Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
M. Yelkenli'nin 371. sayımızdaki "Ursula K. LeGuin'in Bilimkurgu Dünyası" yazısına bir cevap BULENT SOMAY C umhuriyct Kitap ekinin 27 Mart 1997 tarihli nüshasında, hem mesleğim hem de özel merak alanlarım açısından ilgilenmeden edemeyeceğim bir ya/.ıya rastladım: Mustafa Yelkenli'nin "Ursula K. Le Guin'in Bilimkurgu Dünyası" yazısı. itiraf etmeliyim ki yazıyı anlamakta güçlük çektim; belki biraz safım ama, bu devirde artık bu kadar kötü bir Türkçe ile yazılamaz, yazılsa da ciddi bir yayın organı bunu basamaz sanıyordum. Yanılmışım. îkincisi, bir yazarın elindeki malzemeyi bu denli eksik ve yanlış değcrlendirerek, terimlerini seçmeden, özen göstermeden ama genc de iri yargılarda bulunmayı ihmal etmeyerek bu kadar uzun bir yazı yazması da bana tuhaf geldi. Üçüncüsü, yazıdan uğraşıp didincrek "anlamayı" başardığım ideolojik geriplanın artık varolmadığını sanıyordum. Orada da yanılmışım. Kavafis "Alışkanlıklar da değişir," diyor, ama bazıları değişmiyor işte. Bu üç noktanın tek tck açımlanmasına gelince: "Türkçe" sorununda yapabileceğim tek şey örneklcr vermek. Aşağıya sıraladığım alıntıları anlayıp, anlaşılabilir bir Türkçe ile yeniden yazarak bana gönderenfer arasında yapacağım çekilişte kazanana bir takım "Yerdeniz Dörtlemesi" hediye etmeyi düşünüyorum: "Ursula LeGuin'in bazı yapıtlarında, örneğin Yerdeniz Üçlemesi'ndeki büyüler dünyası, bu ikilemi bir arada algılamakta zorlanan okur için rahatlıkla masal diye nitelendirilmekte sakınca görülmemektedir.""Kuşusuz itiraz eduen bu saptamaya, sadece yazarın ideolojik düşünce yapısına bakarak sınırlandırmak olmaz.' "Mülksüzler, kapitalizm ve sosyalizm arasındaki tercihini anarşizmdcn yana koymakta zorlanan Dr. Shevek'in..." [Annemle babam arasındaki tercihimi eniştemden yana koyma konusunda hiç zorlanmamış olduğum için bunu hiç anlayamadım doğrusu!] "Ödün vermez bir feminist oluşu, bu kez cinsiyctsiz bir toplum yaratarak, erkek egemenliğine yönelik ilişkilerin dozunu arttırmakla kalmış." "Tibe'nin hesaplarına uymayan bir ziyaretçinin gezegene gelmesi hesaplarını altüst eder." "Insanlar kızgınlık dönemlerindc..." [Bunu ben bile anladım; sanırım "kızışma" demek istiyor.] "Bir eş bulduğu anda hormon salgını artıyor..." [Düşünsenize, bütün Gethen'liler "hormon" hastalığından yataklara düşüyor! Herhalde "salgısı" olacak.] "Bu ncdenle salt bir kişi üzerine oluşuturulan öykülcrde, sınıf ve ulusal farklılıklara göndermeler yapmak, bilimkurgunun önemini yazarınca saptanır kılmakta." Emin olun, bu örnekler deryada bir damla yalnızca. Burada kesiyorum, aksi takdirde yazının tümünü anhntılamak zorunda kalacaktım. Burada Cumhuriyet Kitap editörlerınin de eleştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bir yazının edebi ya da ideolojik parametrelerine müdanale etmemek gerektiği konusunda bir kuşkum yok, ama editörün görevi en azından anlaşılır kılmaktır yazıyı. Bu ihmal edilmiş. Ikinci nokta: Yazar, üzerine yazdığı bazı kitapları okumamış. Omeğin, Balıkçıl Gözü (bu arada, Balıkçıl Göz değil, Balıkçıl Gözü) yazarın sandığı gibi "hepsi de suç işlemcye eğilimli" insan Bilimkurgu, LeGuin ve "İdeoloji" ların aralarında "aristokrat ve avam bir sınıfsal değişim"in ortaya çıkmasını anlatmıyor. Tersine, romanın geçtiği gezegende iki tür "suçlu" var: Adı suçlular ve barış yanlısı oldukları için Düna'dan sürülenler. Sınıf ayrımı ve çelişisi bu iki grup arasında. Romanı okuyan biri bubasit hataya düşmezdi. Bunun dışında, "Zamanı üçüncii [italik benim BS] boyut olarak bilim dünyasına armağan eden Einstein..." g ibi ifadelerin basit bir zihin ya da kaem le sürçmesi olduğuna inanmak istiyorum. Ama, yazarın zaman yolculuğu öykülerini toptan "ucuzluk" diye nitelemesi, herhalde bilimkurgu alanına yabancılığının bir sonucu. "Zaman içinde yolculuk" temasını kullanan çoğu yazar, bunun yarattığı paradoksları bilir (geçmişe gidip kendinizle karşılaşmanız gibi); zaten zaman yolculuğu öykülerinin çoğu da bu paradokslar üzerine kurulan oyunlardan oluşur ~ Heinlein'ın "Al you Zombies" öyküsündeki kendi kendisinin hem annesi hem de babası olan zaman gezgini gibi. Hem bilimkurgu yazarı hem de edebiyat ve kozmoloji alanlarında önemli bir düşünür olan Manislav Lem'in bu konuda yazılmış bir makalesi vardır; bu makalelerde zaman yolculuğunun imkansızlığından dem vurur, ama kendisi de kimi Ion Tichy öykülerinde kahramanını zaman içinde gezdirmekten geri kalmaz. Ayrıca, yazı boyunca bir "paradigma" lafıdır gidiyor ki, insan ne kastedildiğini anlama konusunda ciddi bir acze düşüyor. Örneğin: "Yerdeniz Üçlemesi'nde egemen anlayış fantezi ama, bilimkurgunun anlaşılan öğelerinden olan paradigmaya yer verilmiş..." "Ursula LeGuin'de egemen olan temalar, genellikle paradigmalara gönderme yapan kurmacalarla..." "...Yazar, paradigma yaratmak alışkanlığından da vazgeçmiyor." Benim bildiğim kadarıyla paradigma, herhangi bir metindeki kavramların, anlam ve yananlamlarıyla birlikte, birbirlerine ve dünyaya karşı konumlanışlarının tümünün oluşturduğu sistemli yapıdır. Bu bilinçli, gözetilmiş bir sistem olabilir; ya da bu iki uç l Türkçe sorunu kelime yazıya biraz "bizim de yapisalcılıktan, semantikten filan haberimiz var, ona göre" mesajını eklemeye yarıyor sadece. Bir kuşkum da, yazarın Metis Çeviri'nin 14. sayısındaki Marc Angenot'nun "Olmayan Paradigma" makalesinden bahsedıldiğini duymuş olması. Çünkü Angenot bu makalede bilimkurgunun tanımlayıcı bir özelliği olarak "olmayan paradigma" kavramını geliştirir. Ama herhangi bir paradigma değil, olmayan paradigma. Herhalde yazar olmayan bir şeyin nasıl olduğuna akıl erdiremediği için "olmayan'ı atmış, geriye anlamsız bir biçimde tekrarlanan paradigma kalmış. Üçüncü nokta. Devrimizde anarşizmi kestirmeden "burjuva düşüncesi" diye harcayan, feminizmi "toplumcu bir bakıştan uzak ... sadece kadın penceresinden iğreti bir yaklaşım" diye çöpe atan anlayışların artık yok olduğunu, en azından ciddi yayın organlarında ifadc cdilemeyeceğini sanıyordum. Saflık haneme bir gol yazalım. Yazının süsünü püsünü, anlaşılmaz dilini ve tcrminolojik böbürlenmelerini bir yana bırakacak olursak, geriye şu kalıyor: LeGuin anarşist ve feministtir; bu iki düşünce de sosyalizme düşman düşüncelerdir, öyleyse LeGuin'in eserleri bu gözle okunmalıdır. Zaten LeGuin bu menfur sosyalizmi karalama emeline ulaşmak için "bilimkurguyu basamak yap"maktadır. Zaten "tutuculardan oluşan bir kurul" bu solcu görünen yazara Nebula ödülü de vermiştir. (Bu arada "Hay dılimi eşek arısı soksun" dcmek isterim. Mülksüzler'in önsözünde "çoğunluğu Amerikan muhafazakârlarından oluşan SFWA"dan sözettim ya, artık bu laf yıllar boyu yakama yapışır. SFwA, tüm Amerikalı bilimkurgu yazarlarının üye olduğu bir kuruluştur, bir tür akademidir, içinde muhafazakârı da, solcusu da, sosyalisti de, anarşisti de vardır. Genellikle muhafazakârlar yönetimde olur, ama ödül dağıtımında her kaynağı ortada: Alıntıladığı Ütopik Sinema kitabı. Yapılan alıntıdan ua belli ki kitabın yazarları (Roloff ve Seesslen) okudukları metinleri bile anlamaktan acizler. Örneğin Anarres'i sosyalist bir ütopya sanıyorlar (oysa anarşisttü). LeGuin'in bu ütopyayı kötülediğini sanıyorlar (oysa "gerçek yolculuk geri dönüştür," diyor Odo; Shevek de Anarres'e dönüyor sonunda; "kapitalizmi restore etmek için" değil, içine kapanan topluluğun düşünce ufuKİarını açmak için). Ütopik Sinema kitabının eleştirisine buraua girrrek istemem, ama bilimkurgu konusunda az biraz fikir edinmek isteyen herkese ilk önerim, bu kitabı fazla ciddiye almamaları olurdu. îdeolojik çerçeveleri açısından 1930'ları aşamamış iki Doğu Alman yazarın, sinema ve edebiyat arasındaki sınırları bile doğru çizemeden, kaba ansiklopedik bir üslupla ve bu yüzden de olağanüstü sığlıkta bir yaklaşımla, çeşitli t i limkurgu yazarları/filmleri hakkında yargılar çiziktiriverdikleri bir kitap; umarım başka bir zaman bu görüşü daha fazla açabilirim. Burada anarşizmin ve feminizmin savunmasına girmek niyetinde değilim; bunun için ne yerim, ne vaktim, ne de keyfim var (üstelik feminizm konusunda bu haddim de değil!). Bir tek örnekle bu yazıyı bağlamak istiyorum: düşünmeden, genel geçer doğrularla, kofay yoldan karalama girişimleri, insanın bilinçdışı ile birleşince ortaya nasıl hilkat garibelerinin çıktığına dair bir örnek. Yazar her fırsatta, "geçerken" feminizme bir laf dokundurmakta kusur etmiyor. Sonra, Karanlığın Sol Eli'nin konusunu hikâyc etmeye başlıyor. Bu roman, insanların uzun dönemler boyu "cinsiyetsiz" olduğu, yılın belirli donemlerinde ise (LeGuin bu dönemleri"kemmer"diye isimlendiriyor) önceden belirlenmeyen bir biçimde, yani çoğu kez tesadüf eseri, "kadın" ya da "erkek" olduklan bir gezegende geçer. Bireyler cinsiyetsiz, ama iki cinsiyetin de potansiyelini taşıdıkları için çift cinsiyetli, yani androjendirler. Tam da bu nedenle, "cinsiyet", "toplumsal cinsiyet"e dönüşemez. Şimdi gelelim yazarın bu durumu nasıl anladığına. Kelimesi kelimesine aktarıyorum: "Cinsel organlar duruma göre ya büyüyor, erkckleşiyor ya da küçülüp yok oluyor, kadınlaşıyor." Işte "toplumcu bir bakışla" feminizmin canına okuyan yazarın hali pür melali. Demek ki bir tür cinsel organ var: Fallus. O büyürse erkek oluyorsunuz; güdük kalır ya da yok olursa da kadın. Kadın, cinsel organı güdük kalmış crkekten başka nedir ki zaten? Tabii ki "eksik"tir. Erkeğin mükemmel olmayan bir suretidir. Şimdi, yazar muhtemelen "ben onu demek istememiştim," diyecektir. Bundan kuşkum yok; eminim öyle demek istememiştir. Zaten burada önemli olan niyet değil, bir boşluk anında ortaya fırlayıveren bilinçdışının ele verdikleri. Feministler erkek egemen toplumun kadını eksik erkek, erkek olamamış yaratık olarak görmesini daima eleştirmişlerdir, ama ben bunun bu kadar açık dile getirildiğine tanık olmamıştım daha önce. Ne diyeyim, keşke Marksizmin, anarşizmin, feminizmin tüm eleştirmenleri gerçek ideolojik geriplanlarını her zaman bu kadar sar bir biçimde, gayri ihtiyari açık ctseler; o zaman bize de arkamıza yaslanıp gülmekten başka yapacak iş kalmazdı. • SAYFA 13 Gonsl gaçer doğrular arasında herhangi bir noktada olabilir. Yani, kısacaı sı, "paradigma"sı olma/ yan bir metinden bahse dilemez. Öyleyse bu "bilimkurgunun alışılan ögelerinden olan paradigma" da ne oluyor? Bana öyle geliyor ki, yerli yersiz tekrarlanan bu zaman etkili olmalan mümkün değildir. Nitekim Mülksüzler'in ödül alışı, demek içindeki solcuların bir zaferi sayılmıştır, vs.) Yazarın ideolojik CUMHURİYET KİTAP SAYI 378