Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Genç yargıç. Çocuklar ne kadar büyütnüs, ama scn hiç deg'ismemışsın, dedi hansına. Sen de hiç değısmemışsin, dedi karısı. Hiicumbottan ındirilip yargıcın arkasına bırakılmış olan bavulu gösterdi; gözlaslarının arasında, gülmeye çalısarak Bu kadar çalıştın, sana yem bir bavulda mı vermedi devlct? Vere vere yeni bir ıp vermıs, dedi. Mehmet Zaman Saçlıoglu, Bavul, parmak kalınlıg'ında yağlı bir tn"Yaz Evi" adlı öykü kitabıyla, giliz urganıyla sarılmıştı " (7) bu kitapta yer alan onbir Başlarda belirtmiştim: Beş Ada'da 11 öykii var, bunlardan ilki Birinci Masal, öyküsiiyle "hişt hişt" diyor sonuncusu IkinciMasaladını taşıyor. Kibize. Üstelik Sait Faik'le tabın arka kapağındaki tanıtım yazısınÇakışan bir humoru da hep da sayın Nursel Duruel'in belirttiği gibi, içinde taşıyarak... BirinciMasal sanatsal yaratıyı, îkinçiMaWbilimsel arayışı konu ediniyor. Öyküler, benzer cümlelerle başlıyor, benzer M. SAOIK ASLANKARA cümlelerle bitiyor. ÖzellikJe Birinci Masal ile okuyucu kitaba hızlı ve dinamik bir giriş yapıyor. Bu masallar bana Yaz ait Faik'in "rahlei tedrib"indcn geEvi'ndcki Brandenburg'un Dört Atltsı çipdeonun "Hişt Hişt" adlı öyküadlı öyküyü anımsattı. Öykülerdeki karsünü bilmeyen var mıdırr1 Hiç dcşılıklı konuşmalarla birçok kavram sorğilse. bu öyküyü duymamış olan? gulanıyor. Sait Faik ne der "1 lişt 1 İişt"de: "Hani bazı kulağınızın dibinde çok taOuyular iizorine düş iinmek , Büyük Cjo'z, soyutlama öykülerinden. nıdığınız bir ses, isminizi çağırıverir. Olur değll mi? Pek enderdir. Belki de Oyküye ad olan Büyük Göz tüm kasabakendi kafanızın içinden sizin sevdiğiniz, yı simgeliyor. "...ncrcdeysc tüm kasabahatırladığınız bir ses, ses olmadan sizi nın gözleri vardır bu fotoğrafta..." Oyçağırmıştır. Olabilir./.../ Nereden gelirkünün kahramanı, belindeki silahtan anse gelsin; dağlardan, kuşlardan, denizladığımızca suçlu bir insan. Bu özelliğiyden, insandan, hayvandan, ottan, böcekle Büyük Göz'ün yani toplumun içinde ten, çiçekten. Gelsin de nereden gelirse ycr almak istiyor. Fotoğrafçıyla konuşgelsin!.. Bir hist malarından, aslında hem gözün içinde hişt sesi gelmedi yer almak, hem de göz tarafından fark 1 mi fena. Geldikedilmemek istediğini anlıyoruz. Ancak ten sonra yaşasın fotoğrafçı herkcsin Büyük Göz'de yer çiçekler, böcekler, alamayacağmı belirtiyor. insan oğulları..." Sts Adast'nda üç öykü kişisi var. Öykü, (1) bir tren yolculuğuyla başlıyor. Tren arıza "Hist. hist" diven övküler içine işleyen ince, yakıcı humoruyla, sanki bütün zamanlarda okuruna tatlar verebilecek bir öyküler demeti olarak görünüyor. Hele kimi öyküler (örnekse "Brandenburg'un Dört Atlısı", "BirKadın Bir Erkek", "Yalanın tki Yüzü"), bu ikiyüzlülük çağında, zamana ve uzama çok değişik "müdahale" olanakları veriyor okur için. Bu arada hazır "Brandenburg'un Öört Atlısı "ndan söz açılmışkcn, Oya Baydar'ın "Brandenburg'un Kapısında Olüm" adlı öyküsüne de değinmek gerekiyor. 1991 Sait Faik Öykü Odülü'nü alan Baydar da, bu öyküsünde, tıpkı Saçlıoglu gibi farklı bakış açısıyla okurunu sarsmış, yüreğini kaoartmıştı doğrusu (4). Ne ki Saçlıoğlu'nun bu öyküsünü okurken Sabahattin Kudret Aksal'ın "Kahvede Şenlik Var" (yayımlanışı 1966) adlı oyununu anımsamadan edemedim. Oradaki "Garson"u. Aksal, artık, Türk tiyatrosunun klasikleri arasında sayılan bu oyundaki o unutulmaz Garson tipiylc, bir yandan Türkçe'nin sahnede de tadına varılmasını sağlamış, öte yandan seyircisinin, okurunun kimi lu'nun diğcr öykülcriyle karşılaştırıldığında; ötekilerden ayrılan bir öykü olduğu izlenimini uyandırıyor insanda. Bu öykünün yerine Saçlıoglu, o nefis "Ikinci Ada" örneğinde bir öyküsüne yer verseydi kitabında, daha yerinde bir seçim olmaz mıydı acaba? (5) Saçlıoglu, öykülemede ve anlatıda sürckli yenilik, değişiklik peşinde. Biri, ötekine benzemesin diye çaba içinde. Bu yazınsal çabası, ona saygı duymayı gerektiriyor kuşkusuz. Ama öykülerin hemen hepsinde yer alan o humor, o sıcacık ironi, aslında onun bu anlamdaki kaygılarını ortadan kaldırıyor. Çünkü bu yanlarıyla öyküler, sanki aynı bir öykünün değişik yansımalarıymış gibi üstüste çakışıyor. Bu da sonuçta, "Saçlıoglu öykücülüğü" diyebileceğimiz bir "bütünsel estetik alan" çıkarıyor okurun önüne. Kuşkusuz bu, kapımızı çalan öykücünün, yctkinliğini gösteriyor aynı zamanda. Mehmet Zaman Saçlıoglu, bu öyküleri yalın, süssüz bir dilleörmüş... Bu gösterişsiz dilin olağanüstü bir sıcaklık ve cana yakınlık sergilediğini belirtmeliyim... Örneğin öykü kahramanlarıncadilegetirilen "ışık, korkularımızı dağıtan en gerçek dostumuzdur," (s. 84) gibisinden bilgece deyişler bile şipşirin geliyor okura. Ne ki kimi öykülcrde (örnekse "Pencere Önümün Yolcusu") göze çarpan ve yedi sekiz satıra yayılan tümcelerin oldukça uzun olduğunu, okuru bir an için de olsa, öyküden koparabileceğini düşünüyorum. Ama "Yaz Evi", bütün bu clcştirileri göğüsleyerek, bütün bunları aşarak bir "öykü cenneti"sunuyor okuruna. Zaman zaman öykümüzün "nercyc" gitmekte olduğunu tartışanların, güzel bir fırsat çıktı önlerine; "Yaz Evi". Oykümüz nereye mi gidiyor? Mehmet Zaman SaçLoğlu'yla (kuşkusuz öteki değerli öykücülerimizle de) güzel bir yerlere... Üstelik "hişt hişt" diyerek... Okuyun bu öyküleri, okuyun da yaşama havınız tazelensin!.. • (1) Alıntı için bkz.: Sait Faik; Bütün Eserleri, 7 (Havuz Başı/Alemdağda Var Bir Yılan), Varhk Yayınları, 1965, ss. 239242. (2) Mehmet Zaman Saçlıoglu; "Yaz Evi", Cem Yayınevi, Kasım 1994, 124 s. (3) Aktaran, Pelin Özer; Cumhuriyet, 20.5.1995 (4) Oya Baydar, "Elveda Alyoşa", Can Yavtnları, 1991, 169 s. (5) Mehmet Zaman Saçlıoglu; "İkinci Ada", Cumhuriyet Dergi, sayı 495, 17.9.1995 CUMHURİYET KİTAP SAYI 388 Mehmet Zaman Saçlıoglu ndan "Yaz Evi" S yapınca, anlatıcı ile sağırdilsiz yol arkadaşının aşağı inip hcr yeri kapfayan yoğun sise karışmalanyla gelişiyor. Yollarını yitircn iki arkadaşı, sisin içinden bir kör kurtarıyor. Körün siste ötekilerden daha güçlü nalegeldiğini görüyoruz. Öykü okuyucunun duyular üzerine düşünmesini sağlıyor: "Kör rehberimizin bir an için elimisıklığını duyumsadım Durmustu. • Ne oluyor, dedım, fıstltıyla. Bir yantt vcrmedi, sağa döndü, birkaç adım altık birlikle; yine durdu. Derin bir soluk aldı. 1 latnmeli, dedi. Ne güzel kokuyor. Bclli belirsiz bir hanımeli kokusu bana da gelmişti. Rehberimiz derin bir soluk daha çekti içine: • Uzun zamandır bu kadar temiz, bu kadar beyaz bir hanımeli koklamamtstım, dedi Aklımdan geçen soruyu sezmis gibisürdürdü konuşmasım, adımım atarken: • Renkleri görmcmem, onlann adlannı kullanmamı da engellemez ya?" (8) Düş Adası, yazarınarasıradenemetüründen de yararlandığı, bilinçaltını ele aldığı bir öykü. Uykuya dalma anını yakalamaya çalışan ve bunun için uzun yıllar uğraşmış bir kişinin bilinçaltındaki kişiliğiyle, gerçek kişiliğinin çatışmalannı, yazar yapay bir cinayet konusunda ömeklemiş. Öykünün sonunda bu dünyada yaşayanın ve anlatıcıyı yönlendirenin düştcki kişiliği mi, yoksa gerçek kişiliği mi olduğunu bilemiyoruz. Gerilim öğeleri taşıyan, bilinçaltının kişiligimizde tuttuğu yeri irdeleyen bir kurgusu var öykünün. Beş Ada'ya bir toplam olarak da, birbirinden ayrı 11 öykü olarak da bakılabilir. Öyküler sırayla da, sırasız da okunabilir. Sonuçta nasıl olsa okuyucu öykülerinhepsini okumadan bırakamayacaktır kitabı. • Işte Mehmet Zaman Saçlıoglu, "Yaz Evi" adlı öykü kitabıyla, bu kitapta yer alan onbir öyküsüyle durma "hişt hi§t" diyor bize (2). Üstelik Sait Faik'le çakışan bir humoru da hcp içinde taşıyarak... Hatta "Kızım" başlıklı öyküsünde, onun "hişt hişt"ine açıktanaçıgagöndermede bulunarak... Yadırgama1 bırakın, bana alırsa alkışlamak gerekiyor onun bu tutumunu. Nitekim Saçlıoğlu'nun şu sözleri, Sait Faik'le olan ilişkisi çerçevesinde alınmalı yalnızca. Bu ele alış, bir sanatçı için,yaratı serüvenindeki ikilemlere de yanıt getiriyoruçtan uca: "Yazdıklarımızınbir şeyin ya da kişinin sayesinde mi ya da o kisiye ya da.şeye rağmen mi yazıldığını bilemeyiz. Öykülerimi benden önceki ustalar sayesinde mi, onlara rağmen mi yazıyorum? (...) Rağmen varolmak ile sayesinde varolmak kimi zaman öylesine birbirinc giryor ki.../ ... Kısacası Sait Faik hem rağmen hem de sayesinde başarımı borçlu olduklarımın başmda geliyor" (3). Î: Mehmet Zaman Saçlıoglu bu sözleri, 1995 Sait Faik Oykii Odiilü törenindc, "Yaz Evi"ne vcrilen bu ödülü alırken (1) YalnızlıkAdast, s.87., (2)Zümrüdü şöyle söylüyor. "Yaz Evi", daha önce de anka, s.92., (3) önutma Beni, s.74., (4) 1993'te Vüs'at O.Bener'inkiylc bir.liktc Yalmzhk Adası, s.78., (5) Yalmzhk AdaYunus Nadi Yayımlanmamış Oykii «, .v. H2H3., (6) Zümrüdüanka, s. 103., (7) Odülü'ne değer görülmüştü. Yargı Adası, s.120., (8) Sts Adası, s.63. Bu bol ödüllü öyküler toplamı; insarun durumlan, olguları sorgulayıp düsünmesini, aykırı uçlar arasında gidıp gelmesini olanaklı Kilmıştı. î§te Saçlıoölu, "Brandenburg'un Dört Atlısı"ndaki "Satıcı"yla, Aksal'ın Garson'undan tam otuz yıl sonra, onu anımsatan bir öykü kahramanı çıkarıyor okurun karşısına. F'ilozof Garson, filozof Satıcı ne hoş ne güzcl! Buna benzer bir duyguyu da " Yalanın İki Yüzü"nde yaşadım. Ama farklı nitelikte. Bu kez Muzaffer Abayhan'ın öykülerindeki o "şakacı" tutumla benzerlikler kurmuş olmalıyım. "Yalanın iki Yüzü"nde, humorun ve ironinin, bir "şakacılık düzeyi"nde kaldığını söylersem eğer, pek mi abartmış sayılırım dcrsiniz? "Bir Kadın Bir Erkek" ise, Saçlıoğ SAYFA 6