Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
' nm hiçbiri aşkın ne olduğunu ortaya koymaya yetmez. Bakın, şairlerimizden birinin bir dizesi geldi dilıme: "Aşkı sessizlik tanımlar." diyor. Bu da bir tanım. Söylenmemiş, söylenememiş aşkın tanım ı... An latılması böylesine giiç bir şey olmasaydı, yüzyıllardır aşk şiirleri, aşk öyküleri, aşk romanlan yazılmazdı. O romanları, o şiirrına bile girdiği için, çoğu zaman anlaşılleri, o öyküleri okudukça aşkın binbir göAlpay Kabacalı, çalışkan bir mazlıldara örnek olsun diye söylense de, rünümüyle karşılaşıyoruz, aşk denilen seyazar; tuttuğunu koparan bir ilk dörtlüğü pek çok kişinin ezberindedir: yi daha iyi kavnyoruz. Sanatın gücü, işlearaştırmacı. Basınyayın, vi burada. Bilimin kesinlikle açıklayamaAlp Er Tonga öldi mü yadığı birtakım psikolojik durumlara ayedeoiyat, kültür tarihi ve îsiz ajun kaldı mu dınliKİargetirmesinde. Yalnız aşk değil elyakın tarihle ilgili Ödhlek öçin aldı mu bet. Ömeğin belki tam karşıtı bir duyguaraştırmalar, biyografi Emdi yürek ytrtılur ölüm korkusu; ömeğin kimi insanlardaki monografiler, eski metinlerin para htrsı...Aşktan çıkıp buraya gelmem Dörtlük bugünkü dile şöyle aktanlıyor: mantıksal oldu ya, hoş olmadı. Böyle bityeniden yayımlanması onun mesin! Çünkii ask mantı^a sığmaz! Kimilgilendiği konular arasında. Alp Er Tonga öldü mü bilir, belki de aşk, gözlenn anlattığıdır... Kötü dünya kaldı mı Alpay Kabacalı aynı zamanda bir örgütFelek öcün aldı mı çü. Son genel kunıldan bu yana PEN YaM. SABRİ KOZ Şimdı yürek ytrtılır zarlar Derneği'nin Başkanlığını yürütüyor. (Bir zamanlar Türkiye Yazarlar SenBu yazıyı "Yaktmlar ozaSon onbeş yılda halk edebiyatımızın ildikası'nın yönetiminde de görev almıştı.) m" Sevgili Abdülkadir Buginç örneklerinden biri olan ağıdarla ilgiEdebiyatçuar Derneği'nin aktif üyesi, aylut'un anısına adıyorum. li birçok kitap ve makale yayımlandı; teznca Nâzım Hikmet Vakfı Yönetim Kuruler hazırlandı, bildiriler sunuldu. Bir türlu üyesi. Bu çalışmalar yazın yaşamını da lü de diri de ses ister" sozu kü çeşidi olarak kabul edilen ve ortaya çıolumsuz yönde etkiliyor elbette. Her şey| bir atasözü sayılabilir mi bikışlanyla ilgili gelenekler bakımından da den önce bu tür etkinliklere zaman ayırlemiyorum. Ama halkımızın ayn bir inceleme konusu olan ağıdar, dimak gerekiyor. Aynca Alpay Kabacalı, bilse de bilmese de, kullansa da kullanmağer halk edebiyatı türleri gibi günümüzyaptığı işi en iyi yapmak isteyenlere tipik sa da bu söze uygun davranışlar içinde de işlevlerini yavaş yavaş yitiriyorlar. örnek oluşturan bir kişi. Yalnızca adıyla bulunduğu ve çok önem verdiği herhanÖlümlerin ardından ağıt yakılmıyor mu? değil, tüm varlığıyla da oraya aitmiş gibi gi bir yoruma yer bırakmayacak ölçüde (3) Ne kadar bilmece soruluyor, mani söyçaba harcıyor: ortada olan bir gerçek. Burada "ölü söleniyor, masal anlatılıyorsa ağıt da o kadar " Bir insan bir yerde çalışmayı düşünzü gerçek anlamda ölümü, ölüm olayının yakılıyor belki ama köyden köye koşan düğü zaman gerekli süreyi oraya ayırmak araından geride kalanların durumunu; ağıtçı, ağlayıcı kadınlar herhalde yoktur zorundadır. Hem seçilirim, hem çalış"diri" ise sağlığı, insan hayatının sevinçli artık ya da sayıları çok azalmıştır. mam diye diişünmüyorum ben. Bunun ya da hüzünlü aşamalarını yani doğumu, Yeri gelmişken yazmak istiyorum. bir toplumsal görev olduğuna inanıyosünneti, askere uğurlamayı, evlenmeyi ve 70'lerin ük yıllarıydı. Kayseri'nin Tomarrum çünkii... Aydın bir yazann, toplumdiğer olaylan simgeliyor. Âcı tatlı her olay za Ilçesi'ne, bir dostumu ziyarete gitmişdaki olaylara başını çevirip geçmemesi karşısında, o olayın yaşamaya devam eden tim. Avşar köylerinde anlatılan şu yaygın gerektiğini savunuyorum... diyor. tarafları sessiz kalmamalı; ağlamalı, söyhikâyeciği orada biraz farklı bir biçimde Yanıtı, benim bir sorumun çıkış noktalemeli, çalıp çığırmah... İnsanın ölüsü de dinlemiş ve çok etkilenmiştim. Yaygın disını oluşturuyor. Aydın olunamadan da iyi dirisi de ses istiyor, böyle zamanlarda sesyorum çünkü aradan geçen 25 yıla yakın bir yazar olunabilir mi? sizlik herhalde çıldırtır geride kalanlan, süre içinde birkaç kez daha dinledım ve " O tür yazarlar az da olsalar var; gerek daha doğrusu sevinci, hüznü, acıyı paylaokudum bu hikâyeciği. Türk Edebiyatı'nda, gerekse Dünya Edeşanları... En son dinlediğim, en güzel çeşidemeybiyatı'nda.. Ama onlan kural dışı, istisna Ölümun sesi acılara siniyor, acılar da di. Ağıdardan, Avşar ağıdarından, ağıtçısaymak Iazım. Öyle yazarlar var ki, topgeride kalanların ağıtlanna yansıyor. Dünlardan söz edip de bu nikâyeciği bir Avlumsal olaylann tamamen dışında kalmışyanın her yerinde gerçeğin hiç ödün verşar'ın ağzından anlatıldığı gibi aktarmalar ancak ürettikleri öyle pek küçümsenemeyen görüntülerinden biri olan ölüm, mak olmaz. Kayseri'nin Pınarbaşı (eski cek şeyler de değil. Ama DÜyük yazar çoher toplumun kendi sesiyle ağıtlara dönüadı Aziziye) ilçesinde emekli Türkçe öğğunluğuna, özellikle de Türkiye tarihindeşüyor. retmeni ve şimdilerde Beyoğlu Ashhan ki yazarlann işlevine bakarsak, yazarların Türklerde çok eski bir ağıt söyleme ve toplumsal olaylarda görüşlerini Dİldirdikağlama, yas tutma geleneği var. Kuşkusuz lerini ve taraf olduklannı görürüz. Büyük başka halklarda, başka uluslarda da var çoğunluğu bunu gerçekleştirmiş. 'Bizde böylesi gelenekler... Olüme ağlamayan böyle bir gelenek var' bile diyebileceğiyoktur; gözyaşıyla, sesle; yaş dökmeden, miz bir durum bu. Yazarlanmız bugün de sesçıkarmadan... toplumsal olaylar karşısında duyarh." Türkçenin büyük bir dil olduğunu Evet, bütün devirmelerde, devrilmelerde Araplar a göstermek gayretine düşen ve önce yazarlar bulunup içeri alınıyor. Kalbunu da herhalde büyük ölçüde başaran dı ki şu anda bile kaç yazanmız tutuklu duKâşgarlı Mahmud'un, Divânu Lugâti'trum da... Türk adlı sözlüğünde dağınık bir nalde Yazmak dışında bir düşünüz var mı? bulunan ve dörüükleri araştırmacılar taGitmek istediğiniz bir yer, yaşamak istedi rafindan derlenip bir araya getirilen " Alp ğiniz bir olay, ougüne aek gerçekleştireme Er Tonga" sagusu bilinen Türkçe a^ıdadiğiniz bir özleminiz, ulaşmak istediğirın atasıdır (l). Dilimizin yaşadığı bınüçniz. • • bir mekan.. olay. ..an... yüz yıllık serüven (2) onun bu türden en "Görmediğim yerleri, ülkeleri görmek eski örneklerini anlamamızı güçleştiriyorolabilir. Bunlann başında Paris gelİyordu, sa da dizelerindeki sesi, ölümün ardınonu gördüm. Önemli bir düşüm böylelikdan yaşanan acıyı duymamıza engel olale gerçekleşmiş oldu. Ama yine de insanın mıyor. Bu yaşlı ağıt, lise edebiyat Btaplagörmeyi istediği yerler vardır. Bir başka yüzyılda daha yaşama şansınız olsaydı, ne zaman, kim olarak yaşamak isterainiz? tki ayrı yüzyılda yasamak isterdim: Tam bir yüzyıl önce kendım olarak (Yani, "Osmanlı" oluyorum) Paris'te... Bir de, tam bir yüzyıl sonra, yine kendim olarak Türkiye de. Birrenk, birçiçek, birsözcük, birsö'z, bir müzikparçası... Renk: Erguvan rengi; çiçek: Menekşe; koku: Yasemin kokusu (nepsi de çiçekli oldu!) Bir sözcük: Kitap. Söz: "Verba volant, scripta manent" (Söz uçaryazı kalır). Müzik parçası: Debussy'den "Deniz". Teşekkür ediyorum. Size bol çalışmalı araştırmalı günler, bize de bu çalışmalarıFazıl Hüsnü Dağiarca lle TÜYAP, Istanbul Kitap Fuannda, Kasım nızı okuma Keyfi... • 1988. Alpay Kabacalı, 1968de gazeteclllk yaptığı dönemde (yanda). Okurken/ Yazarken (1): Çarşısı'nda sahaflık yapan sevgili dostum Sıtkı Altunel'di anlatan. Altunel o kadar güzel anlatıyordu ki zaman zaman komşu köylerdeki Çerkezler'in bozuk Türkçesini de taklit edebiliyordu. Kayseri dolaylannda, özellikle Uzunyayla da, Avşarıarla Çerkezler birbirlerine yakın köylerdeyaşarlar. Aralannda bazı küçük geçimsizlikler, gizli açık rekabet olduğu da anlatılır durur. Avşarlar Çerkezler'den yakınırlar zaman zaman... Kimbilir giaip Çerkez köylerini gezsek onlar da Avşarlar'dan yakınacaklardır... Komşulukta olur böyle şeyler diyor ve Sıtkı Altuner'üı anlattığı hikâyeciği aktarıyorum: Bir yaşh Avşar kadını akşamayakın saatlerde kendi köyünden başka bir Avşar köyüne gitmek üzere yola çılcar. Varacağı köy biraz uzakça olduğundan akşam bastırır, karanlıkta yol iz seçilemez olur. Kadın, yol üstünde ve iki köy arasındaki bir Çerkez köyüne gider konukluğa. Köy yerinde bir kapıya Deklenmedik bir konuk gelir de duyulmaz mı? Bu da kısa sürede duyulur elbette... Falanın evine bir Avşar karısı gelmiş, konuk olmuş diye... O gün köyde çok sevilip sayılan biri öldüğü için yakınlan kaldığı eve gelip yaşb kadından bir ağıt yakmasını isterler. Avşar kadınları ağıtlarıyla ünlü ya... Kadıncağız, karnını bir güzel doyurduktan sonra (4) isteksiz isteksiz kalkıp gidcr ölü evine. Yaşlı kadın orta yere oturup öyle bir ağıt tutturur öyle bir ağlar ki etrafındakiler gözyaşına boğulur. Söyleyeceklerinin ölü yakınlarıyla birlikte ağlarken "ah ah, vah vah, oy oy, vay vay* sesleri içinde kaynayıp gideceğini de düşünmüş olmalı ki yaktığı ağıtın ilk dörtlüğünde şunları söyıer: Ne deytm de ne ağlayım Ölü bızden olmayınca Bıtli Çerkez tükemr mi Üçer bejer ölmeyince (5) Ev sahiplerinden biri, Sıtkı Öğretmenin çok güzel taklit ettiği ancak yazıya tam olarak geçirmekte biraz zorlandığım söyleyişle bir yandan ağlayıp bir yandan gözyaşlarını silerek," Vallani gardeşler, bu Avşer garisi hepimizi gırip geçirecek acidan. Gatdirin şunu." demiş (6). Ölüm ve ağlamanın değişmez bir gerçek oluşu yanında bugün ağıdarımızın yavaş yavaş unutulmaya başlanması, en azından söz ve ezgi değeri olarak yaşatılamaması da "ağıtlık" bir konu değil mi? Bizde halkı edebiyatı derlemeleri dağınık haldedir. Kitaplann, dergilerin sayralarında, yayımlanmamış arşivlerin tozlu dosyalan ya da bayatlamış plak ve bantlarında durup durur. Bu nalk edebiyatı ürünlerinin bizde de türlere ya da alt tür "Öi SAYFA 6 CUMHURİYET KİTAP SAYI 393