Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
mcnin görece kuruluğu ile öykünün sıcaklığı arasıncla istcnmcycn bir zıtlığın oluşması tehlikcsi dc var; ama zaten her öykü dcneme purçalarmı kaldırmıyor. Diiş Adası adlı öykümde deni'me parçalarını kullanırkcn, Epiktetos'un beni yıllaıdır etkileyen bir sö/ündcn ve kendi dcncyimlerimden yola çıktım. "Uyuyan bir insanı seyretmck, sizin olmayan bir mektubu okumanıza benzer" diyordu Epiktetos. Ayrıca, çocukluğumda ve gençıiğimde, uykuya geçiş noktasını yakalamaya az çalışmadım. Buna benzer olaylar hepimizin başına gelmiştir. Düş gördüğümüzün bilincinde olarak düş görmek, istediğimiz zaman bu düşten uyanabilmek, ya da tersi; karabasandan bir türlü uyanamamak ve "Ben bunu daha öncc yaşamıştım" duygusu. Bu öykü benim, bu kitapta, Yalnızlık Adası ve Sis Adası'yla birlikte en sevdiğim üç öyküden biri. Plastik sanatların olanaklarını kullanmaya gelince; belki de, Büyiik Göz'deki fotoğrafçılık bilgisi gibi, konu içinde kullanıyorum; ama plastik sanatları biraz tanımamın bana Dİr başka yararı olduğunu düşünüyorum. Kendi kendime, "Bu yazdığım öyküde görsellik miktarı yerinde mi?" sorusunu sormama yardımcı oluyor. Siz, aynı zamanda sairsiniz; ama öykücü olarak daha çok tamndmız. Şiirlerinizin ve öykülerinizin birbirine borcu var ını, varsa neler? Evet, ilk çıkan kitabım bir şiir kitabıydı. Dcrgilerde de öykülerimden çok şiirlerim yayımlandı. Ama belirttiğipiz gibi, öykücü olarak biliniyorum. Üstelik de, bu yaşta 'genç! öykücü'. Yazmaya şiirle başlamış olmamın bana yararı, tümcelerin birbiriyle olan ilişkisinden önce, sözcüklerin birbiriyle olan ilişkisi üzerinde durmamı sağlamış olmasıdır. Bilindiği gibi, bir edebi mctnin en küçük anlamlı birimi sözcüktür. Tümcelerin başarıyla kurgulanması, sözcüklerin başarıyla kurgulanmasına bağlıdır, sanırım. Şiirle düzyazıyı birbirinden ayrı tutmak gerekir kanısındayım. Şiirdeki yazma uğraşı ile düzyazıdaki yazma uğraşı farklı nitelikler içeriyor. Her iki türü de kendi alanları içinde yalınlaştırarak elc almak hoşuma gidiyor. Şiir anlayışım da arındırmaktan yana, öykü anlayışım da. Arındırma, yoğunlaştırmayı getiriyor. Yoğunlaştırma, sözcüklerin, kendi başlarına söyleyebilecekleri en çok sözü üstlenebilmelerini, böylelikle, açılmalarını, daha önce de değindiğimiz, gerçek 'öz'e yaklaşmalarını sağlıyor. Şiirde bir sözcük kaldınldığında dize bir şey yitirmiyorsa, aslında çok şey kazanıyor demektir. Oyküde de biraz böylc. Bir tümce kalktığında bir paragraf, bir paragraf kalktığında bir öykü güçlencbilir. Bclki biz, öykücü olarak bir öykümüzü yazmasak, öteki öykülerimiz kazanıyor olabilir. Demek istediğim, sanat seçici olmayı gerektirir. Değmiyorsa yazmamak dalıa iyi kanımca. • AOİL İZCİ Ş aiıyazar Mehmet Zaman Saçlıoğlu, yakın günlerde ikinci övkü kitabını da yayımladı: Beş Ada (Can Yayınları). Ilk öykü kitabı Yaz Evi, 1993 'te Yayımlanmanuş Öykü Kitabı dalında Yunus Nadi Odülü'nü kazanmış, kitap olarak yayımlanınca da, 1994 Sait Faik Hikaye Armağanı'na uygun bulunmuştu. tlk kitaptan usumda kalan bazı temel izlenimler bu kitap için de geçerli: Mehmet Zaman Saçlıoglu, yapıları sağlam öyküler yazıyor. Vapı sağlam olunca, kurgulananı başı sonu belirli bir bütünlük ve tutarlılık içinde kavramak, öyküleri okuma sürecinin ardından da belleğimizde canlı tutmak olanağı buluyoruz. Bunu, Saçlıoğlu'nun öyküleri için önemli bir özeflik sayıyorum. Çünkü, son yıllarda hem öyküde, hem şiirde bir anlayış yerlesti: Öyküye va da şiire gereç olacaldar altyapı olarak da adlandırabiliriz bunu bir seçimden, bir düzenlemeden geçirilmeden, bir yapı bütünlüğü içinde kurgulanmadan art arda sıralanıyor. Bu anlayış ve sonucunu "anlatı" olarak adlandırma, "doğallık" gerekçesiyle savunulsa da, her gerçek sanat yapıtının bir biçimkurgu inceliğinden de geçmesi gerekir diye düşünüyorum. tşte, Beş Ada'da bu nitelikleri buluyoruz. Sozun hakkını veren bir vazar le zenginliğini gös termey e utamrdı " (İ) Yaşlı emekli, bugününkimi tanınmış insanlanna bir ilke daha sunar. Bir kişi, çalışkanlıgı ve becerisi ile hak ediyor görünse de, kendisini aşan konumlardaki görevlere istek duymamalı, kendi deöerve yeteneklerini olduğundan üstün görmemeli. Yalnızlık Adast, olağanüstü güzellikte bir rüzgar betimlemesiyle başlıyor: Mehmet Zaman Saçlıoglu yor ancak? Zümrüdüanka da bir yaşamdan kesit öyküsü. Temcl kişileri yaşlı karıkoca. Yazlıktan dönüş hazırlığı içindedirler. Yazar hem kişiliklerin, hem çevrenin betimlenmesinde, son derecebaşarılı, yine şiir tadında. 7emel kişilerden yaşlı adam, üvey oğlıına hep önvargılı ve soğuktur. Ancak yazlıktan dönŞllrtadındabetimlemeler me saatlerinde Bir başka özen, dil konusunda. Saçlıbir kalp krizi oglu tutarlı, dikkatli bir dille yazıyor. geçirir. TehliSözcük seçimlerinde titiz, tümcelcri yakeyi atlatınca pıları bakımından sağlam. Bazı öyküleüvey oğlunun rinde betimlemeler şiir tadına ulaşıyor: aracıyla yola "Dağın eteklerine, ağaçlann altına yakoyulurlar. Yoytlmış rüzgar kıpırdandı, ağaçlartn önce ğun bir koku Ktyıya yakalt dallanm karışttrdt, sonra biraz yükMehmet zaman Saçhofllu. yapılan safllam öyküler vardır aracta, seldi; kekik, adaçayı ve başka birçok otun laşırken, kendi yazıyor. mürrüsafi kokosusunun gükokusunu içine çekip, dağdayeryer öhekkusu. Bu bitkizelliğine aşık lenmiş üsi önüne kattı, hızıa doruğa tırbir ktsrak gibiydt. Ayaklan ıslak kumladen nefes açıcı ilaçlar yapıldığını üvey mandı. Doruğu birkaçkez döndii, hepaölra değmeden, kanatîanıp, büyiik, gri bir oğlunun sevecen sesinden duyan babagede kalan yarıklardaki karla scrinledt, kusa benzedi Denizin üzerinde yarattığı nın, yıllar süren soğuk ve önyargılı yakdagdan ovaya baktı; gözüne keslirdiğı yödalgaları önce kıyıdaki ınce, beyaz kum laşımı kırılıverir. ne doiru birden kanat kıran yırtıcı birkuş lara, sonra içerılere, çölkumlanna tasıdı." "Yaslı adam, uzun zamandır unuttuğu gibi, buğday başaklartnın üzerine hızla bir huzur içinde duyumsadt kendini, gözinip, ovartın sonuna dotiru gözden kay (4) Yalnızlık Adası, bence Beş Ada'nın lerini kapadı." (6) boldu"(1) doruk öyküsü. Bir gün ilçeye aydın vc biÇağdaş bir öykü "Bir akarsuyun yalmzca 'akan su'dan linçli bir kaymakam atanır. Çok geçmeoluştuğunu sananlar yanılırlar. Su, bir Anımsanacağı gibi, Zümrüdüanka bir nehrin bahanesidif. Kıytdaki ağaçların, den çevre koşullarını tanıyan kaymakam efsanenin de adıdır. Zümrüdüanka basuyun yatağımn, birbirine çarpa çarpa yu elverişli bir alanda bir ulusal park oluşbasının ölüsünü alır, mürrüsafiden yapturmak ister ve bunu başarır. Canlandırvarlanan taşlann, üçyüzyirmiyılöncesutığı biryumurtanın içine koyar, Mısır'dadığı, gelistirdiği bitki dokusuna, bir hayda boSulan çocuğun, kıyıda parlayan iri ki Heliopolis tapınağına getirip gömer. vanat bançesinden getirttiği bir çift geyuvarlak kayanm üzennde yüzlerce ytlYazar, öyküde bu efsaneden yarananmış dtr dövülen çamaşırların bahanesi..." (2) yiği de katar. Ancak parkın açılış gecesi olmalı. Yumurtanın yerini öyküde otodişi geyik, koruma görevlilerinden bjriBeş Ada'da toplam 11 öykü var. Bunmobil almış, ancak belirgin bir farkla. nin avlanma vahşetine kurban gider. Öylardan bir bölümü doğrudan gözlemleEfsanede oğul, babasının ölüsünü götüküdeki dramatik öğler buradan başlayare, yakın çevre yaşantılarına ya da yaşarürken, öyküde ölüm yerine yaşama dörak yoğunlaşır: nabilirlifii mümkün kurmacalara dayanınüş ve o dönüşü güçlendirmek söz ko"Hayvanın açık kalmış sasktn gözlerin nusu. Baba, nefes açıcı mür kokusuyla yor. Mefetepli, Unutma Beni, Yalnızlık de son kez bir ıstk parlaat. Strt derisi se rahatlayarak, bir sağıık merkczine ulaşaAdası, Zümrüdüanka, Yargı Adası bu tür yirdi, arka bacaklan bir ıkı kez titredi, öyküler. cak çünkü. Çağdaş bir öyküde efsaneden uzun, güzel boynundakı kalp atısı durdu. yararlanmanın güzel bir örneği ZümrüMektepli, bir tatil beldesinde geçer, Gece, geyiğin çevresıni, önceki gecelerdüanka. olaysa çok yalındır: Lokanta sahibi, her den farklı bir biçimde sarmıştt. Dağın eteYargı Adası yakın dönem siyasal tariakşam müştcrilerini yöresel müzik eşliğindekı ağaçların altında uyuyan rüzgar, himizden çok önemli bir olayı, 27 Mayıs ğinde aftırlar. Elbette bu ağırlamada kauykusunda dönen bir ınsan gibi, küçük Hareketi'ni anımsatmakta. Oyküde yarzancı daha da arttırma çabası vardır. bir hareketle, ağaçların dallanm çatırdat gılamanın başka bir yönü, yargılama süBağlamaya darbukasıyla eşlik eden recinin perde arkası ele alınmaktadır. "alaylı" Recep'in yerincbir akşam "mekÖlüm çareslznğl Gerçi bu konuda çok şey yazılmış, söytepli" bir çocuk geçer. Konservatuvarda Ölüm; sonsuz bir boşluk, büyük ve kelenmiştir. Ama bu kez konunun edebiokumakta olan bu küçük çocuk, Rederli bir yalnızlıktır. Bu gerçeği crkek geyata ağırlık vcrilerek irdelenişini görüyocep'in durumunu sarsar. Bu öyküde, ayyik de içgüdüleriyle kavrar ve ölüm caruz. Otoriter, katı mahkeme başkanıyla rıntıların öne çıktığını, kişiliklerin, eyresizliğiyle sabaha, sonra da öğle saatleüye genç yargıcın yaklaşım ve anlayış lcm vc sözlcriylc beürginleştiğini görüyorini aşıncaya dek koşar durur. Vardığı farklılıkfarı üzerine kuruludur öykü. ruz. yerde vahsi yılkı atlarını görür. İki duyGenç yargıç, yargılama boyunca insanUnutma Beni de, yazarın yakın çevregu arasında kararsızdır. Kendisini artık sal bakış açısını, yargıç sorumluluğunu sini gözlem olanaklarıyla yazdığı bir öyölü olan dişisine yönlendiren duygu ile korumaya çalışırken mahkeme başkanıkü olmalı. Yaşlı bir emekli, eşi, torunu, atlara yaklaştıran duveu arasında ne yana doğallıkla ters düşer ve sonuçta o da oğlu vardır öyküde. Bu kişilerin gündepacağını bilemez haluedir. Uzun kararbir tür tutuklu olur. Bir yıl kadar süren lik yaşamlarından bir kesit verilir. Yaşlı sızlıklardan sonra yılkı atlarına, yani vahayrılıktan sonra genç yargıcın iskclede emekfiye, onur, hak, hukuk kavramları şi doğaya katılır, onlarla uzakiaşır gider. eşi ve çocuklarıyla karşılaşması, çok drayüklenmiştir. matik Tbir an oluşturur. "Ayıp olan; milletin çog'unlug'u sefalet Dağlarca: "Neden herkes güzel olmaz / Yaşamak bunca güzelken?" diye sor"Karısı, çocuklannın ellerinden tutçekerken, herkes ülkenin topyekün kalmuştu bir şiirinde. Biz de buna benzer muş, iskelede bekliyordu. Oğlu ve kızı bir kınması için çaltsırken, insanlann kendiyas büyümüslerdi. Mutluluktan ağlamalerini düsünmesi, kendi lükslerine önce bir soru sorabiliriz: Ideal yaşam ve doğa ya basladı. Dördü birbirlerine sarıldılar.' lik vermesi olurdu. Bu yüzden, zengin bi düzcni insanoğlu dışında mı gerçekleşi J CUMHURİYET KİTAP SAYI 388 SAYFA 5