Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kapak konusunun devamı. tır. Yapıtın gerçekte ikinci cildi olan Çıçek Açmış Genç Kızların GölgesınJc iki ciltten oluşan birinci kttaptan biçim ve dil anlayışı bakımından oldukça farklı. Ro/a Hakmen de Proust'un zengin sözcüklü, uzun sözdizimscl yapılı dil anlayışına bağlı kalmış, günümü/ Türkçesiyle olsun kaygısıyfa, Fransızca karsılığı olan, eski ama anlaşılabilir sözcükleri bir yana bırakmamıij, metne ya/arın biçemine uygun yumusaklığı, kıvraklığı, akıcılığı, sürckliliği, natta clurgunluğu ve boğuculuğu da yerebilmiştir. Proust'un hemen her sayfada örtük ya da belirgin, çcvirisi neredcyse olanaksız muziplikleri de zaman zaman çeviriye yansıyabilmiş: Örneğin romancı kimi zaman kcndı yarattığı bcnöyküscl anlatıcıyla, benöykiisel anlatıcı da hem kendisiyle, hem de çevresindeki kahramanlarla ince ince alay eder. Marcel Proust, romanında özellikle Paris soylularının, kent soylulannın bctimlemcsinde kullandığı kültürcl ve Umbcrto Eco'nun deyimiylc ansiklopedik göndergelerin (yer, zaman, kişiler ve kullandıkları dil, yazın, müzik, resim, tiyatro, siyaset...) romanın anlaşılmasında çok önemli işlevi bulıınmaktadır. Karaosmanoğlu ve Baydar'ın daha önce yaptıği gibi bu kültürel ve ansiklopedik göndergeler Çıçck Açmı$ Cieıi(. Ktzların Cjölgcsınae'dv açıklanmıs, olsaydı roman daha iyi anlaştlır, daha büyiik keyif vcrirdi. Eğer, üçüncü cilt (Guerman/e'ların Yakasından), yayımlanmadan önce, (Nisan'da yayımlandı) birinci cilt Roza Hakmen'in çevirisiyle yayımlanırsa, hem bir başyapıtın niçimsel ve dilscl bütünliiğü sağlanmış, hem de çevirmenin büyiik emeği gerçek değerini bulmuş olur. Çağdas Batı ya/ııııniiı en önemli yazarlarınuan biri, belki de en önemlisi olan Marccl Proust, günümüzde bile benzersiz kalan romanıyla, dil yapısına, yazın ve sanat anlayışına en çok göndcrme yapılan bir yazın adamı. Kişiliği, yasamı, beğenileri hakkında çıkarılan pek çok soylentinin, yapılan doöru yanlış, eksik kapsamlı, yanlı yansız birçok araştırmanın arkasında bir yapıta adanan yaşamın, bir yaşamı içeren yapıtın gerçeklıöi ılurmaktadır. Proust bu kadar çok ve çeşitli kişiyi, ya^am biçiminı, olayı, çevreyi, imgeyi, sanat yaklaşımını, konuşmayı şakayı, acıyı, mutluluğu, düsünceyi ince ve keskin bir alaycılık anlayışıyla bir başyapıta dönüştürmüştür. Proust'un romanının çok zor okıınduğu gerçek mi? Sonuna gelmeden başı unutulan, bir türlii bitmek bilmeyen tümcclerin varlı^ından söz edilmesi yaıtı okıımayanları ürkütmektcdir. Oysa ir kere başladıktan sonra Kayıp Zamanın Izınde kcyifli bir okuma uğraşına dönüşür. Çiinkü roman kapalı, anlaşılması zor bir yapıt değildir; tam tersine yazar hep açık, seçik anlatım kaygısını taşımıştır. Bu kaygıyla da tümcclcri uzayıp gitmiştir. Yaradılışından gelen muzipliği ve alaycılığı, keskin zekâsı, ayrıntıya olan aşın düşkünlügü, uzun bir zaman olusturduğu sağlam dil ve yazın bilgisi, ÇOK özel yazın yeteneği bu uzun tümcelerin, dolayısıyla da yapıtın tözünü oluşturmuştur. Proust un on yılda hiç ara vermeden, araştırmalar, gözlemler yaparak, büyük bir titizlikle, sürekli, düzelterek, değiştirerek, ekleyerek yazdığı bu romanı iki günde okuyup, tadına varmak zor, hatta olanaksızdır. Belki de en zoru başlamak, ancak yirminci sayladan sonra, okur romanın dünyasına girer, kimi kahramanlarla suçortaklığı oluştıırur, kimine kızar, ki•* 2. Kayıp Zamanın tdnde Marcel Proust mine acır, geçmişlerini, yaşadıkları ortamı tanır; bu sırada da kullandıkları kendine özgü dili öğrenir, tümcclerin uyumuna, akışına alışır. Yazar 1871 yılında ta^rjlı küçük bir esnaf aileden gelen içten, saölam bilimsel anlayışı olan, çalışkan, başarılı bir lıp doktoruyla, çok zengin bir Mıısevi bankacının duygusal, güzel sanatlara düşkün, yumuşak başlı, Paris'te büyümiiş kızımn ilk çocuğu olarak dünyaya gelir. İkinci çocuk, Proust'u çok sevcn, çok iyi anlayan, tüm yaşamı boyunca ona hem destek olan, hem uzak kalmayı başaran Robert Proust, babasının yolundan giderek, başarılı ve ünlü bir doktor olacaktır. Yaradılış bakımından daha çok annesine benzeyen, annesi tarafından neredeyse şımartılan Marcel ise, sağlam bir bilimsel egitim almasını isteyen babasından hep uzak kalacaktır. Proust, babasının doğduğu, çocukluğunu geçirdiği llliers (KZl'de Combray; bu kasaba bugün hem gerçek llliers, hem de kurgusal Combray adını Kayıp zamanın izinde C 3. Bir Başyapıta Hazırlık taşımaktadır) ile Paris'i birlestirir. ü n ya^ındayken ortaya çıkan psikolojik ve alerjik kökenli astım hastalığı tüm yaşamını değiş.tirecektir; çiceklerin aetığı banarda, ekinlerin biçıldiği yaz günlerinde, sisli kış günlerınde dışarı çıkamayacak, tozlu ortamlarda bulunamayacaktır. Zaten bu nedenle de ilk ve son işi olan Mazarine Kütüphanesi'ndcki görevi sırasında rapor alacak ve bir dana da hiç çalışmayacaktır. Bu hastalık olgunluk döncminde istemediği kişilerle, ıstemediği yerlerdeç istemedif*i saatlerde bulunmaması, odasına kapanıp, yatağında romanını yazması için geçerli bir bahane olacaktır. Bir doktorun oğlu ve bir doktorun kardeşi olmasına karşın, hastalıgının uzmanı kendisi olacak, çoğu zaman tehlikcli ve garip ilaçlar kullanacak, hatta yapıtına yararlı olacağını düijün düğü denemeler yapacaktır. Yazar, KZl'de de doktor ve hasta pck şok kahraman yaratmıştır: Percepied, (.ottard, Du Boulbon, Dieulafoy doktor; benöyküsel anlatıcının (ve kahraman) kenclisi, halası Leonie, anneannesi, Bergotte ve Swann hasta kahramanlardır. Bazı yazın ele^tirmenleri yazarın kimi zaman boğucu bir hale gelen biçemini hastalığına bağlamaktadırlar. Böyle bir varsayım geçerli olsa bile, kriz öncesi ve sonrası romancının çok yorgun dü^tüğü, konuşmaya gücü kalmadığı bir gerçek. Belki de bu nedenle Proust o kadar çok yazdı. Ortaokul ve liseyi Paris'in en seçkin öğretim kurumlarından biri olan Condorcet Lısesi'nde tamamlar, ancak annesinden ayrı olmak onu öyle mutsuz eder ki, hastalık bahanesiylc okula olabildiğince az eider. Matematikte çok kötü, yazın ve felsefede çok başarılı bir öğrcncidir. Daha o zaman bir yazar olmayı aklına koyar. Liseyi bitirdikten sonra, onsekiz yaşında askere gider. Kendi anlatımıyla yaşamının en mutlu dönemidir; her nedense bu sırada hastalı^ı ona hiç sıkıntı vermez. Daha sonra Siyaset Bilimlcri Yüksekokulu'nu bitirir. Babası hukukçu, annesi ya yazın, ya sanat adamı olmasını istemektedir. Proust ikisinin arasında kalsa da kendi eğilimi doğrultusunda bir romancı, hem de büyiik bir romancı olmayı başanr. Ondokuzuncu yüzyılın sonlarında, yirminci yüzyılın başlarında Paris'te CUMHURİYET KİTAP SAYI 377 SAYFA 4