Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Vitrindekiler m Türkçedeki Yabancı Sözcükler Sözlüğü / Ali Püiküllüoğlu / Arkadas Yaymları / 430 sayfa. " Ahlatın iyisini ayılar yer" atasözümüzdeki ahlat, Türkçe bir sözTURKÇEDEKI cük mü? Ya "adam scn de" deyiYABANCI mindeki adam, o da mı Türkçe SÖKUKUR değil? Badana, baston, bavul, beSÖZLÜĞÛ be, berber, bezelye, dalavere, damacana, demet, efcndi, fasulyc, fener, gaf, gübre, halat, haydut, kalas, paçavra, papatya? Bunlar gibi çok sık kullandığımız daha nice sözcük var ki, Türkçe değil. Türkçcye girmiş, yerleşmiş sayılabilccek binlcrcc sözcük yanında, seyrck kullanılan binlcrcc yabancı sözcüğü, toplu olarak bu sözlükte bulacaksınız. Son yıllarda Türkçe, Batı dillerinin yoğun bir saldırısıyla karşı karşıyadır. Günlük yaşamında rastladığı yabancı sözcüklerin anlamlarını öğrenmek isteyen ya da varsa Türkçelerini kullanmayı düşüncnler için, bu sözlüğün sağlam kullanışlı bir başvuru kaynağı olacağına inanıyoruz. Okuma Üzerine / Marcel Proust / Çev: Istk Ergüden / Dencmc / Nisan Yaymları / 110 sayfa. Proust'un yaşamının farklı dönemlerindeki okumalarıyla örneklendirerek renklendirdiği, okuma üzerine bir dencmesi. Okumak Proust için bir dostluk biçimi, metnin yazarıyla kurulan bu dostluk tüm dünyevi kaygılardan saygıda kusur etme, nezaket, çıkar vb uzak olduğu için en sağlıklı dostluk biçimlerinden biri. Çocukluk okumalarını anlatırken, kimi zaman okunan metinlerin dış etkenlere boyun cğişini ve bunun sonucunda metnin kendi heyecanı dışında yaşanan bir dolu heyecanı anlatıyor Proust. Metin boyunca hcr anlarını bcraber yaşadığımız, dost olduğumuz roman kişilerinin, metnin sonuna doğru yazarın, "Ve bundan yirmi yıl sonra..." vb. sözleriylc acımasızca uzaklaştırışının yarattığı garip hüzün... Kitabın son sayfalarını ertesi güne bırakamayıp, geceleri okumak yasaklandığı için herkesin yatmasını bekledikten sonra gizliden gizliye mum ışığında okumanın verdiği belirsiz heyecan... Işık Dağı / llaydar Ersöz / Roman / Yol Yayınları / 20H sayfa. Almanya'da parlayan genç Türk IŞIK DAĞI yazarları kuşağından Haydar Ersöz'ün ülkemizde yayımlanan bu HAYDA* IISÖZ ilk romanı, özellikle şu yönüyle Türk edebiyatında apayrı bir yer kazanmaya aday: Sürükleyici bir gerilim ve aşk kurgusu içinde, Alevi evren görüşü ve yaşam biçimi, çağdaş bir anlatıcının yorumu ışığında büyüleyici bir biçimde göz önüne seriliyor... Suyu kendine örnek alan bir dünya ve yaşam anlayışı bu... Su kadar yumuşak ama dağları yerinden oynatabilir. Sel olup her şeyi yıkıp sürükleyen su kadar güçlü ve zaptedilmez... Ayrıca kuru söyleme gerek bırakmayan, tümüyle anlatı yapısına yedirilmiş bir devlet analiziyle karşılaşıyoruz. Kurmacanın başkişisi olan ve devleti temsil ettiğine inanan, tecavüzcü polis de devletin bu çehresiyle yüzleşmek zorunda kalıyor. Ama önünde, o ana dek hiç farkında olmadığı bir YOL beliriyor... Bende Mahfuz Fotoğraflar / Muhsin Kıztlkaya / lletişim Yayınları / 200 sayfa. Muhsin Kızılkaya, 1960'ların başında doğan, yani bu toplumun gitgide daha büyük bir hızla çöktüğü; sarsıntılarla direnişleri, umudu ve düşkırıklıklarını, kanla gülü, kurşuni zamanlarla şürin çırpınışını iç içe ya SAYFA 16 da art arda yaşadığı yıllarda büyüyen bir kuşağın yazarı. Bu dağdaBende ğalı süreci insan portreleri, ilginç mahfuz "cins" insanhayat hikâycleri üzefotoğraflaj rindcn bir film gibi anlatıyor. l'onda kâh Hakkari dağları, vadileri var, kâh Istanbul'un tarihi silüetleştiren, şimdi ve geleceğe koşullu uğultusu. Nesli tükenen geçmiş zaman insanlarından, kayıp halkların son kalıntılanna, geleneğin kıskacıyla yenilenme yeteneği arasında yol arayanlara kadar "keşke tanısaydık" arzusu uyandıran yığınla "sıradan" insan... Ama bunların yanısıra çoğumuzun, herkesin "tanıdığı" isimlerin iç ısıtan bir sevecenlikle çizilmiş portreleri... Çoğu yerlerinden kan sızıyor olsa da bu memleket vc yakın dönem panoraması yine de umutsıızluk değil yaşama ve yaşatma aşkını hissettiriyor. Kan ve kan akıtanlar bu aşk ve azimden güçlü olamazlar çünkü. Otomatik Piyano / Kurt Vonnegut ]r. / Çev: Irma DnlanogluÇımen / Metis Bilimkurgu Yayınları / III. Dünya Savaşı sürerken, insanlara hiç gerek kalmadan üretim yapmanın yolu bulundu. Sorun şu: tnsanlar ne yapacak? "Bu şarkıyı senin şerefine çaldım, Doktor" diye bağırdı, Rudy gürültüyü hastırarak. "Bitene kadar bekle". Rudy, antika enstrüman sanki en son teknoloji harikasıymış gibi davranıyor, heyecanla inip kalkan tuşların ardından seçilebilcn müzik kalıplarını gösteriyordu: Titremeleri, bütün kuşların akordiyon gibi hareket ctmesini vc bas tuşların ağır ağır, düzenli inip kalkışlannı, "Bak şu ikisinin inip kalktığını gördün mü doktor! Tıpkı bir adam çalıyormuş gibi. Şunlara bak!" Müzik tam beş sentlik bir eglence sunmuş havasıyla birden sustu. Rudy, hâlâ bağırıyordu: "Insan bir tuhaf oluyor değil mi Doktor, şu tuşların inip kalktığını seyrederken? Sanki bir hayalet oturmuş yüreğini döküyor gibi." Hz. Ali'nin Şiirleri / Çeviren: tsmet Zeki Eyuboğlu / Pencere Yayınları / 173 sayfa. t ı M i M l ^' k e n d ' adına yayunlanan düz' c i İ D i B D ! yazılarında olduğu gibi, şiirde de ŞIIHLem öğütçü, yolgösterici, eğitici bir anr* layış sergiler. Arapça'nın bütün anlatım olanaklarından yararlanır, sözcük oyunlarına başvurur, şaşırtıcı imler, imgeler üretir, bir yerde de çağında yapılan uygunsuz işlemleri sergiler. Sözgelişi Gadiri hum denen ycrde, Muhammed'in ölümünden sonra kendisini görevlendirdiğini, imamlık onuruna kendisinin geçmesini istediğini açık bir dille vurgular. Onun işlediği konulara gelince: Sevgi, dine bağlılık, yiğitlik, erdem, din savaşları bg. sorunlar ortaya konur. Eski Arap şiirinin, özellikle Islam öncesi dönemin, bütün gelenekleşen çizgisini izlemekten geri kalmaz. Dahası Ilkçağ Yunan şiirinin öncülerinden olan Hesiodos şiirlerinde tarımla, günlerle ilgili konulara değinir, günlerin özelliklerini gizemlerini anlatır: Insan bilimle, dcğer kazanır daha çok, düşman kesilir bilene bilmeyen önemi yok. / Kaçın arkadaş olma bilgisizle sen, bilgini bilgisizdir öliime götüren. / Tükenmiş sevgisi dünyanın içi boş demek, ne doğruluk var ne bağlılık ne dilek. Din Laiklik Çatışması / Emilc Zola / Çev: Erdoğan Alkan / Toplumsal Dönüşüm Yayınları / 518 sayfa. trtica; saltanatını, eğitimi cle geçirerek kurar ve böylece kökleşir. Okullarda beyinleri yıkanan genç kuşaklar, yönetimde görev aldıklarında ülke çıkarlarının değil, şeriatın sözcüleri olurlar. (leçmişin I'ransası günümüz Tür kiyesinin aynası gibidir. Fransa'da, kiliselerin, nıanastırların ve tarikat vakıflarının çok sayıda okulları vardı. Papazİar, keşişler ve rahibelerden oluşan öğretmenler, bilimden çok şeriat öğretiyorlar ve öğrencilerine "Sizler Fransa'nın çocukları değil Rab Isa'nın koyunlarısınız. Ne mutlu beyni yoksullara!" diyorlardı. Sivil okullarda da eğitim yapılıyordu. Ama, sade halk, ya "dini bütün"lerin, daha dürüst, anayaataya daha saygılı yetişeceklerine gerçekten inandıkları ya da papazların hışmına uğramaktan korktukları için, çocuklarını genelliklc dini okullara gönderiyordu. Zaten din sivil okullara da sızmıştı, sınıfların duvarlarında haçlar asılıydı. Kızlar on iki yaşına basınca Kudas Ayini'yle Mesih lsa'ya adanıyor, Kurtarıcı'nın tinsel karısı olııyordu. Yasak yemişi yedirip erkeği, Adem'i de günaha sokuş Cennet'ten kovdurduğu ve ay hali gördüğü için, yaradılıştan suçlu ve kirli sayılan kadınlar, daha bir telaşlı, kiliselerden çıkmıyorlardı. "Günah çıkarma" kurumu sayesinde rahipler ailenin bütün sırlarını öğreniyordu. Din, yalnızca cve değil, kankocanın yatağına bilc girmişti. P i r e o t u / Abdülkadir sayfa. Paksoy / Karşı Yayınlar /12i Abdülkadir Paksoy, düzyazılarını topladığı bu kitabında okııru şiirle örülü bir yazmsal evrende geziye çıkarıyor... Geziler, anılar, kitaplar, toplum sorunları üzerine yazdığı denemelerinden ve gazete yazılarından oluşturulmuş bu seçme yazıları okurken yazarın şiirli sesinin her şeye karşın size eşlik ettiğini görecek; şürin vc şiirsel duyarlığın ele aldığı her konuda alttan alta aktığını; sizin ikliminizi de etkilediğini sezinleycceksiniz... Neden Avrupa Tarihi / Huri hlamoglu (Derleyen) / tletısını Yayınları / 173 sayfa. Elinizdeki bu kitapçık, tarihin ne kadar eğlenceli olduğunun, olabileceğinin küçük bir kanıtı. Huri Islamoğlu'nun çerçevesini çizdiği, Avrupa tarihinin değişik veçhelerinden yola çıkan üç tebliğ etrafında yürütülen tartışma, Avrupa tarihinin özelliklerinden çok fazlasını sunuyor. Modernliğin tarihsel gelişme süreci ve bu süreçte Avrupa'nın ne ölçüde benzersiz/biricik olduğu meselesi, sürekli etrafında dönülen tartışma odağını oluşturuyor. Kitaptaki üç yazı da, bu genel tartışmayı değişik açüardan tahrik etmeye müsait: John A. Hall, Batı'nın "tarihsel üstünlüğünün" sırrını, modernöncesi dönemde Batılı devlet / imparatorluk yapılan ile Doğulu (Çin) devlet /imparatorluk yapılannı kıyaslayarak çıkarsamayı dcniyor. Paul Langford, modernlcşme sürecinde Ingiltere'yi Kıta Avrupası'ndan ayıran ve avantajlı kılan özellikleri ele alırken, muhafazakârlık/gelenekçilik ile modernitenin bağdaşmasının ilk tarihsel verilerine işaret ediyor. Derek Sayer, Çek ülkesinin ve kimliğinin Avrupa tarihindeki ve yerleşik Avrupalılık bilincindcki marjinalleştirilişi tcspit ettikten sonra, Prag'ı alternatif bir Avrupa tarihinin odagı olarak sunuyor. Böylelikle, Avrupa'nın ve Avrupa tarihinin yekpare olarak ele ahnmasının sınırlarına en az Prag şehri kadar etkileyici bir üslupla dikkat çekiyor. Neden Avrupa Tarihi? önemli teorik sorular içeriyor, ama en az bunun kadar önemlisi, tarihin "eğlenceli bir öğretmen" olma vasfını hatırlatıyor. NEDEN AVRUPA TARİHİ? Sürgünden Çankaya'ya Vitrin'de 199119921993/ Yavuz Donat I Ümit Yayıncılık / 323 sayfa. Yavuz Donat'ın "Vitrin"inden yine geçmişe, 19919293'ebakacaksınız. 1991 sonundaki seçimlerle DYP birinci parti olıır, "altı kez giden Demireİ, yedinci kez", SHP ile kurulan koalisyonun başCUMHURİYET KİTAP SAYI 388