04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

dünyayı kucaklayan turkusu Ilk yapıtı Ahlat Ağacı'ndan bugüne, 10'u şiîr olmak üzere, 28 yapıta imza atmış bir şairyazar Mehmet Başaran. Onun yazın dünyamıza kazandırdıeı ürünlerin türü ne olursa olsun; tümü birbirine eklenerek uzayan tek bir türküdür. dı. Bu tutum, onun için bir seçim değil zorunluluktur. Bir seçilmişlik, adanmışlıktır; öğretmen 1 i k mesleğinin, sanat yaşamındakisürc^idir. Öğret men Başaran, dersliklere sığmayan sesini artık şairyazar Başaran olarak yaşadığı topluma, dünyaya ulaştıracaktır. Çünkü onun söyleyecek sözü, çağıracak türküsü vardır. Bu tiirkünün özü, ana izleği sonuçta hep daha güzel, daha yaşanılır bir dünya üstünedir. Herkesin kamının doyduğu, hak ve özgürlüklerinin kısıtlanmadığı bir dünya üstüne. Yitirdiği yaşam arkadaşı, can yoldaşı öğretmen Hatun Birsen'c adamış yeni yapıtını Başaran. Ahlat Ağacı adlı ilk kitabmdan alıntıladığı "Görebildiöin Kadar Mavi" şiiri ile başlıyor Koca Bir Troya Dünya. "Sürebilaiğin kadar toprak/ Sarabildiğin kadar kadın/ Bu dünya/ Güvencbiîdiğin kadar dost/ Düşünebildiğin kadar güzel/ Yaşayabildiğin kadar/ Dünya" Her sanat yapıtı, onu yaratan sanatçının dünyaya balaşının bir yansımasıuır. Bir önsöz niteliği taşıyan DU şiiriyle Başaran, okuruna dünyaya nasıl baktıöını öncelikle göstermek ister gibidir. Hem de 45 yıl öncesi bakışının, bugiın için de hiç değişmediğinin altını çizercesıne. Başaran'ın görmek istediği dünya, ne yazık ki dün olduğu gibi, bugün için de yalnızca özlemlerimizdedir. Tarımla uğraşan halknnızın büyük çoğunluğunun sürebileceği kadar toprağı yoktur. Yaşamsal gereksinimlerini karşılamaya yetmez topraktan alabildiği. Küçük bir azınlığın elinde ise, süremeyecekleri kadar çok toprak vardır. Güneydoğu'nun kalkınmasım amaçlayan GAP'ın, toprak reformu yapılamadan yaşama geçirildiğinden, var olan gelir dağılımı dengesizliği daha bir uçurumlaşacaktır. Başaran'ın özlemleri; gören, duyan, düşünen insanın, hepimizin özlemleri. Dileyelim bu özlemler, göremeyeceğimiz çok uzak bir bahara kalmasın. Dört bölümden oluşan yapıtın ilk böIümünde çağını sorgular Başaran. Dünya giderek daha bir Troya'dır. Savaşlann biri sona ermcden, yenisini tezgâhlamaktadır dünyanın erendisi; silah fabrikalarının üretiın yığılmalarını eritmek; dünya sofrasından daha çok pay almak için. Bu yüzden "Kırmızı açıyor hâlâ/ Suskun örende gelincikler/ Güzlerin hiiznü o yıkımdan/.... Daha ne kadar sürecek talan" (s. 1011) diye sorar Başaran. Aslında bir soru bile değildir bu. Bildiği yanıtı bir de okurunun ağzından duyma isteğidir. Birey olabilmc, sürü olmaktan kurtulma; hep bir ağızdan, daha gür bir sesle sorabilme isteğidir. Ama yine de, dün olduğu gibi bugün de, şaşılacak kadar güzeldir dünya. "Şaşkınlığı geçince ama/ Kulaklarında gene çığlıklar/ Acı çeken Sarıkız'ın yanaklarında/ Gözyaşı vardır" (s. 1213) Yaşamı karartan gölgeler, hukukun üzerine de düşmüştür, "Kuşkulu ve karanlıktır/Tümduruşmalar" (s. 14) "Sorgulayan mı haklı, sorgulanan mı?/ ...Ne düşünür "idam" derken biryargıç/... Ya Başaran'ın Koca Bir Troya Dünya şamboyuna döndürülünce "idam"/ Yalnızlığın okulunu açmış Bartın'da Tşık/ Burçlarını ak dilini öörenmiş suskunluğun/ Dokunarak ıslak köklerine direncin" (s. 16) Başaran bilir ki halkın sesi susturulamaz. "Sesini ilk kez obaya köye/ Baba tshak'Ia duyuran yaşam/Yara lansa da bey çiftliklerinde/ Keçelere kilimlereişleracılarını" (s. 19) Yalnızlığında bile kutsar yaşamı." Işte su sesi yalnız değiliz/ SusKunluğumuzda nice yankılar/... Oğul vermeye hazırlanmasıdır/ Yaşamın yalnızlıklar" (s. 21) Ne ki, yaşamın oğul vermesine, serpilip boy at masına katlanamaz çoğıı yönetimlcr. Bunun için zindanlara atılmış, yaşamları söndürülmüştür, ışık olmayı deneyen pek çok şairin. Onlardan biri; şairyazar, öğretmen Sabahattin Ali... "Açan kardeıenler değil, ayak izleri şimdi/ Benim meskenim dağlardır" diyen ozanın. " ü gün bugündür susar/ Istranca Dağları/ Bildikleri/ Dillerini yakar çobanla rın/ Dalgın akar Sazara Deresi/ Apak sesiyle/ Ağıt yakar bir çeşme" (s. 22 24) Ve "Toprakta sıcak bir nabız gibi atan Harunlar/Tohumu uyandıran şavkı başlatan r£arunlar" (s. 26) Onların sesidir bu. "Ovada çınlayan ne/ Yankılanan yoksul evlerde/... Yıkılsa da Troyalar/ Barışın sesi bu/ Toprağın yüreğinde kökleri" (s. 2728) Yapıtın ikinci bölümüne "Toprağıyım Acının Ozlemin Unutuşun" adını vermiş Başaran. Nasıl toprağı olmasın yüreği acının, özlemin, unutuşun? Scvgili Deniz'ini oraya gömmüştür. Yüreğe gömülen hiç unutulur mu? Daha dün gibi anımsar doğuşunu, beşik kertmesi vaşama nişanlanmasını. Gözleri söylence rengidir, ilkyaz önüdür: ağlamıştır görünce dünyatnızı. Ve bir gün Troya'da yitişi, sonra bulunuşu Deniz'in. "Yitik bir çocuğun gözyaşı/ Yürcğime damlayan/ Birden al bir gül, tüten yıkıntılarda" (s. 39) Sonra, yaşamının ilkyazında, 3 Ağustos 1989'da gönüllü ve sonsuz yitişi Deniz'in... Ozan baba Başaran'ın şiirıeri ağıtlaşacaktır artık. Kendisini "Belleğim durgun bir deniz/ Taş kesilmiş dünya/ Yemiş acının vurgununu/ Yatıyorum en dipte öyle/ Mavi bir uçurumda/ Paramparça" (s. 4041) dizeleri ile bir 'Batık' olarak tanımlar. Bu bölümdeki "Denizin", "Allı Turnası Yaşamın", "Denizin Yüreği" ve "Toprağıyım Acının Ozlemin Unutuşun" adlı şiirler birer çağdaş ağıt örneği. Uçüncü bölüm "Ne Kaldı Doruğa" adını taşıyor. Bu bölümde de sürdürüyor sorgıılamasını Başaran. Ama bu kez sorgulanan kendisidir; kendi yaşamıdır. Bir dağa tırmanışa benzetir yaşam yolunu; doruğa yaklaştığını duyumsar. Ancak, yalnız tırmanmak zorundadır artık doruğa. Çünkü, sevgili Deniz'inden sonra, can yoldaşı Hatun'unu da almıştır elinden ölüm. Bunca acılardan sonra "Suskunluğun dilini öğrenmekte/... Bir de anlamakta ölümü/... Zorlan(mıştır) en çok" ve "bir çuval tuz(dur) sanki sırtında yaşam" (s. 5253) Sayrılıklar, sağınlar... "Yüreğimden mi tütüyor/ Sancının gökkuşağı/...Ben ağnyım ben acıyım", ve "Kapanmış bir okul kadar ıs sız/Öğretmen Hatun Birsen/Gözlerim ellerim soluğum/Değişen filmler solgun raporlar/Çukurlu ay yüzü dersi/Akciğer röntgenlcrim/ Bir Afşar bozlağıyım Uzunyayla'dan" (s. 62) Üçan kuşlardan, ipildeşen yıldızlardan umar bekleme günleri... "Bana mı sesleniyor/Yitiklerimin diliyle toprak/ Patlayan tohumlar patlayan tohumlar/Duyuyormusunuz kırılıyor kabuğum/ Ben de yeşereceğim sizinle" (s. 63) Dizelcrinde yaşamın bir dar boğazında ölümün, yeni yaşam biçimlerine bir dönüşüm olduğunu; bir yok oluş olmadığını düşünür Başaran. Koca Bir Troya Dünya'nın son bölümü "Traktörün Alnında Mavi Boncuk. Bölümün ilk şiiri "Uçman C)ğuz"da, 'düşüşün karakutusu', 'yaşamın uçuş hızı' ' CUMHURİYET KİTAP SAYI 437 Koca bir Iroya dünyada içerlk BEDRETTİN AYKIN I lk yapıtı Ahlat Ağacı'ndan bugüne, 10 u şiir olmak üzcrc, 28 yapıta imza atmış bir şairyazar Mehmet Başaran. ()nun yazın dünyamıza kazandırdığı ürünlerin türü ne olursa olsun; tümü birbirine eklenerek ıızayan tek bir türküdür. Geçen yıl sonunda yayımlanan Koca Bir Troya Dünya ile siirdiirüyor bu türküsünü Başaran. Yaşamı kucaklayan, kutsayan bir türkü bu; acılı, yanık bir türkü. Üreten, yaratan insanın savaşsız, sömürüsüz bir dünya özleminin türküsü. Bu yüzden kan vc gözyaşı karışmıştır dizelcrine. Yine de, öylesine yalın, sıcak, içten söyler ki Başaran bu türküyü, durun dinlemeden gcçemezsiniz. Dinlcmckten de öte, sizde katılır, birliktc söylemeye başlarsınız. Başaran, Köy Enstituleri kültü.ründe yetişmiş bir şair yazar, öğretmen. Öğretmenlik, bir sonsuz öğrencilikle edinilen bilgi birikimini cömertçe başkalarına aktarnıak, paylaşmaktırözünde. Üstelik bu bilgi, yalnızca kitaplardan okunarak oluşmuş, bir kuramsal bilgiler yumağı değildir. Yaşayarak, işleyip üretcrckcuinilmiş; doğruluğu denenmiş, kanıtlanmıştır. Bilgi bir ışık, bir aydınlannıa aracıdır. Öğretmen Başaran, kendisine verik*n bilgilerle, çevresini aydınlatma; nerede olursa olsun, karanlığın üstüne yürüıne görev ve sorumluluğu ile yaşama atılmıştır. Bu ncdenle, öğrctmen kimliğine daha sonra şairyazar kimliğini de eklediğinde, sanatına da bir işlev, bir sorumluluk yükleme gcreksinimi duyma sından daha doğal bir davranış olamaz Şiipsel söylem Böylesi bir duruş, dünyaya bakış, zorunlu olarak toplumcu gerçekçi bir sanat anlayışı doğrultusunda ürünler verecektir bize. Ancak yılların usta şairi Başaran'ın şiiri, önüne konulan bu sıfattan niç de ranatsız olmaz. Rahatsızlık şöyle dursun, bir aydın sorumluluğu ile görev bilir onu taşımayı. Burada önemli olan, sorulması gereken soru, Başaran şiirinin omuzladığı bu yükü taşıyacak gücü olup olmadığıdır. Sözünü ettiğimiz güç, estetik düzey, estetik yetkinliktir. Bilindiği gibi, söyleyecek sözü olan pek çok arkadaş, yazın türü olarak şiiri seçtikleri halde; dılde yetkin bir şiirsel söylem oluş,turmadan, yalnızca içeriği önemseyen ürünleriyle toplumcu gerçekçi sanata olumsuz eleştiriler yöneltilmesine neden olmaktalar. Bu bağlamda Başaran şiirinin üstlendiği görevi, şiirden ödün vermeden başarıyla sürdürdüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü Başaran şiiri, nc söyleyeceğini biluiği kadar, nasıl söyleyeceğini dc bilen; buna özen gösteren, kendi söylemini bulmuş bir ustanın şiiridir. Yalın siirin tıızaklarına düşüp ykirmez şiir ülkesinin yolunu. Diiz bir anlatıyla başlayıp, okuru kolayca kendine çeken şiir, birdcn yoğunlaşıverir; bir kap lıca suyu olur, sıcacık akar, alır içine sizi. lmgelergenelliklegörscl vcsomuttur. Anlamı algılamakta, duyumsamakta fazla güçliik çekmez olur. Başaran ŞHrrıftı analztoil SAYFA 16
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle