Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Hasan Fehmi'den, Metin Göktepe'ye 'Kırılan Canlar' üü Gökyüzüne doğru kuvu kazmak "Veşaire... Veşaire"de ve "Istanbul'un Nâzım Planı"nda girdiği yazı hattının "Kırılan Canlar "da rayına oturduğu süreç, Sunay Akın'ın toplumsal sorunları yazınsal etkinlik potasında yoğurup, açık sanatçı tutumunu da ortaya koyduğu bir süreç olarak göze çarpıyor. "Kırılan Canlar"da Metin Göktepe olayı onun için sadece bir duyarlıhk sorunu olarak kalmayıp, kendinden önceki ve sonraki pck çok benzer olayı da kapsayan ve aydınlatan bir nitelik taşıdığı için öne çıkıyor. CEVRİYE AYDIN ££ T ğneylc kuyu kazmak" deyimi, I nalkına karşı sorumluluk biJL linciyle yazan düşün vc yazın insanlarının uğraşları için yerinde bir dcyimdir. Elbette diğer dallardan sanatçıları ayırmadan. Insanlığın ve onun bir parçası olan yaşadığı ülke halkının aydınlanması için verilen uğraş bir bakıma iğneyle kuyu kazmaktır. 1leri görüşlülük ve sabırla, sevgiyle, heyecan ve azimle, kimi zaman çileyle sürdürülebilen bir iştir. Bu uğraşın Sunay Akıncası kalem ucuyla kuleler inşa etmektir. Kız Kulesi'ni Şiir Cumhuriyeti ilan edenlerden birinin Sunay Akın olması raslantı değildir. Onun gözlem alanından ve 'fişleme'sinden dünyanın hiçbir yerinde kurtulamayan kulelerle yazma uğraşı arasında bilinçli ya da sezgisel bir bağ vardır. Ona görc "öncmli olan, düşünce özgürlüğünün, insan haklannın üstünc gönderilen yıldırımlara karşı paratoner görevini yerine getiren bir yazar olmak"tır. "Paratoner görevi" de en iyi kulelerden yerine getirilebilir. Sokaklar, binalar, insanlar, kitaplar, kitaplarda yer alanlar, bugiin yok olanlar veya yaşamayanlarİa, yaşayanlar, akla gefcbilecek her şey ile yine insanlar arasında titizlik ve ustalıkla örülen bağlardan, çağrışımlardan kurulan kulelerdir, onun yazıları. Tarihin derinliklerinden çıkarılanlar ile güncel olanlar ilginç bir ilişkiyle karşınıza çıkar. O, kalemle tersinıîen, gökyüzüne doğru kuyu kazmaktadır; yere bakanların değil, ileriye bakanların gördüğü.. "Kırılan Canfar", Tüıkıye'de gö/.altında işkcncenin, işkenceyle ölümlerin, faili meçhul cinayetlerin, kayıp ve yerinde inlazların çctelcsinin tutulmasının bile zorlaştığı bir dönemin; gerek sorumlulan gerekse kurbanları açısından tarihteki bcnzerleri, çağdaşları ve şiire uzanan etkileriyle gözler önüne serildiği bir kitap. Yazıldığı gün için ifade ettiği anlamı aşan kalıcı dokusuyla, olayların ve bilgilerin belleğe kazındığı bir kitap. Bütün 'kırılan canlar'ı en iyi karakterize eden Rvrensel gazetesi muhabiri Metin Göktcpc'nin ölümü, kitaptaki yazılardan çoğunda sözedilen bir konu. Ancak, sadece hunharca işlenen bir cinayetin bıraktığı derin etkiler dolayısıyla değil, bütün ölçüde gerçeklerin çarpıtılması ve gizlenmesi yoluyla yürüyen bir yönetim biçiminin, bakışları geriye çevirerek bir yönetim gelcneğinin devamı olduğunu gösterme bilintivle işleniyor. Bunun yanında sözü edilmesi gereken, bu 'işleme' sanatmın tamanen Sunay Akın'a özgü nakış ve motiflerle gerC U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 3 7 7 olanağı bulan bir etkinlik olarak kalması sorunu ile yaygınlaşması, kitlelere ulaşması olanağı arasında kurulan köprüye dikkat çekmek gerekiyor. Sunay Akın bu köprüyü; sanatsal düzeyden ödün vermeden, yüzeyselliğe ve güncel olanın çekiciliğine kapılmadan, olayların kendince ve okur taralından da okuyunca aynmına varılan önemli unsurları üzerinde zekâsının inceliğiyle bütün birikim ve tecrübesini işleyerek kuruyor. Okurların gözünde ve gönlünde yazarın yeri pek çok ölçüye göre değişen bir özellik taşır. Bu değişen ölçülerin her biri için belki de önem taşıyan tek değişmeyen ölçü tlilin kullanım biçimi yoluyla kurulan iletişimin düzeyidir. Sunay Akın'ın ya/.ılarınm çok değişik kesimlerden geniş bir yelpaze olıışturan bir okur kitlesine ulaşabilmesinin önemli nedenlerinden biri de iletişim kurmadaki ustalığııiır. Kitle iletişiminin neredeyse sadece televizyon ve basın tekellerine kilitlendiği günümüzde, düşünmeyi, okumayı araştırmayı gereksiz bir uğraş olarak dayatan bir anlayışın egemen kılındığı, üstüne üstlük düşünceyi ifade etmcnin, yazmanın işkenceyle adam öldürmck daha şiddetle cezalandırıldığı koşullarda Sunay Akın'ın yazıyı ortaya çıkaran araştırmacı yönü de yazdıkları kadar önem taşıyor. Bu yolla tarihi güncelleştirmesi, şiiri güncel olaylar ve çağrışımlar yoluyla gündemimize sokması ve her ikisi güncel olaylar ekseninde okuyucuya taşıması, sanatın, edebiyatın; üreten, emeği ile yaşayan, baskı ve haksızlıklara karşı çıkan ve mücadele eden, emeğin değer bulduu insanca bir yaşamı özleyen insanlara buluşmasının güzel bir örneğini sunuyor. 6 Nisan 1909 akşamı Galata Köprüsü'nde öldürülen gazeteci Hasan Fehmi ile açılan "Kırılan Canlar" 12 Eylül faşizminin 17 yaşındayken darağacında katlettiği Erdal Eren'in sözıeriyle kapanıyor. Biz de yazımıza son noktayı Sunay Akın'ın yer göstericiliğiyle koyalım: "Susurluk'taki kazadan sonra gözler önüne serilen DevletPolisMafya işbirliğinin ardından toplumun geldiği yer Erdal Eren'in yapmış olduğu savunmanın son sözlcridir: 'Bir gün mutlaka sizin yerinizde halkımız olacak, sizi ve koruduğunuz düzeni yargılayacak ve doğru karar verecektir." • Kırılan Canlar / Sunay Akın / Çınar Yaytnlart / 159 s. Televbyon ve basın tekelleri Faili meçhul cinayetler çekleşiyor olmasıdır. Onun şairce kazıları, görünenın ötesine yönelttiği bakışlan olmasa, Metin Göktepe belkı unutulmayacak ama, Göku pe'nin "ölümü hakeden bu terörist" imajıyla tanıtılm.ı çabalan, apaçık bir cinayetin Yıldırım Çavlı gibilerim ı haklı gösterilme çabalan bc lirli öıçülerde etkili olacak; onun emekçilerin hak ve özgürlük mücadelesinin mütevazı bir neferi olarak gerçeğin peşinde koşan, çevresindeki insanlarla sıcak ilişkiler içinde, bu ülke halkının ezici çoğunluğu gibi yoksul ama sevgiyle gülümsenecek bir çocukluğu, Yıîdırım Çavlı gibi eceliyle ölme haKİcı olan bir insan olduğunu bugün ve ydlar sonra anımsamak kolay olmayacaktır. Metin Göktepe ve benzer cinayetlerin kolaylıkla tezgahlandığı kuytu köşeleri aydınlatan ipuçları, dava dosyası için delil sayılmasa da "Kırılan Canlar"da sorumlularının halkın gözündc mahkum olmasına yetecek ölçüde yer alıyor. Daha ilkokul müfreuatından başlayarak, genel doğruları bile çarpıtmaya girişen bir politik kültür anlayışının "göz göre göre" işkence ile öldürmeye uzanan uygulamasının köşe taşlarını oküjturan portrelere Sunay Akın'ın yakaladığı ilginç noktalardan baktığımızda her şeyin elbirliği ve bütünlük içinde kotanldığını görüyoruz. Bu bü tünlüğü, kirlenmemiş cmckçi ellerle oluşturaca^ımız başka bir elbirliğiyle tarin sahnesinden kovabileceöiınizi de.. Ülkcmizde yaşananlarla vahşetiyle lanetlenmiş Hitler faşizmi arasındaki paralcllikleri yaşamın küçük ayrıntılarında kesfetmek, kimi zaman ciltler dolusu tarih bilgisinden daha öğretici olabiliyor. Almanya'da Hitler iktida ra geldiğinde astırdığı "Sevmiyorsan Ayrıl!" yazılı pankart ile bir sürc önce sokakları süsleyen MHP imzalı "Ya Sev Ya Terket" yazıh pankart ara^ sındaki uyumu keşfedip, gözler önüne sermekten daha iyi ne anlatabilir faşizmin uluslararası akrabalıfiını ve bugün ülkemizdeki sözcülerinin gerçek yüzünü?! Tarihin bifincinin çarpıtılmasının devasa bir medya mekanizması tarafından soluk aldırmaksızın sürdürüldüğü bir dönemde Sunay Akın, köklerindcn kopar tılan tarih bilincini kendinc özgü yöntemiyle kökleri ile bııluşturuyor. "Veşaire... Veşaire"de ve " l s t a n b u l ' u n Nâzım PlanT'nda girdiği yazı hattının "Kırılan Canlar"da rayına oturduğu süreç, onun toplumsal sorunları yazınsal etkinlik potasında yoğurup, açık sanatçı tutumunu da ortaya koyduğu bir süreç olarak göze çarpıyor. "Kırılan Canlar"da Metin Göktepe olayı onun için sadece bir duyarlıhk sorunu olarak kalmayıp, kendinden önceki ve sonraki pek çok benzer olayı da kapsayan ve aydınlatan bir nitelik taşıdığı için öne çıkıyor. Bir hukukçu, bir gazetcci veya hcrhangi bir meslekten işliişsiz bir insan olarak Metin Göktepe cinayetinin davacısı olmak nasıl bir özsavunma niteliği taşıyorsa, böyle bir yaşama ortamını halka reva görenlere karşı koymak da kendimizi, duruşumuzu belirlediğimi bir nirengi noktası oluşturuyor. Bu bakımdan bir şairyazar olaratc Sunay Akın'ın bu olay üzerinde iz sürmesini sadece yazın çevresinin ilgi odağı içinde kalacak bir yazınsal etkinlik olarak görmek mümkün değil. Aksine yazınsal etkinliği, güncel, uönemsel ilgi odağı durumundaki bir olayın tararı, davacısı kılmak gibi doğrudan doğruya sanatın toplumsal yaşamdaki işlevine ilişkin yakıcı bir gereksinime yanıt veren bir eylem söz konusu. Burada, yazınsal eylemin sınırlı bir çevre içinde dolaşım SAYFA 7