27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

nnda yer almayan Stockholm Senfonisi'ni örnek gösteriyordu. Stockholm Senfonisi, 11 bölümlük bir şiir. Geri dönüşler, ozanın uzaktaki yurdundan ve yaşanundan görüntüler getiriyor: "Hüznün anayurdu olan yüreğim / Karlı bir Stockholm sabahında / Ne kurtanr scni? / Buzlu tepelerin üzerinde / kayak kayan gençlerin ardından / hüzünle bakıyorum / acıyla biraz da / Denize açılan sokaklarında Izmir'in / akasyaların taçlandırdığı gençliğim / bir kar gibi yağıyor / gözlerimin önünde /... / Finlandiyaîı bir liman işçisi / Saksafon sesine / benzeyen sesiyle / Nazım baba'dan / siirler okuyor bana... / Memleketim / Memleketim / Memleketim." Bu şiirin, çevrildiğinde, bir başka ülkenin insanına ne ifade edecegini bilemiyorum elbet. Ama Özkan Mert, dünyanın neresine giderse gitsin, dizelerine Türkiye'den bir görüntüyü tasımaktadır: "100 yıl yaşasan Stockholm'de / tomurcuk gibi patlayan / her yeni sokakla / ve kavun dilımine benzeyen gökyüzüyle / şaşınp kalırsın / bir tavşan gibi. / New York'ta gökdelenlerin arasında / ıslak bir havlu gibi serilidir / ağustos sıcağı. / Istanbul'da çıplak ve devrik / yaz günlerinde /Çekirdek çitletiyor "orta direk" / Emirgan çay bahçelerinde / çıtır çıtır / susamLı bir simit / dişlerinin arasında. (Venedik, Missisipi, New York, İstanbul, Gondollar ve Susamlı Simit); "Gözlerimi kapıyorum.. / İstanbul.. / Hazin bir şarkı gibi / teslim alıyor beni. / Köpüklü ve bıçktn / gençliğimin çarmıhında / çırpınıyorum. / Gözlerimi kapıyorum.. / bir çirt beyaz güvercinin / kanat vuruşlarıyLa / banara kapılannı açıyor / İstanbul." (Teslim Al Beni İstanbul); "îlk kar düştü / bu gece Stockholm'e. / Gece / ilkyağan kar kadar / güzeldi / Yeşil heykeuerini / ayaklandırarak kentin / boğarak / ince uzun / bir acıyı / zeytin bahçelerinde / dolaşır gibi Ege'nin / dolaştım metrolarda, parklarda / kendimi güçlükle sığdırabildiğim / daracık sokaklarında kentin / bulutlarla / öpüşe / öpüşe." (Yak! Yüzümü İstanbul Rakılanyla) Mert'in şiirlerinde kar altında bir coğrafyanın görüntülerini bütünleyen ve keskinleştiren sıcak anayurt görüntülerinin vurucu yanı, kuşkusuz şiirindeki ses. Kendiliğinden gibi okunan uyaklar. Ozan hep ikı ayrı dünyadadır: "Istanbul'dan tramvaya binsem / Venedik'te / denize çarpıyor ceketim. / Içinde ya ben vanm / ya güvercinler." (Dünyaya Çektirilmiş Hiç Resmim Yok Benim) Dünyada "bir yanı Bebek bir yanı Manhattan" olan birini anlayacak çok okur var mı? "Pekinli bir karpuzcuya / Napolili bir şaire" şiirden başka hangi dille anlatılır "Bodrum'daki küçük bir koy". Özkan Mert için dünyanın her yeri gurbettir artık. Şiırine yerleşen tavrın bir yanı bu. Öbür yanıysa hüznü dengeleyen, daha doğrusu sümeye çalışan acı bir alaycılık. „ Alaysılık, hüznü keskinleştiren bir söyleyiş biçimidir. Alaycılıksa öfkeyi bilen. Özkan Mert'te böyle bir söylem gelişmekte bir süredir: Siz