitik kurbanların sesini ve