04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Faik Baysal, hcp bilindiği ya da 19201970 Cumhuriyet dönemi bütün önemli yazarları gibi çok yönlü bir sanatçı. Yani edebiyatın hem şiir, hem roman, hem de öykü dallarında özgün yapıtlar üreten bir yazar. Onun 60 yılı süren engin verimli sanat dünyasını her yönüyle ve ayrıntılı olarak ele alıp işlemek görevi aslında eleştirmenlerimizin boynunun borcu. TANSU BELE Kırmızı Sardunva menlik gerçek anlamıyla hâlâ gclişmiş olmadığından ve yazarlarımızın üretkenliğine göre geride, verimsiz ve güdük kaldığından Faik Baysal gibi gerçek bir edebiyat değerimizin de, başka önemli yazarlarımızın yani sıra layıkıyla değerlendirilemediğine inanıyorum. Oysa o, Batı dünyasında yerini bıılan nice büyük sanatçı gibi ve ona layık bir biçimde çeşitli yönleriyle geniş kapsamlı olarak ele alınmalı ve bu çoktan yapılmahydı. Ama sanırım ki Faik Baysal gelecek kuşaklarca, kendi gibi bugüne göre değerlendirilemeyen başka sanatçuarın yani sıra daha nesnel bir biçimde anlaşılma olanağına kavuşacaktır. O gerçekten de önemli bir yazarımız. Çünkü Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatında bir dönüm noktası sayılabilecek 194O'lı ve 50'li yıllardan başlayarak bugünkü çalkantılı günlerc uzanan uzun soluklu yapıtlarının yani sıra yine bu dönemin simgesi sayılan kimi edebi değer yargıları arasında özgün bir yerinin olması bana göre onun önemini gösteren en çarpıcı yani. Başka deyişle o, cdebiyatımızın çağdaş dönemini oluşturan bu yılların karakteristiğini roman ve öykülerinde bütün öğeleriyle ortaya koyan bir yazarımız. Dahası bu karakteristiği başlatan ve belirleyen en önemli bir ıki öncü yazardan bıri. Şimdi, nedir bu edebiyat döneminin karakteristiği, diye soracak olursak ya da 4O'lı, 50'li yılların edcbiyatının cacbi değer yargıları nelerdir dersek, aklımıza ilk gelen hiç kuşkusuz Anadolu'nun kentleşme ve köylulük, köydcn kente göç ya da salt köylulük ve geri kalmışlık kısır döngüleri içinde bocalayan insanımızı ele alışı ve buna bağlı olarak da insanımızın toplumsal açıdan ya da toplum değerleri içinde işlenerek edebiyat yapıtlarına yansımasıdır, diyebiliriz. Başka deyişle Türk insanının toplumu içindeki yerini arayışı ve sorgulayışı, gerek sosyal ve gerekse psikolojik açılardan ama bunlara bağlı olarak da sınıfsal yönüyle ilk kez bu dönem edebiyatımızda bütün yalınlığıyla ortaya konur. Artık, daha önceki dönem edebiyatında olduğu gibi bireyin salt iç dünyasının çalkantılarıyla yctinilmez, ama onun toplumun değer yargıları, töreleri, gelenekleri ve sınıfsal ayrılıkları karşısındaki konumu ön plana geçer. Yani artık sorguya çekilen topîumdur. Bireyin toplumuyla kavgası nedir sorusu ağır basar. îşte Faik Baysal daha ilk romanı Sarduvan'la bu kavgaya parmak basmış, hattâ ilk neşteri vurmuş çok önemli bir yazarımızdır. Ondan önceki bütün romancılarımızda içten içe zaten varolan bu yönü o, apaçık ortaya koymuştur. Bireyin toplum önünde, toplumunsa birey üstünde uyguladığı baskılar, çatışîcılar, yaptırım güçleri onun yapıtlarında toplumumuzun bütün kendine özgülüğüyle sergilenir, kcndisinden sonraki donem içinde bu yolda gelişecek olan edebiyatın çizgisine de damgasını basar. Fakat benim burada ayrıca üstünde durmak istediğim yönü ise, Faik Baysal'ın yapıtlarındaki bu toplumsal sorgulamanın büyük bir insancıllık, sımsıcak bir insan sevgisiyle yapılışıdır. Romanları bir yana, çünkü öykülerinden çok daha fazla söz edilmiştir onların belki de; ama sanırım ki onun öykülerinin bugüne kadar pek de üstünde durulmamış bir yönüdür bu insancıllık ve öykülerin edebivatımızdaki yerinin ne denli önemli ofduğunu belirtmek açısından bence çok büyük değer taşımaktadır. Kısacası insanını bu denli severek ve bu sevgiyi yapıtlarına taşıyarak dile getiren yazarımız çok az bulunur. Başka deyişle Faik Baysal ro Faı'k Baysal'ın 60. sanat yılı 9 Nisan 1997 tarihinde Adapazarı'nda bir kutlama vardı. Adapazarı Kent Televizyonu değerli yazarımız Faik Baysal'ın 60. sanat yıfını kutlamak amacıyla bir toplantı düzenledi. Güzel ve anlamlı bir kadirbilirlik örneğiydi bu toplantı: Artık yarım yüzyılı çoktan geride bırakmış ve sayıları her geçen gün biraz daha azalan, dahası yerlerinin doldurulması da her yönden çok güç olan Cumhuriyet dönemi yazarlanmız için, son yıllarda çok yerinde atılımlarla gerçekleştirilen, ama çoğunlukla lstanbul ya da Ankara sınırları içinde ve 'eski dostlar' çerçevesinde kapalı kalan gecelerden de oldukça farldıydı. Çünkü bir kez bu toplantı, yukarda adı geçen televizyon kuruluşu kanalıyla ve canlı olarak yayımlandı, topluma sergilendi. Gerek konuşmacıların gerekse Faik Baysal'ın doğrudan izleyiciye ulaşarak iletişim kurması sağlandı. Böylece salonu dolduran çok sayıda 'yerel' izleyiciyle birlikte televizyon izleyicilerinden de gelen yoğun aktarımları, telefon bağlantılarını gözlemlemek güzel ve yerinde bir izlenim yarattı. Düzenlemedeki kimi aksakhklara, eksiküklere, dahası bozukluklara karşın yerel izlcyicılerin yoğun ilgisi doğrusu yürek kabartacak ölçüde sıcak, içten ve duyarlıydı. Ama bu övünç veren ilgide niç kuşkusuz,, Faik Baysal'ın elbette çok önemli yapıtlarının yanısıra o incelikli, çelebi, hoşgörülü, sınırsız insancıl ve sıcacık sanatçı kişiliğinin de ayı olduğu su götürmez bir gerçektir. u kişiliğin çevresindeki insanlarla, yani sıradan ve kendi insanıyla dostça, arkadaşça kaynaşabilen, onlarla doğrudan iletişim kurabilen az bulunur bir sanatçı örneği olduğunu, ama onun üstün yanının yapıtlarıyla zaten 'ortada' olduğunu bir kez dana kanıtlaması açısından bu toplantı bizler için de doğrusu eşi bulunmaz bir fırsattı. Ama benim bu toplanüdan yola çıkarak kaleme aldığım bu yazımda Faik Baysal'ın sanatı konusunda değinmeğe çalışacağım noktalar çok başka: Ben burada, daha niceleri gibi gerçek ve ulu bir Cumhuriyet çınarı olarak güçlü soluğunu ne mutfu bizlere kinâfâ sürdüren Faik Baysal'ın o toplantıdaki konuşmamda da dile getirmeye çalıştığım yönüyle, yani yalntzca ve çok kısaca öykülerine ve öykü anlayışına yaklaşmayı deneyerek onu konu edineccğim. Faik Baysal, hep bilindiği ya da 19201970 Cumhuriyet dönemi bütün önemli yazarları gibi çok yönlü bir sanatçı. Yani edebiyatın hem şiir, hem roman, hem de öyku dallarında özgün yapıtlar üreten bir yazar. Onun 60 yılı süren engin verimli sanat dünyasını her yönüyle ve ayrıntılı olarak ele alıp işlemek görevi aslında eleştirmenlerimizin boynunun borcu, diye düşünüyorum; ama ne yazık ki bizde eleştir Bireyin toplumuyla kavgası manlarında büyük bir sıcaklıkla sergilediği insan sevgisıni ya da toplumumuz insanına duyduğu içten güvcnı bütünüyle öykülerine de taşır ve yansıtır. Ayrıca diyebilirim ki onun Türk insanına duyduğu bu sıcacık sevgiyi ve güveni yazarlanmız arasında böylesine duyan ve aktaran bir başka örnek belki yalnızca Faik Baysal gibi bir Adapazarlı olan Sait Faik'tir, denilebilir. Yoksa toplumumuz insanını böylesine içtenlikle sevebilmek salt bu Âdapazarlı yazarlara mı özgüdür de denebilir? Belki bütün yazarlarımızın insanlarımızı böylesi sevdiklerinden ama bu iki Âdapazarlı yazarımız kadar içtenlikli sevgilerini yansıtamadıklarından da söz edilebilir... Neden bu yazarlarımız bunca sevgiyle yaklaşabilmişler de insanlarımıza, başkaları yapamamış diye de sorulabiJir! Ama benim sözünü etmek istediğim konu bütün bunların da çok dışında: Ben, her öyküsünde tıpkı Sait Faik'inkiler gibi buram buram insan sevgisi kokan Faik Baysal'ın öykü anlayışının ncden daha sıkça ve daha yakınından ele alınıp değerlendirilmediğine ne kadar hayıflanmaktayım bir bilseniz... Gerçekten de, belki yanılıyor muyum bilmiyorum ama, Faik Baysal'ın elbette ki çok önemli romanları, o değerlendirilirken her zaman ağır basıyormuş gibi gelir bana; ama ben kendi hesabıma onun öykülerinin öykü edebiyatımız içindeki yerinin çok başka olduğuna yürekten inanmaktayım. Ornekse, onun Kırmızı Sardunya adlı yapıtında yer alan 'Kestaneci Rahim' ve 'Azap Baba' öyküleri kadar insanımızı içten, derindcn yakalayıp kavrayan öykülerin Türk edebiyatında hiç yazılmadığını da rahatlıkla öne sürebilirim. Faik Baysal, salt bu ikı öyküsüylc bile öykücülüğümüze yepyeni bir soluk, dahası bizim insanımızı sevmenin, ama onu en acımasız, en kötü, en aşağılık yanlarıyla da sevebilmenin ne anlama geldiğini bütün çıplaklığıyla ortaya koyarak çağdaş sanatın eşsiz bir örneğini bizlere sunmuştur da diyebilirim. K Ayrıca bu öykü insanlarıyla bugüne dek tanışmadıysanız, hemen bilin ki cksik yaşamışsınız da derim. Eğer içinde yaşadığınız toplumunuzu ve dünyayı ve yaşamı yüreğinizde açan bir kırmızı sardunyayı severcesine sevmek istiyorsanız bu öykülerdeki kişileri kesinlikle okumalısınız derim. Çünkü onları bilmcdcn, onlarla tanışmadan yaşamlarınız yavan, tatsız vc anlamsız olacak ve siz inanın bana, bu tatsızlığın ve yavanlığın nerden kaynaklandığını bile anlamadan bu dünyadan göçüp gideceksiniz. Bu yeryüzünde insanın ve yaşamın bir anıamı varsa eğer ve bu anlam ancak sevgiyle kavranabiliyorsa, bu kavrayışa erebilmeniz için Faik Baysal ın öykü kişileriyle tanışmalısınız derim. Bu arada edebiyatımızı değerlendirmekle övünen nice eleştirmenimizin de darısı başına olsun derim... Başta Adapazarı Kent Tejevizyonu yönetmeni Eıtuğrul Cerrahoğlu ve TV çalışanları olmak üzere, Faik Baysal için gerçekleştirilen 60. sanat yılında yer alan lconuşmacı arkadaslar Perihan Ergun, Osman Şahin, Menrizat Poyraz, Dursun Ozden, Emin Karaca, Necati Mert, Yılmaz Çongar, Hasan Karayol, Sevim Kâhyaoğlu, Faik Baysal'ın kızı Elif Baysal vb. emeği geçen herkese saygılarımı sunuyor, Faik Baysal'a nice 60. sanat yıllarının kutlanması dileğiyle diyorum. Sevgili Âdapazarlı okur ve izleyicilcri dc candan selamlayarak... • Kırmızı Sardunya / Faik Baysal / Can Yayınları / 202 s K İ T A P S A YI 378 Oünyayı ve yaşamı sevmek Falk Baysal romanlarında büyük bir sıcaklıkla sergiledlği insan sevgisinl ya da toplumumuz insanına duyduğu İçten guvenl butunuyle Oykulerlne de tasır. SAYFA 10 C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle