25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aslında, daha bile az. Ardından beş aylık boşluk. Mayıs sonlannda yeniden başlamış ve yaldaşık otuz gün kadar sursü müş bu yazüarı. Ârtık bu son bölümler (1939 yılı), güvenlik nedeniyle tngilizce tutuluyor. Gene aynı nedenle, yazmamış herhalde. 14/18 Savaşı'nın ilk yılında tutulan günlük, "Viyana telaş içindeydi. Ancak Almanya'nın savaşa sürüklenmesi, beni dehşete düşürüyor" diye başlıyor, nerdeyse. Oysa, bu defterin ilk yazısından bir ay önce, Avusturya Veliahtı Franz Ferdinand öldürülüyor. O yazılardan, Veliaht'ı pek sevenin olmadığı anlaşılıyor. Ardından, birkaç gün sonra da Jean Jaures (sosyalist önder) öldürülüyor Paris'te. Tüm savaşların ortak bir yazgısı: 2 ağustosta, Viyana'da herkesin bankalara saldırması. Banknot basımevi gece/gündüz para basıyormuş, ister istemez. Günümüzde, nerdeyse her günün sıradan olayı! Bütün arkadaşlannı üniforma giymiş olarak gören Zweig, kendisine sormaktan geri duramıyor: "Acaba onları yine görebilecek miyim?" Bununla birlikte, gerçek anlamda hiç askere gitmiyor o. Savaşın acımasızlığının ve acılarının tanığı kuşkusuz. Ancak hiçbir zaman bir E.M. Remarque gibi "cephe önü"nden kesitler taşımamış okura. Savaş Arşiv Dairesi'nde çalışıyor. Gönüllü. Başçavuş oluyor. Ordunun nabzını tutarak seviniyor ya da yeriniyor. Kimi zaman, "Dünya hiç bu kadar kudurmamıştı" diyor. "însanlığın bugüne kadar gördüğü şeyler, bugün olup bitenler yanında çocuk oyuncağı kalır.' Ya tkinci Savaş'ın (39/45) sonunda aynı düşünceyi ne şekilde dile getirirdi acaba? Hangi sıfatlarla anlatırdı? Ya da zamanımızda? Öte yandan, savaş karşısında, Zweig'ın bir başka çelişkısi de kimi zaman Alman başarılarını 'muhteşem" bulması; Paris'e doğru ilerleyen orduyu adım adım izlerken, Napolyon dönemini yeniden yaşarmış gibi doğal olarak, siyasal ve tarihsel anlamda ters yönde düşünüyor kendisini; kimi zamansa, daha 1914 Aralık ayında, "her şeyi bir parça karanük" görüyor. "Artık zaferler de sevindirmiyorbizi" diyor. "Almanların zaferi de, bizlerin umduğu gibi pek kusursuz bir zafer değil galiba" diye yeni inancını not düşüyor Günlük sayfalarına. Bu arada, Türkiye'yle ilgüi notlar da eksik değil Günlük'te. Türk savaş gemilerinin Kus limanlarını topa tutuşunun bir bomba etkisi yaptığını söylüyor, birinde. Öbüründc de Çanakkale'den söz ediyor. 1 ler durumda, tek bir gerçeği yansıtıyor Savas Günlük'ü: O da bütün cephelerde birdcn savaşın sürdüğü. Çanalckale'den Baltık'a, Kuzey Denizi'nden Alpler'e kadar. Bunu kavramakta da güçlük çekiyor. Çünkü, o bir XIX. yüzyıîinsanı.Nevarki, 1940ilkyazında, dünya olayları önünde çok daha deneyimü olduğu varsayılacak bir Zweig'in tersine iyiden iyiye umutsuz oluşu dikkati çekiyor. "Bitti. Avrupa'nın işi bitti, dünyamız çökertildi. Işte, şimdi, tam anlamıyla vatansız!" diyor. 16 haziran tarihli notlarında. Ancak, bu bir iç umutsuzluk; tıpkı bir başka AvusturyaMacaristan uyruğunun, Koestler'in de yaşadığı gibi. îlknur Özdemir'in duyarlı, çokyönlü, eleştirel ve nesnel bir bakış açısıyla kaleme aldığı derlitoplu, bilgilendirici "sunuş" yazısıyla vurguladığı gibi, bu çifte kişilikli yazarın karmaşık Dİr yaşam çizgisi dramatik yazgısı bir hüzün tortusu bırakıyor geride. Baudelaire'in dev yapıtı ötülü Kötülük Çiçekleri Kitabın çevirmeni Sait Maden şairi şöyle değerlendiriyor: "Baudelaire'in şiiri Avrupa yazınında başlı başına bir devrim oldu. Bir çağı kapayıp yeni bir çağı başlatan büyük tarihsel olaylara benziyor. Yirminci yüzyıl estetiğini hazırlayan başlıca kaynaklardan biri. Türk şiirini bile yüz yıla yakın bir süredir alttan alta besleyen bir kaynak. Necip Fazıl şiiri, Cahit Sıtkı şiiri, Âhmet Hamdi şiiri, Ahmet Muhip şiiri ve bunların uzantıları." BEHZAT AY "Genç Yazıncılara Öğütler", "Don Juan Cehennemde" şiirini yayımlar. 1846'de "Kediler" şiirini yazar. Geçim sıkıntısı yakasına yapışır. Borç içinde bocalar. 1848'de toplumsal çalkantılar üzerine çıkan ayaklanmalara katılır. Elinde silah, boynunda kırmızı bir boyunbağı, göğsünde san fişeklik vardır. Arkadaşlarıyla "Halkın Kurtuluşu" adlı dergiyi çıkarır. Ayrıca bir dergide yazıişleri yöneticiliği yapar. Işçi ayaklanmasına katılır. Edgar Poe'dan yaptığı ilk çeviriyi yayımlar. 1850'de birkaç yıl önce yakaıadığı frenginin yan etkileri belirmeye başlar. "Büyüklenmenin Sonu", "Şarabın Ruhu" yayımlanır. 1851 'de "Şarap ve Afyon" adlı denemesi bir dergide yayımlanır. Aynı dergide şiirleri de yayımlanmaktadır. 1852'de bir başka dergide "îki Alacakaranlık" şiiri yayımlanır. Bu derginin kapanması üzerine arkadaşlarıyla birlikte "Filozof Baykus" adlı bir aergi çıkarmayı düşünürse de gerçekleştiremez. 1853'te Poe'dan "Kara Kedi"yi çevirir. 1854'te "Kedi" adlı şiirini yayımlar. "Ayyaş" adlı bir oyun yazmaya başlar, ama bitiremez. "Poe'dan çevirdiği "Olağandışı Öyküler" bir gazetede yayımlanmaya başlar. Ayrıca "Uluslararası 1858" sergisi nedeniyle bir gazetenin ısmarladığı yazıları hazırlar. Gazete bu yazıları "Eleştiri Yöntemleri" adıyla yayımlar. O güne değin bilinmeyen "Kötülük Çiçekleri", ^Kin Fıası", "Günah Çıkarma", "Yıkım", "Yolculuğa Çağrı şiirleri yayımlanır. 1857'de "Kötülük Çiçekleri" satışa çıkar. 1300 nüsha basılmıştır. Savcılık harles Baudelaire'in trajik yaşamını ilkin Şakir Eczacıbaşı'nın yayımladığı "Tıpta Yenilikler" dergisinin $ubat 1961ae çıkan altıncı sayısında okumuştum. Daha sonraları birçok şairimizin çevirilerinden "Kötülük Çiçekleri"ni okudum. Son olarak kitapçıda Sait Maden'in özenli bir basımla, özgün bir biçimdeki dört yüz sayfayı aşan çevirisini görünce edinip okumadan edemedim. Ayrıca Sait Maden'in bir Baudelaire uzmanı olduğunu da biliyordum. Sait Maden, şairin yüz şiirinin hem Fransızcasını hem de Türkçeleştirdiöini karşılıklı olarak yapıtına almış. On DÖlüme ayırmıs. îlk bölüm: "Eşikte"ye şöyle başlıyor: 'Elli yılda oluştu bu yapıt." Bu ilk tümce beni uzun uzun düsündürdü. Elli yıl, az süre mi? Hayran olunacak bir direnme, çahşma, sabır. Maden söyle yazıyor: "Kötülük Çiçekleri' nin 1857 'deki ilk basımında 100 şiir bulunuordu. îkinci baskıda 126'ya, üçüncü askıda 141'e, ölümünden sonraki baskılarda 157'ye ulaştı bu sayı. Ama ben ilk baskıdaki yaklaşımına saygı göstererek, çevirimi 100 şiirle sınırladım. Seçtiğim parçalar onu bütün yönleriyle, eksiksiz tanıtacak örnekler. (...) Baudelaire yeryüzü ozanları içinde Türkçeye en çok çevrilen kişi." Kitabın son bölümü olan "Türkçede Baudelaire" bölümüne baktım, tam 36 kişi çevirmiş şiirleri. Bu yıl, "Kötülük ÇiçeKİeri"nin yayımlanışının 140'ıncı, şairin ölümünün 130'uncu yılı. "Baudleaire'in Yaşamı"nı 20 sayfaya sığdırmış... Bu 20 sayfayı kısaca özetlemek istiyorum: 1821 'in 9 Nisan günü Paris'te doğar. Babası senato bürosu başkanlığındabulunmuş bir kentsoylu; krallık yönetiminin yüksek bürokratlarından, boş zamanlarında resim yapmayı seven bir kişi. Annesi ihtilal sırasında Londra'ya göçmüş bir subayın kızı. Doğduğunda babası 63, annesi 28 yaşındadır. 1840'ta "Kötülük Çiçekleri" şiiriniesinleyen Yahudi kızla, Balzac'la, Nerval'le tanışır. 1841'de Kalküta'ya gider... 1842'de Fransa'ya döner; Seine Irmağı üzerindeki adada tek başına yaşamaya başlar. 1843'te afyon, esrar gibi uyuşturucular kullanmaya başlar. Bu deneyimler so(1) Yıldızın Parladtğı Anlar, Kazım Eyit, nunda "Yapay Cennetler" yapıtının ilk Can Yayınları, 1996 bölümünü tasarlar. 1845'te resim sergi(2) Duntin Dünyası, B Arpad, Can Yayınleri üzerine değerlendirmeleri içeren 74 ları, 1997 sayfalık "Salon"u yayımlar. 30 haziran Günlükler / Stefan Ztvetg/ Çevtren Îlknur günü canına kıyma girişiminde bulunur... 1846'da"AşkÜstüneÖzdeyişler", Özdemır / Can Yayınları 184 s. C kitabı toplatır, şair veyayıncısı hakkında kovuşturma açar. Toplumsal ve töresel değerlere saygısızlıkla suçlar, onu 300, yayıncıyı 100 frank para cezasına çarptırır. Kitaptaki altı şiirin yasaklanmasını, gelecek yıllardaki niçbir baskıya konulmamasını karara bağlar. Ama Victor Hugo'dan bir mektup alır: "Kötülük Çiçekleri yıldızlar gibi ışıldayıp göz kamaştırıyor. 1858'de esrar üzerine bir incelemesi yayımlanır. 1859'da annesinin yanma gider; üç aylık dingin bir yaşam sürerek çalışmaya koyulur. "Yolcululc" şiirini tamamlar, sonra Paris'e döner. 1860'da "Kötülük Çiçekleri"nin ikinci basımı, "Yapay Cennetler"in ilk basımı yayımlanır. 1861'de iyice sayrılanır. Durumunu arkadaşlarına yazar. 1862'de "Ses", "Uçurum" şiirleriyle Hugo'nun "Sefiller i üzerine bir yazısı yayımlanır. 1863 'te "Yiğit^e Bir Ölüm", 1864'te "Paris Sıkıntısı nı yazar. 1865'te"YazınsalSenfoni" adlı üç bölümlük bir yazı yayımlar. 1866'da iyice sayrılanır. 1 Ocak 1867'de "Günün Sonu" şiirini yayımlar. 31 ağustos sabahı annesinin kolları arasında ölür. "İç Sıkıntısı" şiirinin ilk döttlüğünün son dizesini ister istemez şu anda anımsamaktayım: "Ve ölüm, dumanla sanlı dış semte.' Bir de "Baykuşlar" adlı şiirinin ilk dörtlüğünü okuyorum: "Altında kara selvilerin Tünemiş bir dizi baykuş var, Kızıl gözlü garip tanrılar, LJfku süzerler derin derin." Baudelaire çeşitli mektuplar gelir. Bunlardan biri Victor Hugo'dan. Şöyle yazıyor: "Sanat göğünü bilinmcdik bir ölüm ışığıyla süsledıniz. Yeni bir ürperiş yarattınız." Sait Maden şairi şöyle değerlendiriyor: "Baudelaire'in şiiri Avrupa yazınında başlı başına bir devrim oldu. Bir çağı kapayıp yeni bir çağı başlatan büyük tarihsel olaylara benziyor. Yirminci yüzyıl estetiğini hazırlayan başlıca kaynaklardan biri. Türk şiirini bile yüz yıla yakın bir süredir alttan alta besleyen bir kaynak. Necip Fazıl şiiri, Cahit Sıtkı şiiri, Ahmet Hamdi şiiri, Ahmet Muhip şiiri ve bunların uzantıları." Kötülük Çiçekleri / Charles Baudelaire / Çekirdek Yayınları / Çevıren. Sait Maden / 410 s E CUMHURİYET KİTAP SAYI 396 SAYFA 11
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle