Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Yıllardır yurtdışında yaşayan şair Şavkar Alrınel'in dördüncü şiir kitabı Kış Güneşi gcçriğimiz günlerde yayımlandı. Soyutluk ve kapalılıktan kaçan, yalın şiirlcriylc tanınan Altıncl yeni kitabının şiirindeki yerini, şiirinin arkasındaki temel deneyi ve şiire yaklaşımını anlattı. HALUK TEKİROGLU ncc kitabımzın basına koyduğunuz nota deSineyim "Şiirimin ana temaîarım farklı bir açıdan yeniden ışleyen bu kıtabtyent okurlar şıırime bır gıruj olarak degerlendirirlersescvinirim,' diyonunuz. Ktş Güneşı'nin hütün şimmızın bır tür özetı olduğu söylcnebilir mi? Şairlerin "Durmadan kcndini yeniliyor" ya da "Hiçbir kitabı bir öncekinc benzemiyor" gibi sözlerle övülmelerini, bıınlann övgü sözlcri olarak görülmelcrini hiçbir zaman anlayamamışımdır. \ Ieidegger bir ycrdc gerçek bir şairin tek bir şiiri olduğunu, durmadan, hiçbir zaman bütünüylc yazamayacağı bu tck şiiri yazdığını söylcr. Ben dc aynı görüşteyim. Şiir şairin neler nclcr yapabildiğini kanıtlamaya çalıştıüı bir hüner gösterisi değildir. Geıçek şiir nünerden cıeğil, saplantıdan çıkar. Şair için soıı derece önemli olan bir deney vardır: Bu deney Wordswotth için doğayla yüz yüzc olmak, Larkin için düşkırıklığı içinde taşra Ingiltere'sinde yaşamak, Yahya Kemal için, ardında büyük bir "vatan" varken, gene de köksüz ve göçcbe olmaktır. Şair ısrarla, saplantıyla bu dencye döner, bütün dünyayı, hayatı onıın ışığında yorumlar. Bu kcndini tekrarlamak değildir, çünkü hiçbir zaman bütünüylc kıışatılıp tükctilemcyen sözkonusu dcncy şair için dc, biziııı için de her zaman bütünüylc kuşarılip tüketilcmeycn söz vcyenidir. Bunakarşılık.dur madan kcndilcrini "ycnileyenlerin" yazdıklarının ardmda böylc güçlü bir deney olmadığı için ortada bir varyete gösterisinin yüzeyscl "çeşitliligT'nden başka bir şey yoktur. Paradoksal ularak, yeni ve ta ze olmaya çalışanlar hcr zaman sığ vc cansız kalmaya mahkumdurlar; yalnız ger çekten yaşadıkları o tek deneyi yazanlar hcr zaman yeni olabilirlcr. Ama gerçek bir şair tek bir "yer"de durup tek bir şiir yazsa da, kendisi durduğu yeri yavaş yavaş keşiederken şiiri belli evrelerden geçebilir. Kış Güneşi dc, bir anlamda şiirimin geçtiği cvrelerin bu şiirin bugün dur duğu noktadan yola çıkarak yeniden yoklanması. Bu bir zamanlar yaşadığımız bir ycre bugiin olduğumuz insan olarak gcri dönmek gibi bir şcy. Kitabın adının bu tür bir geri dönüşle ilgili bir şiirden gelmesi debiraz bundan. "Hayat bizi hiç dinlemeden akıp gidiyor" dinginliğe kavuşuyor. Bir anlamda başlangıçta sanatçılarla kendisini "onlar ve bcn diyc ayırırken giderek kendisi de düzenli bir dünyanın içinc girip "onlar"dan biri oluyor. KışGüneşi'nde sanatçılarla ilgili şiirler dc var, yolculuklarla ilgifi şiirler de, kendimle ilgili şiirler dc, ama bıınlann hepsi bu son noktadan yazılmış şiirler. Sanatın düzcnli dünyasına ozlcm duymak, yulculuklara çıkmak ve sonra da düzenlı bir dünyaya ulasmak bana Behçet Nccati^ü'irı şiirin üç ana "burcu" olarak gördü&ü o ünlü durbct, Hasret ve Htkmet burçlarını hatırlattı. Böyle bır paralellik görmekte bclki haklısınız, ama "llikmet" sözündcn fazla hoşlanmadığımı belirtmeliyim. Hikmct gibi bir şcy sonunda hiçbirimiz için olanak L dcöil. f lepimiz hcr an hayarlarımızın sonıındayız, o ana kadar edindiğimiz biitün deneyimle yüldüyüz ve bu deneyim hiçbir zaman " Artık hcr şeyi çözdüm: Hayat işte şöyle bir şey, dolayısıyla da şu şekildc yaşamak gerek" diyebilmcmiz için yeterli dcgil. Ama insan zamanla bunu diyememe yi kabullenmeyi öğreniyor vc dolayısıyla da az önce dcdiğimiz gibi bir tür dingin ligc kavuşuyor. "I Hkmet"ycrine"DinginİİK " dcniIi rse yaptıgınız benzetmeyi kabul lenebilirinı. Siırınizın evrelerinden söz ettik. Bütün bu cvrelerin içinde sizin için bep canlı halan o tek deney ne pekı '•> Bir zamanlar genç olup hayattan çok şey ummuş ve tabii umduklarını bulamamış olmak, bunun acısı vc zamanla bu nunla yaşamanın öğrenilmesi diyebilirim. Yazdığım ilk şiir olan "Kraliçe Viktor ya'nın Düşü"nde "Yıllar geçtikçe artar yitirilmiş günlerin acısı," diyen genç kız bu deneyi daha işin başından yakalıyor. Gece Geçilen Şehirler'deki "Kıtalararası" adlı şiirde "Ele geçirilccck gclecck yerini/ yitirilmiş geçmişe bırakıyor bir noktadan sonra," diyen benle Donuk Işıklar'daki "Gece ve Scssizlik" adlı şiirde gcçmişten yayılan donuk ışıklarla ncm o şiirdeki gerçek bahçe, hcm de tabii öliimün büyük bahçesi olan o "hiçbir şeyin kıpırdamadığı yapraksız bahçc" arasmda duran ben onun uzantılarıyız. Avus(ralya ile ilgili gczi kitabım Güneydeki Ülke'nin sonunda "ardmıda kalan hayatla önümde beni beklcyen ölüm"den soz cden ben dc öylc. Ben sonunda bir "orta yaş" şairi, gençlikteki Limutlarımızın yitirilmiş büyük bir ülkc gibi ardımızda kaldıkları, önümüzde de ölümden başka bir şey olmadığı o ara dönemi anlatan bir şairim. Bu bana pek ıçaçıct bır konum gıbı gelmıyor, }iırınız üstüneyazanların cn sık. kullandıkları sözcüklerden bırı de "hüzün" Oysa sız dingin oldug'unuzu, şiinnizdeki dıngınlik dozunun gittikçe arttığını söylüyorsunuz Kcndimi kedcıli bir şair olarak görmü yorum. Pclin Ozer geçen yıl Kitaplık'ta yazdıgı bir yazıda kendimle barışık ve "huzursuzlugumun içinde huzurlu" olduğumu vc bunun o noktada son kitabım olan Donuk Işıklar'da özellikle belirgin olduĞunu söylemişti. Eleştirmcnlerden yana nep fazlasıyla şanslı oldum. Fethi Naci, Orhan Pamuk, Yücel Kayıran, Bâki Asiltürk, Ramis Dara ve başkaları hakkunda bir dolu güzcl yazı yazdılar. Bunlann hepsi övgü yazıları değildi, bir ikisinde şiirime yönelik eleştiriler de vardı, ama bunlar gerçek edebi kaygılardan kaynaklanan, akıllı eleştirilerdi. Bir şair de bundan fazlasını istcycmez. Ama Ozer'in yazısı beni en scvindirenlerden biri oldu, çünkü kendisiyle bütünüylc aynı görüştcyim. Evet, şiiriınde hüzün var kuskusuz, ama bu, hayatın giderek kabullenilmesinden kaynaklanan dingin bir hüzün. Oyle ki bir aşamada son kitabımın adını içindcki baska bir şiirden seçip Dingin Cumhuriyet koymayı bile düşünmüştüm, sonra Kış Güneşi çcşitli bakımlardan daha uygun geldi. Bir şey daha söyleyeyim: Kendimle barışık bir şair olduöumdan kendimi unutup çcvreme bakabilecek ve dünyanın gerçekle nc kadar güzel olduğunu görcbilecek bir haldeyinı. Şiirimin acı gerçeklere işaret eden yanına takılmak ve anlatmaya çalıştığım bütün o kuğiıların, aöaçların, yıldızlı göklerin dum, yalın aydınlık güzclliğini görmeınek şiirime değil, düpedüz dünyaya haksızlık olur. Siırınizın dünyanın duru, yalın, aydın lık güzclliklerınden söz eden biryant olduğu doğru Sözünü ettig'iniz elcstirmcnlcrin bır boıünıü bu şiirin kendisi için de "duru", "yalın", "gö\lerıştnz", "açık" gıbı sıfatlar kullandtlar Sizcc bu tür özcllıklcr siir için nc kadar önenılı •> Bcn dc Yahya Kcınal gibi hcp "ilim dcn, sanattan azade" bir şiir özledim. Şairlerın nc kadar ince, zcki, bilgili, usta olduklarını göstermek için değil, bir kez daha söylememe izin verirseniz, belli bir de Şavkar Altınel ile "Kış Güneşi" üzerine O neyi aktarmak için yazmalarından yanayım. Bu, şiirin ille dc yalın vc acık olması gerektiği anlamına gelmez, çünkü aktarı lacak deneyin kendisi yalın ve açık olnıa yabilir; ama bence şairin temel kaygısı bu deneyi vermek olmalı, şiirine türlü ustalıklar, neler okumuş oldugunu gösteren gön dermeler vc göz lcamaştırıcı "söz sanatları" sokarak gövde gösterilerinde bulun mak değil. Bu son kitabınızda "Pers dcbdebesi'ne karstçıkan btrdtzevar Tiöylediyerek, elesttrdıg'iniz "ilım ve sanat siiri"nin bir anlamda Doğu'ya ve Divan edebıyatına özgü oldugunu mu söylemek istiyorsunuz? Sözünü ettiğiniz dizebenim değil, Latin şairi Horatius'un bir şiirinden. Bu şiirin Ingilizce'ye çeşitli çevirileri vardır, hat ta bir tanesi de çok sevdiğim Iskoç romancısı Muriel Spark tarafından yapılmıştır. Ben bu çevirilerin birkaçını okuduktan sonra dizcyi biraz değiştirerck kullandını. Benim için bu dizenin çekici yanı o anda anlattığım duruma bir yaz günü biterken yaşanan bir sessizlik anına uymasıydı; nerhangi bir cdcbiyat geleneöini, özellik le de Divan şiirini hedef almalc gibi bir niyetim yoktu. Yahya Kcmal Doğu şiirinin "süsveboyası"ndandemvıırurgerçi,ama bütün gcnellemeler gibi bu gencllcmenin dc tüm gerçeği yansıtmadığını, yansıtama yacağını unutmamak gcrekir. Nitekiın, gene bizzat Yahya Kemal Divan şiirinden alabildiğine yaun ve güzel dizeler bulup çıkarmış ve bu şiirin gerçekte bu dizelerde yaşadığını ilan etmiştir. Gene de, Türk şiirinde Divan şiirinden mi, nereden geluiğini bilemediğim bir süs ve şatafat gclcncöi olduğu doğru. Yalın şiire kuşkuyla ba kılıp şiir yazmak süslü yazmakJa bir tııtukıyor. Burada "süslü"ü dcrkcn "sanatL" olrnaktan, şiirin gerçek bir içerikten hare ket cdcrck değil, yüzeysel bir "güzcllik" yoluyla kurulmaya çalışmasından söz ediyorum. Başka bir dcyişlc, sorun bir ölçii ve zcvk sorunu değil: Gençlerimizin şiire sürmeye çalışırken ağızlanna yüzlcrinc bulaştırdıklan o boya "usta" şairlerimiz tarafından çok daha usturuplu bir şekildc, "taşırmadan" sürüldüğündc boya ol maktan çıkmıyor, gene boya olarak kalıyor. Hatta hayat bazen gençlerin toylu ğundan istifaae edip şiirlerine arka kapı dan girerken, ustaların ürünlerindc çofiu kcz ustaca sürülmüş bir boyadan başka bir şey olmuyor. Yirminci yüzyıl Türk şiirinde böyle, temelde yalnızca boya usta sı olan "büyük şairler' var. Öyleyse neden büyük şair olarak gorulmeye devam ediyorlar? Çok dar bir çevre içinde yalnızca bi çimci ve akademik ölçülerle okunup büyük bir şair olarak görülmeye devam et mek olduğu için. Böyle "büyük şairler" dünyanın ner yerinde var tabii, ama bazı ülklerde çok daha fazla hayatın içine gircbilmiş bir şiirde var. Orneğin ingiltere'de hcr zaman kitapçılarda Sevilen Şiirler Antolo/tu gibj adları olup bir bölümü o anki bcstseller listelerinde de olan derlcmcler vardır. Açıp bakarsanız, Ingiliz edebiyatının cn güzel şiirlerinin çpğunu içerdiklerini görürsünüz. Türk şiiri hiçbir zaman böyle bir yaygınlığa ulaşamadı, ulaşması gibi bir düşünce de "büyük şairlcrimiz"i ürkütüyor, çünkü şiirlerinin böylc bir sı namadan geçemeyip yok olup gideccğini biliyorlar. Sık sık "Şiir herkes için değildir" sözünün ardına sığındıklarına tanık oluyoruz. Oysa "herkes için olmamak" boya şiirinin özelliğidir, hepimiz için ge çerli gerçeklere işaret cdip bunları canlı vc can alıcı bir şekilde gözümüzün önüne sermcyi başaran gerçek şiirin değil. "Şıırimin geçtigi cvrelcr," dcdiniz Nedir bunlar iızce •* • Şiirimde birbiriyle ilişkili.iki değişik gelişme olduğu söylencbilir. Önce konular ucğiş,iyor. llk şiir kitabım Kraliçe Viktorya'nın Düşü'nde ağırlık çcşitli edebiyatçı vc sanatçılarla ilgili "portre" şiirlerinde; ikinci kitabım Gece Geçilen Şehirler, adından da anlaşılacağı gibi, yolculuk motilinin çevrcsinde dönüyor; iiçiincü kitabım Donuk Işıklar ise daha çok kendirnlc, kendi iç dünyamla ilgili. Buna bağlı ikinci bır gelısmc de şiirlerdeki dinginlik dozunun giderek artması. Başlan gıçta sanatın düzcnli dünyasına ozlcm duyan, ama gerçek hayatıtı böylc olmadığı na inanan, kitapların bütünlüğüne yolcıı lukların dağınıklığıyla karşı çıkıp hiçbir şeyin bize "hayat yolculuğunda" gerçek ten yol güsterememesmden yakınan bir genç auam var, ama bu genç adaın zamanla durumıınu kabullenip bclli bir SAYFA 8 "Evet. slirimde huzun var kuskusuz, ama bu, hayatın giderek kabulienlimesinden kaynaklanan dingin bir hüzün" dlyor Altınel. Ama stztn şiinnız de sonunda aynı dar, şıirle ilgilcnen çcvrenin içinde okunuyor, aradıg'ınızı ıma ettig'iniz "hayatın ıçındekı" okura ulaşmıyor, sanıyorum. Ulaşmıyor, haklısınız; ama ben bunu bir marifct, nc kadar iyi bir şair olduğumun bir kanıtı olarak görmüyorıım. Bu gün Türkiye'de bir şairin okura ulaşamaması için çeşitli ncdenler var.Yazılan şiir 1 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A YI 47 8