Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kapak konusunun devamı. *•* liğinde capcanlı bir coğrafya ve kültür atmosferinde adım adıin dolaştırıyor okuru. tş için gurbete çıkan ancak orada sıtmaya yakalanıp ölen Türkmen genci Ali için yakılan ağıdı, yeni evliyken ömrünün baharında ölen AnkaraKalecikli Celal'c yakılan ağıdı, doğum sırasında ölen Kayserili Elifi'e ablasının yaktığı ağıdı, gelin giden kıza kanı yakılırken söylenen ağıdı, on üç yıllık sadrazamlıktan sonra padişahın emriyle boğdurulan Damad Ibrahim Paşa'ya yakılan ağıdı, Yemen'e savaşmaya gidip orada şenit düşen Hasan'a, doncmin ünlü ağıtçılarından olan annesi Kır Sultan'ın yaktığı ağıdı, veremden ölen lskeçe'li bir genç kız için yakılan ağıdı, eşkiya Türkmen Ali öldürüldüğünde halkın yaktığı ağıdı, erkek çocuğu olmamasının acısını duyan bir kadının yaktığı ağıdı, 198()'de tstanbul'da faşistler tarafından öldürülen yazar Ümit Kaftancıoğlu'na annesinin yaktığı ağıdı ve bunlar gibi yüzlercesini okurken yüzyıllar öncesinden başlayıp günümüze gelene kadar insanlarımızın yaşadığı yoksunluğu, çaresizliği, zavallılığı, acıları en derinden duyumsatacak bir çalışma Ağıtlar. Bugüne dek yapılmış hemen hemen bütün çahşmalardan yararlanılarak ortaya çıkarılan kitap aynı zamanda 200'den fazla kaynağın bir bütün oluştutması anlamını taşıyor ve Türk Kültür Tarihi'ne de büyük bir hizmeti yerine getiriyor kuşkusuz. Siyasal demokrasinin ülkemizdeki genel işleyişinin tarihsel dönemler ekseninde ve basına yansıyan yüzüyle ele alındığı "Türk Basınında Demokrasi" kitabından, Arap çöllerindeki serüvenlerimizin, çarpışmalarımızın bir panoramasının anılara, mektuplara ve belgelere dayanarak çizildiği, savaşın arka planım, büyük devletlerin Osmanlı tmparatorluğu'na bağlı topraklar üzerindeki hesaplannı yansıtan, ülkeyi savasa sokanların Turan ve Islam Birliği hayalleri ardındaki çırpınışlamn belgeseli kimliğindeki "ArapÇöllerindeTürkler" kitabına; iktidar uğruna, terör yaratmak için ya da düşüncelerin yayılmasını önlemek için Osmanlı Devleti'nde padişah buyruğuyla verilen idam cezalanndan, günümüzdeki "gözaltında kaybolan"lara siyasal cinayetlerin anlatıldığı "TürkıVe'de Siyasal Cinayetler" kitabına kadar; Cumhuriyetimizin kuruluş sürecinden, ülkemizue insan haklan ihlallerine, Hindistan Yardımı'na, Türkiye'de CIA'den, Osmanlı'da devlet erkinin cinayetlerine, Tanzimat'ın kabulüne, yayıncılığımızın başlangıç noktalarına, kaynağı meçhul sabotajlara, Talat Paşa'ya, Aziz Nesin'e, Yahya Kemal'e, Tank Zafer Tunaya'ya uzanan geniş bir çalışma alanı var Alpay Kabacau'nın. Projektörümüzü doğrultup bütün bir alanı taradığınuzdaysa ne yaptığını iyi bilcn bir araştırmacınm kapsamlı bir araştırmasıyla karşı karşıya olduğumuzu anlıoruz. Bilim adamı titizliğiyle sürdürülen > çalışmanın sanki bir mozaiğin tamamu lanması çalısması olduğunu ayrımsamaksa hiç güç değil. Bu mozaikte Alpay Kabacalı'nın geçmişimizi oldukça gerilerden, 16. yüzyıldan itibaren genel natlarıyla ele aldığını, düğüm düğüm çözerekaçarak, tıpkı iğneyle kuyu kazarcasına ilerleyerek karanlıkları aydınlattığını, çıkmaz sokaklan ara sokaklara, caddelere bağladığını görüyoruz. Adım adım, bin güçlükle üerleyen bu çalışmanmyakın tarinimize gelindiğinde özellikle Tanzimat'tan itibaren yoğunlaşarak daha sıkı bir takibe geçtiğinin ayırdına varıyoruz birden. Ayrıntılan da aynı özen ve dikkatle irdeleyerek, oynamış taşları yeniden yerlerine koyarak tabloyumozaiği üzerine sonradan sürülmüş boyalardan, çiziktirilmiş hatlardan kurtarıp özgün haliylc ortaya koyma amacını görüyoruz yazarın. Farklı kesimlerden Farklı kimlikleri, ülkemizin dününcbugününe damgasını vuran, vurmasa da kendini hissettiren olaylan; zahiri neden Alpav Kabacalı lerle açıklanan böylelikle kamuoyunu yanıltan konuları bir aydının duyarlı bakış açısıyla bir tarihçinin titizliğini, tarafsızlığını birlcştirerek, kaynak göstererek, görgü tanıklarının Lradeleriyle, belgeleriyle birlikte ele aLşını iz Sarı Defterdekiler/ lcmek kuşkusuz he Folklör Derlemelen/ Yaşar Kemal/ Hazıryecan verici olduğu layan Alpay Kabakadar daşaşırtıcı... calı/ Yapı Kredı Evet, geniş bir pa Yayınlart/ m s norama bu. Ancak hep dikkatli olmayı gerektiren bu tür çalışmalara, "araştırmalar sonucunda sarsılanyıkılan birtakım doğrular, ters yüz olan birtakım gerçekler olabilir" diye yaklaşmaktan hiç vazgeçmeyen bir araştırmacı Alpay Kabacalı. "Üzerinde çalışınca mutlaka yeni belgelerbilgiler, birtakım yeni bulgular elde ediliyor. Çünkü bizim geçmişimiz araştırılrruş değil" diypr bir soru üzerine. Özellikle eski belgelerin yeterincc korunma ması, bu alanda görevli olanlann gerek sayıca gcrekse donanım olarak yetersizlikleri, olanaksızlıklan, birtakım belgelerinbilgilerin araştırmacıların hizmetine sunulmayışı gibi nedenlerle gereken yerlere ulaşılamadığından şikayetçi Alpay Kabacalı. Türkiye'de, şayet Batılı ülkeler ölçü alınacak olunursa, araştırma çalışmalannın çok güç koşullar altında gcrçekleşebildiğinivurguluyor. "Araştırmacı arastıran kişidir; amacını gerçekleştirebilmelc için araştırmak, geçmişe gitmek durumundauır. Geçmişe gitmek içinse eski harflerle yazdmış metinlere ulaşmak, kaynaklan tck tek, adeta tımaklarıyla kuyu kazarcasına araştırma ve eldc ctmek, onları çözmek zorunludur. Ancak ne yazık ki Türkiye'de istenilen belgelere erişmek olanakları çok kısıtlı. Kimi durumlardaysa hiç yok zaten... Arşivler yapılmamış, var olan arşivlerde çalışmak, araştırma yapmak ayrı bir sorun. Bazı eski belgelereyazı yüzünden hiç ulaşılamıyor. Kütüpnaneler yeterli değil, çiuışma saatleri yeterli değil. Buna benzer pek çok sorun var araştırmacıların karşıstnda. Sanki araştırma yapılması istenmiyormuş gibi. Öncelıkle neler yapılmast gerek ülkemızdekı araştırma çalışmalarımn sailtklı yürüyebılmesı konusunda '•> "Öncelik Adllyesl önünde. le birtakım kurumların işlerliğini kazanmış olması gerek. Orneğin eldeki kitaplarmetinler ivedüikle bugünkü Türkçeye çevrilmeli. Bütün alanlar için bu gcçerli. Geleceğe bu anlamda ışık tutulabilecek." Gül Yaprağın' Dök hatın alfahestntn tü Bugün/ Ağıtlar/ kabulüyle geçmişiHazırlayan Alpay Kabacalı/ Yapı Kredi mizden kopartıldığtmızt savunanlar var.. Yayınlart/ 195 s "Oysa geçmişimizden kopartılmamız isteniyor gibime geliyor benim. Eğer ona el uzatılmıyorsa, onun yaşayan Türkçeye kazandırılması sağlanamıyorsa, bunun için çaba harcanmıyorsa..." Her araştırmacının bu alandaki en boyutsuz çalışması için bile kuşkusuz çok fazla emeği, zamanı, sıkı bir çalısmayıgereksindiği de ayrı bir doğru. Bu yüzden fazla dağılmak istemiyor Alpay Kabacalı, "Insan dağılınca verimsizleşir!" diye düşünüyor ve kendini sürekli durduruyor, engelliyor. Alt uzmanlaşma alanını Yakın Tarih olarak belirlemiş. Yakın tarihin de özellikle siyasi tarih ve basın tarihi olmak üzere iki dalıyla ilgileniyor. Ancak ilgi alanlarını sırurlı tutmak için bunca çaba harcamasına karşın "Edebiyat Tarihi ve Edebiyat încelemeciliği" gibi iki alanla yakın ilişkisini de sürdürüyor. Çünkü edebiyat bir yanıyla onun için vazgeçilmez bir uğraş, uzağına düşemeyeceği bir tutku. Bu tutku onda bir zamanlar "Yayıncılık" biçiminde de kendini dışa vurmuş. Evet, Alpay Kabacalı'nın bir yayıncılık dönemi var. 1966 sonlarında yayın yaşamına başlayıp 1968 Şubatı'na dek çıkan Gerçekler Postası adlı, siyasal yanı ağır basan siyasetedebiyat dergisinin sahipliği gibi: Işçi Partisi'ni destekleyen, sosyaüzmi savunan "Gerçekler Postası" . Yayımlandığı dönemde Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Oktay Akbal, Kemal Sülker gibi yazarların ürünlerinin yer aldığı bu dergi ne yazık ki pek çok dergi gibi olanaksızlıklar nedeniyle yayınını sona erdirmek zorunda kalmış; 14. sayının sonunda. Ancak Alpay Kabacalı için gerçekten üzücü, gerçekten hiç istemediği bir sonuç bu. Belki de kendi ektiği bir tohum gibi gördüğü, gün gelmiş çimYaşarKemalln biryazısınedenlylebirlikteyargılandıkları 5. lenmiş, yeşerAğırCeza Mahkemeslndeaklanmalarındansonra Istanbul miş, boy at Kendini saklayan bir yazar E mışken tutup da kurumaya terk ettiği fidanıo... Bir edebiyat dergisinin kuruculuğuna soyunması aklıma Alpay Kabacalı'nın inceleme ve araştırma dışında edebi metin yazarlığıyla da bir ilgisi olup olmadığı sorusunu getiriyor birden. Acaba? Evet. Sezgilerimde yandmamışım. Yazı çaLşmalarına pek çokları gibi şiirle başladığını açıklıyor sonunda. Lisc yıllanndaki şiir denemelerinden kimileri yayımlanmış da. "Amaoradakaldı. Sürdürmedim!" diyor Içimden geçeni anlıyor, bir alt çizgiyle açıklama gereği duyuyor: " Yetiştiğimiz o dönem ilginçti. Ben lisedeyken bungun bir hava vardı ülkede. Demokrat Parti'nin de son dönemleriydi." Arkasından 1960 Askeri harekâtı. Bu yarı kaos, ortamında Alpay Kabacalı'nın üniversite yaşamı başlıyor. Bütün ülkede adeta devrim havası esiyorken... Bir kuşak bu havanın içinde yetişiyor. Bütün ülkelerde olduğu gibi toplumsal bilincin çok hızlı bir uyanışa girdiği, insanların daha ç ok siyasetle ilgilendikleri, edebiyata dah a az zaman, yer ayrılan bir dönem '60 sonrası'. Bu koşullar içinde seçtiği araştırmainceleme alanındaki çalışmalarını asJ uğraşı olarak görüp sonrasında da sürdürüyor Alpay Kabacalı! Peki, Alpay Kabacalı o günlerdeki yazın ortamını nasıl değerlendiriyor: lyice geriye yaslanıyor. iki kaşı arasındaki çizgi derinleşiyor, sanki o günleri bütün ayrıntılarıyla yaşamak, hiçbir şeyi unutmamak ister gibi bir dikkat ifadesi kaplıyor yüzünü; nafif kısıyor gözlerini, "Once dergileri sayayım" diyor " Varlık, en etkili edebiyat dcrgisi... Varlık'ı izliyorum, Türk Dili'ni izliyorum. Yeditepe, Yeni Ufuklar, 'a', gibi yenilikçi dergileri izliyorum. Varlık Yayınları'yla, Yeditepe Yayınlan'yla yetişiyoruz. Bir yandan şiirde 'Ikinci Yeni' uç veriyor. 'lkınci Yeni'yi anlayıp değerlenairmeye çalıştyorum. Gelecek için umutlarveren bir edebiyat ortamı var, gençler var. Bir yanda da, biraz önce söylediğim Demokrat Parti'nin estirdiği bunaltıcı siyasal hava... Pek erken başiayan gazete okuyuculuğumla edebiyat ürünleri okuyuculuğumun iç içe geçince, bende çelişkili duygular uyanıyor. Yine de btip tükenmcz eaebiyat okumalarımın yarattığı iyimser hava ağır basıyor. Bana iyimserliği yaşam değil, edebiyat aşıladı. Hep geleceği, belki yaşayıp görmeyeceğim birgeleceğe yönelik iyimserlikler içindeyimclir. Aynca, yazarların iyimscr olmalan, geleceğe yönelik iyimser mesajlar vermeleri gerektiğini düşünürüm.* Sıze göre sanatın bir amacı da bu mu? Bana göre asıl işlevi, daha iyi bir dünyayaratmak! İnsanların günlük yaşamındaki tüketiminin yiyeccğinden içeceğine, deterjanından kullandığı kokuya dek medya tarafından belirlenuiği bir ülkede, sonuçta yine bir tüketim olayı olan sanatın da aynı odaklarca yönetilip yönlendirilmesi kaçınılmaz bir olgu kuşkusuz. İnsanların düşünmesinin, araştırmasının, birey olmasının önüne engel üstüne engel konurkcn bir araştırmacınınincelemecinin, üretimini tüketim maddesi haline getirmesi de çok güç, nercdeysc olanaksız. Bu alanı seçen ve geri dönmeyip yoluna devam eden, genel geçer doğrulara, taleplere prim vermeyen insanlara, hayranlıkla karışık umutsuz belki biraz da müstehzi bakışlar atılması da sanınm bu yüzden. Ancak yenilgiyibaştan kabullenip minderden kaçmak yerine çözüm yolları araştıran biri olarak sormak istiyorum, 'araştırmaincelemeeleştiri alanının kamuoyunca gereken ilgiyi görmesi nasıl mümkün olabilir, bu konuda nclcr yapılabilir?' diye. "Tabii burada bir kısır döngü var. Batı'da birgazetenin kadrolu, oradan maaşını alan bir kitap tanıtımcı yazan vardır. O yazar yeni çıkan kitapları okur, incelcr, görüşlerini açıklar. Aynı şey televizyon vc rauyo kanalları için de geçerlidir. Ama bizde gazete yönetimlerinin pek çoğu aynı „ CUMHURİYET KİTAP SAYI 39i SAYFA 4