pazara gidiyorsunuz: Ne güzel! / Filenizi doldurdunuz ucuza / kömür ve odununuz da hazır kısa / Elinizde sıcacık çayınız / çocuğuyla birlikte intihar eden / bir kadının /çıplak ve kanlı cesedine bakıyorsunuz / gazetede / Sıvas'ta insanlar yakıldi: Sustunuz! / Metin'den / Asım Abi'den / tek bir kelime bile okumadınız / Cuntalar geldi /gitti: Sustunuz! / Susunuz bayım susunuz! Siz hiç doğmadınız ki!"; "Siz sinemaya gidiyorsunuz: Gidin! / isterseniz nişanlanın / gömleğinizi ütüleyin, haberleri dinleyin I Renkli televizyonunuzdan / odanızın ortasına düşen / çocuk cesetlerine bakın / Çayınızın altını yakın SAYFA 6 StocUıohn Senfonisl / Bosna'daki mitralyöz ateşiyle." Ozanın öfkesi ve alaycılığı yalnız toplu kıyımlarda değil. Cemal Süreya'nın ölümü de ölümle, öfkeyle dalga geçmesine yol açabilir: "CEMAL!!! Kızlar nasıl or'da? Dünyanın acıyla çalkandığı dönemlerde, ozanlar silah olarak kullanmakta haklılar, öfkeyi ve alayı. Hele çocuklar, "kaplumbağayı öldürmeden şorbasını yapmayı" duşünüyorlarsa hâla. Diren menin bir yolu da alaya almaktır, acılan değil, acıya yol açanları. Alaysılık ve alaycılık dizelere sığmadığında, "aforizmalar doğar (Bence). Özkan Mert'in aforizmalarının çoğu şiirle ilgili. Kırgınlıklan, tartışmalan, tezleri bu bölümde: "Şiirini, yalnız şiirin gücüyle ayakta tutamayan şairlerin politik bıldirilerinin hiçbir önemi yoktur." "însanı yakalayan her şiir politik şürdir: Çünkü dünyaya karşı tavır almanın to humlarını atar." "Kötü şair, güçlükle bulduğu küçücük bir mücevheri kazmayla yontan insandır." „ Ökuyun Bir Dünyahnın Notlan'nı. Özkan Mert'in en kötümser afprizmasını yalanlamak için: "Türkiye 'Ünlü kötü şairler' cenneti / 'Ünsüz iyi şairler' cenennemi." Bir Dünyalının Notları, Toplu Şiirler 19601995, Özkan Mert, Yapı Kredi Yayınlan, 465 sayfa. "Benim anayurdum dilimdip" Yıllardır îsveç'te vaşayan Özkan Mert, "Seninıe birlikte dilin de sürgüne gönderiliyor. Dilini yeniden ele geçirme kavgası içerisine giriyorsun. Yeniden ele geçirirken, Türkçe'nin yeni bir dilsel uzayı çıkıyor ortaya. (...) Uzakta yaşayan, gönüllü ya da gönülsüz sürgünde vaşayan bir şairin anayurdu bence dilidir. Benim anayurdum dilimdir. Ben Türkçe yazdığım sürece, fiziki olarak dünyanın neresinde yaşarsam yaşayayım, evimdeyimdir. Bir şairin şiiri evidir, evi de şiiridir' diyor. M. MAH2UN DOGAN ıllardır Îsveç'te yaşayan sair Özkan Mert'in otuz bes yıllık şiir serüveni, bir kitapla çıktı Türk okurunun karşısına. Yapı Kredi Yayınları, şairin 1960'dan 1995'e kadar yayımlanan şiirlerini bir kitapta topfadı: Bir Dünyalının Notlan, Devingen, gür ve yalın, tanık ve sorgulayan şiirler bunlar... Dünyanını dört Dİr yanından yaşantıları, anları, büyük ve küçük coşkulan, hüzünleri aynı ırmakta bırleştiriyor Özkan Mert. Kitap, 27 Mayıs ihtilalinin ilk yıllarından bugüne, 1960'lardan 1995'e uzanan bir sürecin şiirlerini sunuyor. Türkiye'nin son otuz beş yılının dünyanın da şiirsel tarihi sanki. Özkan Mert'le, şiir serüveninin bir kitaptan gülümsemeye başladığı ilk günlerde. Mayıs ayında Ankara'da söyleştik, serüveni ve şiirleri üzerine. Mert, kitabın ilk sayfalarından başladı anlatmaya: "İlk bölümde, ilk yazdığım şiirler yer alıyor. Bu dönemde, ilk gençlilc aşklan, tehlikeli arkadaşlıklar var. Biraz anarşizm... îlk gençliğin getirdiği duygular var. Sonra, 27 Mayıs ihtilali. Sosyalizm ve Nâzım Hikmet'le tanışma. Mert, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Ö dönem, 6O'lı yıllar, bütün dünvada kurtuluş hareketlerinin, öğrenci nareketlerinin başladığı yıllar. Mılitan şiirler yazıyoruz. Bizim 60 kuşağının, 1969 yılında Ant dergisindeki manifestoyla birlikte çıkışı. ITk kitabım 'Kuracağız Her Şeyi Yeniden' yayımlanıyor ve çıkar çıkmaz da toplatılıyor. O dönem şiirlerinde, 60 'lı yıllann, öğrenci hareketlerinin heyecanlan var. Şiirler, öğrencilerin elinde bir mücadele aracı, bir slogan, pankart gibi taşınıyor. 'Sıkılı yumruk gibi yaşamalı insan' diye yürüdüklerini biliyorum." Bu dönemin şiirleri, kitapta "Protesto Şiirleri" adı altında toplanmış. Mert, bu şiirlerin, "toplumsal duyarsızlık"la suçladıklan "Ikınci Yeni"ye karşı çıkış yanı özkan Mert sıra, "toplumcu şiir" " adına yazılan "sığ, renksiz, tatsız" şiirlere tavır ahşı da içerdiğini vurguluyor. Bugünden geriye, o şiirlere bakınca, şunlan söylemeden de edemiyor: "Tabii, herkes istediği şiiri yazar. Başkasını bizim gibi yazmaya zorlayamayız, ama o dönem başka bir dönem. Bizim şiirlerimizin alanlarda, onbinlerce kisilere okunduğu bir dönem. Aynı zamanda militansın ve öğrenci liderisin..." Bu dönemi, 12 Mart 1971 darbesiyle gelen yıllar izliyor. 12 Mart'la birlikte Ozkan Mert de mahkum olmuştur. Yurtdışına çıkar. Böylece yeni bir dönem başlar. Kendi için de, şiiri için de... "Daha çok dünyaya açık, dünyaya ve yanna açık bir şiir... Öna Den 'nehir şiir diyorum. Dünva şiiriyle daha içiçe geçtim. Şairleri bilımsel Dİr anlayışla incelemeye başladığım dönem bu. Böylece, benim şiirime başka bir şey giriyor. Kendini dünyanın ortasında buluyorsun birden bire. Dünyanın ortasında Eşrefpaşa şiiri yazamazsın" diyor bu dönem şiirlerini anlatırken. Ve sürdürüyor: " Aslında, sürgünde olmak, bir şair için şok hali. Bu şok hali, aynı zamanda şaıri, kendi kendini yeniden gözden geçirmeye, yeniden irdelemeye, yenileşmeye itiyor. Yasadığın konum nedeniyle mecbursun bunu yapmaya. Bir taraftan Türk şürinin bir parçası olurken, öte taraftan da dünyadaki sürgün edebiyatının içine girdim. Yani, yenıbir şiir haritasıçıkıyor karşına. Adonis, Brodski, Thomas Tranströmer... Böyle bir şiir haritası ve sen de bunun ortasındasın. Koordinatlarını bunlara göre çizmek durumundasın. Öte taraftan çok önemli bir şey de var. Seninle birlikte dilin de sürgüne gönderiliyor. Dilini yeniden ele geçirme kavgası içerisine giriyorsun. Yeniden ele geçirirken, Türkçe'nin