07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

insanı tanıyorduk gibi tepkiler aldım. Sonuç olarak öykülerde bir yandan klişele ri kullanırken, bir yandan da polisiyeye farklı bir boyut katmaya çalıştım. Öykülerde yasanmış olayların ya da gazete naberlerinin rolü ne kadar? Oykülerde anlatılan suçlar, her gün gazctc ve TV haberlerinde karşıİaştığımız olaylar. Ama ben bu haberleri kendi düşiincelerirni anlatmak için yeniden kurguladım. Orneğin kitaptaki kesik bacak olayını televi/yonda lıaber olarak izledim. Ama öyküyü kıırarkcn tümüyle değiştirdim. Köyden kente göç olgustınun metropollerde yarattığı ycni suç kavramlarına göndermeleı yaptım Türkiye'de poliuye roman yazart olarak anılan bir yazarsımz. Polisiye yazart pekfazla yazar da tanımıyoruz Aslında yazanlar vardı, fakat polisiye roman yazan olarak anılan hemen hcmen yok denecck kadar azdır. Yazarların çoğu bu adla anılmaktan çekiniyordu. Çünkü onlar palisiyeyi edebiyat saymıyorlar ve bu işi para için yapıyorlardi. Ben başından beri iyi polisiye romanın iyi edebiyat olduğunu düşünüyorum. Bu elbette polisiye dışında roman yazmayacağım anlamına gelmiyor. Ama şu sıra polisiye yazmayı sürdürüyorum. Polisiye türde üç kitabım çıktı: "Sis vc Gcce", "Kar Kokusu" ve "Agatha'nın Anahtarı"; daha önce de birtakım araştırma yazılanm yayımlanmıştı. Ve artık okur Ahmet Ümit'i bir polisiye roman yazan olarak görmeye vekabul etmeye başladı. Bu beni hiç rahatsız etmiyor, natta sevindiriyor. Ama kendimi yalnızca polisiye roman yazan olarak sı nırlandırmayı düşünmüyorum. Bu arada ilginç bir gelişme oldu. Türkiye'de polisiye roman var mı yok mu tartışması sürerken, ".Sis ve Gecc"nin Yunanistan'da yayımlanması gündeme geldi. Yunanistan'ın büyük yayınevlerinden, Oceanida Yayınevi tarafmdan kitap çevrilmeye başlandı ve sanırım bu yaz basdacak. Kitaplartnızın yofotn bir görsclboyutu ve sinemaya uygun bir dili var. Böyfc bir projc var mt? Romanlarımda da öykiilerimde de görsel yanı ağır basan bir anlatım olduğıı nıt söyleyebiliriz. Bu, sanırım yazarken olaylan görmemden kaynaklanıyor. Evet, ben gördüğüm, kafamda canlanan şeyleri yazıyorum. Bu nedenle de yazdıklarım sinemaya yatkın merinler. Zaten "Sis ve Geee"de yakında filme çekilecek. Plato Eilm Euroımage'dan kredi aldı. Senaryo çalışmaları sürüyor. Siz senaryo çalışmalanna kattltyor mu sunuz? Katılmıyorum. Bu gerçekten çok tar tışılan bir konu. Hep yönctmen romana ilıanet etti, romanı katletmişler gibi şey Polsiye poman yazan ler söylenir. Ama bence yönetmen kitabı bire bir sinemaya dökmek zorunda değildir. Yönctmen, kendi başına, yeni bir yapıt ortaya koymaktadır ve bu yapıtın gerçek efendisi odur. Bu yazarı bağlamaz. Evet, gönlüm, romanımın aslına uygun olarak beyaznerdcyc aktanlmasını ister, ama sonuçta film yönetmenindir. Ben yönetmenin özgür olmasını isterim, bu yüzden de senaryo çalışmalarına katılmıyorum. l'ilmin başarısı da başarısızlığı da yonetmenindir. Merak edcn "Sis ve Gece"yi alıp okur. Filme nasıl uyarlanmış anlar. Kitaplannızla özelliklepolisiye roman lannızia ilgili nasıl eleştiriler, tepkiler aldımz? Önce bir şaşkınlık yarattı. "Sis ve Gcce"yi bir tanıtım kampanyasıyla sunduk. Bu Türkiye'de pek alışık olunan bir dıırum dcğil. Kimi insanlar tepkiyle karşıladılar ve özellikle edebiyat çevreleri pek sıcak bakmadılar. Daha sonra "Kar Kokusu" ve "Agatha'nın Anahtarı" da çıkınca kitaplar okunmaya başlandı. İnsanlar yaptığım tanıtımla değil, yazdıklarımla ilgilenmeye, beğeni veya bcğcnisizliklcrini yazdıklarun üzerinde tartışmaya başladı lar. Türkiye'de ilk polisiye yazan kişi bcn değilim. Eskiden de şimdi de bcnden başka polisiye yazarlan var. Ben bir anlamda polisiye türe iadei itibar kazandıran bir yazar olarak önc çıktım. Yazdıklarımın özellikle polisiye roman sevenler tarafından çok olumlu karşılandıgını söylcyebilirim, kimi insanlarsa hâlâ birönyargı içindclcr. Ornek olarak birisi "Kar Kokusu"ndaki kişilerin yani komünist parti üyelerinin birbirleriylc yoldaş diye konuşmasını eleştirmiijti. Ama gerçekten de partide insanlar birbirine yoldaş diyc hitap ederdi. Adam bunu bilmiyor, Icendi bllmediği şeyi gerçck olarak algılamadıği için de buradan yola çıkarak kitabı eleştiriyor. Birbaşkası ise "Kar Kokusu"nda, bir Yunanlı'yfa Türk'ün aşk ilişkisi üzerine, "Yine bizim Türk, Yunanlı karıyı götürüyor"diye yazmıstı. üysa o aşk gerçekti. Bir Türk erkekle bir Yunanlı kadın arasında geçiyordu. Kitap biyografik olduğu için bunları yazmak zorundaydım. Kitanta bahsedilen Moskova'daki TKP kolektifinde, kimse bir çay verir misiniz beyefendi diye konuşmuyordu, bir çay verir misin yoldaş, diyordu. Komik olabilir, ama gerçeğin kendisi buydu ve ben de bunubozmak istemedim. Bueleştiriyi ya pan kişilerin amaçlarının üzüm yemek degil bagcıyı dövmek oldu^unu sanıyorum. Sonuç olarak aldığım tepkileri genclde olumlu diye niteleyebilirim. Kitaplarım yahkı uyandırdı, iyi sattı, filme çekiliyor, başka bir dile çevriliyor, üzerinue tartışı lıyor. Sizdcn sonra aslında ben de poliuye yazmıştım ya da aslında itı da yazmıstı dıyen btrıleri çıktı degil mi? Bu da olumlu bir şey, onlar da cesaretlendilcr. Türkiye'de daha çok polisiye ro man yazılmah; böylece yurtdışındaki va zarlarla tieğil, ülkemizdeki yazarlarla bir rıir rekabetc girmc olanağına sahip oluruz. Ben rckabetin her zaman için önemlı ve olumlu olduğunu düşünüyorum. Polisiye roman as lında çok akı bir tiır dcgil... • Polisiye romanın çok eski döneme gi den bir tarihinden de söz edebiliriz, ama yaAltyapısı sağlam bir pollsiyenin insanı kendlslvie yüzlestlrebllecegine zılış olarak yüz elli yılInanıyor Anmet ümlt SAYI 478 Daha çok poltiya roman lık bir gcçmişi var. ü n dokuzuncu yüzyıluı başlarındaki nüfus artışı, buna bağlı olarak büyük kentlerde ortaya çıkan suç patlaması, çeşitli cinayetlerin basına ko nu olmaya başlamasına yol açtı. Bu haberlerin büyük ilgi toplamasıyla başlayan sü reç, polisiyeye karşı bir ilgi yaratmıştır. Bu gelişmenin nenıen ertesinde, Edgar Allan Poe, Emile Gaboriaıı, Arthur Conan Doyle, Thomas De Quincey, Maurice Leblanc gibi polisiye roman yazarlanyla karşılaşmaya baijlıyoruz. Ama polisiye romana ılgı on dokuzuncu yüzyıla özgii bir olay deSil. Değil. Yirminci yüzydua da bu ilgi artarak sürdü. Yüzyılın ilk varısında üç büyük yazar ortaya çıktı; Âgatha Christie, Dashiell Hammet, Gcorges Simonen. Yüzyılın ikinci yarısından sonra aslında polisiye roman yazan olmayıp da polisiye yazan Paul Âuster ya da Borges gibi birtakım isimlerle karşılaşıyoruz. Umbcrto Eco da polisiye roman yazan olmadı ğını söyler, ama "Gülün Adı" da "Foucault Sarkacr da polisiye roman türündedir. Buömeklerçoğaltılabilir. Sanırım onları polisiye roman yazmaya kışkırtan şey kendi zekâlarını denemek istemeleridir. Okur dc^il de, yani bulmacayı çözen kişi olarak değil de yaratıcı olarak bu süreçte yeralmak istemeleridir. Bu yazarlann polisiye romanın yaşamın sadece bir yönü oldugunu ve bu yönüyle sadccc zckâlannı sınamak gibi bir işleve sahip olduğu kanısına vardıklannı sanıyorum. Sız bu yazarlardan bangi yünlerden ayı? rtyor^unuz • Benim yazdiğım romanlar ve yazacaklarım onların düşündüklcri gibi tfeğil. Ben yaşamın gcrçekligini yansıtan polisiye kitaplaryazmak istiyorum. Yazdıklanmı da bu anlayışla kaleme aldım. Söz konusu yazarlar sanırım polisiyeyi bir tür beyin cimnastigi gibi görüyorlar. Bu alanda kendilerini kanıtlamak için yazdıklannı düşü nüyorum. Bclki de polisiyenin cntelektüelleri cezbeden o büyüsünden kendilerini konıyamadıkları için kaleme sarılmışlardır. Ama bu yazarlar, klasik polisiye ro manı kendilerıne örnek almışlardır. Polnıyenın eksenınde suçun oldu$unu biliyoruz I lukukçunun veya polıün tuça bakışıyla, bir yazann bakışı arasında ne gibı farklar vary Suçun, hukukçuyu, polisi ve polisiye yazarmı ilgilendiren ana konu olduğu doğrtıdur. Ama bir htıkukçunıın ya da polisin suça bakışıyla ya/arın bakışı çok rarklıdır. 1 lııkukçu ya da polisin kafasındaki suç tanımı yasalarla sınırlıdır. Oysa iyi bir polisiye roman yazarının kafasındaki suç tanımı bu kadar sınırlı ve erk yanlısıolamaz. Yazann kafasındaki adalet duygusu da bir rx>lis şefininkinden çok farklı olmalıdır. Belki romanda hiçbir zaman gerçeklesmeyecek bir adaleti anlatır yazar. Suçu yalnızca maktülün giriştiği bir eylem olarak görmez. Onun toplumsal, psikolojik boyutunu da irdelemek gereği duyar. Sizce suç nedir? Bence suç bir var oluşbiçimidir. Hepimiz toplum içinde var olmaya çalışıyoruz. Ama toplum ya da öteki bireyler var oluşumuzu sınırlıyor. Bu sınırlamalar haklı nedenlere dayandığı gibi haksız nedenlere de dayanabilir. Ve böyle bir ortamda kendi var oluşumuzu savunmaya başladığımızda suç bölgesine adıın atınış oluyoruz. O zaman birey suçlu oluyor ya da suçlu ilan ediliyor. Ama gerçekten suçlu mudur, bu çok tartışılır. İyi bir polisiye romanda sucun yasalara göre belirlenmenıesi gerekir. Çünkü yasalarca bugün suç sayılan bir şcy, bir yıl sonra suç sayılmayabilir, belki de övülebilir. I lıristiyanlık, Roma döneminde suçtu, daha sonra yasal oldu. Devrimcilik, devrim yapılana kadar suçtıır. O nedenle polisiye roman yazarı suçu daha çok insan benîiğinde aramalıdır. Sadece insana karşı değil, doğaya karşı yapılan eylemleri de suç olarak düşünmek gerekiyor. Bunu basit bir çevrecilik olarak da görmemek lazım, çünkü doğayı yok etmek, insanı yok etmekle aynı anlama geliyor. Bu sorumluluğu taşımalıyız. İnsanı doğanın efendisi olarak görmek çok aptalca bir şey. Böyle olmadığı kanıtlandı. Bu noktada, insanı suçun mcrkezine koyup bu suçla var oluş ilişkisini belirlemck gerekiyor. Sonuçta öyle ya da böyle suç işlemeden var olamayız. Suç parodısı fılmler tiıredı. Bu konuda ne düsünüyorsunuz? Bunun şiddetin yaygınlık kazanmasıyla ilgili olduğunu sanıyorum. Şiddct yay gınfaştıkça öldürmeler olağan karşılanmaya başlandı. Dünyada bütün metropollerde suç patlaması yaşanıyor. I ler gün yüzlerce insan, silahlı saldınya uğruyor, öldürülüyor. Her saat bası televiz yonlar bu haberleri veriyorlar. Oldürme, öldürülme kanıksanıyor. tnsan yaşaını değersizleşiyor. Bu kanıksanmanın sonunda ölümlere yol açan suç parodiye dönüşüyor. Polisiye romanın şiddetin bir uzantısı olduğunu duşünüyor musunuz^ Polisiye romanı suçun, onun bir iş leniş biçimi olan şiddetin yarattığı doğ rudur. Ama bu polisiye romanın şiddeti onayladığı anlamına gelmiyor. Tam tersinc polisiye roman insanın içinde zaten var olan şiddeti engelleyebilecek bir potansiyel taşımaktadır. Bunu yaparken şiddetin estetiğini kurmasının özendirici biretki yaratacağını düşünmüyorum. Tersine altyapısı sağlam bir polisiyenin in sanı kendisiyle yüzleştircbilcccğine inanıyorum. Polisiye roman insan konusunda Polyanna edebiyatını kıracak bir niteliğe sahip. Suçu anlattığı için şiddetin yalnızca dışandan gelen birolgu olmadığını, aynı zamanda insanın doğasında bulunduğunu en iyi biçimde an latabilir. Yani insana gerçek yüzünü gösterebilir. Bu yüzleşmenin çok önemli ol duğunu düşünüyorum. Çünkü neredeyse antik Yunan'dan bu yana insan iyidir, insan akıllıdır, insan güzeldir diyerek kendimizi kandırdık. Artık insanın aynı zamanda kötü, aptal ve çirkin olduğunu söylemenin zamanı geldi de geçiyor. Bu yüzleşme belki de mutluluk vermeyecek ama insanlara gerçekleri anlatacak. Belki yeni yaratılacak kültür, bu gerçeğin üzerinde yüksclirse, yeryüzünde daiıa az cinayet, daha az zıılüm, daha az acı yaşanır. • Agatha'nın Anahtarı / Ahmet Ümıt / Can Yayınları / 160 s. SAYFA 15 ŞMdotin yaypnfefc kazanması CUMHURİYET KİTAP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle