27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Feyza Hepçilingirler'den insana ilişkin ama daha çok kadın erkek birlikteligini deşen bir çalışma Çocukluğumuzu bizimle birlikte etlendiren, bazı anlamları kazanmasını sağlayan, onlar gibi olmak istediğimiz, onlara özenaiğimiz ve onları efsaneleştirdiğimiz kimseler vardır...onlar yaşamımızdan çekilince allak bullak oluruz, kolumuz, bacağımız kopmuş gibi bir şeyler duyarız; körleşiriz, karamsarlıkların cehennemine dalarız ama çocukluğumuz onlarla birlikte kaybolmaz, yaşamımızın başlangıç DÖİümüne yerleşir kalır ve o bölümden bize ölünceye kadar mesajlar yollar boyuna; utançlarımızı, sevinçlerimizi, ilk şaşkınlıklarımızı, ilk üzüntülerimizi ve ilk seferlerimizi anımsatır, ilişkimizi hiç kopartmaz, hep diri tutar. MUZAFFER BUYRUKÇU azann işi, bireylerin özel ve genel yaşamlannda hep bulunan, hep bulunacak olan sorun, olay, öykü kalabalığına gerekli gereksiz ayrımı yapmadan eğilmek, eğildikleriyle kurduğu birebir ya da dolaylı ilişkilerin temelinde yatan kaynakların içeriği malzcmeyi harekete geçirmek, onları en iyi biçimde değerlendirmektir. Kişilerin özlerinde kımıldayan 'yüzer gezer' ve önemi çok büyük gerçekleri, o gerçeklerin eylemlcrini gözlemek, hangi durumu, hangi davranışı, hangi tutumu nasıl ve niçin beslediğini, bazılannı neden yüceltip bazılannı neden alçalttığını saptamalctır. Benliklerde, dış ve iç sürtüşmelerden oluşan kahrcdici çatışmaların varlıkları nasıl sarstıklarını, bu arada meydana getirdikleri karmaşayı, karmaşanın ilctişimi ve uyarısı bol yansımalarını, kimi nesneleri parlatırken kimi nesneleri gölgelemelerini, en çalışkan, en yaratıcı ve yararlı ögelerin dokularını gevşetecek oyunlara başvurma girişimlerini ayrıntılı bir anlatımla, anlatımı destekleyen doğurgan bir dille canlandırmaktır. Ve bunları, yaşamın derin sularında, dalgalı denizlerinde çırpınanlann, batıp çıkanların, ordan oraya sürüklenenlcrin, kuyuların diplerinde çürümeye bırakıİanfarın serüvenlerine yedirmektir. Savrulmalar Y Bu dediklerimi uygulamaya koyanlar, belki bu konuda kesin hiçbir şey söylenemez eli yüzü düzgün, okurun beğeneceği, benimseyeceği ya da yadsıyacağı bir yapıtı günışığına çıkarabilirler. Bunlar, benim düşündüklerim, başka biri çok değişik şeyler düşünebilir ve bu 'yaratma alanına' sınırsız bir zenginlik yığabilir, benim farkına varmadığım eksiklikleri giderebilir, boşluldarı doldurabilir. Dcğerli yazar Feyza Hepçilingirler'in "Savrulmalar"ını okurken zihnimi an kovanına çevirdi yukarıda sıraladıklarım. "Savrulmalar"da onüç öykü var. "Çocukluğumun bir bölümü elimden alınmış gibi. Bir bölümü mü? Belki tümü. Kim alabilir insanın çocukluğunu elinden? Kimse alamazmış gibi görünüyor. Öyle değil oysa, o çocukluğa damgasını basmış biri ölür ve çocukluSAYFA 12 Savrulmalap'ı okurken ğunuzu alırgötürür. Artık acı duymadan anımsayamazsınız o günlcri. O cünlere rengini veren ana etmenlerden biri sol muştur. Bir renk eksilir bütün geçmiş zaman fotoğraflarınızdan." sözleriylegirer Feyza Hepçilingirler 'Tek Çizgi Ince Bir Mor' öyküsüne.Tartışmaya açüc, pek çok soruyu gündeme getiren sözlerdir bunlar. Lvet, çocukluğumuzu bizimle birlikte etlendiren, bazı anlamları kazanmasını sağlayan, onlar gibi olmak istediğimiz, onlara özendiğimiz ve onları efsaneleştirdiğimiz kimseler vardır...onlar yaşamımızdan çekilince allak bullak oluruz, kolumuz, bacağımız kopmuş gibi bir şeyler duyarız; körleşiriz, karamsarlıkların cehennemine dalarız ama çocukluğumuz onlarla birlikte kaybolmaz, yaşamımızın başlangıç bölümüne yerleşir kalır ve o bölümden bize ölünceye kadar mesajlar yollar boyuna; utançlarımızı, sevinçlerimizi, ilk şaşkınlıklarımızı, ilk üzüntülerimizi ve ilk seferlerimizi anımsatır, ilişkimizi hiç kopartmaz, hep diri tutar. Ama ben tartışmayacağım bu konuyu, burada bırakacağım ve öykünün içindebiryolculuk yapacağım. Okur, bir süre sonra öyküdelci kadın kahramanın anneannesinin öldüğünü öğrcnir, öğrenince de ölen anneanneyle anlatıcının başlarından geçenleri izlemeye koyulur...gerçi "Savrulmalar"ın sayfalarını çevirenlerin çoğu sevdiklcrini, yakınlarını yitirmişleruir, ölümü tanımışlardır, ölüm acılarını tanımışlardır ama her ölüm yenidir, tazedir ve ilginçtir, bütün merakları üzerine çeken bir ilgi odağıdır. Feyza r lepçilingirler bu 'ölüm olgusu'nu ince ince, bütün duyarlık merkezlerini kurcalayarak işlerken öyküsünü oturttuğu evrensel temeli öne çıkartır. Anneanne ölmüştür, varlığın o bölgesi kararmıştır ama başka bir bölgesi de ışıl ışıldır, çünkü anJatıcı, bir erkekle ilişki kurmuştur. Acıyla sevinç, ağlamayla gülme iç içedir. "Anneannemin öldüğünü haber veren telefonu aldığımda yanımdaydı. Oturttu beni, kolonya verdi, kendi sigarasından ikram etti," Ve patronu Güngör Bey, yüreğine ateş düşcn kadını adı yoktur avutmak, acısını bölüşmek ereğiyle içkili bir lokantaya götürür. lşte öy künün serpilip geüştiği, sağa sola kaydığı, birtakım kollarla geçmişe, gcleccğe uzandığı mekan o lokantadır. Bir masada karşılıklı oturup konuşurlarken anlatıcı, hem çocukluğundan unutulmayan, unutamadığı pasajları, hem de Güngör Beyle aralarında başlayan ilişkinin evrelerini, aşamalarını sergiler. Anneannesinin cenazesine gidemediği icin suçlar kendini, bu suçlamadan sıyrılan bir tel, el örgüsü bluzunu giymesine izin vermeyen teyzesine sıçrar...aksi, kıskanç bir portredir teyzesi. Kazak yerine de kullandığı hırkayla çektirip ortaokul diplomasının üst köşesine yapıştırdığı fotoğrafı ve durumun alt katmanındaki konuşmaları, davranışlan anımsar. Bu anımsamanın dibinde, hem yoksulluğun eleştirisi hem de çocukluğun kuşaldarca tekrarlanan bir oyunu gülümser gibidir. Ve patiskadan dikilen bir sütyenin ucunda tomurcuklanan cinsellik. "Yukarı mahalleye su almaya gittiğimde arkamdan 'koca memeli' diye güldüklerini, memelerimin üstüne anneannemin tülbentlerinden birini sımsıkı bağladığımı kimse bilmiyordu." Ölüm olayının anımsamaların, içkinin, bir erkekle birlikte olmanın ve ortamın yoğurduğu öykünün nereye doğru aktığı belüdir artık ve işin tuhafı, bu akışı hazırlayan da kadınuır. "Göğüslerim çok büyüktü." sözleriyle o akışın hederini beürlemiştir. Normal bir ilişkide böyle bir durum, ancak bir sürü uğraştan sonra elde edilebilir. Çünkü patronuyla ilk kez yemeğe çıkan ve geçmişte de herhangi bir erkekle ilgilenmeyen, hiç evIenmeyen bir kız, hangi koşulda ofursa olsun yanındaki erkeğe "Seninleyatmak istiyorum." gibisinden açık bir davetiye çıkaramaz adamın duygusallıktan cinselliğe tırmandığını sezse bile. Çıkarırsa bu bir devrimdir ya da ağırlığına dayanamadığı bunalımdan kurtulmak uğruna titizlilde koruduğu ve değerli şeylerle donattığı geçmişini, ilkelerini yadsıyarak yeni ve özgürbir yaşamı seçtiğini ilan eden müthiş bir başkaldırmadır. Evet, normaJin kendine özgü ölçüleri içindc yadırganan bir tutum, bir tavır, anormal koşullar sıkıştırınca yadırganmaz olur ve doğal karşıJanır. Üliim sorununu bilerek ya da bilmeyerek, bilinçli ya da bilinçsiz bir biçimde belki de içgüdülerinin zorlanmasıyla, itmesiylekullanan anlatıcı kadın, çocukJuğundan beri kuşatıldığı çemberleri kırıyor, duvarları yıkıyor, çeşitli nedenlerle kuraklastırdığı yaşamını biteklcştirccek, gümranlaştıracak bir edimin kapısmı yumrukluyor, o yaşamın nimetlerini hızla devşirmeye başlıyor. Vc lokantadan ayrılıp eve gittiklerinde, kadın, cski yaşamını geride bıraktığını, şimdi yeni yaşamının erotik ipliklerini dokuduğunu ortaya koyarcasına davranıyor. "Dokunun bana Güngör Bey, şevin beni./ Çok güzel öpüyorsunuz. Öpün, sakın durmayın. Karınız doyuma ulaştığında çığlık mı atar?" Buna göre bu öyküyü 'savrulma' kavramının dışında tutmak, onu başka bir kavramın çerçevesine sokmak ya da özgür bırakmak gerekir. Çünkü 'savrulmak' yaşamın olumlu bir noktasından olumsuz bir noktasına hrlatılmaktır, manen ve maddeten düşüşlerin en korkuncunu yaşamaya mahkum edılenlerin arasına katılmaktır. Oysa yukarıda da açıkladığım gibi kadın, savrulmuyor. Tam tersi, bütün ömrünü kilitleyen bir karabasandan uyanıyor, yeniden doğuyor, bu kimliğiyle de 'savrulma'nın tam karşıtı bir konum kazanıyor. ÛNim çiçeklari Ikinci öykü 'Ölüm Çiçeçekleri' adını taşıyor. Istanbul'da oturan oğlunun çağrısı üzerine evini satılığa çıkaran bir kadının öyküsü. Komisyoncudan " Az sonra gelecckler, hazır olun." haberini alınca yaşananların, yaşadıklarının bir dökümünü yapmaya başlar çil basmış ellerine ama onun 'ölüm çiçekleri' diye adlandırdığı kahverengi leKclere bakarak. "Ben dana gül benzimi soldurmuş, nazbca yardan ayrılmış değildim. EmeKİi bile olmamıştık. En az haftada bir kez dostlarımıza soframızı açardık. Ne güzeldi, çeyizlik yemek takımlarımı çıkarırdım, incecik porselenler, kristal bardaklar. Rakı içerdik, şarkı söylerdik, sesim de güzeldi o zaman; geçim sıkıntısı çekmezdik, dostlarımızı soframızda konuk edecek paramız oldu hep. Ne çok yemek yaptım, üstleri benek benek lekelenen bu ellerle. "Alıcılar gelir ama kadın beğenmez onları. Çünkü biri hariç hepsi paradan başka hiçbir şeyi önemsemeyen, ucuz zevkli, hesapçı, çıkarcı, yoz, kalitesiz kişilcrdir ve tepeden tırnağa yaşam ürünleriyle dolu olan evi değerlendiremeyecek, bozacaklardır. Satmaktan vazgeçer. Anıların sıcaklığıyla, hüznüyle, sevinçleriyle örülü bu öykü, 'Tck Çizgi înce Bir Mor' kadar duzeyli, güzel, usta işi bir öykü. "Savrulmalar"ın öteki öyküleri dc hepimizin yakından tanıdığı, hepimizin nabız atışlarını hücrelerinde hissettiği sorunları, durumları aJtüst eden ilginç öyküler Kadın duyarlığını, öykülcrinin özüne yerleştiren ve runsal bunalımların karanIıklarından, çarpıklıklarından bir sanat yapıtı yaratmayı çok iyi bilen Feyza t lepçilingirler, "Savrulmalar"da da aynı baŞarıyı gösteriyor. Bu öykülerde, gene şiiirsel görüntüler, harika saptamalar, betimleme tabloları var. Gene, insana ilişkin ama daha çok kadın erkek birlikteligini deşen, bu birliktelikleri anlamlarla donatan ve varlıklardaki derinlikleri sondalayan titiz bir çalışma var. Gene pürüzsüz, akıcı ama kimi bölümlerde kapalılığı yeğleyen, her şeyi okurun sezgisine, anlayışına bırakan pırıl pırıl bir anlatım var. Gene şimdiyle geçmiş arasındaki trafiği gelgitlerle, çağrışım yöntemleriyle, geriye dönüş teknıkleriyle hızlandıran ve iki zamandan, o zamanlardaki mekanlardan, kişilerden aldıklarını okurlara sevgiyle, içtenlikJc sunan ve onların dünyalarını zenginleştirmekten başka bir şey düşünmeyen bir yazar var. Feyza Hepçilingirler'in "Sabah Yolculan" ile başlattığı atılımı güçlendirerek ve geliştirerek sürdürdüğü bir yapıttır "Savrulmalar". • Savrulmalar/ Öykuler/ Feyza Hepçilingirler/ Remzi Kitabevt/ 7 3 5 v CUMHURİYET KİTAP SAYI 393 Kadın duyarlığı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle