Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
(etkenfailneden, maddesel neden, formcl neden, ereksel neden) ve varlığın olabilirliktcn (kuvvc halinden), sotııut gerçekleşme (fiil) haline geçtiğini ilcri süren kuramını da açıklamış oluyordu. Özün somut bireyc içkin olarak düşünülmcsi, lelsefi düşüncenin gelişinıi açısından büyük önem taşıyordu. Gerçekten de bütün relsefe tarihi, evreni ve insanı, aşkın, yani doğaüstü, mutlak ve bağımsız bir ilke ilc evrene içkin bir ilkc bakımından açıklamanın arasındaki bir mücadele olarak görülebilir. Aşkınlık, dinsel düşüncenin özü ve temelidir. Felsefe, akılsal ve mantıksal bir düşünce olarak, aşkınlığı dünyanın içine çekmeye ve yüzyıllar boyunca "hizmetkârı" olarak görüldüğü tanrıbilimden sıyrılmaya çalışmıştır ve felsefenin kimliğini kazanması, bu mücadelede aranmalıdır. Aristoteles, Platon'un aşkın varlıklar olan Idealarını eleştirirken ve tözün somut birey olduğunu ileri sürcrken felsefeyi dünyalaştırmaya yöneliyordu. Tanrıbilim geleneğinden geldiği halde Ilegel, çok daha sonraları, tinsel varlığı tcmel olarak ele almasına rağmen, içkinlik özelliği taşıyan bir sistem ortaya koymaya çalışmış ve Karl Marx tarih ve toplum düzeyindc, felsefenin dünyalaşmasından vc dünyanın fclsefeleşmesinden söz etmişti. Modern felsefedc Nietzsche'nin görüşlerinin, "Tanrının ölümü" temasının ve tanrıtanımaz varoluşçuluğun da aynı doğrultııda yer aldığını söyleycbiliriz. Böylece, lelseH düşünce, evreni ve insanı, kendisine dönerek ve sadece kendi içinde açıklamaya yöneliyordu. Ne var ki, dinin ve tanrıbiliminin insan düşüncesindeki çok derine işlemiş etkileri, en ünlii felscfe tarihi kitaplarında bile kendini hissettirmiştir. Nitekim Aristoteles denince, akla ilk gelen, onıın ortaya koymuş olduğu ve hem Doğu hem de Batı Ortaçağ'ında dinsel ve tanrıbilimsel görüşleri dcsteklemek için bir araç olarak Kiıllanılmış olan formel mantığıdır. Oysa Aristoteles'in gerçek felsefesini, Aristotelesçilikten ayırt etmek ve onun tümevarım ve doğa bilimlerine vcrdiği önemi unutmamak gerekir. Bertrand Russell'ın dediği gibi, "Herhangi bir önemli filozofu ve özellikle Aristoteles'i okurken, onu iki açıdan ele almak gerekir: Kendisinden öncekilere vc kendisindcn sonrakilere göre. Kendisinden öncekilere göre Aristoteles'in çok büyük üstünlükleri, kendisinden sonrakilere göre de çok büyük kusurları vardır. Ne var ki, kusurları konusunda, kendisinden öncekiler Aristoteles'ten çok daha fazla sorumludurlar... Aristoteles bir filozof olarak, kendisinden öncckilerin hepsinden birçok bakımdan farklıdır. İlk olarak bir profesör gibi yazan odur; kitapları sistcmatiktir; tartışmaları, belli başlıklar altında bölümlendirilmiştir; meslekten bir hocadır o ve kendisini esinlere kaptıran bir peygamber değildir. Eseri, elcştircl, ince eleyip sık dokuyan ve kupkuru bir eserdır ve Bakhüsçü coşkunun hiçbir izini taşımaz. Aristoteles tutkıılu değildir ve sözcüğün derin anlamında dındar da değildir... En üstün yanı, ayrıntıda ve eleştiride kendini göstcrir" (A History of Wcstern Philosophy, s. 159161, Simon and Schuster, New York, 16. Basım). Onun metinleriyle doğrudan doğruya ilişki kurmak gerçek düşüncelerini tanıma olanağını veriyor ve Metafizik'in Türkçe'ye çevrilmiş olması lelsefesever okura bu olanağı sunuyor. • (1) Parantez ıçındckı sözcükler bizim eklemelerimiz (S.H.). Metafizik / Aristotalcs / Çeviren: Pruf Dr Ahmct Arslan / Sosyal Yayınlar/652s. C U M H U R İ Y E T K İ T A P Brookner'ın romanında kadın kahramanların kcndilerini tanımalan en önemli uğraşlarıdır. Saygınlık, güven ve kurallara uyma görünümünün devamı için yapmayacakları şey, katlanmayacakları aşağılanma yoktur. Bu kendini tanıma sürecinin acı sonucu ise kişiliğin bir duygusal karmaşa ve ona bağlı olarak da bir duygusal çöküntü üzerine inşa edilmesi, yani, edilmemcsidir. Anistoteles'i okurken Anita Brookner'in yalnız kadınlan Yanlıs İliskiler AYSE DİLEK ERBORA H otel du Lac, Providence, Brief Lives, A Closed Eye gibi romanlarıyla tanınan Anita Brookner'ın ele aldığı ve hemen hemen tüm romanlarında işlediği tema olarak izlenebilen kadının yalnızlık duygusu, Alev Bulut Kerimoğlu'nun Yartlış İliskiler adıyla çevirdiği A Misalliance adlı romanının da ilgi odağıdır. Brookner romanlarında genellikle ele aldığı kadın kahramanlarının yaşantılarını irdelerken onların doyumsuz açlıklarının nedeni olarak hayatlarındaki "yoklukları" gösterir. Kendi seçimleri sonucunda kurduklaıı ataerkil aile yapısı, bu kadınlan aradıkları en basit tatmin duygusundan yoksun bırakır. Kısıtlı rolleriyle sevgisiz yaşantılarının bosluklarını doldurmak için yapabilecckferi tek şey töre haline ge tirdikleri giyim kuşamları, sevdikleri için hazırladıkları yemekler gibi önemsiz işlerdir ama ne yazık ki kimse bunların farkına bile varmaz. Yanlış İlişkiler'in baş kahramanı Blanche Vernon da bunlardan biridir. Ondan sıkılan yirmi yıllık kocası Bertic'nin şımarık, kaprisli, çocuksu bir kızın peşine takılıp gitmesiyle yapayalnız ve boşjukta kalmıştır. ü r t a yaşını geçirmiş olması nedeniyle yeni bir hayat kurmasının zorluğunun bilincindedir. Çocuksuz evinde yalnız ve düşünceleriyle başbaşa kaldığında kendi kendine umutsuzca: "Nasıl oldu da hayatım ağların arasından böyle kayıp geçti?" diyc sormaktadır. Blanche tüm yaşamını kocasına, evine adamış; daha da önemlisi onu "saygınlık" ve "onur" gibi soyut kavramlar üzerine kurduğunu sanmıştır. Oysa büyük bir titizlik ve ustalıkla üstlendiği ev hanımı kimliğiyle gcçirmeye çalıştığı yaşamı, bu uğraşın boş kurallarıyla oyalanırken öz Jenctimle geçip gitmiş; kendini özgür, onurlu ve beccrikli olarak tanımlarken bu soyut kavramların boşluğuyla gcnçliğinin acımasızca kaybolup gittiği gcrçeğiyle karşı karşıya kalmıştır. Boş yaşantısını doldurmak ve vakit geçirmek için her gün gittiği Ulusal ResimHeykel Cîalerisi'nde incelediği gizemli, gururlu ve güçlü Mitoloji tanrıları gibi onurlu, kendine yetcbilen bir biçimde, kimsede acıma duygusu yaratmadan geri kalan ömrünü geçirmek istemektedir. \ layatıyla ilgili her konuda olduğu gibi bunu da bir onur sorunıı haline getirmiştir. Nefret cttiği o kendine acıma duygusundan kurtulmak için kendine bir sürü uğraş edinmeye çabalamakta ve böylece dc hayatını daha anlamlı bir hale getirmek istemektedir. llkelerini iyi saptamalı ve onları kavram kargaşasından kurtarmalıdır. Bu amaçla gittiği galcride yaptığı incclemeler ise nayatın çelişkilerini onun gözünün önüne sermekte, sürekli karşılaştığı ilkelerin zıt yönlerini sergilemekte ve nasıl birbirleriyle çatıştığını ispat etmektedir. Yaşam, arzuladığı gibi basit veya tekdüze değil aksine karmaşık ve çelişkilerle doludur. Bu arada hastaneye gelen bir anakızın, komşusu Bayan DuK'ın, hizmetçisi Bayan Elphinston'un, geçmişte kendine hayran olduğunu bildiği lJatrick'in, natta görümcesi Barbara'nın hayatlarını inceler, onların hayatına karışır. Aynı zamanda, yaşamından tümüyle çıkaramadığı Bertie'yle ilişkisi de Kopamamıştır, yalnız gecelerinde özenle hazırlanıp onun gelmesini beklerken düşüncclerinde nep evliliklerinin geçmişi vardır. llişkileri ona hayatta iki zıt eğilimli insan sınıfının varlığını öğretir: Bencillikleriyle başkalarını kullananlar ve iyi niyetlilikleriyle, cömertlikleriyle onlara yem olanlar. Ya onlara bovun eğip parasını, zamanını hatta sağlığını ve daha önemlisi erdemlerin en yücesi saydığı onurunu onlara harcayacak, ya da kendi kendisine yetmeyi başarıp boş hayatını on larla doldurma çabasının hayatını daha da kötü etkileyeceğini kabul ede ccktir. Blanche'ın hayatındakı yoklukları girdiği ilişkilerle doldurma eğilimi onu daha da mutsuz kılmaktadır. Sally'nin konuşmayan kızı Elinor'a annelik yapmak dürtüsü ağır basmaktadır ama ne denli bencil ve düşüncesiz olsa da o Sally'nin çocuğudur, kendi boş hayatını doldurmak için başkasının çocuğunu kullanmanın vanlış olduğunu anİayacaktır. Sally'i kurtarma çabaları bu nedenle onu daha da büyük sıkıntılara sokmaktadır. Kendi hayatını, "cephede savaşa hazır bir asker gibi, dimdik ve sağlıklı kalmaya" çalışma çabasıyla geçirdiği için Sally'nin zayıflığı ve insanları kullanması onun inanışıtıa bütünüyle ters düşüp vicdanmı rahatsız etmektedir. Yine uc Sally'e vardımı bir açıdan ahlaki görev görmektedir çünkü: Onun kanısınca, "Platon onurutı iyi bir yaşamın vazgeçilmez parçası ol uuğunu, hem hazzın hem de akhn insanı ona doğru ittiğini" söylemekte dir. Aklın ve hazzın birleşimini yapabilmek Blanche için en büyük erdemdir. Bu nedcnlc de, Sally'nin akıl olmadan yalnız hayatın hazlan üzerine kıırmuş olduğu yaşamı onu rahatsız etmekte ve Sally'i bu yoldan kurtarmak için uğraşmaktadır, çünkü aynı zamada bu ona kendi doğrularının geçerliliğini de ıspatlayacaktır. Aslında bu karmaşık iliskiler Blanche'ın yalnız hayatının bosluklarını doldurmak için dencdiği uğraşlar olmanın ötesinde, kendisini tanıması ve hayatını bu bilgilerin ışığında yeniden kurmasını sağlayabilecek etkenler olarak da değerlcndirilebilir. Brookner'ın romanında kadın kahramanların kendilerini tanımalan en önemli uğraşlarıdır. Saygınlık, güven ve kurallara uyma görünümünün devamı için yapmayacakları şcy, katlanmayacakları aşağılanma yoktur. Bu kendini tanıma sürecinin acı sonucu ise kişiliğin bir duvgusal karmaşa ve ona bağlı olarak da bir duygusal çöküntü üzerine inşa edilmesi, yani, edılmemesidir. Blanche boş ilişkilerini bir tarafa bırakıp, kocasıyla beraberliğinin tamamen bittiğini kabul ettiği an kendisine yetebilecek bir hayat kuracak, başkaları tarafından sömürülmeye son verecektir, çünkü hiç kimse onun boş ha yatını doldurabilecek kadar onu dü şünmemckte, aksine herkes onu kullanmaktadır. Sonuçta bunu başarabilmek için saçlarını değiştirir, uzun bir yolculuğa gitmek üzere hazırlanır. Parasını, vaktini kendine harcayacak, başkalarının onun hayatını karmaşaya çcvirmesine izin vermeyecektir. Tam öz güvenini kazanmış, biraz korku biraz sabırızlıkla, gecenin yalnızlığına katlanıp yeni bir ünle yeni bir hayata başlamanın hazırlıklarını yaparken birden kapısı anahtarla açılıp Bertie iceri gircr ve geri döndüğünü açıklar. O Kadar basittir; ne bir açıklama, ne bir özür dilemeye ihtiyacı vardır Bertie'nin. Bu beklenmedik ziyaretçi Blanche'ın hayatını değiştirmek için gcrekli olan auımların artık hiçbir zaman atılamayacağının, yoluna kendi kendine devam edemeyeceğinin son kanıtıdır. Ozgür, karmaşasız yaşam artık onun için bir hayal ve hiçbir zaman ulaşamayacağı bir erektir.B (*)Yanlış İliskiler, Telos Yay., lst., Benciller ve cömertler Aralık 1996 (**) Doç. Dr. Istanbul Üniversitesı, Amerikan Dili ve Ed. Bölüm Başkanı. SAYFA SAYI 377 11