07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

r gcncl olarak o kadar kendi içine kapalı ya da düpedüz "uçuk" ki okur haklı olarak şiirc kuşkuyla bakıyor bu bir. Yayıncılık mekanizmaları yeterince iyi çahşmadığı için, bütün kitaplar gibi, şiir kitapları da sonunda gerektiği gibi dağıulmıyor ve tanıtılmıyor bu iki. Ama bunlar bir yerde hep yalnızca birer özür. Bcn iyi şiirin sonunda gene de okunması gerektiğini düşünüyor ve yeterince okunmayan her şair gibi kendime de belli bir kuşkuyla bakıp "Acaba yapamadım mı?" diye sor maktan kendimi alamıyorum. Ingilız edehıyatı öğrenimı görmüş bir şamıntz, yıllardır tngiltere'de ya^ıyorsunuz, biraz önce de Ingıltz edcbıyatının en iyi mrlerini içeren antolojilerin Ingıltere'de bestseller olabdmelennden wz ettınız. Sıze yöneltilebilecek eleştırilerden bırı de Ingiliz \iirinı ve Ingıltere'de jiir için geçerlı olan ölçülerı kendımze çokfazla ör nek aldtptnız, bir anlamda bir Türk şaırınden çok bir "îngiliz şairi" oldug'unuz ola bılırmı? Deminden bcri söylcmeye çalıştığım şu: Ren hiçbir şiiri kendime örnek almıyorum, kendi deneyimden yola çıkarak yazıyorum. Tabii şiiılerinin ardındaki dcneyi kendime yakın bulduğum, bir ölçü de paylaştığım başka şahler var ve bunların bir oöliimü de tngiliz şairlcri, ama bir böliimü de Türk ^airleri. Şiir konusunda bcnimsediğim ölçülcri de şurada ya da burada geçcrli oldukları için deöil, bana doğru ve mantıklı geldikleri için benimsemiş durumdayım. Son yıllarda mo da olduğu üzere, bir ucundan "geleneğe" bağlanıp kesinlikle "Türk şairi" olnıak gi bibirkaygımyok.ama "tngiliz şairi" olarak görülmem için bir neden olduğunu da sanmıyorum. Ozaman şiınmze yöneltilebilecek ba\ka bir eleştırıye gclcyim. Sanhi yirmincı yüzyıl şiirini, yalnız İktncı Yenı gibi l'urktye'ye özgü bir gelişmcyi değil, Batı modcrnizmini dc bütünüyle dışlayıp şiirle daha e%kı bir çizgiyi sürdürrneye çalıştığınızt seryleyccck olanlara ne demnvtP • Eski bir çizgiyi sürdürmek diye bir şcy olamayacağını söylerdim. Bugün artık kim Röncsans şairlcri ya da Romantikler gibi yazabilir? \ Iepimiz istcsek de, istemesek de içindc yaşadığımız çağın in sanlarıyız. Siz şiirimde yirminci yüzyıl şiirinde çok göriilen o soyut, imgeci, biçimci yanın olmamasından söz ediyorsunuz. Daha önce de söylediğim gibi, bu tür özeUiklerbirşairinaktarmayaçalıştığideney tarafından eerekli kılınabiıir, ama benim deneyim, nenim ^iirim için gerekli defiil. Bunun böyle olması duyarlıöımın gene de bu çagda yaşayan birisinin duyar lıgı oldugu gerçeğini değiştirmcz. Bu konuda başka bir seçcnek mi var ki? Son bir sonı sorayım: Şiir yazmasaydı nız ne yupardıntz? Tiirkiye'debutürsorulara"Derhalin tihar ederdim" türünden cevaplar vermek adet. Böyle şcylcr duyunca benim aklıma Shakespeare'in," tnsanların öldüğü ve kurtlar tarafından yenildiği olmuş tur, ama aşk yüzünden değil" sözü geliyor. Korkarım benim ölümüm de sjiir yü zünden olmayacak. "Siir yazmasaydım" diye bir şey yok; günlerimin büyük bir böliimü zatcn şiirle hiç ilgisi ulmayan uğraşlarla geçiyor. 1 lerkes gibi ben de bir yandan son derece sınırlı, bir yandan da alabildigine dolu bir hayat yaşıyorum. Günlük işlerimi yapıyorum, camdan ba kıyorum, kırlarda uzun yürüyüşlere çıkıyorum, televizyon seyrediyorum. Yazdığım şiirler yaşadığım hayatın bütünlüğü içinde birer küçük "an" yalnızca. Cîerçekten istedigimi yapıp roman yazabilseydim yazacağım romanlar da böyle küçük birer an olurdu. Söyledikleıimizin, söylemcye çalıştıklanmızın sonunda o kadar önemi yok I layat bizi hiç dinleıııeden bizi de alıp götürerek akıp gidiyor. • Kış Güneşi/ Şavkar Allınel/ Oğlak Yayınlart/ 56 \ C U M H U R İ Y E T K İ T A P Bilnece bir isvan Şavkar Altınel yeni kitabında orta yaşın "gökelcrle bezeli" kürsüsünaen konuşuyor. Şiirlerindcki yumuşaK, içe dönük nüzün, pişmanlığın hoyratlığına dönüşmüyor hiç. SEFA KAPLAN avkar Altınel'in Kış Güneşi'nde yeralanşiirlerini danaönceokumuştum okumasına ama kitap haline gelince, nedendir bilinmez daha farklı bir anlam çıkıyor ortaya. Kitabın büyüsü belki de budur. Belirgin iki şey özellikle dikkat çekici. Öncelikle, bütün şiirler bir gcrçekli ğeyaslanıyor. Şairin gündelik hayatının bir parçası olan şeylcr, şiirsel bütünlük içinde, okuyucuda da tekabül edecek karanlık bölgeler buluyor hemen. Oradaki bir mısradan, bir tasvirden yola çıkarak insan kendi içine d ru yürüyebiliyor. Behçet Necatigil'in Duruk ifadesiyle, "ve birisi seninle, aynı yerde yalnızsa, ögün hakkındır;" bu Altınel'in şiirlerinde ziyade siylemevcut. "Gerçeklik" sözüyle ifade etmeye çalıştığım da biraz bu zaten. Şiirlerinin arkasında ruhu var Altınel'in. Bir de bununla atbaşı giden, daha doğrusu bu gerçekliğin olmazsa olmaz parçasını tcşkil eden hüziin var. Kapaktaki Kdward I lonper resminden kitabın isminc kadar ner şeye sinmiş bir hüzün bu; ancak bu hüznün en belirgin tarafı, arabesk bir duyarlıöa asla meyletmeyerek, tamamen bir bilge kürsüsünden konuşuyor olması. Şikâyet ederken gözyaşı dökmüyor, eleştirirken örselemiyor, değerlenuirirken kırıp geçmiyor. Kuşkusuz, bilgelik, hayatın algılanışındaki yetkinlikten kaynaklanıyor; dilim varsa, modern bir Dede Korkut tavrı diyeceğim; Dedem Korkut'un, doguyu batıyı 'örüp felsele tahsil etmişi bir bakıma, >ir bakıma da, gönül gözleri kendi içine bakan bir derviş bilgcliği: "Aynı klişelcri yaşıyoruz hangi düzeyi seçsek/ve sü rüklüyor en ince kuğu bıle, kendisiyle alay eden titrek yansımayı/karanlık suyun üstünde sonsuza dek." ("Yansıma" adlı şiirdeıı.) ilginç araştırmalar, özgün derlemeler vetitiz incelemelerle halkbılım • etnolojı • antropolojı • edebıyat dergisı ufkunuzu genişletmeye devam ediyor. •Etnomüzikoloji Nedir? Bruno NELL ' Etnomüzikoloji John Blacking (Çev. Çigdem Kara) •Müzik, Halk ve Geleneksellik Jeff Todd TITON •Müzik Gösterimi Cerard Henri Behague "Bir çingene için müzıkten noşknmak anlamsızdır. Çünkü o müzigi yaşaı". •AleviTürkmenTahtacılarda Müziğin İşlevi Ayten Kaplan •Bursa Halkevinin Müzik Alanındaki Çalışmaları Ezgi Çardaktan •Intemette Etnomüzikoloji Funda Yazıcı •Türkçe'de Etnomüzikoloji için Seçme Kaynakça •Feza Tansuğla Söyleşi •MüzikEndüstriKalan Müzik Vural Yıldırım •Bela Bartok ye A. Adnan Saygun'un Halk Musikisi Arastırmaları Gülper Refiğ • Ahmet Yürür'le Etnomüzikoloji Üzerine Söyleşi •Cumhuriyet Döneminde Türk Halk Müziği Arastırmaları Süleyman Şenel •Uzunhavalarımız'daki Yanlışlıklar Üzerine Inan Deger •Melih Duygulu'yla Söyleşi: şöyle bir yorum da çıkartılabilir gibi geliyor bana: "gittiklerini sananlar, yerinde saydıklarını bilmeyenlerdir," veya "yerinde saydıklarını bilenler, gittiklerini sanmayanılgısındankurtulanlardır..." çünkü bilirler, "hiçbir yer olmadığını gidecek." ("Güz Günlüğü"). Ne var ki, hayıflanmanın getirmcsi beklenen umıırsamazlıktan eseryok "kış güneşi" altında içlerini ısıtmaya çaiışanlarda. Tam tersine, orta yaş bilgeliğinin gölgelerle bezeli kürsüsünden konuşan şair, her şeyi umursuyor bir yandan da; geçip giuenleri, yaşananları, yaşanamayanları, çocukluğu, gençliği, orta yaşlılığı vc hatta şiiri! Ancak bu umursama, pişmanlığın tuhaf tökezlenmişliğini getirmiyor yanında. lşte hayıflanma ile pişmanfık arasındaki temel ayrım da bu noktada ortaya çıkıyor zaten: Pişmanlık kıyılarına konaklayanlar hoyrattır genellikle, umursamadıkları için çekinmezler de; oysa, hayıflanma övle bir şey değil, hayıflanmanın ikizkardeşi umursama olduğıı için, gidip tevekkül sahillerinc demirlerolsaolsa. Dediği gibi şairin: " 'Bir gün öleccğim,' diyorum kendi kendime/ geleceğin de geçmis kadar kesin ve değişmez/ olduöunu ilk kez gerçekten kavrayan/ bir adamın garip sessizliğiyle." ("Kanal Boyunda"). Buraya kadar, kitapta bir ayrık otu gibi duran "Ya Şiir Ya Hayat" başlıklı siire değinmedim. Çünkü o şiir, kitaptaki diğer şiirlerin bağlamının tamamen dışında bir yerde. Son şiir olması gerekirken, sondan birönceki şiir olmasının şairin bildiği bir nedenı vardır mutlaka. Ancak, bana kalırsa asıl önemli olan, "şiir de iştc hayatımızdaki herhangi bir şcy kadar önemlidir" gerçeğinin, evet gerçe ğınin belli belirsiz de olsa altının çizilmesi. "Belli belirsiz" diyorum, çünkü şairimiz "yazmadan yaşayamam" diyen budalaya bu şiirlerde başka bir noktada görülmeven bir haşinlikle budala demek dışında, kendisinin hangi görüşte olduğunu açıkça beyan etmiyor. Ama kitabı kapatıp, Edvvard 1 lopper'ın "umutsuz" insanlarına bir kez daha göz gczdirince, en incc detaylarına kadar düşünülmüş taşınılmış içe dönük bilgcce bir isyan, bir kez daha kuşatıyor okuyanı. • Orta yas bilgeliği f Bu kadar kentli bir şiire, pek de kent kültürü kokmayan "bilge" ve "derviş " gibi sıfatlarla yaklaşmam tuhaf gelebilir. Ama şairin içinde olduğunu söylediöi "tok acı," zannederim söylemck istediklerimin dokunmak istediği yerdc duruyor tam da. tşte o tok acı, "hayatın bizi iki kez yaraladığım" ("Nostalji") sürekli carpıyor yüzümüze. Hoyrat bir edası olc bu yaralanışın, hatta bir tür tcvek;ül k barındırıyor bagrında. Yoksa, "bir " kez onu yaşadığımız, bir kez de artık yaşamadığımız için" türünden bir tespit, yırtıcı olmayan bir uysallıkla nasıl sarıp sarmalardı bizi? Ancak, bu bilgelik derin bir hayıflanma duygusunu da yanında taşıyor hep (zaten bilgelik başka nedir ki?) Ciecip gidcn şeylcre, geçip giden şeylerin alıp götürdüklerine engel olamamanın getirdiöi bir hayıflanma bu. "Önce yalnızca gidiyor olmak/sonra da yerinde saymak duygusu" ("Gri Gün") söylemeye çalıştığıma tanıklık eden iki mısra. "Yerinde sayma," çığırtkan olmayan dogal bir hayıflanmayı barındırıyor; ancak bunu tespit edebilmek için de, "yerinde sayma"nın bıle artık o kadar da mühim olnıadığını kavramak gerckiyor. Buradan Yerlnde saymak duygutu K İ T A P Ç I L A R D A HATAYSOKAK9/19, KIZILAYANKARA Tel: (0.312) 425 39 20 Fax: (0.312) 417 57 23 S A YI 4 78 SAYFA 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle