25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

"Türk'Plastik Sanatları" kitabı, sanat yayıncılığının, Batı'daki benzerleriyle atbaşi giden, hatta onlarla yarışacak oir düzcye gelen bir aşamada, BilimSanat Galerisi'nin sürdüregeldiği çabanın öncminc işarct ctmekte ve bu çabaya, başka galerilerin de ortak olmasını sağlayıcı ctkinliklerc öncülük yapmakta. Kitaba Kaya Ozsezgin'in yazdığı 'Giriş'i sunuyoruz. KAYA ÖZSEZGİN ££ T " \ üyük"scn»ilcriçinsponsorfir| " ^ m a ya da rirmalarbularak kapL/samlı kitap yayını gcrçekleştirmenin, artık bir "itibar" göstergesi sayıl dığı vc özel galerilerin bu yolla ayrıcalıklı bir konuma yükseldiği düncnıin içinden geçiyoruz. Büyük scrginin ne anlama geldıği, serginin anıacı ve çapıyla düşünülmesi gereken bir konıı: Sergiyi oluşturan yapıtların sayısal çokluğu, "büyük"lüğün ölçütü olamayacağı gibi, boyutları, orralama ölçülerin iizerine çıkan yapıtların varlığı da, sergiyi "büyük' olarak nitelemenin koşulu sayılmaz. Büyiikluk bağlamında değerlendirilecck sergiler, kapsam ve amaç yönünden u/ıın ve ciddi bir araştırmayı gerektirir, u/ıın sureli birikimleri ortaya koyabilecek ve /aınan içindeki oluşumlan yansıtabilecck değer göstcrgcleriyle yüklii olmayı zoı unlu kılar. ()yle ki, sergi gezildiğinde, izleyıcınin belleğindeyeralacak imaj.gidiınli ("discursil") bağlantıların kurııl m.ısma olanak vercbilmeli, serginin ana temasını oluşturan sorıınsallık ü/erinde ı/.leyıcinın bırtakım yorıımlara ulaşabıl mcsini sağlamalı. Bu tür yorumlar, biı sanatçının dünyasına ışık getirici çözüm lere yönclik de olabilir, bir dönemin ya da ağırlıklı birtenıanın ayrıntılı biçinıde kavrannıasından k.ıvtıaklanan geniş göriiş acılarını da içercbiliı. Büyük sergi kavramı, Batı'da da "büvükgclenek'leörtüşcn birkavtam dcğil, o geleneğin amak modernizme açıLın döncminde kendini göstercbiliyor. Tür kiye'dc îse, çok dııha yeni: Yaşayan bü liın san.ıtçıların yer aldığı kapsamlıkarıııa sergiler yapıııak anlanııııa gelen bu tür sergilcrin gcçmişi Galatasaray scrgiIerine ve yüzyılın başlarına dayanıyoı. Bu sergileri yayınla, kitapla belgeleme çabasına gelince, onun MMI yirmi yılın gerisi ne taştığını söylemek zor. Oysa sergi buyük ve kapsamlı da olsa, konuyu biliııı sel nitelikli bir yayınla kitapiaştıramadı gmız sürece, çabanızın yanııa aktarılına şansı, hemen hemen sıfırlanmış oluyor. lstanbul'un eski galerıleri arasında, özellikle yayınları yoluyla kendisinden hep söz etürıniş olan BilimSanat Gale risi'nin "Yetmişbeşınci Yıla Armağan" olnıak üzere, önce Ankara'da (Çağdaş Sanatlar Merkezi), daha sonra îstan bul'da (Dolmabahçe Kültür Merkezi) düzenlediği ve yapımcılığını Ibrahim Çiftçioğlu'nun üstlendiği "Yaşayan Türk Plastik Sanatları Scrgisi", resim, heykel ve seramikte etkinlik gösteren, çalışmalarını sürdüren sanatçıların yapıtlarını bir araya topladığı gibi, en az bunun kadar önenıli olan bir başka görevi de "bi hakkın" yerine getiriyor; bu etkinliği ve Cunıhuriyet dönenıi sanatını deği^ik aeılardan yorumlayan yazarların ve eleştirmenleıin yazılarının geniş bir yer kapladıgı belgescl nitelikte bir kitabı, kültür dünyamıza armağan ediyor. Kitabın özenli baskısı, düzeni ve kali tesi, sanatçılar lıakkında içerdiği bilgiler SAYFA 10 Kapsamlı bir sanat kitabı Türk Plastik Sanatları çeşitli ve zorunlu nedenlcrlc dısarda kalmasının önüne geçilememiş olan sanarçılar için, galeri yönetieisine ve sergi yapımeısına herhangi bir suçlama yöneltmek, Türkiye'de bu çeşit sergilerin hazırlanmasında karşılaşılan güçlükleri görmezden gelmek olur. Ayrıca böyle bir serginin düşünülmesi gereken isimler dışında, bütün sanatçıları kapsayıcı bir nitelikte olması da beklenmemeli: Sergi yapımcısının göriişü vc yaklaşımı doğrııltusunda geçerli olabilecek öl(,ütler, serginin rengini ve nitclığini belirleyici öğclerdir. Bu öğeler, yapımeıyı bağlar ve onun seejnıiyle açıklanabilecek değer ölçürlerini gündeme getirir. Kitabın kuıamsal görü^lere ve yorum ayrımlanna olanak tanıyan nesnel yaklaijimı, bu yayını, benzerlerinin çoğunda görülen geniş tabanlı bir katalog olma özelliğinden uzaklaştırıyor, eağdasj Türk sanatı üzerinc araştırma yapacak olanların ba^vurmakta titiz davranaeakları bir releıans düzeyineyükseltiyor. Yakın dönemlere doğru eoğul üslup karakterleri çevresinde yoğunlaşma belirtileri göstermesi açısından, farklı yaklasjim ve sanatsal çözüm örnckleriyle zenginleşen çağ Gdpüşler ve yorumlar "Turk Plastik Sanatları" kltabının hazırlayıcılarından Kava özsezgln ve eağdaş sanatımızı değerlendiren yazılaıla bütünle^mektedir. Sergi ve kitap, doğum tarihleri 1914 ile 1971 araMnda, üç ku^ağı kapsayan bir sanatçı kadrosunu (inümüze getiriyor. Bu sergiye ve kitaba girmesi gerekirkcn, daş sanatımız, bu kitabın gözettiği bütünsellik bağlamında, 1920'li yıllardan günümüze doğru akıp gelen oluşumları, sıradan bir meraklının izlenıekte zorlan mayacağı ilintilerle sunuldıığu iein aynı zamanaa bir döküm olarak da, nu kitaba yansımaktadır. Dökümün niteliğiyle serginin niteliği, doğrudan örtüştüğü i(,in, "Türk Plastik Sanatları" kitabı, ge lişmelerin tarafsız bir bilançosu özelliğini, kendi içinde barındınyor. Sergiye "yaşayan" sıfatının uygun görülmesi, kitabı inceleyecek kişinin, bü tün gelişmelere, bir süreçselliğin ifadesi anlamında bakması gereKtiği hakkında bir uyarıdır aynı zamanda: Cumhuriyet dönemi sanateılarımızın hiebiri, çağdaslık olgusunu geri plana itecek ve Batıiı kültür değerlerine mensup olmanın bilincini ihmal edecek bir uğraş içinde gö rünmediğinden, üslup yönündeki yaklaşımları ne olursa olsun, her sanatçı, bu değerlere "yaşayan" boyutlarıyla bakmışlardır. Çağdaş sanatımızın dününü temsil edenler gibi, yetişmcktc olan kıışaklar da bu ortak kaygının itinden geliyorlar ve bu kaygıyı, içlerinde hissedi yorlar. Kitap ve sergi, bu gerçeğin somut kanıtlarıdır. "Türk Plastik Sanatları" kitabı, sanat yayıncılığının, Batı'daki benzerleriyleatbaşı giden, hatta onlarla yarışacak bir düzeye gelen bir aşamada, BilimSanat Galerisi'nin sürdüregeldiği çabanın öne mine işaret etmekte ve bu çabaya, başka galerilerin de ortak olmasını sağlayıcı et kinliklere öncülük yapmaktadır. • (*) "Türk Plastik Sanatları" (Yetmişbeşinci Yıl'a Armağan), RılmtSanat Clalcrisi Yayını, V>')S isiaııhul Gezgin Kent'in peşinde bir yolcu TUREY KOSE Özcan Yurdalan dan "Fas'ta Yolculuk" Kiiltüp dünyamıza armağan O /can Yurdalan, Nepal ve I lındıstan'ı anlattığı ve bu ülkelerin di lınde 'Merhaba" anlamına gelen "Namaste" adını verdiği ilk kıtabında "Kesjedilmcmiş coğrafyalar artık yoklur, anc.ık her iklinıi her gönül başka yaşar" diyordu. Görsel iletişiın olanaklaıının bıınca yaygınlaştığı zamanlarda, artık laı klı eoğralyalar kiııı.se için sır degil. So kakların, meydanların, anıtların, ırnıakhııın, göıüntıileri binlerce kc/ çoğaltıla rak herkese ulaşıyor. Belki de sıradan tu rist için buralara ulaşmanın tek anlamı, bu görüntüler içine kendisininkini eklemek. "G<irmüş" olmanın, "o topraklara da ayak basnıış" olmanın oldukca geç kalmış bir kaşil cdasıyla "kanıtlan'nı döndüğünde "ılan etmek" üzcre elde etmck... ()/.can Yurdalan bir gezgin. "Evrenin sınırlarına kendi çapında Karşı koyup" yollara düşnıüş, rotasını hep Doğu'ya çe virmiş bilge bir yolcu. "Fas'ta Volculuk" ikinei kitabı. Yurdalan'ın bu kitabı, önsö zünü yazan bir başka gezgin Nadir Paksoy'un "içinde edebiyat tadı olan bir yolculuk ezgisi" tanımını fazlasıyla hakediyor... Nilgün Marmara, "Kentlerin havaalan larırıuan çok düşalanlarma gereksinimi var" diyordu. Ne mııtlu ki, Marakeş'in Sonsuzluk Meydanı ve burada yere bağdaş kıırup çevrelerindc toplananlara öyküler anlatan masalcılar var. Yurdalan da, "belki de sözün son şövalyeleri" diye andığı bu masalcıların ağzından masallar an latıyor. Fas'ın en eski kentlerinden lez' e giderken tren kompartımanındaki bir gcnç kadının buruşturup attıgı sarı sayfa ya kristal gözlü kızların masalını yazıyor. ()kyanusa bakarken, siyah callaneli bir Faslının ağzından "Çağıılı Ada'nın öykü sünii" anlatıyor... ( )zcan Yurdalan, gezdiği kentlerde "se virci" bir turist olmakla yetinmiyor. Yollara "ayna tutuyor" anıa çoğıı kez aynadan yansıvanlar içinde yolcuyu da görüyoru/.. I layata karışıyor, dostlukkır kuruyor. 1 latta, alışkatılıklaı ediniyor. Ve soıuyor: "Bir kentin vaş.