yeni bir dilsel uzayı çıkıyor ortaya. Bu yeni kurdugun dilsel uzayı, bütün bu şairlere koordıneli olarak yaratiyorsun. Yani, dilin elden kaçışı ve yeniden ele geçirilişi. Dilin, diğer üünya şairlerinin diline göre yeniden konuşlandınlması..." Özkan Mert, sürgünlük döneminde, koordinatlannı yeniden çiziyor, ama basından beri sürdurdüğü o mılitan duyarIığı da hep koruyor. O duyarlık hiçbir zaman kaybolmadı. Yumruğumu sıkıp sokaklarda yürümüyorum artık, ama şiirimde sürüyor o duyarlılık" diyor söz buraya gelince. "Yalnız dünyayı sorgulayan değil, dünyayla birlikte sorgulanan bir şiir"in peşindedir o. Şair olarak, son derece doğru tespitlerde bulunmak değil sorunu. Ama en azından "doğru yanıtîar" kadar, "doğru sorular" sormak gerektiğini düşünüyor. "Benim kimseye yol gösterecek nalim yok. Ben yalnızca, geleceği gören bir büyüçü, bir sezinleyici olarak bir yön verebüirim şiire" diyor. Yıllardır îsveç'te yaşayan, Îsveç'te yazan bir şair olarak, şiirferinin Türkiye insanıyla buluşmasrnı ise şöyle anlatıyor: "Çünkü, benim sorunum Türkiye üzerine yazmak değil. Benim sorunum insan sorunu. tnsan, dünyanın heryanında, üç aşağı, beş yukan aynı sorunları yaşıyor. Aynca, uzakta yaşayan, gönüllü ya da gönülsüz sürgünde yaşayan bir şairin anayurdu bence dilidir. Benim anayurdum dilimdir. Ben Türkçe yazdığım sürece, fiziki olarak dünyanın neresinde yaşarsam yaşayayım, evimdeyimdir. Bir şairin şiiri evidir, evi de şiiridir." Aynca, yurtdışında, birçok ülkede Türk insanının bulunduğunu anımsatıyor Mert. Yalnız Almanya'da 23 milyon Türk'ün yaşadığını... Işçi olarak, bulaşıkçı olarak, politik mülteci olarak, kısacası insan olarak... Şürinin, Türk insanının yeryüzündeki serüvenini de verdiğini belirtiyor. Başka ülkelerde yaşayan "sürgün" yazarlann, şairlerin yapıtlarının Türk edebiyatını da değiştirdiğini düşünüyor. Türk edebiyatına yeni bir karrdeğişimi, zenginlik getirdiğini... Aynca, Türk edebiyatının yurtdışında tanınmasını sağladığını... Kendinden örnek veriyor: "Ben Isveç yazarlan arasında çok etkiliyim. Gelecek yıl Stockholm, Avru'nın kültür başkenti olacak. Isveç devi bu konuda geniş çaplı etkinlikler düzenleyecek. Yabancı yazarlarla ilgili etkinlikleri düzenleme görevini de bana verdiler. Kim katılacak, ne olacak, neyapılacak?.. Bütün bunları bana bıraktılar. Orada ben, uluslararası sürgün edebiyatı konusunda sempozyum, açıkoturum, panelier düzenleyeceğim. En iyi şairler ve yazarlan biraraya getirerek, yaşadıklan ülkenin edebiyatı içerisindeki etkinliklerini artırmayı planlıyorum. Böylece bizim, yaşadığımız ülkenin edebiyatını etkileme ve değiştirme gibi bir sorunumuz da var. Isveç'deki yaşamı Isveçliler de yazıyor, ben de yazıyorum.ama yazdıklanmız farklı." Toplu şiirleri yayımlanan Özkan Mert'le şiir serüveni üzerine Y 12 Marria baştay» sürgümük Öfkell blr alay K CUMHURİYET KİTAP SAYI 396
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle