25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

nusunda itibarı zedelendikten ve bir şarlatan olarak herkese rezil edildikten sonra, Marie Therese'in, bir konserinde körler gibi, ancak bir başkasının koluna tutunarak sahneye çıkabıldiğini görünce konseri izlemcye gelmiş Mesmcr'in hemen çıkıp gittiği herkesin dilinde dolaşıp durmuştur; oysa Mesmer o konsere gitmemiştir. Ama bu sahne doktorun karşılaştığı herkes tarafmdan öylesine canlı anlatumıştır ki sonunda kendisi de buna inanmaya başlamış, hatta konserde Marie Therese'i bir adamın koluna tutunmuş, sahneye çıkarken gördüğünü bile anımsamaya, gözünün önüne getirmeye başlamıştır; yani bu söylence görselleşmiştir. Mucizelerle ilgili söylencelerin yinclenerek aktarılması ve görselleşmesine benzer bir olgudur bu. Insan belleği zaman geçtikçe bir sünger gibi boşalır, aradaki delikboşluklar giderek büyür ve insan belleği bunlan, olmuş olduguna inanmak istedıği şeylerle doldurur. Ln çarpıcı, bellekte en çok yer etmiş olaylar kalır, arası başka şeylerle dolar. Roman, ikiyüz yıl önce yaşamış insanlann ağzından, o günkü bilimin ve bilgilerin ışığında o günkü algılama yeteneğiyle ve o günkü duyarlılıklarla anlatılmıştır. Bugünkü bilgi vc algılamayla bakılırsa oazı kısımlan gerçekdışı gelebilir. Marie Therese olayına bugünkü biJimin gözüyle bakarsak bu kesinlikle bir "histenk körlük" vakasıdır. Duyarlı bir çpcuk olan Marie'nin ailesinde, onu rahatsız eden bir geçimsizlik ve şiddet vardır. Hayvanat bahçesinde onu lcorkutan olay tek başına etkili olabileccği gibi bardağı taşıran son damla da olabilir. Bu olayı insan beyninin, onu çok rahatsız edcn, büyük acı veren görüntülere karşı tepkisi, kendini koruması olarak niteleyebifiriz. (Bu tür vakalar tıp tarihinde vardır. Orneğin bir kadın, eşinin bir araba altında ezilişini görmüş ve kör olmuştur. Yapdan tüm tedaviler sonuçsuz kalmış, sonunda psikiyatristi, bu olaya eşdeğerbir şoku denemiştir: Kadını bir odaya sokup arkasından kapıyı kapatmış ve o anda, odanın öte yanındaki bir hoparlörden, avına saldırmakta olan bir kaplanın sesini vermiş, bu şokla kadının gözü açılmıştır.) Bu histerik yani organik ve fizyolojuc olmayan, psikolojiklcörlüğün düzelme nedeni de psikolojiktir. Dr. Mesmer'in manyetik sıvılann harmonisini sağlamak ve onları luzın gözlerine yöneltmek amacıyla ayaklarından şakaklarına dek yaptığı masajlar sonuçta bir okşamadır. Kız, sevgi gördüğünü, şiddetten uzak, güvenli bir ortamda bulunduğunu duyumsamıştır. Yani kız, ailesinden göremediği sevgi ve sıcaklığı doktordan görmüş ona (Freud'un görüşünce) bir babaseygili olarak bağlanmış ve onu görmek için büyük bir istek duymuştur. Ây rıca, onun sevgisine bir karşılık vermeyi, yani onun büyük çaba harcadığı şeyi gerçekleştirmeyi çok istcmiş de olabilir. Beyinden gelen cmir ve uyarılann vücuttaki her organ üzerinde olumlu ya da olumsuz, güçlü etkiler göstereceği bilinmcktedir. Orneğin, hipnoz uygulamalannın klasikleşmiş bir gösterisi vardır: Hipnozcu hekim, derin trans haline soktuğu hastasına cebinden çıkardığı metal bir parayı verir ve parayı avucunda tutmaSını söyler. Sonra da, "Bu para ateşte kızdırılmış bir paradır; elini yakıyor, onu hemen bırak!" der. Hastanın parayı bırakmak için açtığı avcunda para büyüklüğünde bir yanık görülür. Kısacası, Marie Therese olayını bugünkü bilimle açıklayabiliyoruz, ama modern bilimin Mesmer in manyetik sıvılar teorisi hakkında söyleyebileceği tek şey, bunların bilimdışı, yani safsata olduğudur. Mesmer'in iddia ettiği gibi, bunlann doğru olduğu bir gün açığa çıkabilir; çıkmayabilir de. Önemli olan bu değil. Burada asıl çarpıcı olan, "doğasında kendisine uymayanı reddetmek var olan" mantığın peşindeki bilimadamlarının, kendi akıllannın almadığı bir şeyi, gözleriyle gördükleri halde safsata diye niteleyebilecck kadar C U M H U R İ Y E T K İ T A P kör olduklandır. Bu, kendi bildiğini mutlak sayan, kendini beğenmiş softa bilimadamı olgusu, Anadolu'muzda geçmiş bir olayı anımsatü bana: Anadolu Selçuklu döneminden bir Konya Kadısı vardır. Bu kişi büyük bir bilimadamıdır; zamanında varolan Doğu'dan, Batı'dan tüm kitaplan okumuş, kendisi de bir sürü kitap yazmış, erişilmez yücelikte bir alimdir, ama çok da kibirlidir. Kendisinden aşağıda olanlarla tartışmaya tenezzül etmez, 'cahil' kişilerle konuşmak zahmctine katlanmaz. Kendi erişilrnezliği içinde yaşayan bu büyük bilim adamıyla konuşmanın kendi harcı olmadığını gören insanlar da onun değerli zamanını harcamayı gözc alamazlar. Günlerden bir gün maiyet memuru gelip, bir dervişin kendisine soracak bir sorusu olduğunu, huzuruna kabulü beklediğini söyler. Kadı'nın eşref saatine raslamış olacak ki, "Gelsin" der. Kadı'nın huzuruna, ayağında çarık, sırtında hırka, sefil bir mevlevi dervişi gelir. Kadı, "Sor bakalım sorunu" der. Derviş "Kadı hazrctleri",der, "benimöğrenmekistediğim, insanlann ulaşabileceği bilimin tamamı ne kadardır ve bugün insanların sahip olduğu bUim bunun ne kadarıdır?". Kadı bunu teorik açıklamalarla, uzun uzadıya anlatmaya koyulur ama derviş "Kadı hazretleri," der, "ben cahil bir insanım, bu uzun laflardan anlamam. Sen bana bunu, basit bir örnekle anlatamaz mısın?". Kadı eşrcf saatinde ya, "pekala" der. Boş bir kâğıt ruloyu masanın üzerine açıp bir ucuna mürekkep hokkasını, öteki ucuna da başka bir ağırlığı koyar. "Bak," der, "bu kâğıdın sağasola, önearkaya doğru sonsuza dek uzadığını düşün. Işte insanların ulaşabileceği bilim budur." Sonra divitini mürekkep hokkasına batınp kâğıdın üzerine bir nokta koyar. "Işte," der, "bugün sahip olduğumuz bilim de budur." Derviş "Bir de şunun sana ait olan kısmını da ayırır mısın?" diye sorar. Kadı "Sen gerçekten cahil bir adammışsın," der, "bunun hepsi ne ki, bunun içinden kendi payımı ayınp da sana gösterebileyim?" O zaman derviş, "Peki o nalde neden böyle kibirlenir, kendini herkesten böyle büyük görürsün?" der ve çıkar gider. Bunun üzerine Kadı, kaftanını çıkanr, ayağına çarık, sırtına hırka giyer ve derviş olup yollara düşer. Bizim, insan ruhu, insanın tinsel özellikleri hakkında bildiklerimiz, karanlık bir denizde, lüks ışığıyla dolaşan sandaldaki balıkçının gördüğy kadardır. Ancak yüzeydekileri ve yüzeye çıkabilenleri; ya da diptekilerin, o korkunç, esrarengiz karanlıkta olup bitenlerin su yüzüne etkilerini ya da yansımalarını farkedebiliriz yalnızca. Bunun ötesi, o dipsiz, korkunçkaranbktır. İnsan beyninae, henüz gizini çözemediğimiz, büyük bir enerjinin var olduğu kuşkusuz. Bir gün bu mutlaka açıklanacakör. Daha bilrnediğimiz ne büyük sırlar var kimbilir... Ama Mesmer'in anlattıklarına göre bilim, daha o zaman da duygulardan, sezgilerden uzaklaşmış; mantığın peşinde kendini, amacını, hedefini yitirmiş durumda. Bugünkü durumun sanki habercisi bunlar. Bugünkü bUim, durmaya asla tahammülü olmayan, güçlü bir motorun itkisiyle, kontrolden çikmış bir sekilde ilerliyor; atom bombasını, teknoloiinin bizi geri dönülmez bir çevresel felakete götürmesi tehlikesini yaratan da bu. Peki başlangıçta, en başta, amaç insanın mutluluğu ueği] miydi? Oysa şimdi bilim, insandan bağımsız, insana aldırmayan, önüne çıkanı insan, hayvan, doğa olsun ezip geçen, insanın denetiminden çıkmış bir güç oldu. Bu işte bir yanlışlık yok mu? Bu sorulara yanıt arayanlara, 'insan'ın derinliklerine inmek isteyenlere, bu ilginç romanı okumalarını salık veririm. • Bir Garip Vaka: Matmazel P./ Brian O'Doherty/ Çevıren: Scrpil Durak/ AyrtntıYaytnlan/Uüs. 393 Brian O'Doherty'den Gepçek bir Biçimin ve öykünün yanısıra, kitap içerik bakımından da oldukça zengin. Roman boyunca bilınç, algılama, görme duyusu, müzik, armoni, uyum gibi kavramlar üzerine düşünüyoruz. Görebilenler için kanıksanmış olan görme yetisinin yokluğunun nasıl olduğunu sorguluyor. OZLEM TEMİZKAN olarak karşımıza çıkıyor. Dilin akıcı olmasında Türkçe çevirisinin başarısı da gözardı edilemez. Yazar, Doktor'un ağzından anlattığı romanın III. ve IV. bölümlerini Matmazel P.'nin ve babasının ağzından anlatarak, olaylara onların bakış açısını getirmiş. Böylece aynı olaylan üç kişinin farklı psikolojilerinden yorumlayabiliyoruz. Biçimin ve öykünün yanısıra, kitap içerik bakımından da oldukça zengin. Roman boyunca bilinç, algılama, görme duyusu, müzik, armoni, uyum gibi kavramlar üzerine düşünüyoruz. Görebilenler için kanıksanmış olan görme yetisinin yokluğunun nasıl olduğunu sorguluyor, nesneleri görerek ya da dokunarak algılamanın nasıl farklı olduğuna tanık oluyor, nesnelere verilen adlar ve nesneler arası ilişki, yani dil üzerine düşünüyoruz. Yaşlanan zihnin nasıl bulamklaştığını, gerçek ve zihnin kurmacası olan anıların nasıl karıştığını doktorun yaşlanmasıyla gözlemliyoruz. "Burnum pencereye camın üzerinde ne olduğunu göremeyecek kadar yaslanmış durumda. Çok uzaklarda kalmış şeyleri açık ve nct olarak görebiliyorum." (s.95). Ya da mantıksal çizgi ve dünyanın gizemli yönü arasındaki çatışmayı izliyoruz. "Hayvanlarakıllı davranışlarıyla bizi sık sık şaşırtırlar; bizim kuşkuculuğumuz yüzünden baskı altında tuttuğumuz güdülerine bağlı olan duyuları sayesinde mantığın kabul edemcycceği bilgilere sahip olurlar." (s.97). Gerçekten de, hayvanlann sezgileriyle anlayabildiği birçok şeyi akıl yoluyla algılamaktan o kadar uzağızki... insanın ve evrenin karmaşık yapısı henüz anlaşılmış değil. Hele söz konusu insan psikolojisi olduğunda bilmediklerimiz bildıklerimizi aşıyor. O halde Matmazel P.'nin vakasında olduğu gibi, hastayı olumlu etkileyebilecek, başansı kanıtlanmış bazı yöntemler hemen dışlanmamalıdır. Bu elbette üfürükçülük, büyücülük, medyumluk adı altında yapılan sahtekârlıkların olumlanması anîamına gelmiyor. Burada kasıt, tıp biliminin olmadığı zamanlarda doğayla iç içe yaşayan insanın doğadan kendine bulduğu ifaçlar ya da Doğu'da kullanılan ve insanın iç huzuruyla dış dünyaya uyum sağlayarak sağlığını kazanması gibi yöntemlerdir. Bu kitapta okuyucuya oilimin mutlaklaştınldığında bir nastaya nasıl zararlı olabileceği gösterilmektedir ve okuyucuya sunulan bilimi reddetme değil mesafeyle yaklaşabilme tavndır. Kitabın can ahcı yönlerinden biri de entrikalar. Toplum olarak hiç de yabancısı olmadığımız bu oyunlar, hem tarihimizde hem de günümüz politikasında sık rastladığımız türden. Farklı olanın, sisteme yenılik getirmeye çabşanlann entrikalarla nasıl da yok edildiğine sık sık tanık oluruz. Yalnızca politika ya da tıp dünyasında değil hemen hemen her alanda geçerli olan bu durum, kitapta ustaca kurulmuş ilişkilerle karşımıza çıkıyor. Kısacası, ilginç bir roman okumak istiyorsanız, bu romanı okurken duyular üzerine düşünerek, değişik bir tedavi yöntemini ve 18. yüzyıl Viyanası'nda bir sarayın içindeki cntrikaları merak ediyorsanız bu kıtabı kaçırmamalısınız. Üstelik Mozart'ı ve hayvanları seviyorsanız, dil üzerine kafa yormuşsanız ve görmeyenlerin gizemli dünyasını merak ediyorsanız hiç zaman kaybetmemelisiniz.B SAYFA 11 B irçok kişinin, gece yarısı aniden uyanarak karanlıkta korku dolu gözlerle etrafa bakınıp yabancı bir yerde olduğu korkusuna kapıldığı olmuştur. Sonra yavaş yavaş nesneler zihindekı yerlerine yerleşip, tanınmaya başlarlar. Bir bakarsınız, aslında burası uzun süredir uyuyup uyandığınız, o tanıdık bildik odanızaır, nesneler de her gün yüzlerce kez baktığınız, dokunduğunuz nesnelcrdir. Artık içiniz rahatlar ve huzurlayarım kalan uykunuza dönebilirsiniz. Ya bu mekan size tanıdık değilse neler hissederdiniz? Işte romanımızın kahramanı Matmazel P. (Paradies) ya da Marie Therese, küçükken kaybettiği görme duyusunu, tekrar kazanmasıyla birlikte, ara sıra görebildiği çevresine yabancılaşan, gözleriyle algıladığı dünyada kendisini güvende hissedemeyen bir genç kız. 18. yüzyıl Viyana'sında kendisine adı verilen Imparatoriçe Marie Therese 'in koruması altındadır. Babasının saray sekreteri olması sayesinde böyle bir ayncalığa sahip olmuştur. Matmazel P. üç yaşındayken bilinmeyen bir nedenle görme duyusunu kaybetmiş ve onsekiz yaşına gelene dek o zaman varolan bütün tedavfleri görmüştür. Gözüne yapıştınlan sülükler, gözbebeğine uygulanan elektroşoklar gibi, bilime sıkı sıkıya bağlı (!) olan doktorların tedavileri, hastayı daha kötüye götürmekten başka bir işe yaramamıştır. Bu kez hasta, bugün altematif tıp adıyla bildiğimiz Doğu ya özgü akupunktur ya da bioenerji benzeri tedavi yöntemleriyle birçok hastayı iyileştirmiş olan Dr. Mesmer'e getirilir. Doktorun yöntemi, manyetizma ve vücut sıvılannın armonisini sağlayarak hastayı rahatlatma temeline dayanmaktadır. Doktor, ilk iş olarak Matmazel P.'yi üzerinde olumsuz etkisi olan anne ve babasından uzaklaşunr ve böylece kızın bayılmaları ve sinir krizleri azalır. Baba Paradies, kızının kendi kontrolunun dışında kalmasından rahatsızlık duyar. Doktor Mesmer'in başardan, otoritelerinin sarsılmasından endışe duyan saray çevresindeki doktorlar taranndan küçümsenir. Böylece Doktor Mesmer ve sözde bilim savunucuları ve kendi otoritesinden başka bir şey düşünmeyen baba arasında amansız bir mücadele başlar. Matmazel P.'deki iyileşmeyi başlangıçta hayret ve takdirle izleyenler birdenbire tutumlarını değiştirirler. Romanın öyküsü, Franz Anton Mesmer'in yazdığı gerçek yaşamöyküsüne dayandırılarak, Brian O'Doherty tarafından uyarlanmış. Bu ilginç öykü, yazarın biçimsel olarak sıradışı bir anlatım kullanması ve akıcı diliyle sürükleyici bir roman SAYI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle