Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
şıklıkları gösterıp, anakronizm yapma pahasına da olsa, onu 1400'lü yılların ikinci yarısında, Floransalı Savonarola ile kıyaslar. îkisi de halkın belagat ustalıklarıyla egemenlikleri altına ahyorlar ve siyasi olarak etkiliyorlardı. Floransa'nın o zamanki yapısı gibi o da şehir dışından gelerek oraya yerleşmiş vc toplumsal statüsünde bir gelişme göstermişti. Dominikenlerin retorik çahşmalarını izlemiş ve çok öğrenerek Tkendisini bir belagatçı olarak yetiştirmişti. Sennet'e göre, Lamartine de Savonarola da "özgün düşünürlcr değildi" (s. 293). Kamu hayatını belagatlarıyla ellerinde tutmasını biliyorlardı; ancak biri şair, diğeri ise din adamıydı. Din adamı olarak Tanrı'nın öğretisini konuşmakla görevliydi ve aşkın bir belagatı ortaya çıkarmakla yükümlü kalıyordu, kalabalıkları eyleme teşvik ediyordu; oysa Lamartine bir şair olarak kalabahğı "pasifleştirmeye" çalışıyordu: Rahip dinfeyicilerden yanıt Deklerken, şair yalnızca boyun eğdirmek peşindeydi", diye yazıyor Sennett (s. 293). Rahibin retorik gücü kendi kişiliğinin ötesine ıızanmaktaydı hep; halbuki Lamartine'in yaşadığı dönemde "o an" önemliydi. Iki durumda da izleyici pasif konııma bürünmüştür, ortak olan yanları budur. Bu sorun, zannediyorum, kamusal alan açısından günümüzün sorunlanndan birini oluşturmaya devam ediyor ve hatta benzer örnekleri kendi ülkemizin içinden bilc vercbiliriz. Şair politikacımız 1970'li yıUarın belagat ustası olarak karizmatik lider konumunda, güzel Türkçcsiyle yığınlara umut vaat ediyordu. Giinümüz koşulları değişti, televizyonlarda belagat ustalannın durumu da: Karizmatik din adamlarımız, Savonarola gibi bir ilahiyatçı olarak, bir aktörün etkililiğinde cemaatine belagatla yaklaşmayı biliyor; hatta ağlamaklı sesinin kadanslannı bir aktör başarısı içinde yönlendirebilıyor. Bossuet'nin söylemiş olduğu gibi, "Belagat sizi duygulandırıyorsa daha dindar olmanız gerekir" (s. 294). Gerçekleştinlen şey, Sennetı'in yazmış olduğu gibi, "dışsal tiyatro için sahneyi kiliseden şehre taşımaktı" veya bu, ülkcmizde camii ekran aracılığıyla kamuya taşımaktır. Yalnız belki şöyle bir farkla: 19. yüzyılda, toplum bağdaşık olarak kabul edilen ve bağdaşıkJaştırılmaya çalışılan bir zihniyetin olduğu dö nemc tekabül ediyordu. Halbuki şimdi, bir belagat ustası kendi cemaatini etkileyebiliyor veya bir siyasi parti kamu mckâmnı bclli bir oranda işgal edebiliyor; mahremiyeti kamusallığa getirmeye çalışıyor; ancak, parçalanmış bir "sosyallik" içinde, zorunlu olarak, bu mümlcün görünmüyor; O zaman da tahakküm tehlikesi başgösterebiliyor. Belagatçılann sessiz ve uygar yığınlan iktidarı altına alması, bu şekilde, yüzeye çıkabiliyor. "însan dış görünüşüyle duygulannı ve arzularını üdümlü kdar, atnusal alanda "doğal güdülerini" denetler. Psikologlar toplumda önemli bir statüye sahip olmuştur ve hareketlerinde irade dışı davranış gösterenlerin deli olduğu inancı yaygınlık kazanmaya başlar Normal bulunmayan kendiliğinden hisler korku nesnesi haline girer: Norm dışılık bastınlır ve kontrol altına alınır." f Richard Sennett kitabının son bölümünde mahremiyetle (narsisizm, lusidışılık, yabancılaşma, soğukluk) birfikte kamusal insanın kamu mekânından yavaş yavaş çekilmeye başladığını iddia ediyor. Jürgen Habermas da "Kamusal Mekân" kitabının çeşitli baskılarından birinin önsözünde Sennett'in bu yorumunun yanlış olduğunu yazıyor. Çünkü, kamusal alan demokrasinin ve sivil toplumun koşulu olarak olmak zorunda. Pasifize olan izleyici için Sennett "mültcci ruhuna" sahip olduğunu belirtiyor (s. 325). Kamusal alanda taraf olmak insanlann karşılıklı ilişkilerinde cemaat ruhuna bağlı olması ve toplumlarda ötekilerin yaratılmasıyla ninaileniyor (Zola'nın Dreyfus davasında aldı^ı tavrı bile bu şekilde ele alabiliyor). Cemaat ve kamu o halde taraftarlık yaratarak "kardeşliği" engellcyici bir gücü vücuda getiriyor: Biz ve yabancılar. Kamusal alanın yokluğunda ise, Sennett'e göre, "insancıl olduğu söylenen ideallere" bir geri dönüş yapmak mümkünleşmektedir. Kişiselliğin ve bireyciliğin yükselmesi ise kamu fikrini yok etmektedir. Postmodern dönemlerde kamu alanı zaten yerini televizyon ekranı alanına bırakmaya başlamadı mı? Elektronik demokrasi fikri bile farklı bir "kamusal alan" anlayışının geliştirilmeye başladığını göstermiyor mu bizlere? Bu konuarı tartışan, bizi düşündüren, örneklerini sunan bir kitap olarak "Kamusal Insanın Çöküşü" malzemelerinin zenginliğiyle N. Elias'ın sosyoloji anlayışına yakın bir çalışmayı sunuyor bizlere: Tarihi bir sosyoloji incelemesinin fiili ve hukuki olarak günümüz sorunlarına nazaran ele alınıp yazılması. • Kamusal tnsanın Çöküşü/ Richard Sennett/ Çevıren. Serptl DurakAbdullah YılmazJ Âyrtntt Yayınlan Kamuya Karşı KfşiSBflsşme: MAYIS 1997 SAYI : 138 200.000 LİRA (KDV dahil) Çaglardan kopııpgelen gelenekleri, kendine özgü mimarisi, doğası ve insanıyla bir mozaik... Türkiyemiz Türkiyemiz dergisinin 81. sayısı, özgün araştırmalar, özgün yazılar, özgün fotoğmjlarla yine dopdolu, yinepmlpml1.. • J'tlız VurarAnadolu'da bayvan sembolleri" • Deııiz Yııce "tdil Biret: 'Her zaman bir şey eksiktir.' " • Ktytnet Giray "Mabmut Cuda 'ntn çok özel suluboya çahşmalart: Affabe resitnleri" • Dr Ahnut Ka'mtlGöre»Türk resmindeprimitijler veDarüşşafakah ressamUır" • l'rof. Dr Halet ÇamM"KadirU'de bir amtsal eser: Tarihi Rotna bazilikası BnderGüzey, Alacami" DEMOKRASİYİ KORUMAK / Memet Fuat BUNDAN ÖTESİNE DİLİM DÖNMEZ / Orhan Barlas KAMYON HİKÂYESİ / M. Kemal Adatepe BİR KENT YAZISI / Gürhan Tümer YALAN GERÇEĞ1 / Haluk Cengiz FİGÜRÜN TÜKENMEZLİK KAYNAĞINDA GENÇ BİR SANATÇI : MUSTAFA ÖZEL / Kaya özsezgin ORYANTALİZM VE EDEBİYAT İLİŞKİSİNDE İKİ METİN: AZİYADE VE MISS CHALFRIN'İN ALBÜMÜNDEN / CemalDemiroğlu ULYSSES'İN İÇERİĞİ İLE İLGİLİ ELEŞTİREL BİR GEZİNTİ / Rıjat tnkaya 1997 ŞİİR YILLIĞI ÜZERİNE BAZI BELİRLEME VE ÖNERİLER / Baki Asiltürk ELEŞTİRME... / Hüseyin Peker FRANSIZ ŞİİRİ ANTOLOJİSİ ÜSTÜNE / Hakan Eren Şiir: İskender Fikret Akdora, Salâh Birsel, Başaran, Ruşen Hakkı, Nihat Ziyalan, Nurer Uğurlu, Yeşim Salman, Ahmet Ada, Enis Batur, Müslim Çelik, İnci Asena, Tahir Abacı, Tarık Günersel, Roni Margulies, Metin Cengiz, Mehmet Yaşın, Oğuzhan Akay, Timuçin Özyürekli, Cem Uzungüneş, küçük İskender, Ali Asker Barut, Altay Ömer Erdoğan, Ece Ayk;z. Bu Sayıdaki Ressam : Mustafa Özel. ADAM SANAT Ayhk Sanat Dergisi; Yönetim Yeri ve Yazışma Adresi: Küçükparmakkapı sok No 17 80060 Beyoğlulstanbul;Tel.: (0212) 293 41 05; FAX : (0212) 293 41 08. Dağıtım • BİRYAY A.Ş. ABONE KOŞULLARI : Yıllık (12 sayı) 2.400 (XK) TL. ($ı/r Yıllıfr ıle bırlıkle 3.CKX)(XX) TL ) Allı ayhk 1. 200 000 TL. Yurtdışı 60 DM, Abonc vc Eskı Sayılar Ivın Hesap No • Anadolu Yayrncılık A.Ş adına Yapı Kredı Lovcnt Şubcsı 1191 nolu hcsap • Semiramis Sokııl "Aksanatttı 1997 dönem sergilerl Mustafa Ata, Tayfur Sanlıman, Tomur Atagök" s KiN MLrke/ı Akvmjt Akh.mk s.ın.ı( Mrrkıvı Tcl (0212) 212 . « (XI Hyall HjnoUOTL / Yıllılofejne «HKIUTl. AKBANK