ımına sızmak, bira/ da o kente daiı alışkanlıklaı geliştirmek dcgil midır.J" Bir kentin labirentlerinde kaybolmadan dolaşma yollarınt, alışverişin ineelıklerini, trenleri, otobüsleri, yolları da anlatıyor, camileri, meydanları da, dostkığa dönüşmeye zamanı yetmeyen, ama yine de sıcacık ahbaplıkları da. Zanaatçılara ise, ayrıealıklı bir sevgiyle yak laşıyor. F.l sanatları kMoncratiflcri, tuviya ağacından kündekari işletmeciliği, calfabeleıin nası! yapıldığını ayrı bölümlerde ayrıntılı olarak anlatıvor. Yurdalan'ın kitabında, çaya övgü, pet şişeye yergi de var, "kibrit üzerine söylenmiş" sözler de... lfran kentinde Kral 2. Hasan'ın yazlık köşküne giderken, kendisine saltlırı girişımlerini "mesleğın teh likeleri" olarak gören ve "Şayet bu Çilgınlar beni yok etmeye muvaffak olsalardı, F'as'ın hali ne olurdu? Düşünmeye bile ccsaretedemiyorum"diyen Kral'la "Krallık /or meslektir" diye dalgasını geçiyor. Ril dağlarında tsnanyol ve Fransız sömürgeciliğine karşı başlayan isyanın öncüsü Abdülkerim'e de selam gündermeden geçmiyor... Ozcan Yurdalan, gezdiği yerlere, insanlara sevgiyle bakıyor. Bakışının güzelliği, sıeakJığı yazdıklarına da yansıyor. O, "sirk maymunlarını seyretnıeye gelen, steril, naketlenmiş" bir batıiı turist dcgil, gezgin oir dünya insanı. Doğu'ya bakarken, eg zotik bazı görüntüleri yücelten, ancak o coğrafyalardaki hayar için "kötü, yanlış, çirkin' saptamalarını kolaylıkJa kullanan batıiı bakış açısını dile gctirenlerc karşı hep şu soruyu soruyor:"'(îelişnıiş' bir ül ke bireyi olarak bunda benim payım ne, benim 'gclişmislis>ımin' yüzde kaçı bu ın sanların yoksullukları sayesinde, diye vic dan sızlatılması gerekiyor. Tıpkı, surmekte olan her savaş ıçın benim katkım ne' diye sorulması gerektigi gibi. Dogudaki 'ilkellik, pislik, kabalık' türündcn ne varsa, batıdaki 'uygarlığın, sterilliğin, incel mişlığin' bedelini de (idemek zorunda kaldıkları için vardır. Biıey olarak bu du rumun iç muhasebcsiyle birlikte 'doğuya' ilişkin yargı geliştirenler, insanlık onurla rını da koruyabiliıler." Ozcan Yuıdal.m, "gıtmeye mccbur" olanlardan... "Biı scsm pesiıulen yollara düşülebileeeği gibi, bir şeklin, halıa bir kokunun peşinde dnl.ısanlar olduğu da söylenir. Müınkiındıu. Yeteı ki, kendi izinde yol aramasın ins.ın" diyor. Vc kıtabındaki sonuncu düş, gezgin kentin pe şinde bir yolcuyu anlaiıyor... K()k salmayan, "kendi ellerıyle çoğalttıklatı güzel likJeriıı daima önünde gitmeyi başaran"ların peşinde iz süren yolcuyu: "Gezgin kent, iziııi sürenlere tüm sırlarını hiçbir zaman acık etmcdi.. Kimi zaman ben dc1 karıştırıyorum, on lardan biri miyim, yoksa yalnızca iz sürücü mü? Bazı geceler, düşfer arasında ken di izimi sürerken yakalandıkça korkuyla uyanıyorum..." Özcan Yurdalan, gezgin kentin hem sabırlı iz sürücüsü; hcm ue belki zanaatçısı, ya da masalcısı... Kitap bitiyor, düş sürüyor... Yurdalan gezgin kentin konakladığı bir bozkırda kıl dokumalarla kurıılan kentinin iplerini kazığa bağlıyor... Ve birazdan, "yürekten yüreğe değen" masalIar anlatmaya başlayacak... • Fas'ta Yo\cu\uW()zcan Yurdalan/Ba^ lam Anı Daısı/\stnnbıd 1998/155 s CUMHURİYET KİTAP SAYI 468 Düş sürüyor KpaUıkzorıroslektip'
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle